ÇAVDAR'IN Obası: lV NECATİ ÇAVDAR'IN Çığlık, 28 ŞUBAT TÜRKÜSÜ, GÜNEŞİ GETİRİRİM, UYAN, MORSALKIM, HÜSEYİNNNAME, GÖR, VANNAME HALNAME, SONSUZLUK YOLCUSU, TÜMÜLÜS,KORANA İSMİ İLE KİTAPLAŞTIRDIKLARI İLE BU KİTAPLARDA YER almayan DİĞER ŞİİRLERİ .. Veya ŞİİRLERLE bir hayat, toplumsal OLAYLARA, değişimlere şiirle tanıklık ..
11 Ekim 2006 Çarşamba
İBLİKÇİYE VEDA - l

Veda artık her şeye...
“İPLİKÇİ”YE VEDA!...
Kendi narin, salınımı iyi, endamı hoş
Çok gezmiş, dili: tatlı, hem iki dilli
Yelpazesi geniş, bakışları loş
Fantezi bu ya..Bir ahuya kurban gittik..
Dış dünyalara açamadım, birinci ay
Yeni alanlara göçüremedim, ikinci ay
Şeyh uçmuyor,uçuramadım!..Üçüncü ay
Kabiliyet yok, boş hülyaya kurban gittik
Adamlar mı zalim, biz mi çok salak
İşleri: “Getirin pulları, biz savurak”
İktisat değil istenen harman savurmak..
Bir gözleri sürmeliye kurban gittik
Eh değirmeden dize dizi, dile dili
Olur mu, iyice muhabbetin tadı?
Sebepsiz olmaz vardır hikmeti.
Bir hali hoş dilbere, kurban gittik
İblik, sardım makaraya almıyor
Delik küçük, tuğra büyük sarmıyor
İşçi ekmek derdinde ne olduğunu, bilmiyor
Bir ahu için hem deRecep’te kurban gittik
Herkes kendine yakışanı yapar
Kimi Allah’a kimi kendine tapar
Oruç ağız kapı dışarı apar topar
Tam “kandil”de bir “zalim”e kurban gittik..
ll

Fikir koydum, boş kafalar almadı
Toprak; çorak, taşıma su ile doymadı
Söylenenler işine gelmeyince duymadı
Boyumuz “iplikçi” ölçülere uymadı
Yün eğirdim, iplik çektim olmuyor
Çarklar, uyumsuzsa dönmüyor
Alışkanlık..Çıkarına tezgah kuruyor
Taşıma suyla netsen, doymuyor
İş erbabı; halı dokur, zalim; ne çorap örer..
Sendika ağası, boşluktan; “düzen” kurar.
Pisliğini görmez başkalarına “bok” atar
Olmazsan ortak, bir kalemde siler de atar
Boş değil elbet bilenler, tecrübe ile söylüyor:
“Özünde soyluluk yoksa, tacda giyse soysuzdur”
Niyet bozuk ise senin çaban sonuç vermiyor
Belki kader, ne yapsan yap, olmayınca olmuyor
lll
Diyor işin erbabı Muallim Sacid:
“.... Malatyalı mı?
Yok canım.. İşte ölçü sana..
Yazamaz.. Muhakeme gücü yoktur.
Ammaaa.. Söylenini iyi ezber eder..
Ölçü bu..Kafakağıdı yassa da
Olsa olsa yabandan gelen, ...dir..”
Boyuna bakıp, bir “adam” sandık
Düşüklüğün oranını kestiremedik
Hal ordada..Bel kalın, yürüyüş çarpık
Sade o olsa, kafa kel, fizik bozuk
Mühim olan görüntü.. Fikir neki?..
İLO’larda silolarda fayda etmez
Geçer akçe, “yabancı”, yerli ne ki
Amelikana satmadık mı.İhlas’ı,
Aslında yücelmedir “engin”lik
Resmileşmiş, doğuştan ” alçaklık”
Özünde varsa, gayet basit alçalmak
Kolay mı? Enginlere erişip, büyümek!
****
İsrail, Lübnanı döverde döver.
ABD, zulümde ondan da beter
Hiç değilse onlarınki açık düşmanlık
“Müslüman” maskelisi ondan da beter
İsrrail yuvalar yıkıyor, öldürüp bitiriyor
Dünya siyonissleri kurşun getiriyor
Müslüman, Müslüman’a kan içiriyor
Kapalı zalim açık düşmandan beter..
Yusuf, Kenan diyarında gezer
Zalim kudurur, Kenandakileri ezer
Divane, acı çok hangisini yazar
İçimizdeki zalim siyondan beter..
1.8.2006-Ankara- Aşiyan
9 Ekim 2006 Pazartesi
1 Ekim 2006 Pazar
CENİN'İN ŞANLI ŞEHİTLERİNE

CENİN’NİN ŞANLI ŞEHİTLERİNE
Getir, getir, getir öpem; incitmeden o pak alnı
Getir, getir, getir; zulme her an kustuğun ahı
Öpem, öpem, öpem; şehitlerin ayağını, yüzünü
Anladı, anladı, anladı; cihan şehitlerin son sözünü
Akıtam, akıtam, akıtam ben; kendi kanımıİlahi!..
Al, al, al; o mübarek belde için canımı
Beni, beni, beni ta ciğerden mazlum çığlığı vurdu
Dünya, dünya, dünya; senin için kıyama durdu
Kolay, kolay, kolay değil; Firavunlarla senin savaşın
Durdurur, durdurur, durduruyor; tankları attığın taşın
Boğacak, boğacak, boğacak; çektiğin acı, akıttığın göz yaşı
Ok, ok, ok olup ciğerinden vuruyor; Filistinli’nin dik başı
Seni, seni, seni kahpe tuzaklar, kör kurşunlar vurdu
Kurtarır, kurtarır, kurtarır ancak masum kanın yurdu
Yakın, yakın, yatkındır can verdiğin vatanın; kurtuluşu
Utandırır, utandırır, utandırır; mazlumun, vakur duruşu
Tükürün, tükürün, tükürün! Adına, yapılan adi pazarlıklara
Kanmayın, kanmayın, kanmayın!.. Kurulan, kirli tuzaklara
Yurdun ve özgürlüklerin bedeli; kanındır, kanın, kanın..
Beklediği son umutları; insanların,insanların, insanların
Unutulsun, unutulsun unutulsun mu Mirac-ı Nebi?..
Yok mu?.. Yok mu?.. Yok mu, biri deryalar aşan Musa gibi?..
Gelmez, gelmez, gelmez mi?.. Adaletle kucaklayan, Ömer!
Sarmaz sarmaz sarmaz mı yaralar, Selahattin gibi bir er ?..
İlahi ilahi ey ilahi !.. Ulaşmaz mı, arşa mazlumun ahı?..
Sen, sen, sen!.. İmdat edersen; dayanmaz dünya şahı
Toprak, toprak, toprak; sevenleri olmazsa olur mu, vatan?..
Silinmez, silinmez, silinmez nakşındır; yoluna, can verip yatan
Bedelidir, bedelidir, bedelidir; şehitler, hürriyetin
"Şehiden, şehiden şehiden" haykırışıdır; işareti istiklalin
Yakın, yakın, yakındır beklenen muştusu; kurtuluşun
Zalim, zalim, zalim; boynunda utanç yaftası, son çırpınışın..
Nisan 2002-Ankara / Necati Çavdar
Gelin Gitti-resim
GELİN GİTTİ!..Ezelden kalbine nakşettiği La ilahe illalah’ı
Ebedi “kelimetullah”ı
Gözüne, gönlüne yerleştirmişti
Bir bir..
İlmiklere döküp, zahire haykırsın diye
Hediye diye getirmişti
Lailahe illah’ı“La ilahe illallah” diye başka ilahları ret edip
Eline verilen imkanları, dünyaları terk edip
Ramazan’da Ramazan’la Hak’ka gelin gitti.
Ramazan, Ramazan’da esas sevgiliye gelin etti.
Fizik kuralları, fizik ötesi onun için; gerçekti
Gerçekti bir olan, sevgili O’ydu var, olan
İffeti için dik duran zalimlere
Hak emri için direnen, cahillere
“Allah’dan başka ilah yok” diyen gelin gitti.
İlmi çübbelerine dolayanlara inat!
Dünya’yı elinin tersiyle itti
Ve zaman gelip; “gel edilince”
Eskişehir’den başladığı yolculuğu sona erdirip
İstanbul’dan bir Ramazan “Hak’ka gelin gitti”
Divane’yi hayran edip hayatına
Göz yaşlarına bırakıp gitti
Behlül’ü Betül’ü emanet edip,
Ne yaparlar?
Endişesinden uzak
Sorgusuz sualsiz Hak’ka gelin gitti.
9.10.2005 Cumartesi

BİR KONAKTAN BİR KONAĞA


Bir Konaktan Bir KonağaBir konaktan bir konağa
Doğdu bilmem hangi konağa
......
Tanımazdık kendini
Selami, çağırdı..
Akınlarda akan öncülerin
Son kalesi, fikir menbağı,
Kuşatılmışlığına, prangalarına eş;
Dirilmesinden korkulan
Umudu mazlumların "Anadolu"'da buluştuk...
Selamette olsun diye;
Ümidimiz... "gençlik" ...
Örtülü mizaçlara inat, gerçekliği ile yer aldı iki "N"
Mesaj henüz ulaşmadan insanlara
Mutfakta sıcağı sıcağına
"Tuhafiye"ile düşünüp, "tuhafiye" de gülüştük.
Söylemde değil eylemde birleşip
Hal dili ile bilişip, gönül dili ile söyleştik.
Ötelerin berisinde;
"Bizim" ama "bizde" olmayan, hakiki dostu bulunmayan,
Senin gibi konuşan fakat seni anlamayanların
Sevdanı paylaşmayanların,
Gözlerinle, gönlünle anlaşamadığın
Hesabından emin olmadığın,
İhanetlerin devleştiği,
Özlemlerini, hülyalarını yırtanların mekanı,
Şarkılarını bilmeyen lalların diyarı,
Öz vatanında..
Gurbette..
Buluşup, milletin dertleri ile halleştik
O çizdi..
Biz yazdık...
Bilmem kelime yeter mi anlatmaya?
Kırılırdı belki ama bükülmeyen yiğit adam,
Güzel insandı, Necdet Konak
Düşündü, yazdı, çizdi konaktan konağa
Kar etmez ilaç gelse de Çin'den maçindan
"Gel" oldu mu kim engeller git
meyi asıl vatana.............
Duyduk ki;
Hak'ka yürümüş
Koşup manen "hellelleşelim" dedik.
Belki iki damla yaş ...
Kaldırdı dualı eller
Söyledi dualı diller
Alıp omuzlara saatlik saltanat arabasını
Yerleştirdik tekbirlerle, tehlillerle asil toprağa
Söyledi, "Bodur!" Ziya:
"Sarsın toprak....
Bu toprak;
Vatan toprağı,
Çeçen toprağı,
Bosna toprağı
Şehitler toprağı
O Anadolu toprağı..
Zira, toprak tanır onu.."
Tanırdı toprak onu...
........
Diyor ki; Ankara'nın akıncı beyi :
"Kuruluşta yedi kişiydik.
Biri de Necdet(!)"
Değişmez gerçek oldu, gitti Konak
Tevekkeli "Şehzade otağı"ndan su içmiş...
Kendi burada gönlü Kafkas dağlarında,
Tuna boylarında, Bosna 'da,Yemen'de, Basra'da
Cebelitarık beri, daha ötelerde
Akınlara uçmak için..
Kırılmış mızraklar, paslanmış palalar
Ellerinden alınmış atları süvarilerin..
Yeniden, yeni ufuklara yelken açmak için..
Kıtalara, çağlar ötesine mesaj taşıma ülküsü
Dönüşünce, kurtarılacaklara teslime
Söylenmeye başlayınca zillet türküsü
Batıyı, tüm kainatı kurtarmak ülküsü
Yandaşlarca terk edilip
Zalimin insafına bırakılınca ecdat yadigarları
Boğazlanıyorken tüm varlık sebepleri..
Sabır... Tespih tespih yer insanı
Ne bilirler halini bilmezlerse lisanını
Çapsızlar caka satıp debelenirken kendi çöplüğünde
Düşünce, üç yüz bin kilometre kat eder saniyede
Tarar alemi kırk kez
Konaklar, ziyaret eder .. Konaklar açar, konaklar..
Milletin derdi kanser eder
Dertleri ile dertlendin de Çeçenya'da,Bosna' da, Filistin'de
Tarar alemi düşünce kırk göz misali
Saplanır yüreklere..
Döner insan derdi.
Döner..
Dert! Olur. Ok gibi çiğer deler
Ne miğde kalır, ne kol, ne kanat
Düşünmek yazmak çizmek zor zenaat
Bura tuhaf, ora gerçek
Gitti yerine.. Nizamı alem akıncısı Konak
.......
Gönül dostu bilinir. Başkan Bülent.
Eh.. "değişip, gelişse de" kırıntısı bulunur elbet
Yaptığın en hayırlı işti
Konak'a ilgin, kırdığın gönülleri tamire eşti.
...........
Necdet; ülkü, okul, ustu
Gitti Konak, sağ çizgi sustu
Sır bitti faş oldu gerçek
Düşünce sustu, çizgi sustu, mizah öksüz
Aksu, diyor ki;
Seni yolcu eden şu arkadaşların
"Davanı sürdürülecek"!
Ümit kesilmez, elbet
Bu konağa;
Bırakılan bayrağı taşımak için
Doğarken, hasetten boğmaz isek Necdetler gelecek...
20.07.2004 Ankara
Necati çavdar

Necdet Konak 19 Temmuz 2004 günü sabah saatlerinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.
23 Aralık 1957’de Amasya’nın Taşova ilçesinde doğan Konak, küçük yaşlarda karikatür çizmeye başlamıştı. İlk ve ortaöğreniminin ardından Ankara Ticaret ve Turizm Yüksekokulu’ndan mezun olan Konak, sırasıyla Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nda görev almıştı. Son 6 aydır da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlık Müşaviri olarak görev yapıyordu.
Konak, son 10 yıl Bosna Hersek ile ilgili yaptığı faaliyetlerle de dikkat çekti. Yardım çalışmaları, kültürel etkinlikler, karikatür çalışmalarıyla Bosnalı Müslümanların haklı davalarına uluslararası düzeyde destek verdi. Bosna konusunda gerçekleştirilen konferans, panel ve seminerlerde hem katılımcı hem de organizatör olarak yer aldı.
Bosna Hersek’in efsane lideri Aliya İzzetbegoviç’in hayatını anlatan ve yayınlandığında tüm dünyanın dikkatlerini çeken Aliya belgeselinin metin yazarlığını yaptı. Aliya İzzetbegoviç ve Cahar Dudayev çizgi romanlarını çizdi.
Kasım 2003’te Aliya İzzetbegoviç’in cenazesine katıldıktan bir hafta sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılarak tedaviye başlandı.
Konak, meslek hayatı boyunca pek çok kurum ve kuruluştan da çeşitli ödüller aldı.
1990 yılında Türkiye Yazarlar Birliği yılın karikatüristi ödülü.
Milliyet Gazetesi Yılın karikatürü ödülü
17 Haziran 1989’da Polatlı Onur belgesi.
Bazı dergilerin kuruluşunu gerçekleştiren Konak, pek çok dergi ve gazete de karikatür çizdi. Dinazor, Anadolu Gençlik Dergisi, Yörünge, Genç İstikbal, Mavikuş ve Filit bu yayınlardan bazıları.
Zaman Gazetesi’nin kuruluş yıllarında karikatürleri yayınlanan Necdet Konak, uzun zamandan beri de Milli Gazete’nin birinci sayfasında ülke ve dünya gündemini kendi penceresinden değerlendiren karikatürleri çiziyordu. (http://www.tyb.org.tr)
Akşamın tülü çekildiği vakit Gece, gündüzle yapar mı akit
Akşamın tülü çekildiği vakit Gece, gündüzle yapar mı akit ... İlaç, bahane hasta; şifa bulur elbet Hastalık sebep mi, ölüm var, akıbet Sebe...
-
GAZANIZ MÜBAREK OLSUN Ebedi ülkü için geldiniz, Bİrlik Hak’ta dediniz, Dirlik için bir oldunuz Gazanız mübarek olsun. Bey...
-
Ayasofya Sen! .. Suskunken; sızlamaz mı, kemikleri Fatih'in Sen! .. Mahzunken; bükülmez mi boynu Eyub'un Sen...










