17 Mayıs 2020 Pazar

sonsuzluk yolcusu




 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü....

MUHSİN YAZICIOĞLU

 


Bozukta olsa;
Kurulu, düzenimiz
Başlamıştı;
“Demokrasi şölenimiz”
Duyuldu;
Milletin namuslarına emanet ettiği silahları,
Milletine çevirenlere;
“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam” diyen
Demokrasinin; “Dik adamı”
Boynu bükük Milletin; gür sesi
Sırtlan saldırısında ki Anadolu’nun; yiğit evladı:
“Muhsin, bizce bilinmezlikte”
“Her yeni oluş da ümit var” diye
Yarışa çağıran; kösler, sustu
.....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü
Vatan’ın yiğit evladı! ..
Nizam-ı Alem ülküsünün Serdarı
Ovalarda; at kişnemesi
Dağlarda; kurt ulusu
Göklerde; uçaklar..
Seheri soğuk,akşamı ayaz
Davanın derdinden dağlanan
Dumanlı Dağlarım, seni vermez..
Millet umutla
“döngel” der,
“Sonsuzluğun sahibine, teslime çoktan hazır:
O, “sonsuzluk yolcusu
Kader!
Cedit’e şahin gibi kon
Çağlayan gibi konuş
Yerköy’e...
Döngel’de..
Kanlıçukur..
Keşdağları..
Kurt misali,
Enginlere sığmaz
Dağlar; seni çekti.
Kefen; beyaz kar
Hür dağlar; mezar
Uğruna ölümü özlediğin
Toprak,dağ, ova, orman
Sahibiyim ben diye
Yeşillikler içinde bütün, vatan
Ve
Beyazlar giymiş yüce dağlarda;
Seni bekler;
Peygamber çiçekleri…
.....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
Derler ki;
“Sevgi çiçeği”denen nadide çiçek
Ankara yaylalarında sadece Gölbaşında
Yalan! ..
Aynısı birde Göksun yaylalarında var
Ankara’da engerekler; kahpe, tuzaklar
Kim derdi ki, seni bekler?
Tüm masumlukları ile
Kahraman Maraş illerinde
Milletine deremediğin; çiçekler
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
Yukarda; kar, tipi,sisler var
Aşağıda da yavru kurtlar misali kardeşler
Haberler; “haberi” bekler
Bayraklaşma; işte öyle şey
Gönüllerde üç hilalli “bayrak” dı
Nakşediyor; kapkara kalplere, Yaradan
“Peygamber çiçeği”, koku saçıyor,
Kahredici zaman; ne de zor geçiyor? ..
Hakim-i Mutlak!
Dantel dantel,oya oya
Sana yer vermeyen gönülleri, açıyor
Dostlar;
Yanında olmak,
Kim bilir?
Yer bulmak için;
-Yad ellerden “nizam-intizam alanlar” bile-
“Niamı-ı Alem” evine koşuyor.
Sırrı bilemeyiz,biz
Oluşları;
Kim planlar, kim dizer?
Allah’dan gayrısına eğilmeyeni
Hak dilerse, kralları peşine düzer..
Artık sen varsın, milletin gözyaşında
İnsanları; renkleri ile sevdin
Tüm renkler göz dikmiş;
Bir muştu bekler,
Tanrı Dağı’na eş, hiyabanına
Suskun; teknoloji
Çaresiz; yetkililer
Millet yol gözler
Alçaklar da; hıyanet,
Kucaklamak için
Hesapsız dağlar; seni özler
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Al Bayrak-Gök Bayrak aşığı
Milletin yiğit evladı,
Ruhunu dinlendirme gayretinde Rüzgar,
Türkü çalıyor
Ezan dinleyen Dağlar,
Seni çağıyor:
Kelebek gibi gel
Fakat, arabalar yetmez..
Kartal gibi süzülerek,gel
Turnalar gibi uçarak, çabuk gel.
Ana sütünden ak
Karlar olsun sana kefen
Mezar, buruk gönüler
Açılmış bütün vatan
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
Enginler yetmiyor
Hür dağlar çağırıyor…
Sen; ”millet ve vatan” derdin..
Göz pınarlarından kopup gelen sen
Şahsında bire ermiş, ağlıyor; vatan..
Gün, Perşembe
Hak dostları bilir! “Cuma akşamı”..
Ey Osmanlı..
Cumhuriyetin, yiğit “adamı”!
Sana.....
Aşığı olduğun;
Üç Hilal’e karanfiller ekleyip
“Al bayrak”la “Gök Bayrak” serdim
Zira..
Derdimiz aynı dert..
Dava, bir..
Ev, perişan olsa da
Sönmesin, son yanan ocak
Millet; var oldukça
Yeniden derilecek
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
Kellemi alsalar da,
Açıkça ret ettiğim “darbelere” inat;
Sözde düşüncemin iktidarında
Hapsolduğum ev, dar
Sokaklarını dolaşıyorum,
Her sonucu kabule,dualar var
“İktidarı” elinde tutan(!) Ankara;
Çaresiz..
Millet; seni bekler, sessiz
Gönüllerde sen, dillerde dua..
Aynı Çankırı yaylalarımdaki gibi
Rahmet bulutları,
Tek fark,
Gözyaşları döker gibi sarmış, vatanı
Herkes aynı düşüncede millet; sesiz
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
Gidip vardım, otağına..
Öznurlar, yolara düşmüş
Öksüzler, otağda
Buğlar, aynı sadakatle, nöbette
Ruhu; sinelerine sinmiş Başbuğu’nu bekler..
O kapı! ..
Bekledim,
Ses versin!
Fakat..
Gözler nemlenip
Gözyaşları yüreğimize akarken
Yine boğazımız düğümlenip
Dilimiz dönmediğinde “Hal dili” ile anlaşmak üzere;
Dil, gönül bir olunca, kıyamet gürültüsünde bile
Yürekten kopan ÇIĞLIK’ı alan..
Elin biçtiği sınır, dar gelir
Millete çok zorluk verir..
Son vatan parçasına yaban gözü var
Pay kapmak için pusu kurar,
Eldekini sıkı tutmak gerek
Düşlerimiz Kaf dağı..
Sırtlanların parçalayıp, çakallar elindeki
Alparslan otağı,Kanuni yurdu
Bizim Kafkasya,
Canımız Bağdat, Basra
Selahattin yadigarı.. Cevher; kanı
Kan kaynayan Filistin..
Yaralı Türkistan
Esir coğrafya,
Şamil’in hülyası; Çeçenistanı,
Fatih’in rüyası; Bosna, tüm rummelini
Çağrıbey’den Piri Reis’e
Mimar Sinan’dan, Barbaros’a
Yelken açtığımız okyanusa yolculuğu..
Dolaştığımız uazak-yakın illeri bizim illeri..
Yeni oluşa gebe,zemin arayan;
İvik ivik köhne Bizans arayan
Haç’ın koynunda mayalanan iklimi
Kainat planında:
Ay, ne ki?
Nebülozlar ötesine
Işık hızına eş,“Ufuk turunda” kat ettiğimiz
zaman –mekan ötesini konuşmak üzere, desin ki;
“Gardaş,buyur”,
Ses, yok!
Dağlarımda uyur, Muhsin..
Elbet, her daim Hakk’a teslim.
Ümit bu ya,
Bekleşiyorlar yiğit kardeşler;
Buruk,mahzun..
Şahidi; Işık Dağı..
Kaybedip de bulduğumuz
Aydos’dan Karatekin bucağına indiği gibi..
“Belki de geliyor, başkan Muhsin..
.....
Peygamber, Çiçeği
MİLLET, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı! ..
Kader,
Enginlerde rant savaşı..
İhanete eş, kalleşlikler
Peşinde pusu.
Engerekler, çakallar
Vakur
Kahpe planlara; dimdik duruş
Yalpalamadan gaye; hedefe varış
Yarış? ..
El kol bağlı,
İmkan dar, ne kadar koşarsan koş..
Dava; büyük
Yol; uzun,
Ömür; kısa
Sen; gönüllere konuş
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
..
Gardaş!
Sorular içinde sorular çok
Sorulara cevap, yok
Söylerlerdi;
Batı ayarlı kurmaylar(!)
Yerin altını
Dağın içini
Denizin derinini
Göklerin katlarını “gözleyen donanımız” var.
Vicdan sahipleri, dağlar delen çığlıkta..
Bırakın,
Milletin bağrındaki yangını soğutacak bir çift söz,
Seda bile yok.
Radarlar; suskun..
Taşkışla paşaları
NATO cenirılları
Milletin hissiyatına ters
Her hayırlı harekete tepkili
Resepsiyonlarda etkili
İşleri dışında “tam” yetkili
Yağ, gürle, es
Lazım olunca dil yut, nefes kes
Bu; sesizlikten öte sağırlık?
Nato’nun “our boys”ları!
Atmışlardı, ölmeden “tabutluk” denen mezara
Ne tesadüf?
Konacak yer için Batman’ı seçin
İnemezseniz, turlar atıp paslar geçin
Neden, niçin,kime?
Cirit atıyor Avaks’lar semalarımızda,
Katiller(! ,) operasyon mu...?
Pentegon patentli
Yeni planlar mı var?
Korkarım; öyle değildir, manzara
Zira..
Başlar döndü,
Yetkililer; şapşal..
An; perişan..
Zaman; isyanda..
Ajanslara aydınlık değil,”Kaos” düşüyor,
İnsanlar, halden hale geçiş yaşıyor
Sıcak yuvasında ki vatandaş, üşüyor
İmdada ancak ilahi sabır yetişiyor
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı…
Beton “Tapulukta” nöbet tutanlar;
“Uçan tabuttan”almak için yoldalar
Sevenlerin peşinde..
Akla mı gelir?
Tapuluklarda çekilen çile
Sana kelepçe olanlar bile
Koşsa da, gidemez!
Değil ulaşmak, yön bulamaz..
Üstünü örtüyor;
-kainat ayağa kalksa yapılamaz-
Kristal kristal kar
Duman, sis
Teknoloji, iflas!
Devlet, çaresiz
Millet, perişan
Ve tek yürek
Cuma dualarında, karıncalanmış eller
Üşümek ne?
Dağlar buz kesiyor
Gücünü millete zorlayan, imkânları elinde tutan o derin(!) devlet; dondu
Gücünü devlete sebil eden
İmkanlardan yoksun, engin imanlı millet; buldu..
Hüküm, kesilmiş,
“Dualar gibi yükselip”
Dinlenmek için Ruh,
Çoktan asıl vatana varmış!
“Zikre dalmış her şey”
Ah o..Ümitlerimiz..
Fizik imkanlar, zorlanıyor..
“Ay yıldızlı” dağlar, saklıyor
“ Tabiat ana”, tüm yolları bağlıyor
..........
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü! …
28 Mart 2009, Dağlar saralı, tam üç gün oldu
Batını, bilemeyiz
Zahire bakarız elbet,
Uzaklardan,
Çoook uzaklardan haber mi var?
Davet ediyor, sanki:
”Kekik kokulu koyaklardan aşarak”,
“Güvercinler ülkesinden”, koşup gelen
-Pencereme konan- bir çift güvercin;
“Aradığı çeşme başı”!
O’nu dağlar gibi kar kandırmaz
Fırat kenarında, susuzluğa mahkum,
“sevgi çiçeği”Hüseyin misali;
Rahmet pınarlarından kana kana içmek için
Bir tek “Bilen”in alim olduğu yereuçarak,
Dünya zulmünden “Kurtulup”
“Sonsuzluğun sahibi”ne teslim olan;
Mis kokular içinde,
”Peygamber Çiçeği”
Milletin; umudu,
Kızılelma’nın; bahadırı
İla-i Kelimetullah’ın, Alperen’i
İnsanlar arasından bir Muhsin!
Sonsuzluk yolcuları;
“Uçmağa” gitti! …
....
Birliğe, yolculukta:
Vahdet’e ermek için..
“Toyumuz var,
HOŞ GELDİNİZ.”


 

28 Mart 2009-Er Yaman


 

YAKIŞTI

Aşığına bin bir naz yapan dağlar, sonunda
Yol vermiş, Hasbiler lideri Ankara yolunda
Anadolu aydınlanmasının simgesi, Gazi
Ülküsüne aşina aziz dostu “Misafir” ediyor
İrfan yurdu, ilim kurdu Gaziye; misafir, ne de yakıştı

İnönü bulvarı karanlık, rüzgar tersten esiyor
Kurumlar; korku salıp adeta yol kesiyor
İmanlı millet, Fevç fevç rüzgar gibi esiyor
Korku ne ki? Aynı yolda mabede koşuyor
Millet O’na O, millete ne de yakıştı

Arkasında sıra sıra seçilmişler
Yürekleri, biçim biçim biçilmişler
Mecliste iğdiş(!) edilmiş devlet
Yollarına düşmüş, bekliyor, millet
Korkudan iradesine yan çizenlere
Meclise; korkusuz, Muhsin vekil ne de yakıştı



İlahi sedaya sağır devre inat, şahadetleri gökleri delen
Yurdumun en ücra köşesinden koşarak gelen
Kocatepe’de yürekli halk, O’nda kendini gören
Dilerde dua, gözlerinde yaş, kendini bilen
İşgal devri kalıntısı, kiralık beyinlere
Ülkemi, dilim dilim dilecek kahpe planlara;
Göğsünü set eden Anadolu, Ankara’yı kuşattı
Millet nasıl ayağa kalkarmış, aleme yaşattı
Her alanda istiklale aşık,Ankara’ya akan Millet,
İstiklalin karargahı Ankara; ne güzel yakıştı


Ankara’da hava latif, rüzgar okşuyor, iklim pek hoş
Bulutla saklayıp, yüzünü dağlardan kıskanan güneş
Artık çömert.. Gülüyor yüzü, şanlı yolcuya yoldaş
Güneş,ısı,çimen, çiçek, bayram havası; ne de yakıştı

Kapkara urbalı, simsiyah camla gizlenmiş ruhsuz gözler
Resmi törenden gidiyor, gerdan kırarak devrimbazlar
Kıpkırmızı surat, millet kesesinden semirmiş, devirbazlar


Millet içine giremez, ilim sıfır; ham yobazlar
Milletten kesesinden besli, lengerlekçiler
Millete tepeden bakan dangalakçılar
Hayret etmeyin! Akılsızlık size yakıştı

Tagor müridine, zorla indirilen bayraklar
Milletin ellerinde candan coşkuyla selamlar
Peşinde; tuğlar, sancaklar, renk renk alemler
Vaziyet o, akınlardan gelen Mehmetler
Bayrak, milletin yiğit evladına ne hoş yakıştı


Temiz yüreklerden çıkan ilahi nida
Emin olun bu ruh oldukça kesilmez ilahi seda
Uğruna can edilir feda
Tekbirlere eşlik eder şehit- şüheda;
Onunla miraçlar edilir eda
Duyunca karışır kâfir kafası
Kaldırır kalpteki kiri, açar pası
“Allahü Ekber, Allahü ekber”

Layık olanı misafir eder, Peygamber
Arşı delen; Tekbirler, tehliller, salâvatlar
İştirak ediyor; her yaştan kadın, erkekler
Tekbirler Hak’ka, dualar Muhsin’e yakıştı

Girift sırlar içinde bilinmez “iş”ti
Ömür; çileler çileler içinde geçti
Göçülecekti bir gün; O’da göçtü
Zorluklara sabır O’na yakıştı

Çağının gereği eğitimi alan
Bu manevi iklimde yetişen
İstikbalimiz Altın nesle emanet


Mukadder olan son durak; işte
İsimler;”Arz”da, sema, Güneş’de
Gönül adamı;
Varna şehidi Karacabey, vakfına misafir
Tacettin koynunda, Sultanı’na kavuştu

Kocatepe’den başlatılan yürüyüş
Karacabey Vakfı’na varış
Hacettepe;
Dertlilere derman yuvası
Ankara da Anadolu verası
Son Haç’lı saldırısına kale, burası;
İlk burçlar, Altındağ bedenleri
Mücadelede manevi meşruiyet simgesi, Akif
Tacettin sultan, zaman ötelerine vakıf

Devlet töreni Tagor müritlerinin olsun
Millet töreni, nasıl olur?.. Cihan görsün
Sana sahte saygılar yakışmazdı
İman erlerinin salat selamı yakıştı


Zira bayrağa al yakışır
Hilale elbet gül yakışır

Selamla Ankara, Muhsin geçiyor
İrfanlı millet, kendine yakını kolay seçiyor
Yaşlı, genç kadın kızan, bayrak açıyor
Gönlündeki sevgiyi çiçek çiçek saçıyor
Bahar geldi, selama durmuş yeşil giyen ağaçlar
Bin bir tada gebe meyveler, yollarına çiçek açıyor.
Yeni ufuklara koşan gençlik, anı yaşıyor
Altın neslin fidanları peşinden koşuyor,
Bu görkem, bu ihtişama herkes şaşıyor
Kabarmış imanlı göğüsler tekbirlerle coşuyor
Sevenlerin beraber, yad eller de bu coşkuyla koşuyor
Davan o kadar büyüyor ki, ülkemi saran ulu çınar
Gölgesi hilal hilal yurdu aşıp, uzaklara taşıyor
Simgeleştirdiğin birlik ruhu sınırları aşıyor

Yanlışa gidiş, millete üzüntü, gönül yarası
Artık batıl peşinde koşup yorulma
Milleti üzüp, birlikten ayrılma
İse kuruma gömülüp
Karalar bağlama
İşte istek
İşte sevgi
İşte irade, işte maşeri vicdan
Ne düzen kursan, olacak Allah’ın işi
Batılın peşindeki, kurumu isi
Ey Ankara, gör ve teslim ol
Bin yıllık savaşın bitti emin ol
.....
Yediğin ekmeğe saygılı ol
Milletin sevgisine layık ol
Milletin iradesine ram ol
Yücel, yücelt kendin ol
..
Masum ve mahzun gönüllerden dualar
Dillerde, Ankara’yı inleten Tekbir
Alah-ü Ekber..Allah-ü Ekber..
Yerdekiler, göktekiler eşlik ediyor


Bir garip, sırlar içinde işti
Sana makber, kalenin önünde yakıştı
Ankara kalesi;
Orası, sultan kapısı
İlim, irfan yuvası
Akif evi, istiklalin simgesi
Şanlı direnişin karargâhı
Akif, mücadelenin manevi meşruiyet simgesi
Varna Şehidi Karacabey, ev sahibi
Batıya daha batıya koşan ruhun akıncısı
Batıya akan gönül ordusunun şanlı akıncısı
Tacettin, gönül fethi yolculunda fizik ötesi
Peygamber aşığı milletin bileşkesi
Büyük davacı, uhrevi hava yakıştı
Tacettin koynu, gönül ehline ne güzel yakıştı
Varna şehidi Karacabey, ne iyi komşu eşti
Anadolu coşup, sende birliğe koştu

Türkistan Türkleri bayrak açmış
Yakup aptal,Yatağan baba
Horasan-Rumeli erleri
Korunalp’tan Alparslan’a
Dalga dalga buluşmaya gelen
Kürt,Çerkez, Arap Beyleri
Fatihler doğran,anaları
Her yaştan kadınları, erkekleri
Memleketimin bütün renkleri
Olmuşlar tek yürek bir, kol kola
Hedef aynı; “Dos doğru yola”
Muhsin’i sevgi yumağına sarmış yürüyor
....
Bayrama izinli bahar havası,
Süslemişler gelin gibi
Ne görülmüş nede duyulmuş sayıda insan
Hasbiler hareketi liderine eşlik ediyor
Muhsin, uhreviyat mekânı vatanına gidiyor

“Sonsuzluk yolcuları;
“Uçmağa” gitti!…
...Birliğe, yolculukta:Vahdet’e ermek için..
“Toyumuz var,HOŞ GELDİNİZ.””demiştik
Bu büyük birlik bayramı
Allah’ın Muhsin kuluna güzel yakıştı

Allahü ekber Allahü ekber
Sana yoldaş olsun, Peygamber

31 Mart 2009 Salı- Şairinyeri/Emiryaman- Ankara-

 

 

 

 

 

ALP TUNA

 

Rabbim her şeye kadir, neyi etmez ki İhsan..?

Şükür,  vakit; tamam, 2019(1) Tam da altı Haziran

Yerde, gökte,  tüm alemlerde “ALP TUNA”,der;Lisan

Kelimeler, isimler;  göklerde yazılır, söyler insan

Bayram; üçüncü gün..  Öncesi idi mübarek Ramazan

Cuma akşamı, Perşembe.. Tam öğle, okunuyor;  Ezan

Müjdeleniyor, “işte geldi “ Galubela da var olan; İnsan

Şimşek gibi koşan BAHADIR  ALPleri hatırlatır Asya’ dan

TUNA diye çağrıştırır; gönüllere  kazınan  Avrupa’ki vatan 

Nöbettedir hala Niğbolu, Viyana, Plavne   Silistre de yatan

……………………………………………

TUNA MI..?

“Nehir” demek;Tuna,  Volga'dan  sonra Avrupa da en -uzun

Nice şehirlerden geçer kaynağıdır; Almanya da  Kara Orman

Gönüllerde; tıpkı Kızılırmak misali Anadolu’yu HİLAL gibi sararan

Avrupa'yı batıdan doğuya doğru Yıdırım gibi aşıp Karadeniz de birleşen

1393'te Tuna'ya yönelen ilk akınları Yıldırım Bayezid’dır başlatan

Nice alperenlerdi ırağı; yakın, “bizim Tuna” eden

 Albert Einstein’nda doğduğu mekan

Bağımsız İmparatorluklar şehri,Ulm’dan

Stuttgart ve Munih i ziyaret eder, Viyana’ya doğru uzanırken

EstergonViyana’ya selam yollanır

Şanlı Budin’den esintiler taşır,  Peşte’yi  yalar geçer  doğuya  giderken

 Sava olur SlovenyaHırvatistan, Bosna Hersek ve Sırbistan’da  selamlanır, Belgrad

Balkan dağlarını Demir Kapılar'la aşar.

Eflak ve Boğdan'a yol verir, köprü başı Bükreş,.

……………

Tesadüf mü dersiniz?

Alpler'in,

Rauhe Alp

Dinar Alpleri'yleAlp sularını taşır:

 Hakikate de bir “Alp “ nehridir

Nice kollarla beslenip beslenir

Karpatların ..

Balkan dağlarının sularını taşır

Bohemya, eteğinde kristalleşir

Besler; yağmur-kar ve  buzul

Uzanır Karadenize usul usul

……………

Kurmuştu Haçlı müşterek  pusu

Dağmadağın oldu Haçlı ordusu

Varna'da vurulan mühür..

Şanlı akıncıların atlarını suladığı

Nice  yiğitlerin cirit attığı Tuna boyları

Alplerin  makanı olmuş, unutulmaz  nice  kutlu asırları

Şimdi, çekilse de  ruh ayrılmaz,

Asil Türk’ün Med-cezirleri

Haçlının korkusu ve  Hilal’in ümitleri.

…..

Yaşar gönüllerde Tuna ülküsü,

 dillerde  destanTuna türküsü

Zira Tuna’ dan ıramak  bize ar gelir

Anadolu Tunasız olmaz, dar gelir

………..

Bent olunca  Küffara

Kırım hanı güçlenir, Kafkaslara uç verir

…………..

Kader hükmünü icra eder

Tarih, coğrafya bırakmaz , dirilir

Turan’da çağrılan  ALP, TUNA’dan ses verir

Birleşir ruh; ete kemiğe bürünür

Hayal ötesi, gerçeğe yürünür

Ergenokan denir Kızılelma bilinir

Enfal 84, haber;. İmel yakînolur

Nice akıl ermez ordularla görülür

 Aynel yakîn Hakkel yakînolunur

 

 

…………

Milletin her an özlediği

Her daim yol gözlediği

Alplerin hayalinde beslediği

Rüyasını sülediği Tuna

Vatan yapmıştı mazide Hunlar.

Karpat dağlarından ses verir Avarlar

Tanır elbet Atilla’ya  diz çökenler

Bilir seni Türk boyları; Kıpçak, Kumanlar..

Bilmez mi Tuna’nın emzirdiği çocuklar..

Beş yüz yıl, at koşturduğm yerler

Devletimin belinde ki “altın kemer”

Atiye beşik sallayan yarlar

Özü sineye  mayalayan analar

Yansıtır; Tuna  denen aynalar

Son Vatan; Yeşil ırmak Kızılırmak, Sakarya;

 Birleşir;Karadenizde  kardeş olur Tuna’ya

Avrupa içlerinden doğuya süzülüp akarda

Yad eder altın çağları Diçle Fırat’a bakar da 

..

Alp dağlarından beslenip , .. yaslanıp geçen

Dingin zamanlarda gökten çalsa da maviyi

Zaman zaman Morarıp taşışa da kara bulutları

Uyar zamana; baharda;  olur  çimen yeşili

 

 Onlar için “Mavi  Tuna” valstir amma

Bize hala  “Tuna dalgaları “, “Ay tuna” , Kızılelma..

Avrupa’yı Turan illerine  bağlayan   su  yolu

Dünyalardan, ırmaklardan habersizlerin tek  bildiği  ırmak

Hayalların kurulduğu, düşlerin  süslendiği tek varlık

…………………….

Çekilsen de bitmez ki hülya

Aşık olmuşsan Tuna’ya

Uyuklasan gelir hep o rüya

………

“Ebcetle 2019 tarih : sırrı Furkan’da

İbrahim’e müjde, örnek; İsmail de

………………..

Alplerden kopup İstanbul’a varan, su

Viyanayı birleştiren kol

Macar ovası’ında bereket

Balkan dağlarında; sel gibi  çağlar

Tunanın can verdiği nazenin bağlar

Yad ellere kalmış, karalar bağlar

Aklına geldikçe  o şanlı çağlar

Yürek burkulur, ciğer dağlar

Burulur; Gönül, göz yaşı döküp ağlar

Viran olur gönül; od düşer,  yanar

………….

Bad-ı Sabadan  beklenen  haberi

Şarktan garba “Vahdet”in anahtarı

Yıldırım’ın  nal sesi, at kişnemesi

Osman Paşa’nın  can hıraş direnişi

 

Gün olur yine seni sarar, yar

Hatırda tutup, isimlerde yaşatır.

Can canandan sökülmeyip, parlatır

Gün olur  rüzgarında  eser savrulur

Gün olur yanar, dağlarında kavrulur

Ahuzarına  dostu üzer, düşman sevinir

Uzak mı ki Alperenler;

gönlünce avlanır

Güreş tutan yiğitler

Gülbabalar, Nice pirler

Sarı saltuklar, yüce erler

Elbet gerçek; sırrı, Furkan

 

Söker elbet  şafak, ağarır; tan

Kalkar; abdesli, evlad-ı fatihan

 

Divane, can gözüyle görmez de  cananına görünür

Hala, çiçek kokularını alır alır, avunur

Kutlu haber ulaşınca; ruhu şad olur

………….

Alperenlerin zikri

Düşünenlerin fikri

Yiğitlerimizin  sırrı

Yaradanına  şükrü

..

İsimlerde  yaşatılır, hatırası

Kavuşmanın  hasreti

Simalarda okunur,izi

Tuna boylarına özlemi

…………

Deseler de ..

"Dağ, taş yamaç, bayır ve köy - kent,

ne kadar Türkçe yer adı varsa değiştirilecek

 ve

 Osmanlıların kalıntıları temizlenecektir."
(İvan Ganev, Bulgar Dışişleri Bakan Yardımcısı, 21 Ekim 1985)

 

Zira Yahya Kemal, özünü, maziyi, atiyi remzedip  der:

"Bir Türk gönlünde nehir varsa Tuna'dır, dağ varsa Balkan'dır.”

Türklük Avrupa'ya doğru cezir ve medd'i biten bir deniz gibi

 O dağ¬lardan çekilmiş, lâkin tuzunu bırakmış.

 Bütün o toprak Türklük kokuyor.

 Bu tuz, Bulgar vatanının toprağında mı kalmamış?

Kanında mı?

Meşrebinde mi?

Yaşayışında mı?

 Giyinişinde mi?

 Duyup düşüşünde mi,

oturup kalkışında mı?

Lisanında mı?

Lisanın sarf ve nahvinde mi kalmamış?

 Daha nerelerinde, Yarabbi.

 O toprakta gezdiğim müddetçe hep bunu hissettim..."
(Yahya Kemal Beyatlı, 1921)

Silinir mi?

Tüm milletlerin köklerine/ruhlarına/s yaşantısına işleyen

 Rumeli'deki beşyüzyılı aşkın Türk kültür varlığı .

Silinir mi?

  Maşeri hafızadan;

 Ruhlara nakşedilen yer adları.

 Her türlü politik/siyasi zora rağmen

Kültür,

 Tarih kodları..

 

…………………

Şimdi millet; sıkıntıda zorda

Yolcu,vaz geçmez.. Her daim yolda

Ham hayal deyip de geçme

Çıka gelir yine “ince donanma”

Kardeş olur, Aras’a  Arda

Kavuşur Fırat’a Tuna

Karadeniz şenlenir akdeniz şad olur

Millet yine ummanlara  yol bulur

Serhat boylarında her an  var olur..

………….

Uykudan uyanış

Hakikate varış

İnsanca  yarış

…………

“Bozgun” da

 en büyük kıyım, zulüm

“Belene” de

anıtlaşan; ölüm..

Ahmet Cebeci’ye  sorun..

Olu mu hiç, unutmak

Zira o ,  “Ateşten gömlek”..

……

Gelir elbet;”Bozgun”un sonu

Kızanlar;  gözler  yolu

Öz; aynı öz, ecdatın soyu

Aliş’in  tükenir mi umudu

Milletin, duası, niyazı

Kılınır elbet zafer namazı

…………..

Boy boy balaları

Seni özler Tuna boyları

Kulaçlarına sarılan serin suları

Şen kahkahalarınla çınlayan mavi gökleri

Dönünce çarkı, feleğin bahri

Bir başka olur Tuna nehri

Zira bir  isim değil bakadır, anlamı

Gör;  sadeti, yaşa  devranı

……………

Mahsun mahsun bakarsın

Sakin sakin akarsın

Milletin Ruhuna nakşedilen

Azap dolu rüya , güzel   hülyasın

Kollarına yaslanan Bosnasın

………..

Kosova da Süleyman

Dirna da sokullu, Sinansın

Vel hasıl milletin AŞKısın

 

…………..

Yıldızlara yansır o mahsun sesi

Bebek ağlaması kulağımızda çağıltısı

Acılar, umutlar hangisi, kaçı

Dünyamın incisi, aynası  tacı

Umut,zafer bozgun; deryası

Unutmadım alnına  asılan, haçı

Boş kalır, boş kalır  sensiz Hilalin içi

 

:::::::::::::::::::::::::::

Değil gidiş; ebediyen terk etmek

Sabahın olacağını bilip, perde çekmek

Yeniden dermek için yine gelinecek

İzler bırakmak

Hatıralarla çıkmak

Bedbah gecelerde yıldızlar sönük

Güneşler  sırtını bize dönük

Kazınır mı?

Alın yazımız

Silinir mi?

Ortak mazimiz

…………………

Allah, ulaştırsın bahtiyarlıklara

Layık olsun her an heriyiliklere

Parlasın, ulaşsın tüm güzelliklere

Tuna gibi çağlayıp ersin deryalara

Ummanlara ulaşsın, gürleyip aksın

Ne sıkıntı versin ne de sıkıntı çeksin

Allah’a iyi kul,  Peygambere yar olsun

///////////////////////////////

 

İnşallah müjdedir:

Topla çıkar 2019 eder..

-       Saffet, 101:  müjde “Halim çocuk “; 2019

: “Biz de ona,  Halim (iyi huylu)  bir oğul müjdesi verdik.”

 

-       (Fatiha Suresi, 5-6)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Ve ŞEHİD: Mustafa BEDİRHAN


Cennet’e uçar, daim seyr-i sefa

Seçilmiş ezelden adı MUSTAFA..

Zalim isteğin ne, derdin nedir
 Karşılarlar elbet Şehidi’ BEDİR ..

Anası Nur idi gitti iki Can
Ağladı kainat, ağladı ciHAN...!

Bebek idin;  devleşip  ülkeyi sardın

Bayraklaşıp gittin  masum  Bedirhan

Herkese  nasip olmaz bu  şeref şan

Sabır, sekinat, metanet; baba SERkan

Set oldun Vatan’a, kanın çağlar

Ağlıyor secde serdiğim dağlar

İki dünyası karanlık  tuzak kuranların

Sana  mükafat, onlara kara  iki cihan

                                                    

 

Ahimesud/Alsancak 1Austos 2018

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ana Nurcan

Ağladı insan

 Ağladı cihan

 

 

 

 

 

 MUSTAFA'M A YORUM YAZMAK İSTEDİM,
ŞEHİTLER MEKÂNIDIR,
GİREMEZSİN, YAZAMAZSIN DEDİLER
ORDA İDİ, ÜÇLER, KIRKLAR YEDİLER...
CENNET'TEN ALÂ BİR BİR MAKAM GÖRDÜM,
İLETİRİZ, MERAK ETME, "MÜSTARİH OL" DEDDİLER.
ZİYARETÇİ :
mustafa sınacı 
https://sairinyeri.blogspot.com/.../mustafamdan-ayrldm...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞEHİT , AYBÜKE

 

Bir ŞEHİT, bir ŞEHİT’i  taşıyor..
ŞEHİT, ŞEHADETle yaşıyor..

 

Dinsin bu acılar, tümden bitsin
Rabbim Şehadetinizi kabul etsin

 

 

Ay doğmuş milletin kalbine, yaşıyor
Al yazma değil sanki Bayrak taşıyor

 

Sevgisi yüreklere sinip ebedileşti
Hilal olup vatan semalarına yerleşti


10/11 Haziran 2017
Ahimesut/Alsancak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zalime zulüm bile  ebedi olmaz.

Kendini ebedi sanır, sonunu bilmez        

 

7 Aralık- Pazar  2014 – Ahimesud

…………….

 

BİZ KAHROLSUN ZALİMLER DİYEREK BAĞIRIRKEN DÜNYA ALİMLER BİRLİĞİ BAŞKANI YUSUF EL KARADAVİ HAKKINDA KIRMIZI BÜLTEN YAYIMLADILAR...


Uluslararası Polis Teşkilatı (INTERPOL), Mısır'ın yakalama istemi üzerine, Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi hakkında kırmızı bülten yayımladı.
Lyon merkezli teşkilatın resmi internet sitesinde yayımlanan kararda, Mısır ve Katar vatandaşı olan Yusuf el-Karadavi için, "kasıtlı olarak suç işlenmesine teşvik ve yardım, mahkumların kaçmasına yardım, kundaklama, vandalizm ve soygun" suçlarından kırmızı bülten çıkarıldığı belirtildi.
Kararda, 88 yaşındaki Karadavi'nin üç fotoğrafına da yer verildi.
Katar'da ikamet ettiği bilinen Karadavi, Mısır'da seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'nin askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmasına karşı çıkmış ve darbeci General Abdulfettah es-Sisi'yi sert dille eleştirmişti.
Mısır yargısının, Karadavi hakkındaki suçlamaları gerekçe göstererek, Aralık 2013'te Karadavi hakkında kırmızı bülten çıkarılması için INTERPOL'e başvuru yaptığı bildirilmişti.
INTERPOL, Mısır'ın talebi üzerine, Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) yöneticisi pekçok kişi hakkında da kırmızı bültenle arama kararı çıkarmıştı.
YUSUF EL KARDAVİ KİMDİR?
Yusuf el Karadavi (Arapça: يوسفالقرضاوي, d. 9 Eylül 1926), Mısırlı din bilgini ve Dünya Müslüman Alimler Birliği başkanı.

Mısır'ın El-Garbiyye ilindeki Siff Turab şehrinde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Kur'an'ı ezberlemiş ve El-Ezher'in lise kısmını ikincilikle bitirdi. Daha sonra El-Ezher Üniversitesi Usul-u Din Fakültesine giren Karadavi, bölümünü birincilikle bitirmiştir.
1958 yılında Yüksek Arap Dili Araştırmaları Enstitüsü'nden dil ve edebiyat konusunda lisans almıştır. Usul-u Din Fakültesi, Kuran ve Sünnet İlimleri bölümünde master yapan Karadavi, doktorasını da 1973 yılında aynı fakültede tamamlamıştır. Karadavi'nin doktora konusu 'Zekât ve zekâtın toplumsal sorunların çözümündeki yeri' başlıklı tezidir.
Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entellektüeli listelerinde, 2005 yılında 56., 2008 yılında 3. sırada yer almıştır

 

 

 

 

GELİN,  GİTTİ!..


Ezelden kalbine nakşettiği; La ilahe illalah’ı
Ebedi “kelimetullah”ı
Gözüne, gönlüne yerleştirmişti
Bir bir..
İlmiklere döküp, zahire haykırsın diye
Hediye diye getirmişti


Lailahe illah’ı“La ilahe illallah” diye başka ilahları ret edip
Eline verilen imkanları, dünyaları terk edip
Ramazan’da Ramazan’la Hak’ka gelin gitti.
Ramazan, Ramazan’da esas sevgiliye gelin etti.
Fizik kuralları, fizik ötesi onun için; gerçekti


Gerçekti bir olan, sevgili O’ydu var, olan
İffeti için dik duran zalimlere
Hak emri için direnen, cahillere
“Allah’dan başka ilah yok” diyen gelin gitti.


İlmi çübbelerine dolayanlara inat!
Dünya’yı elinin tersiyle itti
Ve zaman gelip; “gel edilince”
Eskişehir’den başladığı yolculuğu sona erdirip
İstanbul’dan bir Ramazan “Hak’ka gelin gitti”


Divane’yi hayran edip hayatına
Göz yaşlarına bırakıp gitti
Behlül’ü Betül’ü emanet edip,
Ne yaparlar?
Endişesinden uzak
Sorgusuz sualsiz Hak’ka gelin gitti.


9.10.2005 Cumartesi

 

 

 

 













ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

Hiç yorum yok:

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...