28 Mayıs 2020 Perşembe

KEÇİ İLE MUHABBET


 KEÇİ İLE MUHABBET

 

Bu gün 17 Mayıs, ikibin  yirmi

Korana hapsinde verdiler izni

 

İşte  bu günde ihtiyarlara izin..

Gençler;  evleriniz olsun sizin.

 

Fırsat diye dışarı çıktım biraz

Sıcak mı sıcak, gelmişiyice yaz

 

Çevre civar yeşilliklere bürünmüş

Telaşa var; bahara vedaya hazırlanış

 

Sel gibi akan Caddeler bom boş

İnsanların ağzı bezli, bir hoş

 

Yürüdüm, boş   mekanları temaşa ederek

Birkaç kişi ya var ya yok, gerisi evde kalacak

 

MabetlerdenEzan sesi geliyor , hüzün

Sıkıntı biter mi,  bu  yaza  ya da güzün.?

 

Koca mescitte  var sade  bir kişi

Sonra geldi  namaza bekçiler, üç kişi

 

Namazlar; Kılınır oldu  Cemaatsiz

Koymasın Allah; Cuma, bayramsız

 

 

Secdelere  varılıyor ayrı ayrı

Virüse tedbir için böyle gayri

 

Toptan izin, İmamlar bile yok

Kesildi.. Yapılırdı dedikodu çok

 

Cemaat camiye , cami cemaate  hasret

İnşallah gösterir tezden  Mevla’m nusret

 

Ağızda maske her yer boş, dolaşıyoruz

Eski kalabalıktan eser yok, şaşıyoruz

 

KORANA hapsine sokulmuş çıkamazlar, dışarı

Kimilerini bağlasan durmazlar, girmezdi  içeri

 

 

KORANA kaçırıp, ayırdı insanı; anadan, yardan

Gidilmez, sılaya. Gelinmez,  başka diyardan

 

Kaç gündür diller şişti,  söylenecek çok

Fakat  muhabbet edecek  kimsecik yok

 

Kelebek Parkı’nda  sadece iki bekçi

Ekmek uğruna mecburen emekçi

 

Güvercinler özgürce uçuyorlar

Konuyor, İstediği yeri seçiyorlar

 

Karşıda , yemyeşilikler içinde iki keçi

Gidip konuşayım,  onlara dökeyim içi

 

İzin isteyip  oturdum yanlarına

Suskunlar,demek hasret;  insanlara

 

Oturup,  başladım anlatmaya

Vaziyetin ne olduğunu anlamaya

 

 

Geziyorsun sanki mezarlık

Esir almış her yeri sessizlik 

 

Her biri bir köy olan evler olmuş mezar

Kuşlara kalmış heralan, ediyorsun nazar

 

Toplanıyordu bir araya insanlar fevç fevç

Akın akın akar araçlar, trafik olurdu felç

 

Sosyalleşmeyende aranıyordu,  var mı hastalık

İnsanlar insandan kaçıyor,bulaşmasın hastalık

 

Şu mal, dükkân, araba; dokunamıyor İnsan

Senin sandıkların senin değil diyor, lisan

 

Ders almıyorduk, önceki  geçip gidenlerden

Sarayları, ne varsa viran olan medeniyetlerden

 

Bir gün olacak; demek böyle bir şeymiş

Her şey boş, Hakk’ı tanımak her şeymiş

 

Bir virüs, inşallah aklı başa getirir

Getirirde insanı kâmilliğe yetirir

 

 Bitti, gidiyor, Ramazan!  Dün idi, yirmi üçü

Bu toplu ceza ne karşılığı, insanlığın hangi suçu..?

 

Keçi; işte vaziyet, işte bu  maslahat

Kim anlar? Kim kime ede nasihat

 

Anlattım.. Can kulağı ile dinlediler

Ne tepki verdiler ne de ünlediler

 

 

Ben konuştum onlar sustular

Dedim galiba edebinden ustular

 

Yoksa birhal mi var, ediyorlar naz

Bil; konuş.. Bilmediğine susmak, farz

 

Ya da  şu garip halime bakıp şaşıyorlar

İnsan, şen çocuklar yok; neler yaşıyorlar

 

Hiç yapmadılarki etselerdi itiraz

Belki muhabbete tad gelirdi biraz

 

Keçiler; neden niçin hiç bir şey demediler

Fark ettim ki çimlerden de yemediler

 

Elleyip baktım;  içi boş, ses geliyor tıntın

Meğer cansızmış, dururlarüstünde otun

 

Plastiği şekle verip, süs diye koymuşlar

Gövdeyi keçiye benzetip, içini oymuşlar

 

Melih idi  20 yılAngara’da  tacidar

Bu iki keçi kalmış ondan yadigâr

 

İyi ki duymadı dediklerimi

Canlıya verilen eziyetleri

 

İnsanoğluister ki gezip dolaşsın  gönlünce

 “Dünya benim” diye yesin içsin keyfince

 

Gelir; çırıl çıplak elinden bir şey gelmez

Benim diye sarıldıkları kalır, götüremez

 

Gelirsin  çırıl çıplak,  başkası sararar seni beze

Gidersin yine çıplak, sarılıp kefen denen beze

 

İşte doldu,  65lere verilen izin vakit; tamam

Ömür de biter; aynı böyle bilmem, ne zaman

…..

Minarelerden yanık,  söyleniyor;  EsSELAM

İkaz ediyor;  “kendinize gelin” ilahi Kelâm…!!!!

 

17 Mayıs 2020 , 24 Ramazan -  Ahimesud/ Alsancak

 









KEÇ İ İLE MUHABBET

 

Bu gün 17 Mayıs, ikibin  yirmi

Korana hapsinde verdiler izni

 

İşte  bu günde ihtiyarlara izin..

Gençler;  evleriniz olsun sizin.

 

Fırsat diye dışarı çıktım biraz

Sıcak mı sıcak, gelmişiyice yaz

 

Çevre civar yeşilliklere bürünmüş

Telaşa var; bahara vedaya hazırlanış

 

Sel gibi akan Caddeler bom boş

İnsanların ağzı bezli, bir hoş

 

Yürüdüm, boş   mekanları temaşa ederek

Birkaç kişi ya var ya yok, gerisi evde kalacak

 

MabetlerdenEzan sesi geliyor , hüzün

Sıkıntı biter mi,  bu  yaza  ya da güzün.?

 

Koca mescitte  var sade  bir kişi

Sonra geldi  namaza bekçiler, üç kişi

 

Namazlar; Kılınır oldu  Cemaatsiz

Koymasın Allah; Cuma, bayramsız

 

 

Secdelere  varılıyor ayrı ayrı

Virüse tedbir için böyle gayri

 

Toptan izin, İmamlar bile yok

Kesildi.. Yapılırdı dedikodu çok

 

Cemaat camiye , cami cemaate  hasret

İnşallah gösterir tezden  Mevla’m nusret

 

Ağızda maske her yer boş, dolaşıyoruz

Eski kalabalıktan eser yok, şaşıyoruz

 

KORANA hapsine sokulmuş çıkamazlar, dışarı

Kimilerini bağlasan durmazlar, girmezdi  içeri

 

 

KORANA kaçırıp, ayırdı insanı; anadan, yardan

Gidilmez, sılaya. Gelinmez,  başka diyardan

 

Kaç gündür diller şişti,  söylenecek çok

Fakat  muhabbet edecek  kimsecik yok

 

Kelebek Parkı’nda  sadece iki bekçi

Ekmek uğruna mecburen emekçi

 

Güvercinler özgürce uçuyorlar

Konuyor, İstediği yeri seçiyorlar

 

Karşıda , yemyeşilikler içinde iki keçi

Gidip konuşayım,  onlara dökeyim içi

 

İzin isteyip  oturdum yanlarına

Suskunlar,demek hasret;  insanlara

 

Oturup,  başladım anlatmaya

Vaziyetin ne olduğunu anlamaya

 

 

Geziyorsun sanki mezarlık

Esir almış her yeri sessizlik 

 

Her biri bir köy olan evler olmuş mezar

Kuşlara kalmış heralan, ediyorsun nazar

 

Toplanıyordu bir araya insanlar fevç fevç

Akın akın akar araçlar, trafik olurdu felç

 

Sosyalleşmeyende aranıyordu,  var mı hastalık

İnsanlar insandan kaçıyor,bulaşmasın hastalık

 

Şu mal, dükkân, araba; dokunamıyor İnsan

Senin sandıkların senin değil diyor, lisan

 

Ders almıyorduk, önceki  geçip gidenlerden

Sarayları, ne varsa viran olan medeniyetlerden

 

Bir gün olacak; demek böyle bir şeymiş

Her şey boş, Hakk’ı tanımak her şeymiş

 

Bir virüs, inşallah aklı başa getirir

Getirirde insanı kâmilliğe yetirir

 

 Bitti, gidiyor, Ramazan!  Dün idi, yirmi üçü

Bu toplu ceza ne karşılığı, insanlığın hangi suçu..?

 

Keçi; işte vaziyet, işte bu  maslahat

Kim anlar? Kim kime ede nasihat

 

Anlattım.. Can kulağı ile dinlediler

Ne tepki verdiler ne de ünlediler

 

 

Ben konuştum onlar sustular

Dedim galiba edebinden ustular

 

Yoksa birhal mi var, ediyorlar naz

Bil; konuş.. Bilmediğine susmak, farz

 

Ya da  şu garip halime bakıp şaşıyorlar

İnsan, şen çocuklar yok; neler yaşıyorlar

 

Hiç yapmadılarki etselerdi itiraz

Belki muhabbete tad gelirdi biraz

 

Keçiler; neden niçin hiç bir şey demediler

Fark ettim ki çimlerden de yemediler

 

Elleyip baktım;  içi boş, ses geliyor tıntın

Meğer cansızmış, dururlarüstünde otun

 

Plastiği şekle verip, süs diye koymuşlar

Gövdeyi keçiye benzetip, içini oymuşlar

 

Melih idi  20 yılAngara’da  tacidar

Bu iki keçi kalmış ondan yadigâr

 

İyi ki duymadı dediklerimi

Canlıya verilen eziyetleri

 

İnsanoğluister ki gezip dolaşsın  gönlünce

 “Dünya benim” diye yesin içsin keyfince

 

Gelir; çırıl çıplak elinden bir şey gelmez

Benim diye sarıldıkları kalır, götüremez

 

Gelirsin  çırıl çıplak,  başkası sararar seni beze

Gidersin yine çıplak, sarılıp kefen denen beze

 

İşte doldu,  65lere verilen izin vakit; tamam

Ömür de biter; aynı böyle bilmem, ne zaman

…..

Minarelerden yanık,  söyleniyor;  EsSELAM

İkaz ediyor;  “kendinize gelin” ilahi Kelâm…!!!!

 

17 Mayıs 2020 , 24 Ramazan -  Ahimesud/ Alsancak

 




















ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

17 Mayıs 2020 Pazar

GÖK BAYRAK






 

 

 

C:\Users\Necati\Desktop\şiirden\Yeni kitaplarımız NÇ\ŞİİR kitapları 2020\GÖKBAYRAK\Gök bayrak için36838204_10156578733007700_776551441694195712_n(1)000.jpg 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GÖKBAYRAK; SENİ ÖZLER 

 

Gökbayrak; seni, özler 
Albayrak; seni, gözler 
Yurduma dikilmiş hain gözler 
Vahşet ki; anlatamaz, sözler 

 

Nerde güller açan bağı 
Kan çağlıyor ovası dağı 
Yad ellerde dağlanır bağrı 
Silen yok gözünün yaşı 

Mecal yok, başlar ezik 
Mektup yok, teller kesik 
Turnalardan haber(!) bekler 
Uçar, geri döner mi ola 

Yüzyıllardır yüreği yaralı 
Altaylar gibi dertleri sıralı 
Yanar hasretine, garbın 
Şark içinde yad avcı vuralı 

 Baş gitmiş, dağılmış kervan 
Hükümdar yok. Veremez ferman 
Bekler haber,vermezler aman 
Yolar tutuk. ,Gitmez kurtarıcı Selam 

Düştü yiğitlerim, soldu gülüm 
Türkü oldun, söyler dilim 
Çaresiz; insaf, çaresiz; ilim 
Dayan bahtı karalı yârim 
Vay benim nazlı, elim 

 

 

Rus elinde esir millet, o dayanmış kapıya 
Kiril; elinde asa, çıkıyor ta Çankaya’ya 
Haçlı el sütünde.. Hilal olunca “irtica” 
Şarkı boş verdik,” batıl”a kapılanınca 

Neden Haçlı köyler bile bağımsız, devlet(!) 
Bizim koca yurtlar işgalde.. Esir! Yüce millet 
Medeniyetler kuran halk.. Çaresiz, rezil ümmet 

 

Dünün teröristi, bu gün devlet!.. 
Esir; medeniyet inşa eden millet 
En ufak ilgi, sayılıyor zalime ihanet 

Eline taş alana füze ile saldırıyorlar 
Her bahane ile Müslüman kırdırıyorlar 

Seyahatleri bahane Gül ve Devlet 
Başlıyor katliam, Kopuyor kıyamet 

Kafa tutuyor âleme 
Kimse ses çıkarmıyor zalime 
Cevap hazır: çünkü; nükleer güç 
BM’de temsilci yok, zalime sözcü çok 

Esir, 
Kırım 
Kazan 
Kafkasya 
Bütün Türkistan 
Trakya, Balkan 
İngiliz ipi ile sağlam bağlanmış. 
Bütün ciahan çökse, âleme yeten 
Çilekeş Anadolu(!) hepsine kalkan 

Gökbayrak, Albayrak kıskaç da 
Tümüyle hedef; Hilal 
Avrupa - Afrika – Asya 
Kan çağlıyor bizim coğrafya 

Dalgalansın, kan kırmızısı Albayrak 
Birleşsin Yürekler 
Sönmesin Semalar rengi Gök bayrak 
Varlığın sende, sırtında ağır yükler 

 

 

Bu gün benim efkârım var 
Bu gün sokaklarda çağlayan kanım var 
Babasına ağlayan anne karnında canım var 
İleriye bakan ümitlerim var 

 

 

Bu gün efganım var, var 
Yarına bakan ümidim var 
Serhatlarda dalgalanan Albayrak 
Gönüllerde Gökbayrak var 

 

 

“Marip maşrık” az gelir 
Sarsa da Çin ve Maçin 
Ne gurkalar,haçlılar gördük 
“Sed” bilen“yecüç mecüç” az gelir 

 

 

Urumçi’de, bilge Kaşgar’da kan 
İki yüz binlik kızıl orduyu ezen 

Yiğitlik abidesi; Turfanda “Alev Vakası” var 
Milyarlara dayansa da 
Unutmaz.. Yecüç- Mecüç 
Aktuğ’da “Berin İnkılabı” var 

 

 

Zalim dinsiz, acımasız, pek 
Sabır dağı sana yük!..Sen; çek 
Hotan’da kaza ören ipek 
Mazlum ahı kalmaz. Zaman.. Geçecek 
Çağ ne getirir, ne gösterir? anlı gelecek 

 

 

Bizim eller yanıyor 
Bizim yürekler kanıyor 
Zalim duymuyor, seyrediyor 
Bir damla petrole, bedel 
Varillerle Müslüman kanı içiyor 

 

 

Darağacı kuracakmış! 
Kime kurulur dar ağacı? 
Kurutuluyor Türkün soy ağacı 
Sökülüyor; İslam’ın medeniyet tacı 

 

 

Otağı; Saltuk Buğra Han 
Kan kusuyor, Türk’e Filistin 
İslam’a aydınlık Bağdad 
Bu gün; baba yurt Türkistan. 
Yerkent, Yili, Kaşgar, Aksu.. Hotan 
Urumçi, sarılmış ondan da beter 

 

 

İnsanlığın derdi, Türkistan 
Kaleler kapalı, kime ne 
Ses veren yok, mazlumun sesine 
Kurarlar güçten yana siyasetini 
Kimi korkar zalimden 
Kimi öne alır ticaretini 
Kan kokusu sarar dünyayı 

 

 

Git turnam. Bu gün çaresizim 
Hem yaralı, hem öksüzüm 
Ben çağlara ışık yayan közüm 
Kurtarıcı güneş, barışı kuracak sözüm 

 

 

İnsanlık; kurtarıcı habere gebe 
Hak; er-geç galebe çalar zalime 

Bitmem, dayanırım gitsem de ölüme 
Sabır, korku ve en büyük ilaç zulüme 

 

 

Yaratan boş mu bırakır alemi 
Vardır yaralar saran merhemi 
Sarınca kâinatı, Mevlamın Selam’ı 
İnşallah kurtarır. “Gül” kokusu, dünyayı 

 

Necati Çavdar 
10 Haziran 2009- Cuma 

 

Şairin yeri- Emiryaman -Ankara 

 

 

 

 

http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&
task=view&id=1352&Itemid=54 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

C:\Users\Necati\Desktop\necati-cavdar kalpaklı.JPG
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Uygur öğrencilere mezuniyet yok! < 
https://www.facebook.com/necati.cavdar/posts/10152067175772700 

 
Çin'in "Sincan Özerk Bölgesi" olarak isimlendirdiği 
Doğu Türkistan'da, "siyasi görüşleri onaylanmadığı 
sürece" Uygur öğrencilerin üniversiteden mezun 
olamayacakları açıklandı. 
"Bölücülüğe karşı ideolojik bir savaş" olarak nitelenen 
uygulamayı savunan üniversite yöneticileri, "dersleri 

mükemmel olsa bile, siyasi niteliklere sahip olmayan 
öğrenciler kesinlikle mezun olmamalıdır" açıklamasını 
yaptı. 
Doğu Türkistan'ın başkenti Kaşgar'da Öğretmen Koleji 
başta olmak üzere bir çok üniversitede başlatılan bu 
uygulamanın bölge genelinde uygulamaya konup 
konmadığı belli değil. 

 ////////////////////////////// 

 

ZALİM ELİNDE; ÇİLE ÇEKEN, YAR 

 

Zalim elinde; çile çeken, yar 
Sana sevdalı; yürekler var 

 

Uzakta olsa da; o diyar 

Kalbimin içinde; yeri var 

 

Kendi gelmese de.. Selamı, eder; dar 

Ammaa.. Sabır ha… Az zaman, var 

 

Bilmez sanma, neyi var? 

Hal ki hal, şimdi eli dar.. 

Ayağında; bukağı, zincir var 

Az uyuşukluk, uyku da var 

 

Kendi içinde kanayan, yara var 

Gövde içinde kurt var, güve var 

 

Başında; hall edecek, gaile var 

Çektiğin acılarda bunun, payı var 

 

Hürriyete erecek, cevheri; var 

Elbet görülecek, bi hesap; var 

 

Necati Çavdar 

Ahimesut /Angara 

 

26 Kasım 2013 

 

http://sairinyeri.blogspot.com/2013/11/zalim-elinde-
cile-ceken-yar.html 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

ÂR'a-kan 

 

Ara neresi , ÂR'a-kan 

7milyar , sahir kör 

Zulüm, ateş , kor 

1,5 milyar bon bon bakan 

Naf mi çığlıklar akan 

Patlamış ruhsuz volkan 

 vicdanlar; kur - Ban 

3 Eylül 2017 Ahimersud 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MAZLUMUN AHI 

 

 

Bu gün kendinizi güçlü görüp zulme devam dersiniz.. 

Mazlumun ahı yerde kalır mı zannedersiniz…? 

 

 10 Mart 2015 

Bu gün 10 Muharrem.. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KERBELA OLDUK 

 

İkimiz.. Çığlık çığlığayız.. Ah Akif Ah 

Asrın başı, sonu; çağın ” ah”çısı olduk 

 

Bir buçuk milyarız.. Ama zavallı güruh 

Kimi esir.. Kimi azat kabul etmez köle olduk 

 

Kardeş kardeşin kanını içiyor eyvah ki eyvah 

Bombalanıyor.. Yıkılıyor.. Ülkeler, tek tek 

 

Mamureler, baykuşa bile mezar… Bi günah 

Memleketini terk eden akıyor oluk oluk 

 

Ümmet; sıkıntıda.. Millet; ediyor vah 

Serinlerde yandık, sıcaklarda donduk 

 

Parçalandık.. Kavrulduk.. Kerbela olduk 

Çırpınırız.. Bi Çare. Akıl ver, yüce Allah 

 

10 Muharrem 1437 – Cuma 

Alsancak/Ahimesud 

 

 

 

Cennet mekan Mehmet Akif Ersoy’da 

asrın başında Milletin halini 

“Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi “ isimli şiirinde 

şöyle dile getiriyor. 

 

“Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed, 
Aylar bize hep muharrem oldu! 

 
Akşam ne güneşli bir geceydi... 
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!. 

 
Âlem bugün üç yüz elli milyon 
Mazlûma yaman bir âlem oldu! 

 
Çiğnendi harîm-i pâki ser'in; 
Nâmûsa yabancı mahrem oldu! 

 
Beyninde öten çanın sesinden 
Binlerce minâre ebkem oldu. 

 Allah için, ey Nebiyy-i ma’sûm, 
İslâm'ı bırakma böyle bîkes, 
İslâm'ı bırakma böyle mazlûm.” 

 

Amin amin..Aminnnnnnn 

 

 

 

 

 

 

 

 

ATEŞLER IÇINDE TÜRKISTAN 

 .................................................. 
Ateşler içinde Türkistan, yakar; harı 
Ne, nasıl soğutur; hangi dağın karı.. 
Esir iller.. Tacizde; canı namusu, arı 
Duyan yok çığlığını ağlıyor zarı zarı 

 

Zalimler için fark etmiyor çağı zamanı 

Saldırıyor dört yandan yılan, çıyanı 

Ateşe atıyor; ineğe tapıp fare yiyeni 

Mümin olmak suç, sarsılmaz imanı 

 

 5 Aralık 2019 
Ahimesud/Alsancak Kırtasiye Fotokopi - Akvaryum 

 

 

 

MUHACİR AĞLADI, YÜREK DAĞLADI.. 

 

 

….. 

Kadir günü. 

 Öğleyin.. 

Kadir gecesi saf saf 

-Olan- 

Kadir gündüzü 

Öğle namazına, durmuş.. 

Cemaat, saf saf olmuş 

………. 

Bir ses.. ! 

Derinlerden.. 

Arapça, anlatıyor 

Anlatamıyor.. 

İnliyor, adam. 

Ağlama ile yürekler deliniyor.. 

Camaat imama uymuş, huzurda.. 

Farzı kılıyor.. 

Feryat, gönülleri kıyıyor 

Saflar, tek vücut..Tepki yok.. 

Acı, yüreklere iniyor.. 

Uzaklarda sandığımız mazlum çığlığı 

Hemen yanımızda, ensemizde … 

 Kıyamlarda.. Secdelerde inliyor.. 

 

Kim.. 

Nerde.. 

Nasıl ? 

Bilen yok.. 

Bilmeye de imkân yok 

Bağlanmışsın Rab’be.. 

Geriye dönüş, yok.. 

Kıyam…! 

Ve eller bağlı? 

…… 

Ağlama ve ses gitti… 

Ama vicdanlar bitti.. 

Dili anlaşılmasa da . 

İnlemesi .. 

Yürek dağlamaya yetti 

…… 

Biri arkadan inliyor.. 

Çığlıkta. 

Diğeri aynı safta, sesiz Muhacir 

Yakınlarını vermiş, kurban 

Evler, dükkânlar tarumar olmuş 

Sanki kıyamet.. 

İnsan. Yok ki değeri. 

Malın, mülkün olsun kıymeti 

Terk etmiş, bırakıp yurdu 

Hiç değilse vermemek için canı 

….. 

Neden, niçin?.. bilmiyor 

Çekiyor çileyi mazlum 

Silahı üreten, satan aynı el.. 

Tetiği çekenler kardeş.. 

Öldürülüyor, yok ediliyor 

Dost, komşu, eş, kardeş.. 

Tatlı karına bakıp seyrediyor, 

Tedarikçi Silah tüccarı, kalleş 

 

……. 

Beli ki görünmeyen muhacir çaresiz, 

 Allah’a dönmüş, kardeşlerine arz ediyor.. 

…….. 

Hale, çaresiz cemaat. 

Çaresiz millet 

Çaresiz ümmet.. 

……….. 

Muhacir,ağladı. 

 İmam, ağladı.. 

Cemaat, ağladı.. 

Yürekler taş bağladı.. 

……….. 

Secde, hali… 

“ Halsizliğimi/zi sana arz ediyorum Ya Rap” 

 

….. 

Namaz sonu , cemaatten ses geliyor.. 

Ne dediğini de anlayamadık.. 

Oruçtan suzuzluğunu unutmuş.. 

Boğazları düğümlenen İmam; 

“Anlaşılıyor..Anlaşılıyor.” 

Zira “Sözün bittiği yer.. 

“yardım, umuyor.. 

Yardım, diliyor” 

Yapabileceğinizi yapın diye “ensar; olun…!” diyor.. 

Anlayana… 

…… 

Cemaat, dönmüş adam arıyor.. 

Halini arz edemeyen adam.. 

Çökmüş, kapı çıkışına.. 

Dil yok.. Suskunluk 

Parçalanmış, vucut konuşuyor 

Yaradan huzuruna duranlardan 

Yardım, umuyor.. 

…. 

Eller gitmiş. 

Kollar iki değnek gibi.. 

Suriye de yemiş bombayı.. 

Savaş’ın yüzü, bu demek ki 


………… 

Ağladı; muhacir.. 

Ağladı; cemaat.. 

Ağladı; - Yunus- imam. 

Çaresizlik yürek dağladı.. 

Ümmet, karalar bağladı.. 

….. 

Bu gün Kadir günü.. 

Yarın yine bir bayram.. 

Kimi hiçe yollandı, kara toprak altında 

Kimi ateşlerde yandı. 

Kimi de kol, bacak. Bebekler, doğrandı 

Yurtlar; tarumar, felakete uğrandı 

 

Milyonlar, yurtsuz.. Yuvasız 

Mamureler, harap 

Bitmiyor, anlamsız harp. 

Birinin hali malum.. 

Yeni yeni Filistinler üredi 

Yurdunda; üreten. Veren eller; 

Girebildiği komşuda, dilenciliğe bağlandı. 

Azcık huzura; kezzap doğrandı.. 

……….. 

Milyonlar, sığınmış.. 

Ulu “Çınar” diye, umut ederek.. 

İşsiz, evsiz, çorbasız sokakları arşınlayarak 

Kimi halini arz ediyor secdelerde ağlayıp, 

Her hale rıza gösterip Mevlasına şükrederek.. 

Bir başkası bembeyaz, kefenle oturmuş cami avlusuna 

Tek başına.. Dalıp gitmiş, geçmişine içi sızlayarak 
hülyasına 

Bekler durur; feryadına kulak veren, ortak olacak 
yasına 

Umar mıydı? 

 Ev ocak sönmüş.. Sürülmüş diyar diyar.. 

 Kutluyacak bayramı.. Ne kardeş var, ne yar… 

 

 

Yinede bi şey sanıp “kardeşleri” 

“Bayram, mübarek” diye 

Bayramımızı kutluyor, 

Yaşadığına şükreden, çağın Muhaciri.. 

………… 

 

Zalim, zulme doymuyor 

Çaresiz, mazlum ağlıyor 

Elbet, hesabını soracak, 

Her şeyin hakimi“Bilen”, biliyor 

Mazlumlara Tutumları ne olacak? 

Diye biz Kullarını, deniyor. 

 

 

…………. 

Param parça.. Millet.. 

Tefrikada; Ümmet,. 

Bu gün Kadir..Yarın Bayram. 

Uyanır mı Ümmet, olur mu Kıyam.. 

Bulunur mu çare, yaralar saran..? 

 

 

14 Temmuz 20015 Salı – Kadir günü 

Ahimesud../Alsancak - Yıldırım Beyazıd Camii 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben 

 

Suriye’de; 

Parçalanan bebeğin yüreğinde ben 

Moro’da mazlum dileğinde, ben 

Zalime yürüyen yiğidin bileğinde ben 

 

 

Ocak 2013 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FETRET DEVRİ, ŞAHİDİYİM 

 ( Nazire) 

 

 

BAHTI KARA MİLLETİN 
BAHTSIZ BİR VARİSİYİM 
ZALİM TALTİF EDİLİR, 
BEN MAZLUMUN SESİYİM 
ADEM KURT(Prof) 

 

Mazisi; temiz. Bahtı; açık, milletin ferdiyim 

Milletimi öven yüce Müjdeci’nin ümmetiyim 

Zalim; tahtında, misafir. Gece; gündüze gebe 

Bu da geçer, yahu.. Fetret devri, şahidiyim 

 

Necat Çavdar 

Angara - Ahimesud 

10.10.2013 

 

http://sairinyeri.blogspot.com/2013/10/fetret-devri-
sahidiyim.html 

 

 

 

 

BAYRAM HEDİYESİ: SADDAM 

 

 
Birleşmemişken bayramlarda bile 

Günleri farklı bayram, güldürürken ele 

 

Bayram namazına koşan Müslümanlara kelle hediye 

Zalim! 

Belki hak etmişti 

Amma.. 

Haçlı eliyle katledilmesi kahretti beni 

Kurbana kurban mı, Saddam! 

Zulmün adı mı Saddam? 

 

... 

 

Ya ipini çekenler! 

Ayrılık tohumunu ekenler... 

Zalimde olsa şahadet ediyorken 

Aynı şahadeti getirenler! 

“Söz”ün “öz”üne tahammül etmediler. 

... 

Zalim, hödük belki ama... 

Sahte güce, suni ilahlara eğilmeyen bir baş 

Ve inandığı davaya verilen bir baş 

İnsanlık geçmişinin kah ışıklı, kah kanlı yolu 

Hak davanın yiğitleri; Hz. Ali ve Hz Hüseyin’e mesken 

Fırat ve Dicle’nin yuttuğu son iddia sahibi mi Saddam? 

Küre ölçeğinde rüya gören güçleri Dicle’ye gömen, 

Cihanı saran daha zalim düzene, kurban mı Saddam! 

 

Irak’da ışıkları söndüren kanlı geçmişin yadı 

Babil’e özdeş tarihin adı mı, Saddam.. 

 

 

2006-2007 Kurban Bayram 1. Gün 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haç”lı Tasma 

 Necip Fazıl, anılıyormuş! 
Asrın başında asrın sonunda aynı oyun, aynı ayar 
Ülkeme emin bekçiler bırakan İngiliz, şeref NİŞANı 
takmaz.. 
İradesine ram olan kullarının boyunlarına tasma asar 
Milletine bey, İngiliz’e kul olan, “altın lale” sayar. 
“VICDAN AZABINA ES KAYNA KAYNA 
SAKARYA. 

 

OZ YURDUNDA GARIPSIN, OZ VATANINDA 
PARYA!” 
”YOL ONUN, VARLIK ONUN, GERISI HEP 
ANGARYA: “ 

Diye hançeresini yaranlara, ne güzel yakışır, “Haç”lı 
madalya 
“Haç” hatıra kazınmış mış! Çok da yakışmış 
takiyyeunutuldu çoktan,”YUZUSTU ÇOK 
SURUNDUN, AYAGA KALK, SAKARYA!” 
Sanal darbelere direnip, millet kararını verdi: 
“Yıkılmaz kale Çankaya’ya, iradesi çakıldı. 
Çocukların iktidar! Kemiklerin sızlar mı Necip Fazıl? 
Çankaya’da talebelerine İngiliz tasması takıldı 
Eldeki Furkan’ı aşıp Çanakkale’yi geçemediler! 
Şehitler! Yerlerinde çatlasın..Akif!. Beyinlerin patlasın. 
Osmanlı mülkünü sicimle arşınlayıp,kullarına 
dağıtanlar, 
Payitahtını sanki işgalde, armadada “mehmetlerini”, 
ayarlar.. 
Necati Çavdar- Emiryaman 
24 Mayıs 2008 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SELİMİYE 

 

Tüm değerler, uyumda 

Taş, ışık, ses kıyamda 

 

Temeli, bir bütün kaya 

Uzanıyor güneşe, aya.. 

 

Hesap edip, inceden inceye 

Cizgi çizgi çizmişler… 

 

Güzellik ne ise; 

Oya oya, 

 Dantel dantel işleyip, 

Gökle yerin öpüştüğü yere 

 Kalem gibi, 

 Kêlam gibi dizmişler…. 

 

 

Ruhla madde bütünlenip Ezan’da buluşmuşlar 

Nice Sultan, gönül erleri secdelere durmuşlar 

 

İlayıkelimetullah seferine çıkanlar; 

Selamlayıp, Selimiye’yi 

Tunca - Meriç’den içip kutlu gazalara yol almışlar.. 

 

“Belki devran döner” de, diye mi? 

Serhad’a kala diye Selimiye’yi kurmuşlar 

 

26 Ekim 2012 / Cuma – Edirne 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YUSUF DİYARINDA BAYRAM VAR 

 

YUSUF Diyarında Bayram var 

Firavun gitti. MÜBAREK olsun 

 

Vallahi, dünya eski dünya olmayacak 
Mübarek olsun 
Siyonist yapı darda. 
Küfrün maşaları diktalar zorda 
YUSUF diyarında Bayram var 
Firavun gitti. MÜBAREK olsun 

 

 Firavun'a üç "Cumalık elvada" yetti 

“yaşasın mısır halkının şanlı direnişi” 

 

YUSUF diyarında Bayram, var 

……………..Firavun gitti. 

11 Şubat 2011 

 

 

 

 Necati Çavdar ........................ 
1517 , Osmanlı sultanı 1.sultan Selim (Yavuz Sultan Selim (Kanuni Sultan 
Süleyman'ın babası) Mısır'ı feth etti Değişik yerlerde esir edilip dönemin en büyük 
köle pazrı Mısır'da satılan "Türk kölelerin " kurduğu Mısır ve Suriyede "askeri 
bürokrasiye" dayalı oalrak hüküm süren "Kölemenler" ya da "Memluklular "diye 
bilinen Memluk sultanı Tomanbay Mısır'ı Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim'e 
bıraktı.. , 
1805 Mısır hidivi (Osmanlı Valisi) Kavalalı Mehmet Ali paşa , Osmanlı'dan 
özerkliğini ilan etti. 
İslam dünyasında ilk defa "devlet gücü ile " haçlıya" yaranmak için " " halka " 
Batılı hayat tarzı" benimsetilmeye çalışıldı. 
Onlara benzemek, benzetilmek yeterli görülmeyerek; 
1882 Mısır, ingilizler tarafından işgal edildi. 
1922 Mısır hidivi Ahmed Abbas paşa ,1.Fuad adıyla kralığını ilan etti. 
23 Temmuz 1952 'de "İngiliz yanlısı" ve İsrail'e karşı" pasif" iddiasıyla Mısır kralı 
1.Faruk,Albay Cemal Abdülnasır liderliğindeki "Hür Subaylar" ismi verilen askeri 
çete tarafından devrildi. Ve Cemal Abdulasır," Mısır Arap Cumhuriyeti"ni ilan etti. 
1953'de 30lu yaşların başındaki gurubun en yaşlısı olan Kara Kuvvetleri Komutanı 
General General Muhammed Necip, Mısır'ın ilk "cumhurbaşkanı "oldu. 
1956'da Necip'in yardımcısı olan Cemal Abdülnasır, Enver Sedat'ın yardımıyla 
darbenin lideri olduğunu öne sürüp Necib'i kızağa alıp Mısırı'n 2. "cumhurbaşkanı" 
oldu. 


Kemalist yönetim de olduğu gibi !bey, paşa" unvanları yasaklandı. Darbeye destek 
veren ve sonra "Hür subayların , halkı kandırdığını" iddia eden İhvan-ı Müslim 
(Müslüman Kardeşler) "yasa dışı" ilan edilip Mahkeme heyeti idama mahkûm 
ettiğinde; 
“ Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer 
batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip 
olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun 
ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda 
yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şehadet eden 
parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır" 
diyen Seyit Kutup ve Abdulkadir Üdeh gibi önde gelen alimler idam edildi. 
1970 'de Nasır'ın ölümü üzerine Enver Sedat, Mısırı'm 3. cumhurbaşkanı oldu. 
Tamamen Amerikancı bir siyaset güden Sedat, askeri geçit anında yüzbaşı Halid el-
İslâmbûlî tarafından vucuduna saplanan 72 kurşunla taranmak suretiyle öldürüldü. 
1981 Hüsnü Mübarek, Krallıktan sonra Mısır Cumhurbaşkanlığı makamında oturan 
dördüncü asker olarak Mısırın 4." cumhurbaşkanı" oldu. 
Ve ABD - İsrail ortaklığı ile halkına zulmeden "Diktataör" gitti. 
Diktatör, halkına zulmetmekle kalmamış.. 
Tıpkı bizim diktataörlerin Lozan dayatmasına bağlılıkları gibi, bölgenin ve halkının 
menfaatleri aksine 
Amerika ile Mısır arasında sadece " İSRAİLİN EKONOMİK SORUNLARINA 
CÖZÜM İCİN" imzalanan - (MIsıra dayatılan)- QIZ-- (Qualified Industrial Zones) 
anlaşmasına ölümüne sadk kalmıştır.(http://www.qizegypt.gov.eg/About_QIZ.aspx) 
Camp David ve 
DAVOS'da kendilerine dayatılan (anlaşmaya)lara da sadık kalrak başta REFAH 
KAPISI gibi geçitlerden mazlum ve mağdur Filistinlilerin nefes almalarına izin 
vermemiştir. 


 

 

 

 

 

ABD'den 
Tahrir Meydanı’na bu şifre; “Oyun bitti” yazısı ile 
yansıtılmıştı 
SAKARYA’DAN NİL’E SELAM 

 MISIR’da darbe… 

 

 

Harekete geçen tanklara halk, dik duruyor 

Zulüm kol geziyor..Batı, çıkarını görüyor 

Şal geçirip demokrasi ayıbını oynuyor 

Kendine istediğini başkasına boyuyor 

Sırtlanları geçmişti sözüne ne kadar da uyuyor 

 

Kan çanağı Bağdat’ın kardeşi Kahire… 

Kazan’dan Şam’a.. acılı İskenderiye 

Kandahar’dan Humus’a kan damlar 

Esir Kudüs, Mekke; hürriyet bekler 

Şanlı Sakarya’dan masum Nil’e selam var 

 

 

Mısır.. Nicelerine şahit oldu. Geçip gitti, Firavunlar.. 

Minarelerinde ulu nidalar, yankılanıyor "Allah'ü 
Ekber" 

Zalimlerin zulmü varsa, "sevenlerin" Allah’ı var.. 

Nil; hatırlar, Camilere kilit vurulan zamanlar 

Hatırlatır zalimlere zulmünü haykıran meydanlar 

6 Temmuz 2013 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şehid; Çıkar Yüce Seferlere 

 

Güneş; Kına yakmış ellere 
Şehid; çıkar yüce seferlere 
Kara toprak, üstüne yağmış kar 

Akdan ak yürekli misafirin var 
İncitme, kuzumu sar sine ne sar 
Millet için hazır, nice yiğitler var 
Elbet, düşlerdi nice nazlı yar 
Bedeli; kanın. Vatan; sana yar 

 
Ahimesud/ 5 Ocak 2019 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk menem.... "Türkmen Dağı" 

 

 

Türkmen Dağı..!!!! 

Ateş kapıyı sardı 
Bir direniş hattı daha DEAŞ belası gerekçesiyle 
kırılmak isteniyor.. 
Oysa hedef daha farklı ve de daha kapsamlı. 
Kerkük için oynanan oyun Suriye de tekrarlanıyor. 
Türkmen Dağı'na karadan girmek için; 
Lübnan Hizbullahı…. 
İran Şiaları … 
Havadan ve karadan Ruslar, rejim güçlerine destek 
veriyor. 
Rus gemileri denizden de abluka altına alıyor.. 
Zira Türkmen Dağı denize 12 kilometre mesafede ve 
denizden de Rus gemileri tarafından füze atılıyor. 





Angara, protesto ve uyarılarla yetinirken başta ABD 
olmak üzere NATO seyirci 

 

Rabim yardımcıları olsun… 

 
Üç yüz yıldır doğranan 
Kolu kanadı koparılan 
Sürgünlerden sürgünlere salınan 
Yurtlarımın yangınında yanan 
Kardeşlerimin kanında boğulan 
Kerkük..Halep...Balkan'da unutulan 
Afrika'da Asya'da Avrupa' da 
Koparılan yurtlarda; “nöbet tutan” 
Gövdeden koparılsa da her parçam 
İsmimin olduğu, yâdımın anıldığı 
izimin bulunduğu her yer vatan 
Ateşlerden ateşe atılan 
Zulümlere savrulan 
Varlığından korkulan 
Sedasından ürkülen 
Gölgesinden kaçılan 
Bin yıldır Haç'a karşı dikilen; 

 Türk: menem 
Bayır bayır yanıyor, harlandı zalim ocak 
Nöbette, direniyor zalime Bayır bucak 
Elli kolu bağlı. İmdat çığlıklarına yetmeyen 





Gardaşın can verişini acıyla seyreden Tük menem 
21 Kasım 2015 
Ahimesud - Angara 



 



 

 

 

 

 

 

 

 

ATEŞLER İÇİNDE TÜRKİSTAN, 

 .................................................. 
Ateşler içinde Türkistan, yakar; harı 
Ne, nasıl soğutur; hangi dağın karı.. 
Esir iller.. Tacizde; canı namusu, arı 
Duyan yok çığlığını ağlıyor zarı zarı 

 

Zalimler için fark etmiyor çağı zamanı 

Saldırıyor dört yandan yılan, çıyanı 

Ateşe atıyor; ineğe tapıp fare yiyeni 

Mümin olmak suç, sarsılmaz imanı 

 

 5 Aralık 2019 
Ahimesud/Alsancak Kırtasiye Fotokopi - Akvaryum 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÂR'a-kan 

 

Ara neresi, ÂR'a-kan 

Yedi milyar; sağır, kör 

Zulüm; ateş, kor 

1,5 milyar bon bon bakan 

“Naf” mi, çığlıklar akan..? 

Patlamış ruhsuz volkan 

2017 vicdanlar kur – Ban 

 

3 Eylül 2017 Ahimersud 

 

 

 

FIRAT'DAKI MAHZUN VATAN DA GITTI.. 


http://necaticavdar.blogcu.com/firat-daki-mahzun-vatan-
gitti/19990602 

 
Ve ... 
Avrupa topraklarımızdaki Tuna nehrinde ki Adakale'den 
sonra.. 
Ana karadan ayrı olarak “başka ülke sınırları” içinde kalan 
Asya’daki bir asli VATAN; Fırat’daki Süleyman Şah da terk 
edildi.. 
Hem de çapulcu tehdidine karşı, kendi ellerimizle yerle bir 
ederek.. 
Ey kansızlar..! 
Yerle bir etme gücünü tehditlere karşı "kahredici" yumruk 

olarak kullanamadınız.. 
Bayrağı sökmek.... 
Yok güvenli yere taşımışmış...! 
Külahıma anlat.. 
Mekke’nin- Medine’nin çapulculara teslimi gibi.. 
Şam’ı Şerif’in 
Kudus’ün.. 
Halep’in.. 
“İngiliz ebedi dostluğu adına” kaydıyla koca Musul’un 
işgalciye ikramı gibi.. 
“Süleyman Şah” ismiyle sembolleşen VATAN, hem de 
kendi kararımız, kendi güçlerimizle “işgal edilerek” kim 
olduğu bile bilinmeyenlere ikram edildi. 
Bunu dünyanın o günkü “devleri” en zor şartlarda Lozan’da 
bile yapmayı akıl edememişlerdi.. 
1915den 2015 ‘e bunu da yaşattınız.. 
Allah korusun 
Gaziantep, Urfa, Hatay vs nereye taşıyacaksın? 
Yangını dindirmek, 
Su içmek için hangi “EŞME”yi bulacaksınız.. 
Sen, o, ve siz.. 
Aklınızı başınıza alın.. 

Yerinden sökmek değil yerinde korumak için varsınız.. 
Geride kalan çöp dahi olsa orayı koruyun.. 
Ve daha güzelini yaparak Bayrağı, söktüğünüz yere dikin.. 
Aksi halde; 
Belki millet unutur, uyutulur.. 
Fakat Tarih ve gelecek nesil “Af” etmez.. 
1996 da Ankara’nın göbeğinde Bayrağın anarşistlerce 
indirilmesinde; 
Zannetmeyin; devletindir, bayrak 
Bayrak; histir, ruhtur, devlet; hadimi 
Bayrak inince; devlettir biten 
Koruyan halktır, halk yücelten 
Yönetim; koruyamaz, bazen indirir 
Halk; sahip çıkar, en yücelere çektirir... 
Zira bayrak; devlet değil, milletin sembolüdür 
Millet; devletsiz durur, bayraksız olmaz. 
Ey devlet, sen koruyamazsan çekil! ... 
O; millet kanındandır, millet; indirtmez 
Buluşmaktayken Gökbayrak’la Albayrak 
Yanan en son ocağı; millet, söndürtmez... “ diye 
haykırmıştık.. 


Bayrak yine bu defa “Devlet” eliyle indirildi. 

“Vatan”, terk edildi.. 
Bu gün 22 Şubat, karakış.. 
1915den 2015 ‘e bir VATAN daha gitti.. 
İş ve vazife milletindir. 
Bu gün olmasa yarın.. 


ŞAH İDİM.. OLDUM MAT..! 
“Süleyman Şah Türbesi” taşındı 
Fırat kenarında uyur, bir Şah idim 
Güç kazanır millet, bitecek zillet 
Beklerdim gelecek; Yavuz, yiğidim 
Uyanır millet, uyandırır Devlet.. 
Avrupa’da kırılan kol, Asya’daki bacak 
Afrika’da sararan gül, yeniden çiçek açacak 
Baş gövdeyle tekrar buluşup, kucaklaşacak 
Umardım yine sedamızı duyan, inine kaçacak 
Beklerdim “Beyaz atlı” bir yiğit; gelecek 
Eyup’da kılıç kuşanıp kanatlanıp uçacak 
Destursuzca bir çırpıda Fırat’ı geçecek 
Ceddini SELAMlayıp, ümranları aşacak 


Beyaz kefenle Şam’da Cuma kılacak 
Kavimler bir bir gelip selam duracak 
Adaleti; huzur.. Celadeti; korku salacak 
Derebeyler; dizi dizi Divan duracak 
Umardım ki esir illerde, bayram olacak 


Selahatdin olup, Kudüs; salah bulacak 
Dağılan/dağıtılan halk, yeniden millet olacak 
“Hadimül Harameyn” şerefini alacak 
Zalime korku, mazlum güven duyacak 
Arkadan gelen Süleymanlara yollar açacak 
Dicle ve Fırat’a vurulan zincirleri çözecek 
Önündeki engelleri aşıp, Nil’e katacak 
Ölümü öldüren iki nehir, bir olup coşacak 
Fırat ve Nil korku bilmeden yaşayacak 
Tunalar, Araslar, Niller, Dicleler,Fıratlar.. 
Kişneyecek bir uçtan bir uca kıratlar 
Cevelan edecek yağız delikanlılar 
Tuna’da da abdest alır Nil’de yıkanır 
Salih amel işler, kötülükten sakınır 
“Selam” taşıyacak cevval elçiler 
Huzura susamış âlemde yankılar 
İkbal; kanatlanıp, duran Asır; coşacak. 

Kükreyecek gençlik bentler yıkacak 
Dalgalanacak muştular, köşe bucak 
Davullar çalınıp, kınalar yakılacak 
Sevinçten Tuna’nın gözü yaşaracak 
Irmaklar, mecrasını bulup akacak 
Yarım kalan hesapları bir bir soracak 
Her ektiğini bin bir başakla biçecek 
Milletin kör talihini kara bahtını açacak 
Karadan ermez ise havadan varacak 
Kovalayıp füzeyle fezada bulacak 
Medeniyette yeni yeni çığır açacak 
Karanlığı delip “Ak çağları” açacak 
Ovaları, çölleri geçip, dağlar delecek 
Setler yıkıp Irmakları denizleri açacak 
Gerekirse armadayı karadan sürecek 
Çok uzak ummanlara yelken açacak 
……………. 
Duyulacak cihanda adı Yezdan’ın 
Anılacak her mecliste yâdı Osman’ın 
Vurulacak fermanlara “mührü Süleynan” 
……….. 
Aslını unutmayacak ŞAH, beklerdim.. 
Gölgelerden korkup MAT, ettiler 
Kırılan kol bacak, sarılır derdim 
Birde imha ederek çekip, gittiler 


Vakar, asalet, hüner vardı şanlı soyunda 
Kükrese de bilinmiyor hangi oyunda 
Belli değil hangi yosma yatar koynunda 
Geziyor; “Siyon yıldızlı” tasma boynunda 
Ne zillet ki dans ediyor “Haçlı” kolunda 
Bir işaret, iz bırakmıyor Kudüs yolunda 
Kaçar mı? Hangi Hakan, hangi Sultan 
Kaçırdılar; Şah’ın ismiyle sembolleşen 
Söküldü tapular; ne iz kaldı ne nişan 
Örtmüyor hiçbir kılıf, de; ne desen 
Dayanmaz yürek, kabul etmiyor vicdan 
Eyvah.! Nedir bu felaket, çektiklerim 
Kaçırdılar, “alameti”, hani Sancağım..? 
Sevinçten sarhoş olup mâlamat ettiler 
Mahşerde de olsa hesabını soracağım 
Zilleti, millete “Zafer” diye ikram ettiler… 
Hani nerde dikilen o çil çil kubbeler..? 
Yıkıp hanemi, “seyyar türbe” icat ettiler 
“Kaçırdık” diye sevinçle secdeye gittiler 
……………. 
Vatanın her taşı bir, hangisi büyük..? 
Yakındı bizim diyar, oldu uzak 
Sırtında yük.. Kurulmuş tuzak 
Kurtulmak mı?.. İmha et ve yık 

Topla tası tarağı, tez elden çık 
Çekilmeyi acizler; şeref sayar 
Kendine anlatır, kendi kanar 
Göremez.. Başını kuma gömer 
Zafer çengisi söyler, kendi oynar 
Şu hale; aşıklar yanar da yanar 
Analar parçalanır, atalar ağlar 
Zalimler kaçmayı saysa da zafer 
Sandukaları gezdirse diyar diyar 
Kirlenir yüz, ne şeref kalır ne ar 
Kaçmayı/yıkmayı sayar da fazilet 
Vatan, hatıra; vermez bir kıymet 
Arar; aczinde, korkaklıkta izzet 
Unutmaz; tarih, kayda geçer zillet 
Üstü örtülse de an olur, hatırlar millet 
…. 
Diyorlar; “Başarıyla terk ettik” toprağı 
Hem de yıktık, yerle bir ettik kutlu otağı 
Ne zannedersin, kırdığın mezar taşını 
Unuttun mu, sildiğin onca gözyaşını 
Hülyalara salan, mahzun çeşme başını 
Hâkimiyeti terk edip başarı aldık 
Vaveyla ile getirdikleri üç sandık 

Kimimiz yandı, kimimiz kandık 
Ervah ağladı, yağmurdan sandık 
………… 
Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah 
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah 
DEAŞ vahşetiymiş bütün korktukları 
“ Kobani Kantonu” da muhatapları 
Kimlere teslim etti, koca teşkilat 
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet 
………….. 
Unutulmaz elbette söken bayrağı 
Geceler gebe. Bekle; söken şafağı 
Gelecektir Caber’e çeken bayrağı 
Fetret de biter. Gitti; çoğu. Kaldı; azı 
Geçer elbet sonbahar kışın ayazı 
Yaşarsın çiçekli baharı hasatlı yazı 
Söylenir türkün, dinler çalınan sazı 
Boşuna mı bu mazlum milletin niyazı 
Tuna’ın daveti, Dicle’nin çığlığı Nil’in avazı 
……….. 
Sinesinde barındırır yiğit ahfadı 
Sona erecektir mutlak feryadı 
Düğümleri çözüp, açan kapıyı 

Yıkan tuzakları, sakat yapıyı 
Sahteleri yırtıp, sağlam tapuyu 
Gelecektir, kuracak kutlu yapıyı 
Divane; çekme yeter bu gam.! 
Bu gün değilse de gelecek o an 
Tarih şahittir, bekliyor atan 
İstiyor, umuyor kefensiz yatan 

 
Şafak; söker..Ağarır; yeniden tan 
Bir yiğit gelir, Neslimizden 
Geçmişi bilen geleceği gören 
Bileği çok güçlü, aklı eren 
Görülür; hesaplar, yeniden 
Ayrılır; aklar, karalardan 
Dirilir; millet.. Bütünlenir, vatan..! 
… 
Yine Ab-ı hayat verir, kutlu pınar 
Kurudu sanma, dalları kırılan çınar 
Mutlak yeşerir, sararsa da yaprak 
Zannetme; unutulur, sökülen Bayrak 
Caber’e Caber’e yeniden dikilir Bayrak 
Necati Çavdar 
Ahimesut/Alsancak -24 Şubat 2015 


 EVLAT, VATAN .! 

 

Âhh âh... Âhh ki âh.. 

 Sormayın niçin niye 

Yetişir fidanlar ocak yaksın diye 

Nice nice kahraman genç yiğitler 

"Vatan" için kara toprağı kucaklar. 

Anadolumda garip ana, babalar; 

“Evlat” diye o toprağı, avuçlar .. ! 

Yeter ki baca tütsün yansın ocaklar 

Sen, ben sefasürsün; hür yaşasın diye 

Bayrak; dalgalansın, düşmesin yere 

14.11.2016 

Ahimesud/Alsancak 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAYRAM EDIYORUZ 

 

Bu gün; bayramdır 

Yüreğimiz; yaralı 

Gönlümüz; karalıdır 

 

Dünya; sancılı 

Bölge; ateşte 

Analar; zarda 

İnsanlar; darda 

 

Akıllar, firarda 

 

Silah tüccarları kardadır 

Ah o masum çocuklar 

Yaşlı, kadın,genç zordadır 

 

Evler harap, ocaklar yıkılmış 

İnsanlar; bilinmeze doğru 

…..akın akın yoldadır 

Nice zamandır, 

Bayramlar; karalıdır.. 

 

Gönüller; buruk. Canlar, yanıyor 

Eller; imdat için duaya kalkıyor 

 

 

Halk; kendinden de korkuyor 

Sergerde el ovuşturup, şakıyor 

 

Kardeş kardeşin boğazına sarılmış 

Kötülükte her zirveye varılmış 

Beraberlik hendek hendek yarılmış 

 

Bağdat; karalar bağlıyor 

Kabil; sürekli ağlıyor 

Şam; ateşlerde yanıyor 

Kardeş; kardeşi vuruyor 

Kan; oluk oluk akıyor 

Yakan; “Allah’ü Ekber “ diye yakıyor 

Vicdan; azapta.. Alem; seyre bakıyor 

 

Mazlum çaresiz, kan yaş içinde gözler 

Hali tarif edemiyor; kelimeler, sözler 

Herkes burnundan soluyor 

Silah veren, kimi vuruyor? 

Olan mazlum halka oluyor 

İnsan olanın kanı donuyor 

 Beyaz ihrama bürünmüş, Hacılar 

Saf saf ..Oluk oluk Kabe’ye akıyor 

Dünyamız yangında, zulüm akıyor 

Eline silah alan; birliğe kurşun çakıyor 

 

Kanımız akıyor oluk oluk 

Boğazlanıyor çoluk çocuk 

 

 Nedir, Halimiz, aman Allah’ım 

Seherlerde arşa çıkıyor ahım 

İmamesi koparılmış, başsız kalabalıklardayım 

Akif’in “ah”ında..İkbal’in kahrındayım 

Elbette oynanan kirli oyunun farkındayım 

Baharım, hazan oldu. Feleğin çarkındayım 

Barışa çağırıyor ezanlar 

Kulaklar tıkalı duyan yok 

Kan çağlıyor. Kurban insanlar 

İlahi emre, uyan yok 

Harami; keyfinde oyunda oynaşta 

Müslüman; kardeşiyle savaşta 

Her yerde feryat, figan 

Haneler, boş. Şehirler viran 

Mamureler yerle bir dümdüz 

Karanlıklar içinde gündüz. 

Şafağa hasret, kanlı geceler 

Çığlığa uyanıyor seherler 

Zalimden imdat umuyor sefiller 

Hal ki Divane’nin dayanmaz özü 

Huzura varmaya kaldı mı yüzü 

 Kan kokuyor.. Kurbandan izler 

Gönüller; kırık.. Mahzun; yüzler.. 

Acıyla “Bayram” kutluyor, bizler 

 

Bin bir dertlerle “Bayram” ediyoruz.. 

Ey, akılsız kalabalık, nereye gidiyoruz? 

 Angara/Alsancak 

03 Ekim 2014 Cumartesi.. / 05.30 

https://sairinyeri.blogspot.com/b/post-
preview?token=KVV65UgBAAA.D52wGjYoDSmktfwXlB4P3Q.2hf81F2wF3cC7COu_tNbpw&postId=1322600661402726953&type=POST#!/2014/10/bayram-ediyoruz.html 

 

 

 

 

ÇECEN ANA’YI ANLAMAK 

Ramazan bitti. Bayram telaşı. 

Yıl sonu, yeni yıl. 

Ekonomik kriz .. 

Siyasi belirsizlik. Daha doğrusu siyasetsizlik .. 

Milleti içe kitleyerek dış dünyadan soyutluyor. 

Halbuki kendimizden başkaları da var. Biz o başkaları 
ile biziz. 

Biz görmek istemesekte, dışarıda da olaylar oluyor. 

Bulardan sadece bir tanesi Çeçenistan da yaşanan 
insanlık dışı dram. 

Bu dramla ilgili olarak bir okurum şiir göndermiş. 

Sizinle paylaşmak istedim. 

 

Çecen Ana 

Açın sesini müzigin! 

Milenyum diyorsunuz siz. 

Bilmem kaçıncı bin yıla girerken ayni isimli gazeteler 
çıkarıyorsunuz. 

Dünyanın dört bir yanından canlı olarak yayınlanacak 
eğlenceler tertip ediyorsunuz... 

Alin iste size armağan ediyorum yavrumun katılaşmış 
bedenini. 

Biliyorum liderleriniz uzun uzun yeni bin yılın 
insanlığa bariş, hoş görü, mutluluk ve para getirmesi için 
temennilerde bulunacaklar. 

O aksam, yılbaşı gecenizin tadını bozmayalım diye, 
zaten çarpıtarak yayınladığınız vahşet görüntülerini de 
kaldıracaksınız yayından. 

Yüzünüzü gökyüzündeki havai fişeklere çevirip, 
bizim gökyüzümüzden yağan bomba seslerini 
duymayacaksınız bile. 

Sizin gökyüzünüzden yağacak ışıklar ile, bizimkiler 
arasındaki farkı bile anlayamayacaksınız. 

Size kahkaha sarhoşluğu, bize ölüm getiriyor ateş 
yağmurları. 

Kiminiz karınıza, kiminiz çocuğunuza, kiminiz 
patronunuza, esinize, dostunuza, oğlunuza, kızınıza 
hediyeler alacaksınız... 

Alin iste, ben bütün dünyaya armağan ediyorum 
oğlumun cansız bedenini. 

Din adamları kutsalliğa dair ayetler okuyacaklar, 
inancısızlar hümanizmden bahsedecek biliyorum... 

Ve hatta, en barbarlarınız bile o gün kan içmeye ara 
verecek... çocuğumun kanının tadını hissetmemek için 
şarap, votka içecekler biliyorum. 

En son ne zaman sarıldınız çocuklarınıza bilmiyorum. 

Ama bu benim son defa sarilisim evladima. 

Daha dogru dürüst oyun bile oynamadan elimden 
alanlara kahretmek yetmiyor. 

Söndürmüyor icimdeki yangini. Size, kosa kosa, sen 
sakrak yeni bin yila girerken sarkilar söyleyen kitlelere 
hediye ediyorum minik yavrumu. 

Karla karisik mermi yagdi mi üzerinize? 

Soludugunuz havanin kimyasal silahla katistirilmis 
oldugundan endiselendiniz mi hic? 

Bastiginiz yerde mayin cikmasindan tedirgin olup, 
ictiginiz suyla zehirlenmekten cekindiniz mi? 

cocuklariniz oyun bahcelerinde dadilar esliginde 
gezinirken, kolu kopmus bir cecenyali cocuk gördünüz 
mü? 

Seslerini yukseltin muzik setlerinizin... 

Görüntülerini hizlandirin televizyonlarinizin. 

Havai fiseklerinizin sayilarini arttirin. Daha cok icin, 
daha cok sarhos olun. 

Gözlerinizi kapatin... Bakmayin resimlerimize, 
görüntülerimize... 

Ama eger görürseniz elimde oglumun cansiz 
bedeniyle duran resmimi, kacamazsiniz artik. 

Size armagan ediyorum yavrumu! 

Vicdanlariniza bir bicak gibi sapliyorum iste... 

Savaslarin hicbirini cocuklar cikarmadi, anneler 
cikarmadi. 

Acinin cogunu cocuklar cekti, gözyasinin cogunu 
anneler döktü. cocuklariniza gösterin cocugumun resmini. 

Annelerinize gösterin benim göz pinarlarimin 
kurudugu bu resmi. 

Ölümün en uzak durmasi gereken günahsiz bir 
yavrunun ölüsünü 

armagan ediyorum yeni yil hediyesi olarak cagdas 
dünyaya. 

Bu kaskati beden, düne kadar korksa da ölümden, 
evlat gibi kokardi. 

Gözüm gibi bakar, üzerine titrerken yagdi üzerine 
ölüm. 

Planlarini kurdugunuz bilmem kac bininci yilda ona 
yer yokmus demek ki! 

Kurguladiginiz gelecekte cecen bebelere yer 
acmiyorsunuz madem, 

alin iste gözünüze sokarcasina uzatiyorum yavrumun 
ölu resmini! 

Hadi durmayin sevinin. Planlar yapin milenyuma 
dair... 

Gece eglenceleri icin randevular verin birbirinize. 

Hicbirini yapmasaniz bile, dünyanin bir yerinde aci 
ceken, ölen, aglayanlari unutacaksiniz biliyorum. 

Dogan her gün bir dogumdur savasi yasayanlar icin, 
bunu bilmezsiniz siz. 

Batan günes ölümün habercisi... 

 Ölüm en cok gece kusar üzerimize... 

Bebelerimiz en cok rüyalarina girmesinden korkarlar 
düsmanlarin. 

Yeni yil gecesi siz atarken suh kahkahalari, ben 
oglumun kaybolan sicakligini arayacagim soguk 
siginaklarda. 

Ne duruyorsunuz?!! 

Acin seslerini müziklerin... Eglenin, cosun, yiyin, 
icin. 

Kapatin gözlerinizi, bakmayin resmimize... 

Görmeyin ölümün fotografini. Bebegin ölümünü. 
Masumiyetin ölüsünün. 

Inancsizlari, vicdansizlari, körleri anlarim. 

Ama dualarini bile esirgeyen inananlara da armagan 
ediyorum bu resmi. 

Imanin en zayif tepkisini bile gösteremeyenlerin 
vicdanlarina sapliyorum hancer gibi. 

Isterseniz bakmayin bu resme. Yaziyi da okumayin. 

Kapatin gazeteyi. Saatinize bakin. Sonra takvime... 

Kac hafta kaldi yeni yila? Tatil kac gün? 

Iki mi, bir mi? 

Sarhoslari alacak mi yine resmi devlet arabalari 
meyhane önlerinden? 

Peki evladimin cansiz bedeni hep kucagimda mi 
kalacak böyle? 

Yüreginiz yetiyor mu bakmaya minik yavruma? 

Kalbiniz tasiyabilecek mi anlatacaklarimi? 

En iyisi bosverin siz. Yükseltin müzigin sesini, 
siklastirin adimlarinizi.. 

Kacin... 

Kendinizden kacin, vicdaniniza bir siginak bulun. 

Kabul edemeseniz de benim yeni yil armaganimi, 
saganak gibi yagacak bebegimin cansiz bedeni gecenize! 

 

 

E M I N M I S I N ? 

 

Emin misin? Yagmurun birgün kesilmeyeceginden, 
hic bitmez görünen 

hayat irmaginin birgün kurumayacagindan, seni alip 
diyârdan diyâra 

gezdiren rüzgârin duruvermeyeceginden? Emin 
misin? Hep atan yüreginin 

duruvermeyeceginden,gören gözünün hep 
göreceginden, duyan kulaginin 

hep duyacagindan? 

 

Emin misin? "Ben olmazsam olmaz" dedigin islerin 
asla sensiz 

yapilamayacagindan, sen olmazsan dünyanin 
duruvereceginden,< 

seslendiginde titrettigin sandigin su daglarin hep 
emrinde 

olacagindan? 

 

Emin misin? Sana uzanan ellerin hep yaninda 
olacagindan, yüregini 

verdiklerinin birgün sirtlarini dönüp 
gidivermeyeceginden? 

 

Emin misin? Emaneti bir gün sahibine gönül 
rahatligiyla 

verebileceginden, 

gönlünün icindeki putlari bir bir yiktigindan, mahser 
günü 

utananlardan 

olmayacagindan? 

 

Emin misin? "Cennetlere götürün beni" dedigin yolda 
giderken arkada 

gözü yasli bir gönlü kirik birakmadigindan ve o 
gönlün seni Hakk 

divaninda tutmayacagindan? 

 

Emin misin? Daglarin, taslarin, semâlarin birgün 
senin arkandan 

aglayacagindan. Nefs ve seytana hadlerini 
bildirdiginden? 

 

Emin misin? Elest meclisinde imzaladigin anlasmaya 
bir ömür sadik 

kalabildiginden, Allah (cc)in sevdigini sevip, Onu 
bütün kalbinle 

sevebildiginden??? 

 

Emin misin? Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan 
hakkini alacagi o 

günde; baliklardan kuslara,agaclardan güneslere 
üzerindeki mesajlari 

okuyup anlamadigin yaratilmislarin senden sikâyetci 
olmayacagindan? 

 

Emin misin? "Sana bugünü haber veren ve hazirlik 
yapmani ögütleyen 

bir uyarici gelmedi mi?" ilâhî beyanina maruz 
kalmayacagindan? 

 

Emin misin? ihlâsla büyütüyorum dedigin amel 
agacina, gösteris, kibir, 

giybet ateslerinden bir kivilcim dahi 
bulastirmadigindan? 

 

Emin misin? Sana hep acik duran ilâhî kapilarin 
birgün 

kapanmayacagindan ve sasirip kalmayacagindan? 

 

Emin misin? ilahî rizayi uzaklarda ararken, 
yanibasindaki yetim 

cocugun gözlerindeki isikta,oksamayi bekleyen 
saclarinda sakli 

olmadigindan? 

 

Emin misin? Ebedî kurtulus recetesinin cöllerde 
kalmis su kurak 

gönüllere tasiyacagin suyla yazilmayacagindan? 
Karanligin icinde 

kaybolup giden cigliklari duyabildiginden, 
yüregindeki isiktan 

baskalarina da verebildiginden? 

 

Emin misin? Güzel bir hayat yasadigindan, 
yapabilecegin herseyi 

yaptigindan? 

 

Emin misin? Bütün bunlar icin bir daha firsatin 
olacagindan? 

 

Sahi emin misin? 

 

emin olmanin duasiyla! . . . 

 

 

hersey ama hersey gönlünce olmanin dilegi ile 

 

 

Yardim etmede akar su gibi ol, Sefkat ve merhamette 
günes gibi ol, 

Baskalarinin kusurunu örtmede gece gibi oLLl, 
Hiddet ve asabiyette ölü gibi 

ol, 

Tevâzû ve alcakgönüllülükte toprak gibi ol, 

 

Hosgörülükte deniz gibi ol, 

 

Ya oldugun gibi görün, 

Ya göründügün gibi ol ! Mevlana C.Rumi 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

C:\Users\Necati\Desktop\şiirden\Yeni kitaplarımız NÇ\GÖKBAYRAK\Gökbayrak için Necati Çavdar.jpg


ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

GÖR




ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...