4 Eylül 2006 Pazartesi

MERDİVEN

Ne kaldı geriye dün geçenlerden,
Kimi ağır kimi hızlı çıkıyor ondan.
Ne için inilir, çıkılır ki merdivenden,
Bir aşağı bir yukarı bilmem neden ?

Bir zamanlar da inip çıkmışlar;
Geçmişler baban ve dedenler,
Göz önünde daim gelip gidenler
Bakiye mi heveslenir, fani olanlar?

MERHABA

Selam size ey yarenler
Hep Eli Hakka erenler
Halk içinde Hak görenler
Aşk şarabı içenler merhaba

Darlarda mutlu olanlar
Her an doğru yol bulanlar
Varlığı O’nda bulanlar
Bülbül gibi ötenler merhaba

Alem garip garip oluş
Anlamanın hepsi soruş
O’nu her eşyada görüş
Bilenlere selam olsun

Arla varmak gayet zordur
Kiri at, kalbe nur doldur
İslam girilecek yoldur
Candan uyanlara merhaba
10.1.1999
24.00.......

2 Eylül 2006 Cumartesi

MÜDÜRE HANIM

Toprağa doğmuş, işlemiş toprağı
Toplamış,deneyi, kuru yaprağı
Ekmeğini çıkarmış bir zaman
Dul kalmış tam otuz üçünde
Kucağında biri altı aylık
Bir doksanlık karı, beş yetim
Beslemeyen toprak, akan çorak dam
Her gün yediği acı..Çekerken gam
Umut, ikinci kez büyük şehir Ankara
Yardımlarla kurdu bir dam varoşlara
Geçim zor, imkan yok,para elde değil
Namus! beklerken bin bela oldu kızlar
Kader bu ..kurutulmak elde değil
Kış ortası, şiddetli ayaz
Damını başına yıktılar, gelmez ki şu yaz
İlbahar kış oldu, yazı sonbahar
Geçim zor, görmeyecek mi ki ilk bahar
Tek tesellisi idi küçük bahçesi, balkonu
Oyaladı yıldızlar bir süre onu
Birkaç kutu bin bir çiçek,
Naylon leğende sebze yetiştirecek
Uğraşısı, tesellisi baktığı iki torunu
Şaka diye koydum Kreş müdiresi adını
Bilmeyenler gerçek müdür sandı kadını
Ankara doyurmaz, kendi doyamaz oldu
Ümitlerin bittiğinde yeni bir güneş doğdu
Bir akşam yükünü sırtladı Müdire hanım
Göz yaşları içinde yeni bir hayale ..
Gözü arkada, gitti uzaklara ..
Diktiği birkaç ağaç, çektiği acı hatıralar
Geriye kaldı; bir kaç kutu reyhan, yadigar

Eylül 2001
 Posted by Picasa

Nasıl Anlatsam

Nasıl anlatsam seni anladığımı,
Yalnız olmadığını aydınlıkların karanlıkların.
Seninle olduğumda halkın yalnız bildiğini
Yüreğimin senle yanıp senle söndüğünü
Kalp atışlarının göz yaşlarımın,
Seninle attığını, sana gittiğini
Yeşile dönmediğini otların,
Sensiz güllerin açmadığını.
Naz yapmadığını goncaların,
Bülbüllerin boşa ötmediğini.
Çağlayıp giden suların,
Denizlerin okyanusta bitmediğini.
Bin bir lezzet sunan nimetlerin
Lezzetleri sensiz tatmadığımı.
Kendinden sulamadığını yağmurların,
Bulutların zerre atmadığını.
Gönüldekini koparmadığını fırtınanın.
Rüzgarın sensiz kopmadığını,
Bir zamanı olduğunu tüm doğumların.
Mayaların sensiz tutmadığını,
Bir anda dindiğini tüm dertlerin.
Seninle ağlayıp seninle gülündüğünü.
Nasıl anlatsam............
Hep dağ ötelerinde olduğunu Şirinlerin,
Ferhatların senin için dağlar deldiğini.
Kalplerinin parçalanmadığını sevenlerin,
Mecnun’un Leyla’yı sende bulduğunu.
Hep sana götürdüğünü tüm izlerin,
Yakub’un Yusuf’u senle gördüğünü.
Sebepsiz gezmediğini enginlerde gemilerin,
Tufan-ı Nuh’un senle dindiğini.
Sevmenin ayrılıklara, hicranlara gark ettiğini,
Her oluşun sende başlayıp sende bittiğini,
Sevenlerin sana dönüp, sana gittiğini.
Sensiz sevginin hepten mahvettiğini
Nasıl anlatsam ....
Bildiğimi.....

05.04.1995

1 Eylül 2006 Cuma



 Posted by Picasa

O GÜN


...
Son yolculuk; hakikat bir gün
Özgürlük gülü açıldığı o gün
Ölüm;sonsuz doyuma giden
İlk adım dosta, vuslata o gün...!
 Posted by Picasa

OĞLUM - KIZIM

Sevgim, baharım, hazım,
Coşkum, sevincim, nazım,
Şehla bakışlı kuzum ..
Bahtın hep açık olsun
Kalbin, gönlün nur dolsun ..
Geline yakışır ak
Damat olup kına yak
Yansın hep kutlu ocak
Rabbim oğul - kız versin
Başın hep göğe ersin
Yoldaşın, sırdaşın olsun
Eşin, gardaşın olsun
Allah yardımcın olsun
Yardım et, bahtiyar kal
Doğru davran, dürüst kal
Çok çalış, iyi yetiş
Son olsun iyi bitiş
Hayra varsın her iş
Helal ye, bereket bul
İsterim gururum ol
Başın Sema’ya ersin
Can İbrahim’i bulsun
Ruhun Tuğba’ ya varsın
Sema’da Tuğba’yı bul
Halil’e er huzur dol
25.9.1995 ANKARA
 Posted by Picasa



 Posted by Picasa

Akşamın tülü çekildiği vakit Gece, gündüzle yapar mı akit

Akşamın tülü çekildiği vakit Gece, gündüzle yapar mı akit ... İlaç, bahane hasta; şifa bulur elbet Hastalık sebep mi, ölüm var, akıbet Sebe...