28 Mart 2009 Cumartesi

SONSUZLUK YOLCUSU Peygamber Çiçeği, Millet Gülü. MUHSİN YAZICIOĞLU

MUHSİN YAZICIOĞLU






“SONSUZLUK YOLCUSU”, PEYGAMBER
 ÇİÇEĞİ


Muhsin YAZICIOĞLU,

Bozukta olsa;
Kurulu, düzenimiz
“Her yeni oluş da ümit, var” diye
Başlamıştı;
“Demokrasi şölenimiz”
Duyuldu;
Milletin namuslarına emanet ettiği silahları,
Milletine çevirenlere;“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam” diyen
Demokrasinin; “Dik adamı”
Boynu bükük Milletin; gür sesi
Sırtlan saldırısında ki Anadolu’nun; yiğit evladı :
“Muhsin, bizce bilinmezlikte”
“Yarışı" ilan eden; kösler, sustu.
....
Peygamber Çiçeği
Millet, Gülü
Vatan’ın yiğit evladı!..
Nizam-ı Alem ülküsünün Serdarı
Ovalarda; at kişnemesi
Dağlarda; kurt ulusu
Göklerde; uçaklar..
Seheri soğuk,akşamı ayaz
Davanın derdinden dağlanan
Dumanlı Dağlarım,
Seni sever
Seni saklar, vermez..
Millet umutla“döngel” der,
“Sonsuzluğun sahibine”, teslime çoktan hazır!
O, “sonsuzluk” yolcusu
Kader!
Cedit’e şahin gibi kon
Çağlayan gibi coş, konuş
Yolculuk?..
Yerköy’e!...
Döngel’de ..
Kanlıçukur..
Keşdağları..
Kurt misali,
Enginlere sığmaz
Dağlar; çekti.
Kefen; beyaz kar
Hür dağlar; mezar
Uğruna ölümü özlediğin
Toprak, su,dağ, ova, orman
Sahibiyim ben diye
Yeşillikler içinde bütün, vatan
VeBeyazlar giymiş yüce dağlarda;
Seni bekler;Peygamber çiçekleri…
.....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Derler ki;“Sevgi çiçeği”denen nadide çiçek
Ankara yaylalarında sadece Gölbaşı’ndaYalan!..
Birde Göksun yaylalarında var
Ankara’da engerekler; kahpe, tuzaklar
Kim derdi ki, seni bekler?
Tüm masumlukları ile
Kahraman Maraş illerinde
Milletine deremediğin; çiçekler
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Kopunca ruhun cesetle ipi
Yukarda; kar, boran,tipi,
Bulutları öpen sisler var
Aşağıda da yavru kurtlar misali kardeşler
Haberler; “haberi” bekler
Bayraklaşma; işte öyle şey
Gönüllerde üç hilalli “bayrak” dıNakşediyor; kapkara kalplere, Yaradan
“Peygamber çiçeği”, koku saçıyor,
Kahredici zaman;
Ne de zor geçiyor?..
Hakim-i Mutlak!
Dantel dantel,oya oya
Sana yer vermeyen gönülleri, açıyor
Dostlar;
Yanında olmak,
Kim bilir?
Yer bulmak için;
-Yad ellerden “nizam-intizam alanlar” bile-
“Niamı-ı Alem” evine koşuyor.


Sırrı bilemeyiz,biz
Oluşları;
Kim planlar, kim dizer?
Allah’dan gayrısına eğilmeyeni
Hak dilerde,
Şahları, padişahları peşine düzer..
Artık sen varsın, milletin gözyaşında
İnsanları; renkleri ile sevdin
Tüm renkler, göz dikmiş;
Tanrı Dağı’na eş,
Ak gelinlikli hiyabanına
Bir muştu bekliyor
Keşdağları!
Ziyaretten sarhoş,
Misafirini; vermiyor
Suskun; teknolojiÇaresiz; yetkililer
Millet yol gözlerAlçaklar da; hıyanet,
Kucaklamak için”Hesapsız”, dağlar; seni özler
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Al Bayrak-Gök Bayrak aşığı
Milletin yiğit evladı!
”Ruhunu dinlendirme” gayretinde Rüzgar,
Türkü çalıyor
Ezan dinleyen Dağlar,
Seni çağıyor:Kelebek gibi gel
Arabalar yetmez,yollar bitmez
Kartal gibi süzülerek,gel
Turnalar gibi uçarak, çabuk gel.
“Al kınalı uçan turnalar
Kırılmış kanadı, kaldı orada
”Ana sütünden ak
Karlar olsun sana kefen
Mezar, buruk gönülerGönüller Sultanına;
Açılmış bütün vatan
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Enginler yetmiyor
Hür dağlar çağırıyor…
Sen;”millet ve vatan” derdin..
Göz pınarlarından kopup gelen, sen
Şahsında bire ermiş, ağlıyor; vatan
...............
Gün, Perşembe
Hak dostları bilir! “Cuma akşamı” ..
Ey Osmanlı..
Cumhuriyetin, yiğit “adamı”!
Sana.....
Aşığı olduğun;
Üç Hilal’e karanfiller ekleyip
“Al bayrak”la “Gök Bayrak” serdim
Zira..
Derdimiz aynı dert..
Dava, bir..
Ev, perişan olsa daSönmesin, son yanan ocak
Millet; var oldukçaYeniden derilecek
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Kellemi alsalar da,
“Açıkça” ret ettiğim “darbelere” inat;
Sözde düşüncemin iktidarında
Hapsolduğum ev, karanlık mezar
Sokaklarını dolaşıyorum,
Her sonucu kabule hazır,dualar var
..........
“İktidarı” elinde tutan(!)
Ankara;Çaresiz..
Millet; seni bekler, sessiz
Gönüllerde sen, dillerde dua..
Aynı Çankırı yaylalarımdaki gibi
Rahmet bulutları,Tek fark,
Gözyaşlarına eş ıslatıyor, vatanı
Düşünce aynı.
Millet; sesiz
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…Gidip vardım, otağına..
Kahırlara kahır ekler
Öznurlar, yolara düşmüş
Buğlar, aynı sadakatle, nöbette
Ruhu; sinelerine sinmiş
Başbuğu’nu bekler..
O kapı!..
Bekledim,Ses versin!
Fakat ..
Gözler nemlenip
Gözyaşları yüreğimize akarken
Yine boğazımız düğümlenip
Dilimiz dönmediğinde
“Hal dili” ile anlaşmak üzere;
Dil, gönül bir olunca, kıyamet gürültüsünde bile
Yürekten kopan ÇIĞLIK’ı alan..
Elin biçtiği sınır, dar gelir
Millete çok zorluk verir..
Son vatan parçasına yaban gözü var
Pay kapmak için pusu kurar,
Eldekini sıkı tutmak gerek
Düşlerimiz Kaf dağı..
Sırtlanların parçalayıp, çakallar elindeki
Alparslan otağı,Kanuni yurdu
Bizim Kafkasya,
Canımız Bağdat, Basra
Selahattin yadigarı..
Kan çağlayan Filistin..
Yaralı Türkistan
Esir coğrafya,
Şamil’in rüyası,
Cevher;kanı Çeçenistanı,
Fatih’in hülyasını!
Bosna, Tuna, bütün rummelini
Çağrıbey’den Piri Reis’e bilinmez ufuklara
Hızır’dan Barbaros’a denizler ötesi
Yelken açtığımız okyanusları
Dolaştığımız uzak-yakın bizim illeri..
Hayırlı şafaklara gebe,
-İvik ivik köhne Bizansı arayan-
“Haç” koynunda mayalanan iklimi
Kainat planında- mikro makro -oluşları, hesapları..
Ülkü,hedefleri
Kutlu fethe varışları.
Akla sığmaz engelleri aşışta
Irkımın önderi Atilla-Yavuz
Din uluları örnek, son “Peygamber Kılavuz”.



Ay, ne ki?
Nebülozlar ötesine
Işık hızına eş,
“Ufuk turunda” kat ettiğimiz zaman –mekan ötesini konuşmak üzere,
desin ki;
“Gardaş,buyur”,
Ses, yok!
Dağlarımda uyur, Muhsin..
Elbet, her daim Hakk’a teslim.
Ümit bu ya,
Bekleşiyorlar yiğit gardaşlar;
Buruk,mahzun..
Şahidi; Işık Dağı..
Karatekin bucağına Aydos’tan indiği
Kaybedip de bulduğumuz gibi..
-Belki de- “Geliyor, başkan Muhsin..


.....
Peygamber, Çiçeği
MİLLET, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı!..
Enginlerde rant savaşı..
İhanete eş, kalleşlikler
Peşinde pusu.
Engerekler, çakallar..
Kahpe planlara;
Vakur, dimdik duruş
Yalpalamadan gaye; hedefe varış
Yarış?..
El kol bağlı,
İmkan dar, ne kadar koşarsan koş..
Dava; büyük
Yol; uzun,
Ömür; kısa
Sen; gönüllere konuş
....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
..
Gardaş!
Sorular içinde sorular çok
Sorulara cevap, yok
Söylerlerdi;
Batı ayarlı kurmaylar(!)
Yerin altını
Dağın içini
Denizin derinini
Göklerin katlarını “gözleyen donanımız” var.
Vicdan sahipleri, dağlar delen çığlıkta..
Bırakın,
Milletin bağrındaki yangını soğutacak bir çift söz,
Seda bile yok.
Taşkışla paşaları
NATO cenirilları
Milletin hissiyatına ters
Her hayırlı harekete tepkili
Resepsiyonlarda etkili
İşleri dışında “tam” yetkili
Yağ, gürle, es
Lazım olunca dil yut, nefes kes
Bu; sessizlikten öte, sağırlık?
Halka zulümde yarışan kurumlar
Nerde o, laf ebesi geveze birimler
Nato’nun “our boys”ları!
Atmışlardı, ölmeden “tabutluk” denen mezara
Ne tesadüf?
Radarlar, suskun.
Pentegon patentli kirli planlar mı?
Kime hizmet, neden, niçin..
Konacak yer için Batman’ı seçin
İnemezseniz, turlar atıp paslar geçin
Cirit atıyor Avaks’lar semalarımızda,
Katiller(!,)operasyon mu... ?
Korkarım; öyle değildir, manzara
Zira..
Başlar, döndü,
Yetkililer; şapşal..
An; perişan..
Zaman; isyanda..
Ajanslara aydınlık değil,”kaos” düşüyor,
Hakikat; halden hale geçiş yaşıyor
Hararetten kan beynine sıçramış, vatandaş; üşüyorİ
syana ramak kalmış,
İmdada ilahi sabır yetişiyor

....
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı…
Beton “Tapulukta” nöbet tutanlar;
“Uçan tabuttan”almak için yoldalar
Sevenlerin peşinde..
Akla mı gelir?
Tapuluklarda çekilen çile
Sana kelepçe olanlar bile
Koşsa da, gidemez!
Değil ulaşmak, yön bulamaz..
Üstünü örtüyor;
-kainat ayağa kalksa bir aynısı yapılamaz-
Her tanesi ayrı alem
Kristal kristal kar
Duman duman kaplamış,sis
O, taptıkları teknoloji, iflas!Devlet, çaresiz
Millet, perişan
Ve tek yürek
Karıncalanmış dil,yorgun eller
Cuma dualarında müşterek gönüller
Üşümek ne?
Dağlar buz kesiyor
Gücünü millete zorlayan, imkânları elinde tutan o derin(!) devlet; dondu
Gücünü devlete sebil eden
İmkanlardan yoksun, engin imanlı millet;buldu..
Hüküm, kesilmiş,“Dualar gibi yükselip”Dinlenmek için Ruh, Çoktan asli yurduna varmış!
“Zikre dalmış her şey”
Ah o..
Ümitlerimiz..
Fizik imkanlar, zorlanıyor..
“Ay yıldızlı” dağlar, saklıyor
“ Tabiat ana”, tüm yolları bağlıyor
..........

Haberci;
Sen vazifeni yap; haberini ver
Son vazife, kendi haberini geç
Hazırlıklar, başlasın
Azrail; kendi işini işlesin
Zira
Edilince yüce kelam, kırılır o an kalem
İzinsiz, rüzgar bile esemez
Cihan kalsa hükmü, kesemez
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
28 Mart 2009,
Dağlar saralı, tam üç gün oldu
Batını, bilemeyiz
Zahire bakarız elbet,
Uzaklardan,
Çoook uzaklardan haber mi var?
Davet ediyor, sanki:
”Kekik kokulu koyaklardan aşarak”,
“Güvercinler ülkesinden”, koşup
Pencereme konan bir çift güvercin;
“Aradığı çeşme başı”!
O’nu dağlar gibi kar kandırmaz
Fırat kenarında susuzluğa mahkum,
“sevgi çiçeği”Hüseyin misali;
gerçek pınara varmak,
rahmet deryasından kana kana içmek için
Bir tek “Bilen”in alim olduğu yere uçarak,
-Dünya zulmünden - “Kurtulup”
“Sonsuzluğun sahibi”ne teslim olan;
Mis kokulu ”Peygamber Çiçeği”
Milletin;umudu,
Kızılelma’nın; bahadırı
İla-i Kelimetullah’ın Alperen’i
İnsanlar arasından bir Muhsin!
Sonsuzluk yolcuları;
“Uçmağa” gitti!…
....
Birliğe, yolculukta:
Vahdet’e ermek için..“
Toyumuz var,HOŞ GELDİNİZ.”

Necati Çavdar-28 Mart 2009-Er Yaman


/////////////////////////////////////////////////////////























YAKIŞTI

Aşığına bin bir naz yapan dağlar, sonunda
Yol vermiş, Hasbiler lideri Ankara yolunda
Anadolu aydınlanmasının simgesi, Gazi
Ülküsüne aşina aziz dostu “Misafir” ediyor
İrfan yurdu, ilim kurdu Gaziye; misafir, ne de yakıştı

İnönü bulvarı karanlık, rüzgar tersten esiyor
Kurumlar; korku salıp adeta yol kesiyor
İmanlı millet, Fevç fevç rüzgar gibi esiyor
Korku ne ki? Aynı yolda mabede koşuyor
Millet O’na O, millete ne de yakıştı

Arkasında sıra sıra seçilmişler
Yürekleri, biçim biçim biçilmişler
Mecliste iğdiş(!) edilmiş devlet
Yollarına düşmüş, bekliyor, millet
Korkudan iradesine yan çizenlere
Meclise; korkusuz, Muhsin vekil ne de yakıştı



İlahi sedaya sağır devre inat, şahadetleri gökleri delen
Yurdumun en ücra köşesinden koşarak gelen
Kocatepe’de yürekli halk, O’nda kendini gören
Dilerde dua, gözlerinde yaş, kendini bilen
İşgal devri kalıntısı, kiralık beyinlere
Ülkemi, dilim dilim dilecek kahpe planlara;
Göğsünü set eden Anadolu, Ankara’yı kuşattı
Millet nasıl ayağa kalkarmış, aleme yaşattı
Her alanda istiklale aşık,Ankara’ya akan Millet,
İstiklalin karargahı Ankara; ne güzel yakıştı


Ankara’da hava latif, rüzgar okşuyor, iklim pek hoş
Bulutla saklayıp, yüzünü dağlardan kıskanan güneş
Artık çömert.. Gülüyor yüzü, şanlı yolcuya yoldaş
Güneş,ısı,çimen, çiçek, bayram havası; ne de yakıştı

Kapkara urbalı, simsiyah camla gizlenmiş ruhsuz gözler
Resmi törenden gidiyor, gerdan kırarak devrimbazlar
Kıpkırmızı surat, millet kesesinden semirmiş, devirbazlar


Millet içine giremez, ilim sıfır; ham yobazlar
Milletten kesesinden besli, lengerlekçiler
Millete tepeden bakan dangalakçılar
Hayret etmeyin! Akılsızlık size yakıştı

Tagor müridine, zorla indirilen bayraklar
Milletin ellerinde candan coşkuyla selamlar
Peşinde; tuğlar, sancaklar, renk renk alemler
Vaziyet o, akınlardan gelen Mehmetler
Bayrak, milletin yiğit evladına ne hoş yakıştı


Temiz yüreklerden çıkan ilahi nida
Emin olun bu ruh oldukça kesilmez ilahi seda
Uğruna can edilir feda
Tekbirlere eşlik eder şehit- şüheda;
Onunla miraçlar edilir eda
Duyunca karışır kâfir kafası
Kaldırır kalpteki kiri, açar pası
“Allahü Ekber, Allahü ekber”

Layık olanı misafir eder, Peygamber
Arşı delen; Tekbirler, tehliller, salâvatlar
İştirak ediyor; her yaştan kadın, erkekler
Tekbirler Hak’ka, dualar Muhsin’e yakıştı

Girift sırlar içinde bilinmez “iş”ti
Ömür; çileler çileler içinde geçti
Göçülecekti bir gün; O’da göçtü
Zorluklara sabır O’na yakıştı

Çağının gereği eğitimi alan
Bu manevi iklimde yetişen
İstikbalimiz Altın nesle emanet


Mukadder olan son durak; işte
İsimler;”Arz”da, sema, Güneş’de
Gönül adamı;
Varna şehidi Karacabey, vakfına misafir
Tacettin koynunda, Sultanı’na kavuştu

Kocatepe’den başlatılan yürüyüş
Karacabey Vakfı’na varış
Hacettepe;
Dertlilere derman yuvası
Ankara da Anadolu verası
Son Haç’lı saldırısına kale, burası;
İlk burçlar, Altındağ bedenleri
Mücadelede manevi meşruiyet simgesi, Akif
Tacettin sultan, zaman ötelerine vakıf

Devlet töreni Tagor müritlerinin olsun
Millet töreni, nasıl olur?.. Cihan görsün
Sana sahte saygılar yakışmazdı
İman erlerinin salat selamı yakıştı


Zira bayrağa al yakışır
Hilale elbet gül yakışır

Selamla Ankara, Muhsin geçiyor
İrfanlı millet, kendine yakını kolay seçiyor
Yaşlı, genç kadın kızan, bayrak açıyor
Gönlündeki sevgiyi çiçek çiçek saçıyor
Bahar geldi, selama durmuş yeşil giyen ağaçlar
Bin bir tada gebe meyveler, yollarına çiçek açıyor.
Yeni ufuklara koşan gençlik, anı yaşıyor
Altın neslin fidanları peşinden koşuyor,
Bu görkem, bu ihtişama herkes şaşıyor
Kabarmış imanlı göğüsler tekbirlerle coşuyor
Sevenlerin beraber, yad eller de bu coşkuyla koşuyor
Davan o kadar büyüyor ki, ülkemi saran ulu çınar
Gölgesi hilal hilal yurdu aşıp, uzaklara taşıyor
Simgeleştirdiğin birlik ruhu sınırları aşıyor

Yanlışa gidiş, millete üzüntü, gönül yarası
Artık batıl peşinde koşup yorulma
Milleti üzüp, birlikten ayrılma
İse kuruma gömülüp
Karalar bağlama
İşte istek
İşte sevgi
İşte irade, işte maşeri vicdan
Ne düzen kursan, olacak Allah’ın işi
Batılın peşindeki, kurumu isi
Ey Ankara, gör ve teslim ol
Bin yıllık savaşın bitti emin ol
.....
Yediğin ekmeğe saygılı ol
Milletin sevgisine layık ol
Milletin iradesine ram ol
Yücel, yücelt kendin ol
..
Masum ve mahzun gönüllerden dualar
Dillerde, Ankara’yı inleten Tekbir
Alah-ü Ekber..Allah-ü Ekber..
Yerdekiler, göktekiler eşlik ediyor


Bir garip, sırlar içinde işti
Sana makber, kalenin önünde yakıştı
Ankara kalesi;
Orası, sultan kapısı
İlim, irfan yuvası
Akif evi, istiklalin simgesi
Şanlı direnişin karargâhı
Akif, mücadelenin manevi meşruiyet simgesi
Varna Şehidi Karacabey, ev sahibi
Batıya daha batıya koşan ruhun akıncısı
Batıya akan gönül ordusunun şanlı akıncısı
Tacettin, gönül fethi yolculunda fizik ötesi
Peygamber aşığı milletin bileşkesi
Büyük davacı, uhrevi hava yakıştı
Tacettin koynu, gönül ehline ne güzel yakıştı
Varna şehidi Karacabey, ne iyi komşu eşti
Anadolu coşup, sende birliğe koştu

Türkistan Türkleri bayrak açmış
Yakup aptal,Yatağan baba
Horasan-Rumeli erleri
Korunalp’tan Alparslan’a
Dalga dalga buluşmaya gelen
Kürt,Çerkez, Arap Beyleri
Fatihler doğran,anaları
Her yaştan kadınları, erkekleri
Memleketimin bütün renkleri
Olmuşlar tek yürek bir, kol kola
Hedef aynı; “Dos doğru yola”
Muhsin’i sevgi yumağına sarmış yürüyor


....
Bayrama izinli bahar havası,
Süslemişler gelin gibi
Ne görülmüş nede duyulmuş sayıda insan
Hasbiler hareketi liderine eşlik ediyor
Muhsin, uhreviyat mekânı vatanına gidiyor

“Sonsuzluk yolcuları;
“Uçmağa” gitti!…
...Birliğe, yolculukta:Vahdet’e ermek için..
“Toyumuz var,HOŞ GELDİNİZ.””demiştik
Bu büyük birlik bayramı
Allah’ın Muhsin kuluna güzel yakıştı

Allahü ekber Allahü ekber
Sana yoldaş olsun, Peygamber

31 Mart 2009 Salı- Şairinyeri/Emiryaman- Ankara-


//////////////////////////////////////////////////////





MUHSİNYAZICIOĞLU,
Mamak tabutluğundan..”MEDRESE-İ YUSUFİYEDEN” SESLENİYOR

ÜŞÜYORUM

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır

Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayınBeton çok soğuk, üşüyorum..







MUHSİN::
(Ve innallàhe lemeal-muhsinîn) "Hiç şüphe yok ki Allah-u Allah-u Teàlâ Hazretleri, muhsin kullarını severek, destekleyerek, onlarla beraberdir."
http://74.125.77.132/search?q=cache:huNa_px4VMgJ:www.dervisan.com/kitap/ramga/ramga08.html+Muhsin+ne+demek&cd=5&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
………..

Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
(O takvâ sâhipleri ki); bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yenenler, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah muhsinleri sever.
(Âl-i İmrân sûresi: 134)

Sana nasîhat şudur ki, dört huy ile huylan böylece muhsinler zümresinden (kısmından) olursun.
1) Genişlikte (zenginlikte) zekât, darlıkta sadaka ver.
2) Gazâb (öfke) zamânında gazâbını ve hırsını yen.
3) Başkasının aybını görünce, onu açmayıp, kapatmaya çalış.
4) Hizmetçiye, ehline (hanımına) evlâd ve akrabâya ihsân ederek onları hoş tut. (İmâm-ı Gazâlî)
Kaynak:
http://sozluk.ihya.org/dini-terimler/muhsin.html

............
Peygamber Çiçeği ;
Sadece Ankara Gölbaşında yetiştiği söylense de K.Maraş Göksun ilçesi yakınlarında bol miktarda yayılım gösterir. Güzel
kokulu ve çok estetik bir bitkidir.
………….
http://www.tmresimler.com/img3153.htm







6 Ocak 2018

/////////////////////////////////////////////////////
Muhsin Yazıcıoğlu ile   Resim Heykel Müzesi'nde Necip Fazıl resimleri sergisinde 



Ankara Resim Heykel Müzesinde 

Necip Fazıl  'ın hayatın dan kesitler olan resim sergisi var idi.

Orhan Selen ile bir akşam gittik.

Yazıcıoğlu da orada..

duvarlara asılan resimleri birlikte gezdik  ve resim albümünü incelerken 







Necip Fazıl ve Muhsin Yazıcıoğlu ..
Şair ve Yazar Necip Fazıl Kısakürek’in 100. doğum yıldönümü dolayısıyla 17 Aralık 2004 günü Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde şairin bugüne kadar hiç görülmemiş fotoğraflarının bulunduğu " MİT fotoğraflarıyla Necip Fazıl sergisi" açıldı.
Duvara asılı MİT’ten, MİT arşivinden alınmış fotoğrafları gezerken Muhsin Yazıcıoğlu..
Bu resim önünde diğerlerinden fazla durdu.
dedim ki;
"Değer miydi bu çileleri çektirmeye, çekmeye. Bu zulümlere.."
beklemiştim ki kendisi de mahpus çilesi çekmiş olan Muhsin Yazıcıoğlu, " Gerek yoktu. Bu zulümlere.. Zalimlerin yanına da kalmadı. Çile çektirdikleri ile kaldılar" vs desin..
Çok da düşünceli bir şekilde resme bakan Yazıcıoğlu:
"Neceti bey.. Bazı şeyler yaşanıyor.. Yaşandığı ile kalıyor.. Belki de yaşanması gerekiyor" diye sabırla ve tevekkülle karşılamak gerektiğini söyledi..
Necip Fazıl Kısakürek , Ankara Merkez Kapalı Cezaevi (Ulucanlar) 8 Mart 1953

.............................
 Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu:
"Bir zamanlar Türkiye, aydınlarını MİT aracılığıyla takip ettirirdi. ... Şimdi ise doğum yıldönümleri düzenliyoruz."

 Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi'nde Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu tarafından açılan sergide, Necip Fazıl'ın şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafları yer aldı. Necip Fazıl gibi aydınlarını MİT'e takip ettiren Türkiye'nin, artık değerlerine sahip çıkmayı öğrendiğini ifade eden Bakan Mumcu, "Bu fotoğrafları tahmin edin nereden temin ettik? MİT'ten. MİT arşivinden alınmış fotoğraflar var. Bu, Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin çok çarpıcı bir örneğidir. Bir zamanlar Türkiye, aydınlarını MİT aracılığıyla takip ettirirdi. Sadece Necip Fazıl'ı değil, pek çok aydını. Bunların bir kısmı mahkemeye çıktı, yargılandı. Şimdi ise doğum yıldönümleri düzenliyoruz. O günler, çok şükür geride kaldı'' dedi

.:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

MİT'den Necip Fazıl fotoğrafları

https://www.mynet.com/mitden-necip-fazil-fotograflari-110100116037

ANKARA (İHA) - MİT'in takip ettiği ve fotoğraflarını çekerek arşivinde bulundurduğu ünlü şair ve fikir adamı Nacip Fazıl Kısakürek'in bu zamana kadar kamuoyunun bilmediği ve görmediği fotoğrafları sergilenerek gün yüzüne çıkartıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bu akşam, Necip Fazıl Kısakürek'in doğumunun 100. yılı nedeniyle düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Resim ve Heykel Müzesi'nde 'Doğumunun 100. Yılında Necip Fazıl Kısakürek" isimli fotoğraf sergisi ile ünlü düşünürün hayatının ele alındığı kitap, severleriyle buluşturuldu. Kültür Bakanlığı bu gecede bir ilki daha gerçekleştirdi ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) arşivlerinde yer alan Necip Fazıl Kısakürek'in fotoğraflarını temin ederek sergide yer verdi. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu sergiyi gezerek fotoğrafları tek tek inceledi ve bakanlık tarafından hazırlanan kitabı gazetecilere tanıttı. Mumcu, gecede yaptığı konuşmasında fotoğrafların MİT arşivinden alındığını açıklayarak, "Bu durum, Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin en iyi göstergesidir. Dönemin bir çok entellektüeli takip edilmiş, yargılanmış ve hapsolmuştur. Bugünde anıyoruz. O günler çok şükür geride kalmıştır" dedi. Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi fikir ve düşünce insanlarının dönemlerinde çok zor koşullarda eserler ortaya koyduklarını anlatan Mumcu, "Şimdi artık son derece geniş ifade özgürlüğü çerçevesinde insanlar fikirlerini söyleyebilme imkanları buluyorlar. Bu durumda Türk Kültür evriminin genişlemesine katkı yapacaktır" diye konuştu. Kendi düşünce dünyasının şekillenmesinde Necip Fazıl Kısakürek'in çok büyük katkısının olduğunu dile getiren Mumcu, bakanlık olarak geçtiğimiz günlerde Nazım Hikmet içinde anma günü tertiplediklerini belirterek, Türkiye'de yaşanan taassupların artık geçmişte kaldığını belirtti. Necip Fazıl'ın ortaya koyduğu eserlerinin bütün insanlık için bir esin kaynağı teşkil ettiğini ve olmaya da devam edeceğini ifade eden Mumcu, konuşmasını "Ne mutlu ana dilim Türkçe ve ne mutlu ki Necip Fazıl'ı anlayabiliyorum. Türkiye geçmişine ve değerlerine sahip çıkmayı öğreniyor" şeklinde bitirdi.

Gecede Necip Fazıl'ın kişiliği ve hayatı anlatıldı. Slaytlar eşliğinde tanıtılan Necip Fazıl'ın karizmatik kişiliği, duyarlılığı ve hayatı boyunca karşılaştığı sorunların bir macera olarak nitelendirilerek, konuklara anlatıldı. Katılımın az olduğu gözlerden kaçmayan geceye Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun yanı sıra, Tarım Bakanı Sami Güçlü, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve yaklaşık 250 kişiden oluşan bir davetli topluluğu katıldı.



///////////////////////////////////////////////
 
Muhsin Yazıcıoğlu'nu son ziyaretimden kalan anı




temmuz 2005 

/////////////////////////////////////

MUHSİN YAZICIOĞLU  ile RÖPORTAJ

https://peygambercicegi.blogspot.com/2009/04/muhsin-yazicioglu-roportaji.html




UFUK TURU

 

 

BBP Genel Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu  Türkiye gündeminde yer alan sorunlar› AK‹T'e de¤erlendirdi.

 

 

 

DEMOKRAKRAS‹  ASKER‹ BÜROKRAS‹N‹N JEST‹D‹R

******Türkiyede Demokrasi afla¤›dan yukar› do¤ru mücadele edilerek kazan›lm›fl de¤ildir.Ülkemizde demokrasi askeri bürokrasinin sivil halka bir jesti gibidir.

HALK DEMOKRAS‹YE SUSAMIfiTI

 

******Halk l946lara kadar yaßamÝß olduÛu antidemokratik, baskÝcÝ, dayatmacÝ zihniyetin ve tek partili yšnetimin bunalÝmÝnÝ aßmak aÝsÝndan da bir fÝrsat olarak gšrdü¤ü kendisine bahfledilmifl olan demokrasiyi kabul etti.

RANT‹YEC‹LER‹N PAY KAPTIRMA KORKUSU D‹KTAYI DAVET ED‹YOR

 

******* Rekabetsiz bir ortamda devletin elinde toplanmÝß olan ekonomik rantlarÝ kullanabilenler karßÝlarÝnda kendileri ile rekabet edecek  pazarlardan yararlanmasÝ pay almasÝ endißesi karfl›s›nda öfkeye kap›l›yorlar,ellerindeki bu avantÝji kaybetmek istemiyorlar.bundan dolayÝ bunlar Ÿlkede gerilim meydene getirerek demokrasiye mŸdehale ettiriyorlar var olan bir takÝm carpÝklÝklarÝ derinleßtirerek taraflar oluyturup bunlarÝ atÝßtÝrmak suretiyle gergin ortamlar olußturuyorlar.Bu atÝßma ortamlarÝndan bunalan halk da sorunlarÝnÝ šzecek yönetim Askeri yönetim dahi olsa onu kabulleniyor.Yani askeri yšnetimler halka zorla da olsa kabul ettiriliyor.

 

 

DEMOKRAS‹ PUT DE⁄‹LD‹R

*********Asl›nda Demokrasi aßÝrÝ idealize ettiÛimiz veya putlaßtÝrdÝÛÝmÝz rejim deÛildir.  Ancak varolanlarÝn ierisinde en az zararlÝ olan rejim demokrasidir.Demokrasi bŸtŸn sÝnÝrlarÝ belirlenmiß bir iksir gibi toplumun hemen imesiyle kurtulacak birßey deÛildir.

HAYAL‹ KORKULARLA ORDU S‹YASETE ÇEK‹L‹YOR

**********Türkiye'de baz› çevreler kendi kafalar›ndan muhayyel  birtak›m tehdit unsurlar› oluflturuyorlar.,"Millet bölünüyor","Devlet y›k›l›yor","Türkiye ortaça¤ karanl›¤›na bürünüyor" gibi vehimlerle milletimizin en güzide gücü olan ordu asli görevinden al›narak siyasetin arac› haline getiriliyor.Bir kesime karfl› bir kesimin kulland›¤› bir sopa durumuna sokulmak istenmektedir.Bunu Balkan Harbi öncesinde yapm›fllard› ve arkas›ndan Balkan bozgununa u¤rad›k. Daha halen toparlanam›yoruz.Demeki orduyu siyasetin içine

çekmek ülkeye yap›lacak en büyük kötülüktür.

 DARBEYE SEBEP M‹LL‹ ‹RADEDEN TAV‹Z

     

*******Millet iradesi ile iktidara gelmifl olanlar›n biraz da milletin verdi¤i hakk› ve hukuku korumas› laz›md›r. Bu iradeyi ortaya koyamayanlara ne kadar güzel yetkiler verirseniz verin ne kadar iyi bir sistem getirirseniz getirin o zaman dayatmalar karfl›s›nda boyun e¤ecektir .Boyun e¤di¤i için de demokrasimiz böyle "alaturka askeri demokrasi" anlay›fl›yla kör topal bir flekilde yürüyecektir.

 

 

KADINI EV‹NE HAPSETMEK ‹ST‹YORLAR

*********Bana göre Türkiyede baflörtüsü zulmü tam skolastik ortaça¤ kafas›yla yürütülüyor.Ortaça¤da  biliyorsunuz Avrupa'da cad› avc›lar› vard›.Bunlar cad› avlarlard›. O cad›lar asl›nda kimyac›lard›,bilimle u¤raflan insanlard›.Bunlar bilimle u¤raflt›klar› için deneyler yap›yorlard›. Labaratuvarda deney yaparken kaplardan ç›kan fokurtular  sihirsazl›k olarak de¤erlendirilip tutuklanarak içlerindeki kötülükler gitsin diye iflkenceye tabi tutulurlard›.Galile dünya dönüyor diye idam edilmek istenmifltir. fiimdi bu dönemde de baflörtülüler ile ilgili bir cad› avc›l›¤›na ç›k›lm›flt›r.Üniversitede okuyan bir k›z›m›z t›p fakültesinin biricisi oluyor dekan kalk›p " Ben senin birincili¤ini kabul etmem, çünkü bafl›nda bu örtü var ."diyor . ‹nançl› ve mütedeyyin kad›n› tamamen E¤itimden ,kamu ve çal›flma hayatlalar›ndan d›fllayarak evine hapsetmek istiyorlar.

BU ZULÜMLER ANCAK FAfi‹ST,TOTOL‹TER VE MARKS‹ST ÜLKELERDE OLUR

********PKK Militanlar›n›n bile özel otolar›yla hapislerinden al›narak üniversite s›navlar›na sokuuldu¤u ülkemizde hiçbir suç ifllememifl bir suçu ifllemeye  de teflebbüste bulunmam›fl baflörtülü ö¤rencilerinin okuma haklar›n›n ellerinden al›nmas› korkunç derecede ay›pt›r. Sen nas›l baflörtüsünden doloy› vatandafl›n› kendi kurumlar›na almazs›n? Türkiye bir müstemleke ülkesimidir? Bu durum ancak kast sistemi olan ülkelerde mevcuttur.baflörtülü ö¤recilere yap›lan bu haks›z ve keyfi uygulama  faflist totaliter ve d›fla kapal› marksist ülkelerde görülmesi gereken fleylerdir

 

‹RT‹CACILAR  M‹LLETE DAYATIYOR

*********Meclisimizde ç›kart›lacak olan yasalar gerçekte irtica yasalar›d›r.Yani bu ülkeyi insan hak ve özgürlükleri alan›nda inanç ve teflebbüs hürriyeti alan›nda 46 öncesine döndürme yönelik çabalard›r.Türkiye bir hoflgörüsüzlük girdab›na çekilerek kendi kültür ve medeniyetinin d›fl›nda bir medeniyet dayatmas›yla karfl› karfl›yad›r.

HAKKI  EL‹NDEN ALINANLARA BOYUN E⁄‹N DEN‹YOR

 

**********Baflörtülü ö¤rencileri rencide edici yasad›fl› davran›fllara tepki göstermesi gerekenler ona tepki göstermek yerine hala okuma hakk› elinden al›nm›fl olan k›za 'yasalara uyun 'diyorlar.Bunlardan biri de ANAP'l› Agah Oktay Güner'dir.Bu gibi insanlar dalga k›ran olarak orta yerde duruyorlar.Bu dalga k›ranlar›n bir flekilde siyaset sahnesinden at›lmas› laz›md›r.

ZULÜM EBED‹ OLMAMIfiTIR

 

********Ben bu olanlar› nefretle,fliddetle,i¤renerek k›n›yorum ve birgün bunun mutlaka hesab›n›n sorulaca¤›na inan›yorum onu birileri mutlaka soracakt›r.Tarihin hiçbir döneminde mazlumlar daima mazlum kalmam›fllard›r.Alma mazlumun ah›n› ç›kar aheste aheste denilmifltir.Ben bu zulüleri yapanlar›n bilgisayarlarda kaydedilerek bir emvanter tutulmas›na inan›yorum.

 

FÜZE GÖNDERD‹N‹Z DE BAfiÖRTÜSÜNE M‹ TAKILDI ?

******* Labaratuvarda yeni bulufl yapt›larda baflörtülülererin örtülerine mi tak›ld›?Veya füze gönderdilerde k›z›n baflörtüsü mü tak›ld›?Türkiye k›l›kla k›yafetle bafltaki takkeyle, örtüyle ,sakalla u¤raflaca¤›na gelir da¤›l›m›ndaki adaletsizli¤i ortadan kald›racak,iflsizli¤i önleyecek, bölgeler aras› kalk›nm›fll›k farkl›l›¤›n› ortadan kald›racak yerinden ,yönetimi sa¤layacak ve adaleti gecikmeden tecelli ettirecek bir yeniden yap›lanmay› tart›flmal›d›r. Bilgiyi daha çok kullanacakve  üretecek insan yetifltirmelidir.

BATININ  FOYASI ORTAYA ÇIKTI,P‹YON OLMAMALIYIZ

 

 

 

 *********    Türkiye art›k bat›n›n ufla¤› olmaktan ç›kmal›d›r.Yeni aray›fllar içine girmelidir.Türkiye yirmi birinci yüzy›la girerken çok önemli avantajlar yakalam›flt›r.Bosna - Hersekte ve Çeçenistan olan insanl›k d›fl› olaylar bize bir ders vermifltir.Akl›m›z› bafl›m›za almam›z› ö¤retmifltir.Bize d›flar›da ne tür bir milli  politika izlememiz gerekti¤ini göstermifltir.Buralarda nice masum insan ölürken Bat›n›n bu olaylara tepkisiz kalmas› bizim Bat› ile olan iliflkilerimizi bir kez daha gözden geçirmemiz icab etmiflti fakat hükümetler bunu yapmad›lar.

 f=åBf8åAòú'<ıb◊BÿTOKOLÜ MECL‹SE SAYGISIZLIKTIR

***********‹ki Liderin biraraya gelerek belli konularda anlaflm›fl olmas› yad›rganacak fley de¤ildir.Yani siyasetçiler ne kadar çok uzlaflabiliyorlarsa ne kadar çok diyalog içinde olabiliyorlarsa ne kadar ortak meselelerini ço¤altabiliyorlarsa onispette memlekete faydal› olurlar.onun için bizim iki lider niye biraraya geldianlaflt› diye bir rahats›zl›¤›m›z olmas biakis seviniriz.bizim rahats›zl›¤›m›z bu anlaflmalar›n yazboz tahtas› haline getirilerek sürekli de¤iflkenlik göstermesi ve ›srarla yap›lan de¤iflikliklerin milletin üzerindeki olumsuz etkileridir.türkiyede vatandafl›n kabul etmedi¤i antidemokratik irtica yasalar›n›n yasalaflmas› hususunda bir mutabakata varm›fl olmalar›d›r yani demokrasi d›fl› güçlerindayatmac›lar›n istedikleri do¤rultuda hareket etme hususunda anlaflm›flolmalar›d›r.iki liderin biraraya gelipte böyle bir karar almalar› hem parti guruplar›n›n hemde parlementoya karfl› bir saygis›zl›kt›r.‹flte bu Türkiye'deki sözde demokrat tatl›su devrimcisi ayd›nlar›n s›k s›k baflvurmufl olduklar› bir usuldür

HAKLK SANDIKTA ÇÖZSÜN

 ********  Türkiye ya ciddi bir flekilde baflkanl›k sistemini tart›flmal› onun altyap›s›n› oluflturmal›  yada sand›ktan sonra üç ay koalisyon tart›flmak yerine sand›ktan evvel koalisyonlar›n kurulup milletin tercihine sunmas› laz›m.Yani vatandafl›n sand›¤a gitti¤i zaman üç tane tercihi olmal›d›r.Bunlardan biri partisini tercih etmek, ikincisi partisinin gösterdi¤i adaylar aras›ndan hangisini istiyorsa onu tercih etmek, üçüncüsü ise sand›ktan evvel kurulacak olan koalisyon hükümetleri adaylar›ndan birini tercih edebilmelidir. o zaman hem temsilde adalet olur hemde yönetim istikrara kavuflur.bu sistem Fransa'da ,Japonya ve ‹talya'da uygulanm›fl baflar› sa¤lanm›flt›r.

.

Necati  Çavdar - Fevzullah Gültekin  / ANKARA

 

 

     BBP Genel BAflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu Türkiye'nin gündemindi ki sorunlar›  AK‹T'e  de¤erlendirdi.

 

 

 

 

122 yÝllÝk demokrasi tecrŸbemize raÛmen neden demokrasi hala sorgulanÝyor.Biz demokrasinin neresindeyiz?

DEMOKRAS‹; KAZANILMADI ,ASKER‹ BÜROKRAS‹N‹N JEST‹D‹R.

-TŸrkiye'de demokrasi aßaÛÝdan yukarÝya doÛru mŸcadele edilerek elde edilmiß deÛildir.aslÝnda TŸrkiye'de demokrasi askeri bŸrokrasinin si vil halka bir jesti gibidir.yani TŸrkiye'nin bir sahibi vardÝr.ve bu sahip halka bir mŸddet kÝyak gemiß oluyor.askeri yšnetim buyurun idare edin ama ben beÛenmediÛim zaman alÝrÝm elinizden demißtir.

 Bu šzellikle Cumhuriyetten sonra 46 lara gelene  tek partili sisteme gšre idare edilmiß olan Ÿlkemizde 46dan itibaren muaza bir ßekilde demokrasiye geçilmifltir.TŸrkiye belli dengeleri hesap ederek bir blok ierisinde yer almak istemiß ve tercihini bat› blokundan yana  koymufltur.BatÝ blokundan olmasÝ tŸrkiyenin ok partili sisteme gemesi noktas›nda  etkili olmufltur

 

DEMOKRASÜNÜN BELASI DARBELER

Türkiye Kore'ye asker gšndererek ve ok partili sisteme geerek kendini batÝya kabul ettirmeye alÝßtÝ .Bunun sonucunda da NATO ve bat› blokuna geçti.Halk l946lara kuadar yaßamÝß olduÛu antidemokratik baskÝcÝ dayatmacÝ zihniyetin ve tek partili yšnetimin bunalÝmÝnÝ aßmak aÝsÝndan da bir fÝrsat olarak gšrdŸ ve yukarÝdan aßaÛÝya bahßedilmiß olsada bu demokratik geiß dšnemin iyi kullanarak DP'yi ok gŸlŸ bir ßekilde tek bafl›na iktidara getirdi.Sonra belli bir sŸre demokrasiye alÝßtÝ alÝßacak dediÛi zaman 27 MayÝs darbesi gerekleßti.ardÝndan 12 eylŸl ve 28 ßubat postmodern darbesiyle  Ÿlkede demokrasi askÝya alÝnmÝß oluyordu.

RANT‹YEC‹LER‹N PAY KAYBETME KORKUSU D‹KTAYI DAVET ED‹YOR

 

Okunuflu bile insan› ürperten darbe neden yap›l›yor veya darbelerin yap›lmas›na kimler neden oluyor?

 

Bunu flöyle aç›klayabiliriz,kapalÝ rejimlerde bilgi belli rekabetsiz bir ortamda devletin elinde toplŸanmÝß olan ekonomik rantlarÝ kullanabilenler karßÝlarÝnda kendileri ile rekabet edecek  pazarlardan yararlanmasÝ pay almasÝ endißesi karfl›s›nda öfkeye kap›l›yorlar.Ellerindeki bu avantÝji kaybetmek istemiyorlar.bundan dolayÝ bunlar Ÿlkede gerilim meydene getirerek demokrasiye mŸdehale ettiriyorlar var olan bir takÝm carpÝklÝklarÝ derinleßtirerek taraflar oluyturup bunlarÝ atÝßtÝrmak suretiyle gergin ortamlar olußturuyorlar.Bu atÝßma ortamlarÝndan bunalan halk da sorunlarÝnÝ šzecek yšnetim Askeri yšnetim dani olsa onu kabulleniyor.Yani askeri yšnetimler halka zorla da olsa kabul ettiriliyor.

 

ÜLKE DE STAB‹L‹ZE EDÜLÜYOR

Evet maalesef öyle oluyor.Suudi Arabistanda  bir adamÝn baßÝ kesiliyor 'aman tŸrkiye'ye ßeriat geliyor' yaygarasÝ koparÝyorlar halbuki suudun ßeriatla bir ilgisi yoktur . yani Suutta  KrallÝk var. Suudun adam kesmesi islama maledilerek ordaki uygulumanÝn bir KralÝn tercihi olarak deÛil de islamÝn bir tercihi olarak gšsterip  TŸrkiye'de  islam denildiÛinde  hemen baß ve kol kesilmesini hatÝrlatmak istiyorlar .Yani dÝßÝrada gšrŸlmŸß birtakÝm hadiseler Ÿlkede tehdit unsuru haline getirilerek belli zinde gŸlerimiz kÝßkÝrtÝlÝp harekete geiriliyor. TŸrkiye bir bakÝma de stabilize  edilerek Ÿlkenin istikrarsÝz olmasÝna yolaÝyorlar.

 

Sizce herfleyin çözümü demokrasiden mi geçmektedir.Bize Demokrasinin Türkiye versiyonundan biraz sözedermisiniz?

 

DEMOKRASÜNÜN YOLU TEMSÜLDE ADALET ÜLKESÜNDED‹R

Asl›nda Demokrasi aßÝrÝ idealize ettiÛimiz veya putlaßtÝrdÝÛÝmÝz rejim deÛildir.  Ancak varolanlarÝn ierisinde en az zararlÝ olan rejim demokrasidir.Demokrasi bŸtŸn sÝnÝrlarÝ belirlenmiß bir iksir gibi toplumun hemen imesiyle kurtulacak birßey deÛildir. DŸnyadaki demokratik Ÿlkeler sorunlarÝnÝ bŸyŸk šlŸde azaltmÝßlar ve bunu sivil, oÛulcu, hukukun ŸstŸnlŸÛŸne dayanan yšnetim metodlarÝ ile aßmÝßlardÝr.TŸrkiye'de ise Ÿlke kaynaklarÝnÝ kullanan kŸŸk bir azÝnlÝÛÝn bu imkanÝ elinden Ýkartmamak iin koyduÛu irade var.Bu irade sahipleri kendilerine gšre demokrasi olißtdurarak aslÝnda hi alakasÝ olmayan birtakÝm ßekiller olußturup adÝ demokrasi olsun da sonu bizim istediÛimiz gibi ÝksÝn diyorlar.bunu kÝrmadÝÛÝmÝz sŸrece  kÝsÝr dšngŸ  sŸrŸp gidecek.Bunu kÝrmanÝn yolu sandÝktÝr.Millet'in  iradesinin kesintisiz ve kuflkufluz bir flekilde meclise yans›mas›n› sa¤lamakt›r.Yani temsilde adalet ilkesinin tam olarak ifllemesidir.

Türkiyede baflkalar›n› dini siyasete alet etmekle suçlayanlar›n   askeri siyasete alet  etmesi  o derece tehlikeli de¤ilmi?

 

ORDUYU S‹YASETE ALET ETMEK ÜLKE ‹Ç‹N YAPILACAK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR

Elbetteki do¤rudur.Bak›n Türkiye'de baz› çevreler kendi muhayyel kafalar›ndan birtak›m tehdit unsurlar› oluflturuyorlar."Din elden gidiyor","Millet bölünüyor","Devlet y›k›l›yor","Türkiye ortaça¤ karanl›¤›na bürünüyor" gibi vehimlerle milletimizin en güzide gücü olan ordunun al›narak siyasetin arac› haline getiriliyor.Bir kesime karfl› bir kesimin kulland›¤› bir sopa durumuna sokulmak istenmektedir.Bunu balkan harbi öncesinde yapm›fllard›ve arkas›ndan Balkan bozgununa u¤rad›k daha halen toparlanam›yoruz.demekki orduyu siyasetin içine

çekmek ülkeye yap›lacak en büyük kötülüktür.

 

Hani Nasrettin Hocan›n bir sözü vard›r,"yahu bu h›rs›z›n hiç mi suçu yok?"diye.fiimdi biz de diyoruz ki darbelerin yap›lmas›nda sivillerin hiç mi suçu yok?

 

 

DARBELER‹N B‹R SEBEB‹DE M‹LL‹ ‹RADEN‹N KULLANILAMAMASIDIR

Siyasi Partiler veya iktidara gelmifl olanlar iktidarlar›n› yasalar›n kendilerine vermifl oldu¤u imkanlar› kullanamad›lar.elbette biz hiç kimseye ç›k yel de¤irmenleri ile dö¤üfl, donkiflotluk yap ,demiyoruz.Asla hiçkimseyi tahrik ve teflvikte etmeyiz .lüzumsuz yere kimsenin aln›n› da kafl›may›z. Bizim iflimiz siyasetçi olarek ülkenin problemlerini belirleyip onlara çözüm üretmektir.Ama millet iradesi ile iktidara gelmifl olanlar›n biraz da milletin verdi¤i hakk› ve hukuku korumas› laz›md›r. Bu iradeyi ortaya koyamayanlara ne kadar güzel yetkiler verirseniz verin ne kadar iyi bir sistem getirirseniz getirin o zaman dayatmalar karfl›s›nda boyun e¤ecektir .Boyun e¤di¤i için de demokrasimiz böyle "alaturka askeri demokrasi" anlay›fl›yla kör topal bir flekilde yürüyecektir.

 

Türkiyede s›rf baflörtülü diye ö¤renciler okullar›ndan at›larak okuma haklar› ellerinden al›n›yor.Tam bir zulüm var.Biz sizin ve partinizin konuya ne kadar duyarl› oldu¤unuzu biliyoruz.size göre bunlar›n amaçlar› nedir?Türkiye'yi nereye  götürmek istiyor?

 

KADINI EV‹NE HAPSETMEK ‹ST‹YORLAR

Bana göre Türkiyede baflörtüsü zulmü tam skolastik ortaça¤ kafas›yla yürütülüyor.Ortaça¤da  biliyorsunuz Avrupa'da cad› avc›lar› vard›.Bunlar cad› avlarlard›. O cad›lar asl›nda kimyac›lard›,bilimle u¤raflan insanlard›.Bunlar bilimle u¤raflt›klar› için deneyler yap›yorlard›. Labaratuvarda deney yaparken kaplardan ç›kan fokurtular  sihirsazl›k olarak de¤erlendirilip tutuklanarak içlerindeki kötülükler gitsin diye iflkenceye tabi tutulurlard›.Galile dünya dönüyor diye idam edilmek istenmifltir. fiimdi bu dönemde de baflörtülüler ile ilgili bir cad› avc›l›¤›na ç›k›lm›flt›r.Üniversitede okuyan bir k›z›m›z t›p fakültesinin biricisi oluyor dekan kalk›p " Ben senin birincili¤ini kabul etmem, çünkü bafl›nda bu örtü var ."diyor . ‹nançl› ve mütedeyyin kad›n› tamamen E¤itimden ,kamu ve çal›flma hayatlalar›ndan d›fllayarak evine hapsetmek istiyorlar.

 

BU ZULÜMLER ANCAK FAfi‹ST,TOTOL‹TER VE MARKS‹ST ÜLKELERDE OLUR

PKK Militanlar›n›n bile özel otolar›yla hapislerinden al›narak üniversite s›navlar›na sokuuldu¤u ülkemizde hiçbir suç ifllememifl bir suçu ifllemeye  de teflebbüste bulunmam›fl baflörtülü ö¤rencilerinin okuma haklar›n›n ellerinden al›nmas› korkunç derecede ay›pt›r. Sen nas›l baflörtüsünden doloy› vatandafl›n› kendi kurumlar›na almazs›n? Türkiye bir müstemleke ülkesimidir? Bu durum ancak kast sistemi olan ülkelerde mevcuttur.baflörtülü ö¤recilere yap›lan bu haks›z ve keyfi uygulama  faflist totaliter ve d›fla kapal› marksist ülkelerde görülmesi gereken fleylerdir. Demokratik hiçbir ülkede böyle fley olmaz .Yani vatandafl›n inand›¤› gibi giyinerek ilim tahsil yapmas›na üretim alanlar›na girmesine engel olunamaz.ülkenin her türlü nimetinden izstifade etmesine kimse kar›flamaz .

Son günlerde s›kça duydu¤umuz kelimelerden biri de gericilik kelimesidir.Size göre dininin gere¤ini yaparak baflörtüsünü bafl›ndan ç›karnmayan ö¤renciler mi gerici, yoksa "senin bafl›ndaki örtü okumana engeldir"diyen Gürüzler yada Alemdaro¤lular m› gerici.

ASIL ‹RT‹CACI BUNLARDIR

Bana sororsan›z tabi ki Gürüz ve Alemdaro¤lular› gericidir.Ama ifl sadece bunlarla bitmiyor bak›nTürkiye flu an 50 y›l geride kalm›fl olan milli fleflik dönemine geri dönmeye çal›fl›yor.Ve bu flekli ile irticai faaliyetler içindedir.Meclisimizde ç›kart›lacak olan yasalar gerçekte irtica yasalar›d›r.Yani bu ülkeyi insan hak ve özgürlükleri alan›nda inanç ve teflebbüs hürriyeti alan›nda 46 öncesine döndürme yönelik çabalard›r.Türkiye bir hoflgörüsüzlük girdab›na çekilerek kendi kültür ve medeniyetinin d›fl›nda bir medeniyet dayatmas›yla karfl› karfl›yad›r. Tabi böyle olunca da insan f›trat› hicbir zaman haks›zl›¤a ,hürriyetsizli¤e raz› olamaz .Haks›zl›k ve hürriyetsizlik dayat›ld›¤› takdirde insanlar art›k yeter diyeceklerdir.Engellendi¤inde de buna karfl› belki daha sert tepkiler gösterecektir. Türkiye ›srarla böyle bir açmaza do¤ru sürüklenmek isteniyor.

Geçti¤imiz gün milliyetçi muhafazakar geçinen milletvekillerinden biri kamuoyunun büyük tepkilerine neden olan "okula girdmeden evvel baflörtüsünü çantan›za koyun","Yasalara uyun" gibi baz› aç›klamalar yapt›.Bu ve buna benzer insanlar›n ç›k›fllar›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

 

 

DALGA KIRANLAR S‹YASET SAHNES‹NDEN ATILMALI

 

Kimse k›zlar›m›za kanunlara uymay›n demiyor. Asl›nda yasad›fl›l›k k›zlar›n hareketinde de¤il YÖK Baflkan› Kemal Gürüz , ‹stanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaro¤lu  ve buna benzer bir k›s›m kafalar›n dayatmalar›ndad›r.baflörtüsünü yasaklayan bir anayasa maddesi yoktur. Caddede giderken oktula al›nmam›fl  okula al›nmad›¤› içinde okulunu terkedip giderken arkadar gelip robotlaflt›r›lm›fl birtak›m polisler taf›ndan bafl›n›n örtüsü halk›n icinde aç›lan bir k›z›n u¤rad›¤› bu haks›zl›¤a biu hakarete bu rencide edici yasad›fl› davran›fla tepki göstermesi gerekenler ona tepki göstermek yerine hala okuma hakk› elinden al›nm›fl olan k›za yasalara uyun diyorlar.Bunlardan biri de ANAP'l› Agah Oktay Güner'dir.Bu gibi insanlar dalga k›ran olarak orta yerde duruyorlar.bu dalga k›ranlar›n bir flekilde siyaset sahnesinden at›lmas› laz›md›r.

Bu zulümleri yapanlar›n zulümleri yanlar›na m› kalacak.Zalimler Zulümlerine hep devam m› edecekler.Bunlar›n hesaplar›n› kim soracak?

 

HESAPLARI SORULACAK

Bunlar›n cezalar›n› evvela Allah verecek.Allah›n cezas› hiç kimsenin cezas›na benzemez.Bir dönem halka k›z›n›z› niye okula götürmüyorsunuz diye zulüm ediliyordu flimdi halk tamam k›z›m okusun ve mevcut e¤itim kurallar›na uygun bir flekilde okusun bu seferde sen k›z›n› okula niye gönderdin diye bask› yap›l›yor.halk bu mat›¤a e¤er tepki göstermiyorsa hala bütün bunlar istenmeyen olaylara sebebiyet vermiyorsa Allah'a çok flükür ki bu bizim milletimizin sa¤duyusundand›r.Bu milletin tahammülündendir. Bana göre halk›n bu iyi niyeti istismar ediliyor.

son zamanlarda baflörtülü ö¤rencilerin üzerine bu kadar s›k gidilmesinin Türkiye'yi çok tehlikeli ciddi dönemeçlere do¤ru tafl›yor.Ben bu olanlar› nefretle,fliddetle,i¤renerek k›n›yorum ve birgün bunun mutlaka hesab›n›n sorulaca¤›na inan›yorum onu birileri mutlaka soracakt›r.Tarihin hiçbir döneminde mazlumlar daima mazlum kalmam›fllard›r.Alma mazlumun ah›n› ç›kar aheste aheste denilmifltir.ben bu zulüleri yapanlar›n bilgisayarlarda kaydedilerek sir emvanter tutulmas›na inan›yorum.

Kemal Alemdaro¤lu,baflörtülü ö¤rencilerin örtülerinin bilime ve ilme ayk›r› oldu¤unu  söylüyor.Sizce baflörtüsünün bilimle,ilimle ne alakas› var?

FÜZE GÖNDERD‹N‹Z DE BAfiÖRTÜSÜNE M‹ TAKILDI?

        Labaratuvarda yeni bulufl yapt›larda baflörtülülererin örtülerine mi tak›ld›?veya füze gönderdilerde k›z›n baflörtüsü mü tak›ld›?Türkiye bunlar› aflmal› as›l meselelere dönmeli mesela Yunanistanla savafl›n efli¤ine gelmifliz Rusya S-300 füzelerini gönderiyor ve diyorki" ben bunu ticari yap›yorum."Biz hala Enerji a盤› olan ülkeyiz.önümüzdeki 2010 y›l›nda çok büyük bir enerji darbo¤az›yla karfl›laflaca¤›z.Ama hala nüklüer enerjiye geçemiyoruz.Halbuki nüklüer enerjiye geçsek kendi milli yerli savunma sanayimizi kursak bu olumsuzluklarla karfl›laflmam›fl olaca¤›z.

               Türkiye k›l›kla k›yafetle bafltaki takkeyle, örtüyle ,sakalla u¤raflaca¤›na gelir da¤›l›m›ndaki adaletsizli¤i ortadan kald›racak,iflsizli¤i önleyecek, bölgeler aras› kalk›nm›fll›k farkl›l›¤›n› ortadan kald›racak yerinden ,yönetimi sa¤layacak ve adaleti gecikmeden tecelli ettirecek bir yeniden yap›lanmay› tart›flmal›d›r. Bilgiyi daha çok kullanacakve  üretecek insan yetifltirmelidir.

 

Türkiyenin bat›ya olan hayranl›¤› bilinmektedir.Oysa bat› AB'ye üye olmak için k›l›ktan k›l›¤a giren Türkiye'yi Birli¤e kabul etmiyor.Peki Türkiye niye hala ›srar ediyor?Sizce Türkiye flu aflamadan sonra yine Bat›ya yaranmaya çal›flmaya devam m› etmelidir?    yoksa yeni aray›fllar içine mi girsin?

 

DIfi POL‹T‹KA YEN‹DEN GÖZDEN GEÇ‹R‹LS‹N

Türkiye art›k bat›n›n ufla¤› olmaktan ç›kmal›d›r.Yeni aray›fllar içine girmelidir.Türkiye yirmi birinci yüzy›la girerken çok önemli avantajlar yakalam›flt›r.Bosna Hersekte ve Çeçenistan olan insanl›k d›fl› olaylar bize bir ders vermifltir.Akl›m›z› bafl›m›za almam›z› ö¤retmifltir.Bize d›flar›da ne tür bir milli  politika izlememiz gerekti¤ini göstermifltir.Buralarda nice masum insan ölürken Bat›n›n bu olaylara tepkisiz kalmas› bizim Bat› ile olan iliflkilerimizi bir kez daha gözden geçirmemiz icab etmiflti fakat hükümetler bunu yapmad›lar.Bana göre bundan sonra  büyük bir türk ve müslüman nüfüsu olan veSovyetler Birli¤i'nden ayr›lm›fl  Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik,sosyal ve kültürel ba¤lar›m›z› kuvvetlendirerek her alanda iflbirli¤i içinde olunmas› laz›md›r.Bu ülkelerin bulunduklar› yerlerde Irak ve ‹ran aras›nda meydana gelmifl ve yIllarca sürmüfl olan savafllar›n meydana getirmifl oldu¤u tahripler var. Türkiye içeriyle u¤raflmak yerine bu konjektürel avantajlar› de¤erlendirmesi gerekmektedir.Avrupa toplulu¤u  demirçelik ve kömür iflletmecilerinin biraraya gelmesiyle kurulmufltu.Bizlerde  pamu¤umuzla, petrolümüzle ,do¤algazimizla ,alt›n madenlerimizle, uranyumumuzla, boraks›m›zla dünyan›n en önemli zenginliklerini ba¤r›nda bünyesinde tafl›yan Türk ‹slam Cumhuriyetlerimizle neden böyle iflbirli¤i içine girmeyelim ki . Türkiye iflte bunu yapt›¤› taktirde büyüyecek, kab›na s›¤mayan bir ülke olacak.Bunu yapmad›¤› takdirde de herzaman d›fla ba¤›ml› olmaya devam edecektir.

Geçti¤imiz günlerde sizin muhalefet  partileri aras›nda ittifak yap›lmas› yönünde baz› çal›yflmalar›n›z›n oldu¤unu gördük hala bu cal›flmalar›n›z sürüyor mu?

 

 

YANLIfi ANLAfiILDIM

    Asl›nda Türkiyede belli bir süredir yürütülmekte olan demokrasi d›fl› uygulamalara ,insan hak ve hürriyetleri alan›ndaki daraltmalara karfl› iflbirli¤i ,güç birli¤i yapmak için cebheleflmeye gitmeden mecliste baz› ortak ortak kararlar›n beraberce verilmesini sa¤layacak bir cal›flma içeresinde olmufltuk.Biliyorsunuz ki hangi rejim olursa olsun iktidar vard›r. ‹ktidarlar›n varl›¤› demokrasi aç›s›ndan bir fley ifade etmiyor.Muhalefet±c+úÊ<⁄ÃK      £÷6#./È˝ ˆ0äÿzuhalefet demokrasilerde olur. olmas›na inan›yorum sa¤c›s› solcu demeden flu yada bu demeden bu sebeplede 28 flubattan itibaren yap›lan bask›lar›n ve y›ld›rma ve dayatma politikalar› karfl›s›nda rahatsiz olan kim varsa herkesle evrensel insani de¤erlerde biraraya gelmek ve kifli hak ve hürriyetlerini korumak için elbirli¤i güçbirli¤i ve iflbirli¤i yapaóòÛ 2c∏í`Åa≈’ma ilk gitti¤imãs-ô   cq"f?©lv4ö©µ3±|≤«û
ñY>flƒ}


¶t
»º  ∏¤ƒû
ÿ”äC)Yà£DÒ¿AY M6

b‚6ohÁF6ePxÂnŒa1Îâµ


DB[1]GDÿ«Ïπ1ÃÅ°ÄÙcÖ›
P‑∆?Ï

Dokuz kez bir araya geldikten sonra bir protokol imzalayan Baflbakan Y›lmaz ile CHP Lideri Baykal'›n anlaflmalar›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Sizce anlaflt›klar› protokol yürürlü¤e giribilir mi?

rf=åBf8åAòú'<ıb◊BÿTOKOLÜ MECL‹SE SAYGISIZLIKTIR

‹ki Liderin biraraya gelerek belli konularda anlaflm›fl olmas› yad›rganacak fley de¤ildir.Yani siyasetçiler ne kadar çok uzlaflabiliyorlarsa ne kadar çok diyalog içinde olabiliyorlarsa ne kadar ortak meselelerini ço¤altabiliyorlarsa onispette memlekete faydal› olurlar.onun için bizim iki lider niye biraraya geldi,anlaflt› diye bir rahats›zl›¤›m›z olmas biakis seviniriz.bizim rahats›zl›¤›m›z bu anlaflmalar›n yazboz tahtas› haline getirilerek sürekli de¤iflkenlik göstermesi ve ›srarla yap›lan de¤iflikliklerin milletin üzerindeki olumsuz etkileridir.türkiyede vatandafl›n kabul etmedi¤i antidemokratik irtica yasalar›n›n yasalaflmas› hususunda bir mutabakata varm›fl olmalar›d›r yani demokrasi d›fl› güçlerindayatmac›lar›n istedikleri do¤rultuda hareket etme hususunda anlaflm›flolmalar›d›r.iki liderin biraraya gelipte böyle bir karar almalar› hem parti guruplar›n›n hemde parlementoya karfl› bir saygis›zl›kt›r.‹flte bu Türkiye'deki sözde demokrat tatl›su devrimcisi ayd›nlar›n s›k s›k baflvurmufl olduklar› bir usuldür.Yani halk› sürü,hakk›n› hukukunu bilmeyen konumunda görüp ezme politikalar uyguluyorlar.Anlaflt›klar› protokolün yürürlü¤e girmesinin hayal oldu¤unu düflünüyorum.

 

Baykal ve Y›lmaz'›n imzalad›klar› protokole göre l998 nisan›nda seçim yap›lacak.Sizce yap›lacak ilk seçimde Hükümet partilerinin durumu ne olur.Siz BBP olarak seçime haz›r m› s›n›z?Veya seçim sisteminden memnun musunuz?

 

 

SEÇ‹M S‹STEM‹N‹ DE⁄‹fiT‹R‹N

Yap›lacak ilk seçimlerde sand›¤›n bu hükümete mezar olaca¤›n› düflünüyorum.fiu an da Türkiye bir seçime götürülmüyor.Bir idare-i maslahat yap›l›yor.çünkü gerçekten bir seçim ihtiyac› görülüyorsa o zaman hemen yap›lmas› laz›md›r.E¤er bir seçim ihtiyac› yoksa o zaman da böyle çok erkenden seçim tarihi verilmesi Türkiyenin ekonomisini alt üst eder.Bürokrasiyi ifllemez hale sokar.Ama bütün bunlara ra¤men seçim düflünülüyorlarsa biz BBP olarak seçime haz›r›z fakat biz diyoruz ki biz diyoruz ki bu secim yasas› de¤iflsin.Çünkü biz bu sistemin yönetimde istikrar› temsilde adaleti sa¤lad›¤›na inanm›yoruz.

Az önce seçim siteminde de¤iflikliklerin olmas› gerekti¤ini bu sistemin temsilde adalet ilkesine ayk›r› oldu¤unu ifade ettiniz.Peki Seçim sisteminde ne gibi de¤iflikliklerin olmas›n› istiyorsunuz?

 

KOAL‹SYONLAR SANDIKTA BEL‹RLENS‹N

   Türkiye ya ciddi bir flekilde baflkanl›k sistemini tart›flmal› onun altyap›s›n› oluflturmal›  yada sand›ktan sonra üç ay koalisyon tart›flmak yerine sand›ktan evvel koalisyonlar›n kurulup milletin tercihine sunmas› laz›m.Yani vatandafl›n sand›¤a gitti¤i zaman üç tane tercihi olmal›d›r.Bunlardan biri partisini tercih etmek, ikincisi partisinin gösterdi¤i adaylar aras›ndan hangisini istiyorsa onu tercih etmek, üçüncüsü ise sand›ktan evvel kurulacak olan koalisyon hükümetleri adaylar›ndan birini tercih edebilmelidir. o zaman hem temsilde adalet olur hemde yönetim istikrara kavuflur.bu sistem Fransa'da ,japonya ve italya'da uygulanm›fl baflar› sa¤lanm›flt›r.






Posted by Picasa13.6 1998 tarihinde yapılan röportaj o dönemdeki AKİT gazetesinde yayınlandı

/////////////////////////////


///////////////////////////////

NECATİ   ÇAVDAR

GÜLÜ SOLDURMAYIN

 Dün BBP kongresi ile alakalı  izlenimlerimizi verdik. Ancak  pislenmiş ve kirletilmiş siyaset tarlasında açan “gül”den yine bahsetmeden  edemedik.

 BBP kongre  salonuna adeta  “gül “hakimdi.

Her yer ve masaların üzeri gül.

Katılan ve telgraf gönderenlerin mesajları “gül” üzerine idi.

Ancak Anadolu’nun saf toprağında  ki   “gül “ henüz daha  filiz  halinde.

Beklenir ki bu gül büyüsün, yaygınlaşsın mis gibi kokusunu herkesi  sunsun.

Şu an bu pek mümkün görünmüyor. Ama gül istikbale boy atıyor.

Güle olan sempati henüz  sandıklara yansımış değil.

Son seçimlerde “gül “ rumuzlu  BBP’ye  olan  olan  ilgi, “ bir çıkış “ umudu ile birazda suni estirilen rüzgarın  tesiri ile başka   başka limanlara sürüklendi.

BBP’ye beklenenin çok çok altında bir rakamla “hele bekle” mesajı verildi.

Halbuki BBP ve onun idarecileri bir büyük  “samimiyet  testinden” geçmişlerdi. Çünkü her mebusa birer bakanlık koltuğu ikram edilecek duruma geldiği halde BBP, bunu ve başka dünyalıkları elinin tersiyle itti. Bölünmeden parçalanmadan “lobilere teslim olmadan” milletin değerlerini savundu. Ama olsun  gönlündekini her zaman fiiliyata  dökmeyen milletimiz BBP’den beklenmesi istedi. Gerçi Yazıcıoğlu’nun  kongrede ki  milletine “Biz başımızı koyduk. Sizde  taşın altına elinizi koyun” mesajı buruk bir sitem idi.Ama   millet “bekle” dedi.

Bu bekleme  erime ile  neticeleneceğini zannetmiyoruz. Çünkü  her türlü  olumsuz şartlara rağmen  yapılabilen kongre  diriliği ortaya koydu. yapılabilen diyoruz, şimdi “ rol değiştirerek “ sol misyon yüklense de aynı kulvarda koşan ve  tarihi ismi barındıran MHP hala kongresini yapamayarak iki defa ertelemek zorunda kaldı. Ama BBP her şeye rağmen   büyük kongresini  yaptı,yapabildi.

Şimdi  kemikleşen  halk potansiyeli  ve yönetim omurgası ile  BBP ileriye  yürümek için atılım yapmak zorunda.

Ancak bu nasıl olacak? Bunun metodu ne?

Milletin tertemiz insanlarına  gitmek. Çalışmak ve çalışmak.

Yoksa bir yerlerden yüz bulamamış, kırk kapıdan kovulmuş illa da bir etiket peşinde koşanları parti üst yönetimine taşıması   hem zor şartlara ve  başka yerlere esen rüzgarlara rağmen “otağı bekleyen”  tabanı rahatsız eder hem de partinin rotasını “samimiyetsizliğe “ doğru çevirir. BBP illa büyüme adına bunu yapmamalı. Hatta MHP’nin  seçimlerden  umamadığı bir netice ile çıkmasından sonra Mecliste kendilerine yakın duranlara  yeşil ışık yakmadığı gibi BBP’de illa meşhur derdine düşmemeli. Daha dün ikballeri  için  birilerinin kuyruğunda gezerken   sadece kendi pis nefislerini tatmin için bir etiket uğruna BBP saflarında kıpkırmızı yüzleri ile  arzı endam edenleri  gördüğümüzden  böyle bir tehlikeyi  işaret etmeden  geçemiyoruz. Zira yanlış gübre kökü  bile çürütür. BBP, kararlı ve samimi   tavrını sürdürerek  etiket  istemeyen  çoğunluğun peşinde olmalı. Gerekirse her kapıyı tek tek çalmalı. Başka yerlerin düşükleri  BBP’yede bir şey katmaz. İllada  etiketsiz halk çoğunluğu lazım.

Çünkü  Yazıcıoğlu’nun  kendi ağzından ifade ettiği gibi  manzara açık ve nettir.“ O yüzden Yazıcıoğlu’nun kongredeki  ”Halkımızın %99’nun kafasında  kimliklerle yapılan  siyasete “ dur” diyen  bir sessiz çığlık var.Bu sessiz çığılık  bir suskunluk sarmalıdır.

Televale  gündemleriyle çelişen bu sağlam  kanaatler  ne yazık ki açığa çıkmıyor.

İşte  BBP bu  suskunluk sarmalının partisidir.

%99’un yeter diye içinde sakladığı çığlığın partisidir. Bu yüzden bütün partilerden daha yüksek bir sempati oyu vardır.Hemen her partilinin  ikinci partisidir”Ama yüzeydeki çatışmalar,kimlik endişeleri ve korkular, insanımızı  şimdiye kadar ki eski partilerinde tutuyordu:”diyen konuşması ne kadar yerindedir.

BBP’nin  asıl sorunu “ikinci partililikten birinci partililiğe “ geçmek . Bu kolaymıdır? Elbette zor. Ama zoru başarmamak için  fazlaca da sebeb yok, hatta şuandaki  taplo da  kolay  olduğu bile söylenir.

Niçin mi? Niçin için BBP büyük kongresine gelerek bizzat iştirak eden misafirlere bakmak yeter.
Bütün mesele misafiri ev sahibi konumuna  getirmekte.

BBP’ye yönelik  gönül yakınlığının fiile çıkması  ve misafirin ev sahibi konumuna gelmesi için de belki yanılıyoruz ama BBP teşkilatlarının  içine kapalı konumdan çıkması, az olsun benim olsun  anlayışından uzaklaşmakla  mümkün olacaktır. Artık  geçmişte  bir kader birliği  yapanların  bir olduğu ocak değil gönülleri birleştiren  bir konuma yükselmesi gerekir.

BBP çıktığı yoluculuğa devam ederken kendisine yakın geleceklerle  ittifakını da sıklaştırmalı. Çünkü  büyümek  için katılım yetmiyor ve zor ise ittifak da aynı neticeyi verir.

Hele hele seçim dönemlerinde milletin beklediği  BBP’nin içinde bulunacağı  ittifaklar yapılabilse idi ülkenin manzarası bu gün böyle olmazdı. Ufuklar bu derece kararmazdı.

Yinede  ufukların  daha da karamaması için milli değerleri ön plana çıkaranların ve demokrasi merkezinde buluşanların safları sıkıştırması ve ittifakları yenilemesi gerekiyor.

Bunun batıda örneklerini görmek mümkün.

Ancak az bu şekilde çok oluyor ve bir işe yarıyor. Ancak böylece seçmen bir işe yaradığına inanıyor. Ve öylece rüzgar  estiriliyor.

Büyük Kongresinde  var olma azmini gösteren “gül” solmamalı, soldurmamalı  sert esen rüzgarlardan korunmak için gerektiğinde  aynı rayihayı vermek üzere bahçedeki diğer çiçeklerle bir olmalıdır.

Diğer çiçeklerle bir olabileceğini BBP tabanı,   en  yakın ve koyu rakiplerinin temsilcilerini dahi  sempati ile  alkışlarken  göstermiştir. 

 “Gülün “ diri kalması ve  kirlenmiş siyasete  çeşni katması  memleketimiz için mutlak bir zaruret denebilir.

Aman ha genişleyin gelişin fakat seviyeyi düşürmeyin. Şimdi değilse bile  gelecek için gençliğin yeni Alperenler, yeni filizler vermesi  için”gülü” soldurmayın.

 10.10.1999

 NOT: Anayurt (Vakit) Gazetesi'nde  yayınlandı

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

 NECATİ ÇAVDAR

 

YAZICIOĞLU GELECEĞİ KURUYOR

  Önceki  gün  BBP kongresini  izledik.

Gerçekten güzel bir kongre.

İyi bir örgüt çalışması yapıldığı daha kongreye giden yollardaki  BBP’ni  anlatan dövizler ve  süslemelerden anlıyorsunuz.

Kongre salonunun düzen ve  süslenmesi de öyle.Bunları neden anlatıyorum.Çünkü iyi bir örgüt çalışması  için bunlar, birer veri oluşturuyor.

Tertemiz ve  saygılı insanların oluşturduğu  salonda  BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu  dinliyoruz.

Yazıcıoğlu  yaptığı uzun konuşmasında zaman zaman salonu çoşturuyor. Ancak zaman zamanda  günün şartları gereği olsa heyacanı bastırmak için büyük gayret sarf ettği  dikkattimizden kaçmıyor.

 

Yazıcıoğlu,  “ Arkamda kimseyi aramayın. işte arkam, sağım solum ben buyum “ derken ne kadar yalnızdı ve  hareketlerinin bir Anadolu hareketi olduğunu ne kadar yalın  anlatıyordu.

Yazıcıoğlu tüm  ülke ve dünya meselelerine  parmak bastı tahliller yaptı. Yaptığı tespitler doğru ve  zaman zaman iktidara yüklenirken söylediği sözler  yenilir yutulur cinsten değildi.

Mesela ülkenin belli eller tarafından soyulmasına karşılık halkın fakirleşmesini “ Devlet soyuluyor. Aslında soyulan devclet değil millettir. Soyulan sizsiniz” şeklinden başka   ne ile izah edilir.

Hükümetin istikrar adına uyumunu” İstikrar soygunda, banka soygunlarında istikrardır. Sizin istikrarınızı teprik ediyorum” diye açıkladı.Gerçekten millet lehine  olan icraatlarda  bir uyumun açıkça söz konusu olduğu ve  bir zaman bir birine  kurşun atan hatta hükümet kurulmadan önce “cani”likle  ve suçlananların uyumunu ne   diye izan tmeli? Yazıcıoğlu’da  izahta çektiği güçlükten olsa gerek “uyumlarını “ tebrik etti.

MHP ‘ye çattığı yerde “  Diplomasi  ince iştir diyorlar” diyerek ”Çeçenistan Rusya’nın  iç işleridir,Çeçenler terörüstür demenin hangi inceliği var.İşte Doğu Türkistan!

Soydaşlarının tarihi ve milli hakları  yok sayılırken, onlara  zulmedilirken,Çin Devlet Başkanını Zemin’’ne  liyakat nişanı  takma inceliği gösteriliyor!

İnceliğiniz zulmedenlere karşı “dedi ve  ilave etti”Türkmen gazı yerine  Mavi akım Projesi’yle Rusyaya kimin  kesesinden  bonkörlük  yapıyorsunuz?

Türkçülerin iktidarında  Türk Dünyası ile  ilişkiler  düne göre daha iyi diyebilirmisiniz?” diye  sorarak Elçibey’in  cenasesinin MHP’li bakanların gözü önünde  milletten kaçırıldığını hatırlattı.

Yazıcoğlu,MHP yönetiminin  iktidardaki tavrını ve yöneticilerinin konuşmalarını hatırlatarak”CHP’liler üzülmesin.Biz sizi temsil ediyoruz diyorlar.Evet doğru söylüyorlar.Uyguladıkları ile ülkeyi   şeflik dönemine   götürüyorlar”diyerek MHP’nin misyonunu yerine getirmediğini ve yeni bir misyon üstlendiğini  belirti.

Yazıcoğlu,Apo’nun paketleerek ülkeye getirildiğini ve  siyasetinde paketlendiğinin altını çizdi.

” Onlar kongre yapmak içindaha salonun boş veya dolu olduğunu bile bilmiyorlar. Kongrelerini iki defa ertelediler ancak daha il kongrelerini bitiremediler”   diyerek  MHP’nin kongresini BBP kongresine endekslediğini belki MHP’ye katılırlar diye bir beklentinin olduğunu ima ederek salona sordu”Yolunuza daha kararlı yürümeye  varmısınız”

Coşkulu kongreden gelen cevap, kararlı bir ” Evet “ oldu.

Yazıcoğlu,felsefelerini “çokluk  içinde birlik” şeklinde  açıklayarak tüm kesimleri BBP çatısı altına çağırdı.

Bu çağrıya şimdilik eski bakan Rafaattin Şahin icabet ederken diğer kesimlerden  ses gelir mi  şimdilik  belli değil.

Ancak Yazıcioğlu ve ekibi “tertemiz bir siyaset üslubu  ile” hem milletin kalbine hem de geleceğe sesleniyor.

Hiç bir kongrede göremediğimiz bir şekilde kimsenin  yuhalanmayarak alkışlanarak hiç kimsenin kırılmadığı kongreden” Yazıcıoğlu, iyi ve sağlam adımlarla gençliği işleyerek geleceği kuruyor. “ düşüncesi ile ayrılıyoruz.

Hayırlı olsun gönül adamları ve hayırlı olsun gönül insanları diyoruz.

Necati Çavdar

 NOT: Anayurt (Vakit) Gazetesi'nde  yayınlandı

 //////////////////////////////////////////////////////////

MİLLETTEN KAÇIRILAN LİDER ve VİZYON

 

 BBP  Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Elçibey’in cenaze töreni için Azerbaycan’a gitti. Dönüşte ayağının tozu ile konuştuk.

Biz kendisine “Elçibey,......”dedik soruyu getiremedik...O’da ...   Söze  nereden başlayacağını  .....Hisli, ama  nerede dik duracağını bilen  insan...

Bu tavrını  tercihini  hep milletin değerlerinden  yana koyarak ispatladı.

Her adama bir bakan verildiği dönemde, millete  rağmen gelişmelerin içinde olmayı elinin tersi ile itti..Yazıcıoğlu belli ki hala Elçibey’in vefattı  nedeniyle  üzerindeki sarsıntıyı atamamış.

Uzunca bir bekleyişten sonra “Fikir,inanç  ve dava sahibi bir insan idi”diye  söze başlayarak” Tam bir serden geçti idi.”diye tarif etmeye çalıştı Elçibey’i..Yazıcıoğlu;“Sovyet Rusya yıkılınca  tüm Rusya’da iki lider tam bağımsızlık dedi. Biri Dudayev idi. Diğeri Elçibey’di. Elçibey’in iki önemli sevdası vardı. Biri  tam bağımsız Azerbaycan diğeri de Türkiye...Elçibey, Türkiye’nin  Çin Seddi’ne  kadar olan bölgenin bağlantısı ve  Çin seddine  bakan dürbünü idi. Türkiye’nin  dış politika komsemptine  uyum sağlayabilecek en iyi insandı. Açıkça bölgede çıkan  petroller  Türk petrolü ve Azerbaycan petrolleri Türkiye’nin petrolüdür. Türkiye  dışında kimse bu petrollerde hak iddia edemez ve Türkiyesiz bu petroller sarf edilemez diyordu. Dudayev’i şehit ederek bertaraf ettiler. Sıra Elçibey’de idi. O’nu da  alaşağı ederek kurtuldular.”diyerek Elçibey’in Türkiye  açısından  ne anlam ifade ettiğini ve misyonunu  anlatarak uluslar arası komplolara dikkat çekti.

Yazıcıoğlu  bizim  Türkiye’den apar topar götürülerek “millet törenini “ yaptırılmadığı görüşümüze katıldığını ifade ederek “Sadece burada değil Azerbaycan’da da öyle oldu  diyerek onun  cenaze törenindeki gözlemlerini aktarıyor:“Maalesef orada da milletten kaçırılarak bir an önce defnedilmesi istendi.Cenaze  törenine  katılabilen  on binler “Şehitler  hıyabanında, şehitler seni gözleyir” diyerek onun Azerbaycan bağımsızlığı için can veren  şehitlerle   beraber olmasını istediler. Ancak  yönetim onu  Şehitler Hıyabanı’na değil “devlet mezarlığına  gömülmesini istedi. Onu halktan kopararak bir resmi şahsiyet haline getirmek  istediler. Halbuki o resmi  şahsiyetinin ötesinde bir millet önderi idi.Orada nereye gömülmesi gerektiği konusunda tartışmalar çıktı. Bizde Menderes’i  örnek vererek bir zamanlar mezarı halktan gizlenen “Menderes zaman geldi  millet töreni ile anıt mezara gömüldü. Sizde öyle yaparsınız tavsiyesinde bulunduk.” ‘Azarbeycan’ın milli birliği daha önemlidir’ diyerek tartışmanın uzaması uygun görülmedi. “Şehitler hıyabanı” yerine devlet mezarlığına gömüldü.

..........

Yazıcıoğlu,  resmi tören yapılmak istenmesine rağmen millet töreninin de yapıldığını  şöyle anlatıyor:

“Araba ile  evinden alınıp doğruca  ders verdiği Akademinin salonunda resmi   tören yapılmak istendi.

Ama  halk, cenaze araba üzerinde 5 metre  gittikten sonra omuzlarına alarak 15 kilometreyi  yürüyerek kat etti. Elçibey’i bir daha arabaya vermediler omuzları ve elleri üzerinde taşıdılar. Resmi  heyet yoktu. Bizde  bu millet törenine iştirak ederek yürüdük. Ana caddelerin bazıları kapalı idi. Böylece cenazenin kısa bir güzergâhtan geçmesi sağlanmaya çalışılmıştı.”

Bizim Bakanlarımızda orda idi onlarda  o 2,5 saatlik yürüyüşle gerçekleştirilen millet törenine katıldılar mı?  Diye soruyoruz. Cavap: “

Hayır  ne resmi heyet nede onlar yürümedi, sadece akademideki  yarım saatlik  resmi törene katıldılar. Ama millet yürüyerek sevgilerini gösterdiler...” oluyor.


RUS SAVAŞ GEMİLERİ BAKÜ ÖNLERİNDE

Balkanlardan elini eteğini çeken Türkiye Kafkasya’yı Rusya’ya bıraktı. Ortaasya da Putin volta atıyor. İçine kapanan Türkiye bu bölgede adeta yok.

Transhazar  enerji projesi Türkiye  aleyhine fiyaskoya dönmek üzere. Taranshazar enerji nakli için devrede olan üç şirketten “ikisi  bu işte yokuz” diye çekildi.

Türkiye’nin boş bıraktığı alanları başta Rusya olmak üzere  başkaları dolduruyor.

Rusya’nın başına geçirilen yeni Çar Putin, diş göstererek  tek başlarına kalan Türk cumhuriyetlerine istediği anlaşmayı  dikte ettiriyor.

Beri  taraftan kaç günden beri  Hazar denizinde Rusların “Balıkçı teknesi “diye lanse ettiği üç savaş dosteyeri Bakû açıklarında bekliyor.

Adeta Azerbaycan işgal edilmek üzere....

Tıpkı  istiklal harbi öncesi İstanbul’da sarayın önünde bekleyen İngiliz zırhlıları gibi......

Azarbaycan’nın  bir yandan Karabağ, elinden silah zoru ile alınır, bir yandan da Rus desteğinde ülkenin beşte biri  Ermeni işgalinde  iken diğer yandan da Ruslar fiilen Bakü önlerine demir atmış bekliyorlar ..

VİZYON SAHİBİ GEREK

Türkiye’nin bir an önce  kendi vatandaşlarını tehlike saymaktan vaz geçerek  gerçek tehdit olan Rus tehdidi  karşısında uyanık olmak zorundadır.......

Zorundadır da buna vizyon gerekir.

Vizyon sahibi lider gerekir ..

Yoksa hayatı  “Elçibey düşüncesine “ düşmanlık besleyerek geçmiş” ve  tek marifeti  “yunanlı  ile kardeşlik”edebiyatı yapan adamın dümen suyu ile bir yola varılamayacağı açık. Yaşanan olaylardan varılamadığı görülmüyor mu?.

“Yunanlı kardeş” mantığı bir işe yarasa bari..Hem milletinin büyük çoğunluğunu düşman bileceksin hem de hümanist olacaksın . Mümkün mü?

Elçibey defnedilirken  ne yapıyordu diyecek gibi oluyorsunuz.

Milletin istemediği kararlar için yeni “krizler” geliştirerek meclise dayatma proğramları.. Bu ve bunların dümen suyundan gidenler  ne elçibey’i anlar Nede Dudayev’ i....Elçibey’in düşüncesinde olanlara “ eli kanlı katiller sürüsü” daha dün hükümet kurarken bile “ cani”, Dudayev’in izindekilere Rusların isteği ile  resmen  “terörist “ damgasını vurmadı mı,vurmuyor mu?

 

·            

 ///////////////////////////////////

ÖZAL’a SUİKAST ve YAZICIOĞLU

10 Kasım 2012 -  Angara

 

 

Bu gün erken saatlerde “Hüseyin Gazi” eteklerinde ki evinde ziyaret ettiğimiz bir Muhsin Yazıcıoğlu sevdalısı,  “ Muhsin Beyi harcadılar “diyerek “ Muhsin bey, ‘Beni öldüreceksiniz’ diyor. Ama helikoptere de bindiriliyor.. Parti yetkilileri dâhil her yerde tüm ilgililere soruyorum ‘ o helikopteri kim kiraladı. Parasını kim verdi..?  Kimse bu soruma cevap vermedi/ vermiyor..  Bunlar bilinse düğüm çözülecek  ‘ diye dert yanıyordu

Oradan gelince  internetin başına geçip, sanal mekanları geziyorum..

Gülay GÖKTÜRK, “Özal "1 numara"yı öğrendi mi?” başlıklı yazısında “Adli Tıp Kurumu'nun ön raporu Özal'ın zehirlendiği gerçeğini ortaya koyuyordu” diyerek

 “ Özal'ı zehirleyenlerin kim olduğunu öğrenene kadar huzur bulmamamız gerekiyor.

Üstelik bizim elimizde, bu suikastı aydınlatmak için başlangıç noktası olabilecek çok önemli bir olay var: Kartal Demirağ suikastı” 
diye yazıyor.


Ve

Özal, bu suikastı özel olarak araştırtmış ve önemli sonuçlara varmıştı. Evet, o kendisini öldürtmek isteyeni öğrenmişti. Ama anlaşılan o kadar dehşetengiz bilgilere ulaşmıştı ki, bu bilgilerin açıklanmasının yaratacağı siyasi depremden çekindiği için susmuş ve çevresindekilere de bu konunun üstüne gitmeme kararı aldığını söylemişti.

Özal Ergenekon'la burun buruna geldi.

Şimdi, bugün sahip olduğumuz bilgilerle olaya tekrar baktığımızda, Özal'ın o incelemenin sonucunda o zamanki adıyla derin devletle, bugünkü adıyla Ergenekon örgütüyle burun buruna geldiğini tahmin etmek zor değil” diyerek derin yapılara dikkat çekiyor…

18 Haziran 1988’deki o suikastı kim niye yaptırmıştı, bilemem…

Fakat bildiklerim ve gördüklerimde var…

Bu vesile ile paylaşmak istiyorum…

Kartal Demirağ’ın rahmetli Özal’a “kurşun” sıktığı o kongreyi bende salonda izledim.

Bazı ilginçliklerle karşılaştım…

1. Anavatan Partisi’nin (ANAP) Ankara Atatürk Spor Salonu’ndaki ikinci olağan kongresinin yapıldığı salonun bahçesinde Alaca’da Şehit Nedim Tuğaltay Ortaokulu’ndan arkadaşım Ayhan’ın babası ve ilkokul öğretmenliği yapan  “Haydar “ ağbi ile karşılaştım…

Yıllar sonraki bu karşılaşmada arkadaşım Ayhan’ın “polis olduğunu” söyleyerek kendisinin de “Ankara – Keçiren’e yerleştiğini” söyledi.

Birlikte salona girip, Sosyal Güvenlik bakanlığı da  yapan bayanın  oturduğu yerin - protokol   locası – üstüne gelen   “iyi” bir yerden  yer bulup yan yana oturduk..

 Hınca hınç dolu koca salon Özal’ı dinliyoruz. Özal; “Hayalî ihracatçılarla, yem borusu kesilenlerle, devleti soyan kaçakçılarla mücadelemiz devam edecek… O zaman buyur kardeşim…”   derken beklenmedik “ses” geldi.  Arkasından da muazzam gürültüyle silah sesleri… Herkes olduğu yere yattı. - Sıra sıra dizili koltukları siper edip -Bizde öyle yaptık. Üstümde Haydar hoca, onun üstünde de başka biri var.  Tehlike  ne kadar büyük olursa olsun insan hadisenin akışına uyarak  normalleştiriyor.. Kendimi  daha bir “güvende” görmüş olacağım ki yapılan silah atışlarını ima ederek “Hocam, bildiğin duaları” oku diye nükte  yapıyorum.. Yattığımız yerden sabit koltuklar arasından kısmen salon görülüyor. Görebildiğimiz alanda herkes yatmış.. Çok az sayıda insan ayakta ve bir kişi yuvarlanıyor..

Bu arada protokol bölümü tam önünde yatan, üstü gazete kapalı sanki insan vardı. Bu hiçbir yerde yer almadı. Ancak bunca yıl geçmesine rağmen hala hafızamda…

 

- Erkal Zenger’in anonsu ile millet dağılmadı… Salonda panik yaşanarak katliama dönüşmedi. Herkes onca olaya rağmen hiçbir şey yok gibi yerine oturdu. Özal, yine kürsüde…  Meşhur “ “Allah’ın verdiği canı Allah’tan başka alacak yoktur. Biz de O’na teslim olmuşuzdur “diye başlayarak konuşmasına devam ediyor…

-  Daha sonra ise  “Salon aranmak üzere” kongreye yeniden başlamak üzere ara verileceği ve salonun boşaltılması gerektiği” açıklanıyor. Millet sükûnet içinde salonu boşaltıyor.

2 -  Salondan protokol bölümü üst girişten çıkıyoruz. Yanımda ANAP amblemini çizen “çilli ve sarışın”  bir bayan (  Serpil hanım )  var. Stadın salondan çıkıp serbest bölümünde ilerlerken dışarıda güvenlikle sorumlu polislerden biri “içerde neler oluyor?” sorusunu yöneltti… Güvenliğimizden sorumlu birinden gelen bu soru çok garibimize gitti.. Serpil hanım; “Ne olacak insanlar birbirini öldürüyor” diyerek  “Kıyamet kopuyor.  Sen uyu” der gibi kızarak cevapladı. Her ikimiz de bu soruya hayretimizi gizlemedik.

 O gün bu gün düşünürüm “Nasıl oluyor da “polis”in  onca yaşanan hadiselerden haberi yoktu..?  

3 – Kongre salonunda arama bitip tekrar içeri girdiğimizde şu an ismini hatırlayamadığım batı illerimizden birinin il başkanı olan sarışsın bir adam konuşmaya başladı.

Konuşmasında, Fatih Sultan Mehmed’den  Mustafa Kemal’e “Devlet adamlarını koruyamadığımız” konusunda uzun bir konuşma yaptı..

O gün bu gün hala bu işi çözemedim. Kim böyle bir konuda konuşan bu adamı nasıl bulmuştu… Bu adam ne zaman bu konuda çalışıp, konuşur hale gelmişti. Suikast ve bu konuda konuşmak nasıl bir tesadüf idi?

4 – Yıllar sonra Akçakoca’ya gittim..

Orada kiminin meczup olarak bildiği ve vefat edince  “evliya” olduğunu öğrendiklerinden Evliya Camii bahçesine defnedilen Mustafa Şaban isimli zatı duydum. Bu zatı bilenlerinden sorup araştırırken yoldaki izler bizi Angara’ya ulaştırdı.

Mustafa Şaban’ı ararken Özal’a denk geleceğim aklıma gelmezdi.

İlginçtir..

 Angara’da ..

 Özal’ın yakından bildiği dostlarından birinde;   “Seni öldürecekler dikkat… Allah’ın ipine sarıl” şeklinde “  ikaz ettiği ve “Kartal Demirağ Suikastı”ndan  çok önce   Özal’a yazdığı mektup diye  iddia edilen bir yazı  göstereceklerdi..

”Dünya’ya, insanlara meyletmediği söylenen, dünyalık derdi olmadığı bilinen bir kişinin “cumhurbaşkanlığı makamı” ile ilgilenmesi garibimize gittiği söylenince  “O, kendi ve dünyalıkla ilgili değildi.  Fakat insanları etkileyen toplumsal hadiselere de ilgisiz değildi. O yüzden Özal’ı ikaz etti “ diye açıklama yapacaklardır…

Necati Çavdar

…………..

Kaynak: http://gundem.bugun.com.tr/ozal-1-numarayi-ogrendi-mi-yazisi-211453

///////////////////////////////////


///////////////////////////////////

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu,  Terör Konusundaki Çifte Standarda Tepkili.

 

Yazıcıoğlu,  “terör saldırılarını kınıyoruz diyerek teröre karşı duruşunu ortaya koyarken  batı alimi tarafından sadece İngiltere’ye karşı yapılan terörist saldırıların kınanmasını, yıllarca Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı  saldırıların es geçilmesini ve AKP Hükümetinin, basının İngiltere’deki olaylara yanlı bakışına da  tepki koydu.

 

“Şiddete, teröre ve anarşiye her zaman karşı duran Büyük Birlik Partisi Kadroları olarak;

07.07.2005 tarihinde İngiltere’nin Londra kentinde meydana gelen ve 50’nin üzerinde kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırılarını kınıyoruz” diyen Yazıcıoğlu “Terör, kimden ve nereden gelirse gelsin, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, kabul edilemez” dedi.

 

İngiltere’de meydana gelen saldırılar karşısında  kimi çevrelerin takındığı tutuma anlam veremediklerini belirten Yazıcıoğlu, açıklamasına şöyle devam eti:

“Londra’da olup bitenleri Türk Milleti olarak Türkiye’de yayın yapan gazete ve televizyonlardan hep birlikte takip ettik.

Bir yandan üzüldük, bir yandan şaşırdık, bir yandan da şoka girdik.

Üzüldük; çünkü, terörün her çeşidine, kimden gelirse gelsin, kime uygulanırsa uygulansın karşıyız.

Şaşırdık; çünkü, 1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla birlikte patlak veren bölücü teröre 30 binin üzerinde şehit veren Türk Milleti olarak kendi evlatlarımızı kurban verdiğimiz olaylar için bile kendi basın yayın organlarımız bu kadar geniş yer vermemişlerdi.

Şoktayız; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere’de meydana gelen olaylarda ölenler için Avrupa Birliği üyeleri ile eş zamanlı olarak bugün Saat: 14.00’te 2 dakikalık SAYGI DURUŞU yapılması konusunda bütün kamu kurum ve kuruluşlarına çağrıda bulundu.

Terörden en çok çeken milletlerin başında gelen Türk Milleti kimin için saygı duruşunda bulunacak?

Biz bölücü teröre 30 bin şehit verirken bir kez dönüp bakmayan, üstelik bölücü teröristlere karşı vatan-millet müdafaası yapan Mehmetçiklerimizi soykırımcı olarak gören ve gösteren devletlerin teröre kurban giden vatandaşları için. Terör kurbanları için evet, ama sadece kendi acısını ve politik hedefini önemseyen terörün bir parçası haline gelmiş devletler için saygıya hayır.

İnsan hakları adı altında PKK militanlarının hamiliğine soyunan, bölücü teröre karşı verdiğimiz mücadeleyi her fırsatta baltalamaya çalışan, Birinci Dünya Savaşı sonrasında sınırlarını cetvelle çizdiği Ortadoğu’da yeni oyunlar peşinde olan İngiltere’nin terörist saldırıda ölen vatandaşları için kendi vatandaşlarını saygı duruşuna davet eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, teröre kurban verdiğimiz şehitlerimiz için İngiltere’den böyle bir davranış istedi mi?

Bırakın saygı duruşunu; Amerika Birleşik Devletleri ile bir olup bin yıllık Türkmeneli’ni üç-beş peşmergeye peşkeş çeken İngiltere’den bırakın saygı duruşunu, resmi bir taziye ulaştı mı Türkiye’ye?

Bırakın Mehmet Akif’in “Tek dişi kalmış canavar” olarak ruh fotoğraflarını çektiği sözde medeni devletleri; biz bir de kendimize bakalım:

Osmanlı gibi bir Cihan Devleti’nin mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti olarak, Osmanlı okyanusu çekildiği için bataklığa dönen Balkanlardaki Boşnak kıyımına, Kafkaslardaki Çeçen zulmüne, Irak’taki barbarlığa, Filistin’deki çağı utandıran insanlık dramına, Doğu Türkistan’daki sistemli soykırıma tepki verdik mi?

Buralarda devlet terörüne kurban giden dindaşlarımız, kandaşlarımız için bırakın 2 dakikayı, 2 saniyelik saygı duruşunda bulunduk mu?

Bosna’nın Srebrenica’da soykırıma uğrayan 8 binin üzerinde Bosnalı Müslümanlar için saygı duruşunda bulunuldu mu?

Soruyorum size, bulunduk mu?

Soruyorum İngiliz vatandaşları için bütün kamu kurum ve kuruluşlarını 2 dakikalık saygı duruşuna davet eden Sn. Başbakana, bulunduk mu?

Cevabı ben vereyim: Hayır!

İyi de o zaman bu çifte standart niye?

Dikkat edin, AKP bu tür davranışları alışkanlık haline getirmeye başladı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde meydana gelen 11 Eylül saldırılarının arkasında tüm yurtta bir Başbakanlık emri ile TÜRK BAYRAKLARI BİR GÜN BOYUNCA YARIYA İNDİRİLMİŞTİ.

Devlet geleneğine sahip dünyanın birkaç devletinden birinin Başbakanlık makamını işgal etmesine rağmen Dış Politikayı Amerika Birleşik Devletlerine, İç Politikayı Avrupa Birliği’ne, Ekonomiyi de IMF’ye havale eden Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı tarihi gafın farkında mı?

Yoksa Sayın Başbakan, dünyayı turlamaktan kendi ülkesini, kendi insanını unutur mu oldu?

Dış Politika dengeler ve karşılıklı milli çıkarlar üzerine kurulur.

Teslimiyet, bir diplomasi yöntemi olamaz.

Sayın Başbakan bunu bilmiyor mu?

Sizin teröristlere kurban verdiğiniz Mehmetçiklerinizi soykırımcı olarak gören bir ülkenin teröre kurban verdiği vatandaşları için bütün kurum ve kuruluşlarınızı saygı duruşuna davet ederseniz, bundan sonra gelecek taleplerin önünü alamazsınız.

Teslim olursunuz.

Milli onurunuzu ayaklar altına atarsınız.

Milli bağımsızlığınızı tartışmaya açarsınız.

Milli onurunu ve milli bağımsızlığını her türlü değerin üzerinde gören Türk Milleti, yaptığınız tarihi gafları asla unutmayacaktır.

TIPKI,

Tıpkı Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmek ve Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması imzalamak adına Çeçenleri terörist ilan eden Başbakanları unutmadığı gibi!

TIPKI,

Doğu Türkistan’ın sürgündeki Cumhurbaşkanını sınır dışı eden Başbakanları unutmadığı gibi!

TIPKI,

Doğu Türkistan’da onlarca yıldır planlı bir jenosit uygulayan Çin’in Devlet Başkanı’na Devlet Madalyası takanları unutmadığı gibi!

TIPKI,

Dünyanın gözü önünde insanın kanını donduran insanlık dramlarının yaşandığı Irak’a müdahale etmesi için Amerikan askerlerine Türk üslerini açanları unutmadığı gibi!

TIPKI,

Yıllarca tüm politikasını Filistin destekçiliği ve anti-İsrailcilik üzerine kurup da daha sonra hemen her gün masum Filistinlilerin kanına giren İsrail ile güvenlik ve işbirliği anlaşması imzalayan Başbakanları unutmadığı gibi!

Milli Şairimiz Mehmet Akif’in o destansı “Çanakkale Şehitleri” şiirinde;

 

“Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.”

Diyerek tarif ettiği kahraman Mehmetçiklerimizi, Kıbrıs’ta barış için bulundukları halde işgalci, Doğu ve Güneydoğu’da vatanına milletine sahip çıktığı için soykırımcı ilan edenlerin bir terörist eyleme kurban verdiği insanlar için saygı duruşunda bulunmak; en hafif ifadeyle kendi şehitlerimize hakarettir. Filistin’i, Irak’ı, Bosna’yı, Çeçenistan’ı, Doğu Türkistan’ı reddetmek demektir.

Bu vebalin altından hiçbir siyasi irade kalkamaz.

Sözüm ona 300 yıllık Avrupa Rüyasını gerçeğe dönüştürdüğünü iddia eden ve Avrupa Birliği üyeliği uğruna pek çok tartışılmazlarımızı tartışmaya açan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu vebalin altından kalkamayacaktır.

Milli refleksin ve milli onurun adresi olan, Büyük Birlik Kadroları, bu tarihi ayıbı milli hafıza merkezine kaydedecek; milli birlik ve milli dirlik uğruna cephelere koşan Mehmetçiklerimizi suçlu ilan edenleri; sadece kendi insanları teröre uğrayınca tepki gösteren, ama Türk Milleti’nin acılarını, terörde kaybettiklerini kaile bile almayanları unutmayacağız.

Evet teröre kurban giden, masum ve günahsız İngiltere vatandaşları için saygı duruşunda bulunalım. Ama lütfen onlar da Türkiye’de, Bosna’da, Çeçenistan’da, Karabağ’da, Kerkük’te bizim şehitlerimize ve terör kurbanlarımıza saygı göstersinler!.. Bir dakika, bir saniye…

Kimden ve kime yapılırsa yapılsın, terörde mağdur olan herkese saygı duyuyoruz. Ama kendi mağdurlarını önemseyen, başkalarının terör mağdurlarını hiçe sayanları da kınıyoruz… “


////////////////////////////////////////////////////

MUHSİN YAZICIOĞLU, ÇUBUK-ÇANKIRI DEPREMİNDE BÖLGEYE KOŞAR





Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu,

Çubuk -Çankırı/Çerkeş Depreminde bölgeye koşar.

Yanında bizde varız..

O gün opjektifimize bu görüntüler takılmış ..

Yukarı Çavundur'da Belediye Başkanı LOKMAN ÖZDEN 'den bilgi alıyor.
Lokman Özden bey 2009 Mart Seçimlerinde AKP'den Çubuk Belediye Başkanı oldu


Posted by Picasa
Bu resmin arkasına o gün şu notu düşmüşüz.
"Yukarı Çavundur yaylasında enkaz altında kaldıktan sonra vefat eden 75 yaşındaki Fatma Erkaçoğlu'nun eşi Satılmış Erkoçoğlu'nun evine giden Yazıcıoğlu Belde Belediye Başkanı Lokman Özden ile başsağlığı diledi.
Yazıcıoğlu, Anadolu insanı ile kurduğu ilişkide tam bir anadolu insanı"

...............................
Medya,  Orta ilçesinde mesken tutmuş



Bu resmin arkasındaki not da şöyle:
"Çankırı'nın Orta ilçesinde medya karargah kurmuş. Hala Özlü beldesine giden olmamış.





Resim arkası yazısı şöyle:
"Aşağı çavundur 'da çöken binadan bir kaç parça malzeme kurtarılabilmiş."




https://peygambercicegi.blogspot.com/2009/04/evler-catlams.html



Yazıcıoğlu, hasarlı binalarda inceleme yaparken



Resim arkası:
"Çubuk'a bağlı Aşağı Çavundur'da evi yıkılan ve oğlu Ali Yılmaz'ı kaybeden baba Metin Yılmaz, Yazıcıoğlu'na bilgi veriyor."









Posted by PicasaAşağı Çavundur'da çöken üç katlı bina enkazı


AYDOST'DA DEPREM
Muhsin Yazıcıoğlu,Aydost Yaylası'nda




"Hazım Aydoğmuş,
'Devlet taksitle bize ve hayvanlarımıza prefabrik bir yapı yapmamıza yardım etsin' diyor"

"Yazıcıoğlu, Aydost Yaylasında




 MUHSİN YAZICIOĞLU, Aydost Dağı'nda
Aydos Yaylası'nda ağılar ve ahırlar depremle hayvanların başına yıkılmış.



Posted by Picasa


O gün bu resmin arkasına şu notu düşmüşüz:
"Yine Büyükşehir(Ankara) en önce o koşmuş, Aydost Yaylasına. Başkan Melih'in araçları yol yapmış"

"Aydost 'da (sadece derme çatma binalar- ahır ve ağıllar değil ) muhkem bina da hasar görmüş"




//////////////////////////////////////////////////

Yazıcıoğlu;


https://peygambercicegi.blogspot.com/2009/04/konya-yolu-haci-babada.html



Ahmet Kabaklı ile 

Ankara'da Konya Yolu'nda Hacı Baba restoran salaonları
Bir okulun yemeği var
Orada kimler yok ki
Bizde gitmişiz
ve gözümüze takılan kareleri, almışız.

 Bülent Arınç, mikrofonda

Şeyhül Muharririn Ahmet Kabaklı
Ayakda ki mi , oturan mı kıymetli?

///////////////////////////////////////////////


https://www.facebook.com/media/set/?set=ms.c.eJxdzLENADEMQtGNIogdiPdf7HRNCtqnDwQPeKtbw21g8ckuO2Q6pKdipTPRyPmsm2Lolw~%3B~_qRxr.bps.a.10150183442252700.322960.689617699&type=1
 
Necati Çavdar, 8 yeni fotoğraf ekledi.
Çankaya Belediyesi'nde işim vardı.
Dün, Çarşamba günü "angara"ya " iniş" günüm ya.. Belediyeye uğrayıp işimi takip ettim.
Çıkışta çok güzel yağmur yağdını gördüm.
Rahmet, adeta Ankara'yı kilitledi.
Bardaktan boşanırcasına, rahmet yağıyor.
Uzun süre oraya kilitlendik.
Mesai bitti, çalışanlar dahil eski Kolej şimdiki Çankaya Belediyesi sundurmalarına sığınıp kaldık.
Kimi arabasına binip gitti. Kimi şemsiyesine sığınıp..
Şemsiyesi olmayanlar beklerken, bir uyanık kocaman masa şemsiyesini açıp şehre daldı.
Bu normal ama şemsiyenin büyüklüğü dolayısıyla "garipsenen" durumu kimi gülüşmelerle karşılarken kimi de çekmek için jep telefonu kamerelarına sarılanlar oldu.
Biraz hafifleyince Demirtepe'ye yol almak üzere yürümeye başladım.
u rahmet sağnağında Hak, nasip etti ..Yolumuz, Tuna Caddesi'yle kesişti.
“Türkiye İran olmaz, ama Türkiye’nin Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz” diyen "adam gibi Adamı" yad edip “Namlusunu milletine çevirmiş tankı selâmlamam” deme cesaretini gösteren "kişiyi" Selamladık.
Yağmurdan ıslanmamak için sığındığımız dükkan önünde Çankırı'lı bir esnaf kardeşimiz "buyur" etti. İçerde dinlendik.
İsmimi, kimliğimi bilmeyen bu arkadaşa" Komşunuz nasıl idi?.." diye sordum.
Cevap verdi:" Başka siyasiler gibi hiç kasılmazdı. yan sokakda yemek için gelir giderdi. Gelip geçerken bizleri selamlar. Hatır sorar. Vatandaşlarla konuşurdu"
Biz alacağımızı aldık..
Vatandaş oluvermek..
Vatandaşlarla konuşmak..
Konuşabilmek..
Her babayiğidin harcı olmasa gerek..
..
Ve bizim şemsiyeliyle tekrar karşılaşmak nasip oldu. Şemsiyeli vatandaş yağmur altınadki şehir turunu burada sürdürdü.
////////////////////////////////////////////////////
İşte Muhsin Yazıcıoğlu'nun dilinden Peygamber sevgisi... ( ANADOLU GENÇLİK DERGİSİ'nden alıntı)

https://www.blogger.com/u/2/blog/post/edit/8643338786862412639/2277816958543737251


Posted by PicasaMUHSİN YAZICIOĞLU'NUN ANADOLU GENÇLİK DERGİSİ'NDE YAYINLANAN RÖPORTAJI
Röportajın konusu Kutlu Doğum... İşte Muhsin Yazıcıoğlu'nun dilinden Peygamber sevgisi...

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=432265360200164&set=a.108436812583022.16006.107555326004504&type=1&permPage=1


Nisan ayı kutlu doğum ayı… Efendimizin (s.a.v) yeryüzüne teşriflerinin gerçekleştiği mübarek ay… Anadolu Gençlik Dergisi olarak Nisan sayımızda Peygamber Efendimizi bu ülkenin tanınan isimlerine sormak istedik. Amacımız O'nun her renge hitap eden yönünü ve benzersiz özelliklerini farklı anlayışların dilinden dinlemekti. Bu çalışmamızda siyasetçi, sanatçı, akademisyen, müzisyen gibi birçok kesimden röportaj talebinde bulunduk. Bunlardan bazıları bize döndüler, bazıları ise işlerinin yoğunluğundan dolayı herhangi bir karşılık vermediler. Siyasiler arasında sorularımız cevaplayan öyle bir isim vardı ki; sorularımıza verdiği cevapları okuduğumuzda göz yaşlarımıza hakim olamadık. Çünkü; bu O'nun belki de ömrünün son anlarında dudaklarından dökülen en güzel sözlerdi. Mail kutumuza tarafından gelen cevaplar 25 Mart Çarşamba Saat:13:24'te düşmüştü. Yani o meşum kazadan tam iki buçuk saat önce! Kim bilir bu O'nun belki de son mülakatıydı…



PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (S.A.V) İSMİNİ DUYDUĞUNUZDA HİSSETTİKLERİNİZ NELERDİR?



Hüzünleniyorum… Görevini yerine getiremeyen bir kölenin hicabı. Onun arkasında bıraktığı mirasa, onun istediği gibi sahip çıkamadık. Onu anlatamadık, çünkü onu anlayamadık. Onun adını duyduğumda bu nedenlerle hüzünleniyorum. Tüm peygamberlerin şahitlik yapacağı yargı gününde O'nun ümmetinden olma şerefini ve liyakatini inşallah taşırım. Allah onun şefaatinden bizleri mahrum etmesin.



PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN (S.A.V) SİZİ EN ÇOK ETKİLEYEN YÖNÜ NEDİR?



Allah Resulü mükemmeldi. Bu cümleden hareketle, O'nun bütün güzellikleri karakterine dercettiğini düşünüyorum; O harika bir liderdi. Mütevazıydı, hoşgörülüydü, müşfikti, aydındı, çile adamıydı, kısacası muhteşemdi. Bütün bunlara rağmen O bir insandı. O'nun, İlahi kelamda çokça zikredilen beşeri vasfını arka plana iterek O'nu dünyamızdan uzaklaştırdık ve aslında kendimize kötülük yaptık. Peygamber efendimiz bir insandı, onun en etkileyici tarafı her yönüyle “güzel insan” sıfatına sahip olmasıydı…



GÜNÜMÜZDE TOPLUM OLARAK O'NUN HANGİ ÖZELLİĞİNE İHTİYAÇ DUYUYORUZ? O’NU HANGİ BEŞERİ VASFI İLE ÖZLÜYORSUNUZ?



O İlahi mesajı en iyi anlayan ve özümseyen kişiydi. Bütün beşeri vasıflarını özlüyoruz, hepsine ihtiyacımız var. Hepsini kaybettik, hepsinden uzaklaştık. Adalet, muhabbet, şefkat, özgüven, tefekkür, vefa, güven, dürüstlük, samimiyet… Allah Resulü, “Bir elime ayı, diğer elime de güneşi verseniz yine davamdan vazgeçmem!” cümlesini sadece diliyle ikrar etmedi. O böyle düşündü, böyle inandı, böyle konuştu ve böyle yaşadı… “Gerçekten İnanıyorsanız Üstünsünüz” ilahi düsturunu hayatının her anında ve her türlü şartta duruşuyla mücadelesiyle ispatladı.
.......................
NOT:      ( ANADOLU GENÇLİK DERGİSİ'nden alıntı)


///////////////////////////////////////////////

'Muhsin Başkan helikoptere binmesin\'
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=150268

\'Muhsin Başkan helikoptere binmesin\'

Muhsin Yazıcıoğlu\'nun kaza yaptığı helikopterle ilgili işadamı Ahmet Demir\'in, \"Başkan o helikoptere bineceğine minibüsle gitsin daha iyi\" uyarısı yaptığı ortaya çıktı.

Dünya Bülteni / Haber Merkezi
Yaklaşık 2 yıl önce 'şaibeli helikopter kazasıyla' hayata gözlerini yuman BBP'nin kurucu genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun bindiği helikopterle ilgili ilginç bilgiler ortaya çıkıyor. 29 Mart 2009 yerel seçimleri için helikopter kiralama süreciyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu'nun hazırladığı raporda tespitler yapıldı.
Yene Şafak gazetesinin haberine göre, çok fazla tercih edilmemesine rağmen yerel seçimlerde helikopter kullanmayı düşünen BBP yönetiminin bir işadamı aracılığıyla helikopter kiralamayı planladığı, ancak bunun gerçekleşmemesi üzerine kendilerine teklif veren başka bir şirketin helikopterini kiraladıkları ortaya çıktı.
İLK HELİKOPTERDEN VAZGEÇİLDİ
BBP yönetimi, işadamı Ahmet Demir'den Muhsin Yazıcıoğlu için helikopter kiralanması konusunda ricada bulundu. Demir'e helikopterin ücretini de ödemesi isteği yapılınca işadamı, bu öneriyi reddetti. Genel Sekreter Mustafa Destici'nin DDK'ya verdiği ifadede, işadamı Demir daha önce kendisinin finanse ettiği Çırağan Otel'deki kahvaltılı basın toplantısına yeterli ilgi gösterilmediği, bu nedenle gereksiz ve fazla ödemeler yaptığını dile getirerek helikopter kirasının parasını ödeyemeyeceğini iletti. Buna rağmen Demir'in çalışma ekibi, MYH Havacılık Europlane Aviation Services firması ile temasa geçmiş ve dört günlük uçuş için toplam 26 bin 630 euro artı KDV istediklerini BBP'ye iletmiş. Paranın yüksek olması ve işadamı Ahmet Demir'in ödeme yapmayacağını bildirmesi üzerine bu tekliften vazgeçilmiş ve o tip helikoptere binilmemesi kararı verilmiş.
ESRARENGİZ TEKLİF
İşadamının mali destek vermemesi üzerine BBP yönetimine helikopter kiralama konusunda ilginç bir telefon gelir. Gelen telefonda helikopter kiralanması konusunda yardımcı olmak istediklerini belirten Zafer isimli biri, camiaya uzak olmadığını, uygun fiyata helikopter kiralayabileceklerini belirtir. Mustafa Destici, DDK'ya verdiği ifadede süreci şu şekilde aktarıyor: "Bu 1-2 gün içinde partinin özel kaleminden sekreter Pınar Hanım beni arayarak başka birilerinin helikopter ile ilgili teklif vermek istediklerini söyledi. Kim olduklarını sorduğumda Acil Uçak'tan Zafer Bey olduğunu belirtti. 'Nereden duymuşlar' diye sorduğumda ise Maraş ve Sivas'tan şirketin aranarak helikopter için teklif istenmiş olduğunu aktardı. 'Helikopter çok pahalı, bunun için kiralayamayız' dememiz üzerine böyle bir arayışa girilmiş. Ben de Pınar Hanım'a konuyu Özel Kalem Müdürü Okan Bey'e iletmesini ve onun ilgilenmesini söyledim. Daha sonra hatırladığıma göre Zafer Bey beni de aradı. Yabancı olmadığını, camiaya yakın bir kimse olduğunu, illerden gelen talepler üzerine yardımcı olmak istediğini söyledi. Ben de Özel Kalem ile görüşmesini, kararı onların vereceğini, tekliflerini onlara iletmesini söyledim."
MİNİBÜSLE GİTSİN DAHA İYİ
BBP yönetimi, Acil Uçak firmasından aldıkları teklifi olumlu bulur ve 25 Mart'ta düşen helikopteri kiralamaya karar verir. Bell 206 L-4 marka helikopterin kiralanması kararında, yeni helikopterin daha konforlu olması, 4 yolcu yerine 6 yolcu alması, buna rağmen fiyatının da daha yüksek olmaması etkili olur. Ancak BBP yönetimi, helikopterin özellikleri için olumlu düşüncelere kapılırken, kendilerine gelen bir telefon ilgilerini çeker. Bu telefonla, Başkan Yazıcıoğlu'nun yeni kiralanan helikopterle gitmemesi, hatta onun yerine minibüsle gitmesi konusunda uyarı alırlar. O süreci de Destici raporda şu şekilde ifade ediyor: "Aynı gün veya daha sonraki gün Ahmet Demir veya Tuna Koç beni aradı. Tutulan helikopterin iyi bir helikopter olmadığını, hatta (asistanları) Aslı Hanım'ın kendilerine 'Onun yerine minibüs ile gidebilirlerdi' dediğini söyledi. Ben de beni arayan kişiye 'Bu bilgiyi Genel Başkan ile de paylaşın' dedim ve ben hemen özel kalem müdürü Okan Bey'i arayarak bu konuşmayı kendisine aktardım. O da bana bu helikopterin diğer helikopterden daha büyük ve daha üst bir model olmasının yanında, Sabancı'lara ait bir helikopter olduğunu söyledi. Aynı görüşmeyi rahmetli Genel Başkan'a da Sivas mitingi dönüşü söyledim. O da Okan Bey'in söylediklerini söyledi ve 'Zaten Ahmet Demir de maddi olarak bir katkıda bulunmuyor' dedi. Okan Bey ile görüşmemden yaklaşık 10 dk. sonra, helikopter pilotu Kaya İstektepe aradı."
AZ KALSIN İPTAL OLUYORDU
Helikopterin uçurulması için dramatik bir mücadele verildiği de raporda ortaya çıkıyor. 25 Mart'ta havalanan helikopterin uçurulabilmesi için BBP yönetiminin büyük bir çaba gösterdiği, hatta parayı denkleştiremedikleri için firma tarafından uçuşun iptal edileceği uyarısı aldıkları da ortaya çıktı. 16 bin 800 euro artı KDV (Türk lirası olarak yaklaşık 33 bin lira) olarak belirlenen fiyatı ödemek konusunda parti yönetimi büyük bir sıkıntı çekmiş. Birkaç yerden alınan destekle para toparlanmış, ancak 10 bin lira eksik kalmış. 10 bin liranın yatmaması halinde uçuşun iptal edileceği bildirilince, apar topar temin edilen parayla uçuşun yapılması sağlanmış ve Yazıcıoğlu'nun kazasına kadar varan süreç yaşanmış.
DRAMATİK BİR SÜREÇ VE ACI SON
Şaibeli bir şekilde düşen, kafalarda soru işareti bırakan, suikast ihtimalinden kuşkulandıran süreçle ilgili olarak helikopterinin kiralanma aşamasının ilginç ayrıntıları raporda ortaya çıkıyor. Kiralanmak istenen helikopterin, işadamının parayı ödememesi nedeniyle değiştirilmesi, büyük ve konforlu olduğu iddia edilen helikoptere binilmemesi uyarısı, uçuşun yapılabilmesi için parti organları ve kişilerce para denkleştirme çabası çok dramatik bir sonun hazırlayıcısı olan unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
ADIM ADIM FELAKETE
BBP Genel Sekreteri Mustafa Destici, helikopterin parası için verilen mücadeleyi şu şekilde aktarıyor: "Helikopter paralarının (benim bildiğim 33 bin TL) 8.000 TL'sini Çağlayancerit Belediye Başkan adayı, 5.000 TL'sini Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, 11.000 TL'sini Sivas için MKYK üyesi Mustafa Korkmaz, 10.000 TL'sini de Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Karabacak göndermiş. 20 Mart Cuma günü sabah rahmetli Genel Başkan beni aradı. Özel kalem müdürünün kendisini aradığını, helikopterin parasının eksik kalan 10.000 TL'sinin bugün yatmazsa uçuşun iptal edileceğini, bu parayı nasıl bulabileceğimizi sordu. Ben de 'Başkanım siz rahat olun, biz hallederiz' dedim. Fakat işin doğrusu o gün kardeşimin hanımı erken doğum yaptığı için ben de Gazi Üniv. Hastanesi'nde onlarla ilgilenmekteydim ve bu işe hiç bakamadım. Öğleden sonra Genel Başkan beni tekrar aradı. 'Bu Okan (Özel Kalem Müdürü) beni sıkıştırıyor. Bu para yatmazsa bu uçuş iptal olacakmış, parayı bulabildiniz mi' dedi. Ben de tekrar kendisine 'Başkanım siz rahat olun biz hallederiz' dedim. Sonra Okan Bey'i aradım ve kendisine Genel Başkan'ı bu konuda niye rahatsız ettiğini, uçuş iptal olursa bunun çok da önemli olmadığını söylediğimi hatırlıyorum. O da bana, 'Para bugün yatmazsa uçuş iptal olacak ben ne yapayım? Beni de sıkıştırıyorlar' dedi. Ben de bunun üzerine kendisine Genel Başkan yardımcılarımızdan Mehmet Efe'yi, o da halledemezse Mehmet Karabacak'ı aramasını söyledim. Daha sonra da eksik kalan 10.000 TL'yi Mehmet Karabacak'ın gönderdiğini söyledi ve bu şekilde helikopter işi halledilmiş oldu."
Yorum
böyle haber olmaz
talip emin
bu tür uyarıların yapılmış olması çok normal ama olay üzerinden yıl geçmiş, \"ortaya çıktı\" diye haber yapılmasının hiçbir haber değeri yok. ama bu hadisenin vukuundan çok az zaman önce \"biz isr.in yetiştirdiği domates çekirdeği değiliz\" sözü üzerinde çok tartışmak ve düşünmek gerekiyor
08/03/2011, 19:08
NATO oparasyonu mu?
Necati Çavdar
Elim hadiseden bir kaç gün önce tvler(zannederim NTV) görünmez uçak diye bilinen Avaksların Batman\'a indiğini belirtiyordu. Helikopterin düşmesinde bu uçakların etkisi olabilir mi? Bu şüphemi vefatı açıklanmadan yazdığım şiirde de belirtmiştim.
08/03/2011, 12:34
/////////////////////////////////////////
Posted by Picasa

3 Mart 2009 Salı




SAIRIN YERI
NECATI ÇAVDAR
Posted by Picasa




SAIRIN YERI
NECATI ÇAVDAR
Posted by Picasa




SAIRIN YERI
NECATI ÇAVDAR
Posted by Picasa

3 Şubat 2009 Salı

Etimesgut ve Davas Restini unutmayacağız..29.Ocak 2009

Lübnan saldırısı dolayısı ile "teşekürler israil" diye yazı yazarak "İsrail'in sadece insana değil kaniata svaş açtığını" ifade etmiştim.
Bugün( 7 Şaubat 2009) , El Cezire'de haber izlerken israil vahşetine maruz kalmış bir koyun gördüm
İnsana karşı işlenen vahşete insan oğlu kanıksandımı ne?
O kadar etkili değil.
ma koyun beni beynimden vuurdu.
Çünkü mazlumiyetin simgesi koyun da israil zulmünden nasibini almış.Yüzü parçalanmış..Ama israilin vahşetini sergilercesine yaşıyordu.
Vahşileri bile insafa getiren o siyoit vahşete, insaf sahibi Yahudilerde isyan ediyor..

Artık "Yeter" demenin zamanı...
Gilad Atzmon Timeturk için yazdı. Atzmon, "Onlarca yıldır kurumsallaşmış politik Yahudi lobilerinin terörüne maruz kalıyoruz" dedi.

Perşembe, 05 Şubat 2009 08:04(
http://timeturk.com/artik-yeter-demenin-zamani...-50272-haberi.html)
Gilad Atzmon*Davos’ta insani bir dava için Başbakan Erdoğan’ın dik duruşunu görmek oldukça cesaret verici idi. Ama tümden şaşırdığım söylenemez. Bir kez daha ispatlanmış oldu ki insanlık ve etik mevzu bahis olduğunda İslam ve Müslüman dünyasının liderleri ön saflarda yer alıyor ve sadece Chavez ve Morales gibi birkaç temiz popular lider de bu saflarda bulunuyor.Günün sonunda ağzını açan Başbakan Erdoğan oldu ve uzun bir süre önce bu mevzuyu kavramaları gereken oradaki dünya liderlerine konuştu. Batılı liderler İsrail’in savaş suçlarına ses çıkarmazken, gerçeği söylemek için dimdik duran Başbakan Erdoğan’dı, Peres’e ellerinin çocuk kanına bulanmış olduğunu söyleyen o idi. “Sesini yükseltiyorsun Sayın Peres, bu suçluluk psikolojisindendir” dedi. Başbakan Erdoğan’dan farklı olarak ben şahsen Peres’te vicdan düşünemiyorum. Yaşlı adam hayatının en güzel yetişkinlik yıllarını ırkçı bir devletin politikalarına yön vermekle geçirmiş. Adı özünde çok sayıda katliamla bağlantılı. Bu yetmezmiş gibi İsrail’in meşhur kitle imha silahları projelerinin arkasındaki güç de o. Peres’de zerre insanlık varsa, gerçekten de çok iyi bir şekilde gizlenmiş olsa gerek.Yıllardır Filistin halkının en büyük devlet terörüne maruz kaldığı aşikar. Ve şu ana kadar, insanlık karşısında defalarca işlenen savaş suçlarına rağmen, etnik temizlik, katliam, toprak yağmalama ve hatta tamanen ırkçı kanunlarına rağmen, batı dünyası her zaman sessiz kalmıştır. Her zaman sessiz….Açıkça, Yahudi devletine Amerikan ve batı desteğini durdurmak için hiçbir şey yapılmadı. Amerika’dan İsrail’e düzenli silah akışını durdurmak için hiç birşey yapılmadı. Batı başkentlerinde Yahudi siyasi lobilerinin muazzam etkisini azaltmak için hiç birşey yapılmadı. Zaman zaman Yahudi yıldızıyla süslenmiş Amerikan yapımı F-16 ların masum siviller üzerine bombalar yağdırdığını seyretmekteyiz.Şu ana kadar hiçbir batılı lider bunlar karşısında “Yeter artık, bu kadarı fazla” diyebilecek temel ahlaki bir bütünlüğü sergileyemedi.Çok iyi biliyorum. Filistin halkına destek vermek kolay değildir. Davalarına destek verdiğimiz kadar, geri dönme haklarına ve özgürlük mücadelelerine, Filistinlilerle dayanışma yönündeki empatimize rağmen, defalarca İsrail ve Yahudilerce iyi finance edilmiş ve adanmış baskıcı grupları tarafından defalarca yıkama uğradılar.Onlarca yıldır kurumsallaşmış politik Yahudi lobilerinin terörüne maruz kalıyoruz. Politikacılar belirli bir temele göre tehdit ediliyor ve bu daha da artıyor. Tuhaf gelebilir ama dayanışma hareketiyle alakalı önde gelen entelektüel, şair, sanatçı veya akademisyenlerin sesini çok zor duyuyoruz. Filistin davasında destek vermeyenler sanatçılar ya da akademisyenler değil. Tam tersine bu gezegendeki etik değere sahip her canlı Filistinlilere destek veriyor, ancak, Filistinlilere destek verdiğini ifade eden herkes acımasız Siyonist güçlerin hücumuna uğruyor.Yıllardır Yahudi lobisi, İsrail aleyhine yapılan ter türlü eleştiriyi anti-Semitik söylem olarak gösterip, susturmada ve hedef göstermede oldukça etkili oldu.Ancak eğilim hızla değişiyor. İsrail’in en son Gazze’deki büyük vahşetinin bunda çok büyük etkisi var. Bu şüphe götürmez bir durum: insanlık adına ne kalmışsa bunu kurtarmak ve İsrail vahşetinden Filistin’i kurtarmak için. Her humanist İsrail’in durdurulması gerektiğinde hemfikirdir. Ordusu ve politik liderleri yargı huzuruna çıkarılmalıdır. Askeri yıkım kapasitesi sıfıra indirilmelidir. Maalesef batılı liderlerle bu iş olmuyor. Tüm bu mevzularda başarısızlığa uğradılar. Ama sadece Başbakan Erdoğan kanayan kalplerimize bir umut ışığı serpti.Hepimizin İsrail’in sergilediği vahşetten konunmamız artık bir seçenek değil. Acil bir zorunluluk. Filistinlilerin hayatlarını koruyacağı gibi genç çocuklarımızı da Kitabı Mukaddes kıyımından koruyacak, İsrail’in gücünü azaltmak ayrıca İsraillileri kendi kendilerinden ve ispatlanmış öldürme eğilimlerinden de korumak için gerekli bir harekettir. Ayrıca Yahudi halkının ciddi bir felaketin eşiğine gelmesini engellemek de ancak İsrail’in durdurulmasıyladır. Bu çoğu zaman bizim hem fikir olmadığımız bir şeydir. Bazı anketlere göre http://news.hosuronline.com/NewsD.asp?DAT_ID=722 İsraillilerin %94’ü Gazza’ye saldırılara destek verdi.. %92’si Filistinlilere yapılan hava saldırılarına destek verdi. Anlayacağımız üzere İsrail’i bu ölümcül tutkudan vazgeçirecek bir güç yok. İsrailliler kendilerini kendilerinden koruyamıyor.Dünya barışı için, onların tüm bunlarla yüzleşmeleri için ve temel insancıl anlayış ve etik şuura vardırabilmek için elimizden geleni yapmalıyız.Erdoğan’a sözlerinden dolayı derinden minnet duyuyorum ve dünyadaki milyonlarca insanının onun Davos’taki hareketlerini onaylaması gibi onun o ahlaki duruşundan dolayı da minnettarım.*Caz müzisyeni, besteci, yapımcı ve yazardır.Gilad Atzmon'un Timeturk için kaleme aldığı bu yazı M. Hasan Uncular tarafından tercüme edilmiştir.Makalenin İngilizcesi için tıklayın:
It is time to say enough
var tmp;
tmp = document.getElementById("news_content").getElementsByTagName("a");
for(i=0; i

//////////////////
NOT:
http://timeturk.com/artik-yeter-demenin-zamani...-50272-haberi.html sitesinden alınmıştır..

http://mail.google.com/mail/?hl=tr&ui=1




Etimesgut'ta  sadece bizim başımıza gelmemiş.
Ülkenin Başbakanı eşide  biryerlere sokulmamış..
Sanki ülkem işgalde...
..................................
Önceki Haber 01.02.2010 Pazartesi Sonraki Haber»

Emine Erdoğan'ı ağlatan olay


Emine Hanım GATA’ya giremeyince gözleri doldu

Özlem ÜLKÜ / MAGAZİN SERVİSİ


Necla Uygur eşi Nejat Uygur’u Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde ziyaret etmek isteyen ancak GATA doktorları tarafından refüze edilen Emine Erdoğan’la Ankara Kalesi’nde buluştuklarını ve o gün yaşananları VATAN’a anlattı

Başbakan Tayyip Erdroğan’ın önceki gün gazetcilerle yaptığı sohbet toplantısında gündeme getirdiği, eşinin ünlü sanatçı Nejat Uygur’u ziyaret için GATA’ya gidemediği açıklamasının yankıları sürüyor. Necla Uygur tiyatrocu eşi Nejat Uygur’u GATA’da ziyaret etmek isteyen ancak bu talebi hastane yetkilileri tarafından geri çevrilen Emine Erdoğan’ın üzüntüsünü VATAN’a anlattı:

“Türbanlı alamayız”
“Nejat’ın abisi, dayısı, kuzenleri hepsi asker. Bu yüzden Nejat GATA’da tedavi görüyordu. Emine Hanım’da Nejat’ı 3 yıl önce kışın hastanede ziyaret etmek istedi. Bununla ilgili talebini de bana doğrudan telefonla iletti. ’Hastaneye Nejat Bey’i ziyarete geleceğiz, bir mahsuru var mı?’diye sorunca ’Şeref duyarım, buyrun beklerim’dedim. Emine Hanım’ın hastaneye geleceğini bilsinler diye protokole bildirdim. Ancak oradaki doktorlardan olumsuz bir yanıt aldım. Doktorların kim olduğunu hatırlamıyorum, o kadar üzüldüm ki. Bana ’Emine Hanım türbanlı bu yüzden kendisini içeriye alamayız, gelmesi sakıncalı olabilir.

Bu randevuyu da sizden aldı, kendisine bu durumu siz söylemelisiniz’dediler. Bu cevap üzerine iki arada bir derede kaldım ne yapacağımı bilemedim. GATA’ya kapıya kadar gelir burada sert bir müdahale ile karşılaşır daha kötü bir olay yaşar diye Emine Hanım’ın sekreterine telefon açtım. Durumu anlattım üzüntümü dile getirdim.
Emine Hanım bana telefonla döndü ve ’Çok üzüldüm, sizinle dışarıda biraraya gelebilir miyiz?’dedi. Araba gönderdi beni aldırttı, Ankara Kalesi’nde buluştuk.
Kahve içip yarım saat konuştuk. Emine Hanım yaşadığı bu olaydan dolayı çok duygulanmıştı. Onun duygulu hali beni de çok duygulandırdı. Sonuçta karşımdaki insan evladım gibi. Kendi çocuğumun üzülmesine incinmesine ne kadar üzülürsem Emine Hanım’ın da üzülmesine o kadar üzülüyorum. Benim hiçbir suçum kabahatim yoktu. Bunu Emine Hanım da biliyordu ’Sizin hiçbir suçunuz ama bu çok yanlış bir şey. Türbanlı bir insan hasta ziyaretine de mi gidemeyecek’ diye serzenişte bulundu. Karşılıklı birbirimizin elini tuttuk, gözlerimizin içine baktık.

Gözlerimiz doldu
İkimizin de gözleri doldu, içlendik. Sonuçta o Başbakanımız’ın eşi ve bir hanımefendi. Bir sanatçıyı hastanede ziyaret etmek istiyor ama refüze ediliyor. Bu hiç hoş değildi. Başbakanımız hastalansa ve hastaneye kaldırılsaydı ne olacaktı, Emine Hanım’ı türbanlı diye içeriye almayacaklar mıydı? Bir insanın türbanlı olduğu için hastaneye alınmamasına çok karşıyım. Aklı başında olan her insan böyle şeye karşı olur. Orada açık, kapalı türbanlı, türbansız gibi şeyler söz konusu olamaz. Ama Askeriye’de bazı prosedürler var. Onlar da orduevleri, yüksek makamlardaki insanların vereceği kararlarla değişir. Ama bu tarz kuralların özellikle hastanelerde olmaması gerektiğini düşünüyorum.”

Yönetmelik eşarba izin veriyor

ORDUEVLERİ, askeri gazinolar ve sosyal tesislerden nasıl faydalanılacağı, Milli Savunma Bakanlığı’nca yayımlanan bir yönetmelikle düzenleniyor. Yönetmeliğin, 11. maddesinde, “Tesislere giriş, giriş kartları, kıyafet, emniyet, tesislerden istifade, tertip, düzen ve hizmet esasları, Genelkurmay Başkanlığı’nca verilen emir ve talimatlara göre yürütülür” deniliyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın bu yönetmelik uyarınca yayımladığı emre göre, “Sakallı, cübbeli, sarıklı, takkeli, türbanlı ve benzeri çağdaş olmayan kılık kıyafette olanlar, günlük sakal tıraşı olmamış, ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler” tesislere giremiyor. “Yaşının ilerlemesi nedeniyle sade bir sakal bırakanlar” ile “yaşlı bayanlardan yüzü açık olacak şekilde eşarp takanlar” ın tesislere girişine izin veriliyor.

Posted by Picasa

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...