9 Ekim 2006 Pazartesi

İstanbul'a şiiir yazmak mı?



Posted by Picasa



İstanbul'a şiiir yazmak mı?
Güldürmeyin adamı...

Ekim -1999

1 Ekim 2006 Pazar

 Posted by Picasa

CENİN'İN ŞANLI ŞEHİTLERİNE



Posted by Picasa
CENİN’NİN ŞANLI ŞEHİTLERİNE

Getir, getir, getir öpem; incitmeden o pak alnı
Getir, getir, getir; zulme her an kustuğun ahı

Öpem, öpem, öpem; şehitlerin ayağını, yüzünü
Anladı, anladı, anladı; cihan şehitlerin son sözünü

Akıtam, akıtam, akıtam ben; kendi kanımıİlahi!..
Al, al, al; o mübarek belde için canımı

Beni, beni, beni ta ciğerden mazlum çığlığı vurdu
Dünya, dünya, dünya; senin için kıyama durdu

Kolay, kolay, kolay değil; Firavunlarla senin savaşın
Durdurur, durdurur, durduruyor; tankları attığın taşın

Boğacak, boğacak, boğacak; çektiğin acı, akıttığın göz yaşı
Ok, ok, ok olup ciğerinden vuruyor; Filistinli’nin dik başı

Seni, seni, seni kahpe tuzaklar, kör kurşunlar vurdu
Kurtarır, kurtarır, kurtarır ancak masum kanın yurdu

Yakın, yakın, yatkındır can verdiğin vatanın; kurtuluşu
Utandırır, utandırır, utandırır; mazlumun, vakur duruşu

Tükürün, tükürün, tükürün! Adına, yapılan adi pazarlıklara
Kanmayın, kanmayın, kanmayın!.. Kurulan, kirli tuzaklara

Yurdun ve özgürlüklerin bedeli; kanındır, kanın, kanın..
Beklediği son umutları; insanların,insanların, insanların

Unutulsun, unutulsun unutulsun mu Mirac-ı Nebi?..
Yok mu?.. Yok mu?.. Yok mu, biri deryalar aşan Musa gibi?..

Gelmez, gelmez, gelmez mi?.. Adaletle kucaklayan, Ömer!
Sarmaz sarmaz sarmaz mı yaralar, Selahattin gibi bir er ?..

İlahi ilahi ey ilahi !.. Ulaşmaz mı, arşa mazlumun ahı?..
Sen, sen, sen!.. İmdat edersen; dayanmaz dünya şahı

Toprak, toprak, toprak; sevenleri olmazsa olur mu, vatan?..
Silinmez, silinmez, silinmez nakşındır; yoluna, can verip yatan

Bedelidir, bedelidir, bedelidir; şehitler, hürriyetin
"Şehiden, şehiden şehiden" haykırışıdır; işareti istiklalin

Yakın, yakın, yakındır beklenen muştusu; kurtuluşun
Zalim, zalim, zalim; boynunda utanç yaftası, son çırpınışın..

Nisan 2002-Ankara / Necati Çavdar


 

Gelin Gitti-resim

Posted by PicasaGELİN GİTTİ!..
Ezelden kalbine nakşettiği La ilahe illalah’ı
Ebedi “kelimetullah”ı
Gözüne, gönlüne yerleştirmişti
Bir bir..
İlmiklere döküp, zahire haykırsın diye
Hediye diye getirmişti
Lailahe illah’ı“La ilahe illallah” diye başka ilahları ret edip
Eline verilen imkanları, dünyaları terk edip
Ramazan’da Ramazan’la Hak’ka gelin gitti.
Ramazan, Ramazan’da esas sevgiliye gelin etti.
Fizik kuralları, fizik ötesi onun için; gerçekti
Gerçekti bir olan, sevgili O’ydu var, olan
İffeti için dik duran zalimlere
Hak emri için direnen, cahillere
“Allah’dan başka ilah yok” diyen gelin gitti.
İlmi çübbelerine dolayanlara inat!
Dünya’yı elinin tersiyle itti
Ve zaman gelip; “gel edilince”
Eskişehir’den başladığı yolculuğu sona erdirip
İstanbul’dan bir Ramazan “Hak’ka gelin gitti”
Divane’yi hayran edip hayatına
Göz yaşlarına bırakıp gitti
Behlül’ü Betül’ü emanet edip,
Ne yaparlar?
Endişesinden uzak
Sorgusuz sualsiz Hak’ka gelin gitti.
9.10.2005 Cumartesi

BİR KONAKTAN BİR KONAĞA



Posted by Picasa Bir Konaktan Bir Konağa

Bir konaktan bir konağa
Doğdu bilmem hangi konağa
......
Tanımazdık kendini
Selami, çağırdı..
Akınlarda akan öncülerin
Son kalesi, fikir menbağı,
Kuşatılmışlığına, prangalarına eş;
Dirilmesinden korkulan
Umudu mazlumların "Anadolu"'da buluştuk...
Selamette olsun diye;
Ümidimiz... "gençlik" ...
Örtülü mizaçlara inat, gerçekliği ile yer aldı iki "N"
Mesaj henüz ulaşmadan insanlara
Mutfakta sıcağı sıcağına
"Tuhafiye"ile düşünüp, "tuhafiye" de gülüştük.
Söylemde değil eylemde birleşip
Hal dili ile bilişip, gönül dili ile söyleştik.
Ötelerin berisinde;
"Bizim" ama "bizde" olmayan, hakiki dostu bulunmayan,
Senin gibi konuşan fakat seni anlamayanların
Sevdanı paylaşmayanların,
Gözlerinle, gönlünle anlaşamadığın
Hesabından emin olmadığın,
İhanetlerin devleştiği,
Özlemlerini, hülyalarını yırtanların mekanı,
Şarkılarını bilmeyen lalların diyarı,
Öz vatanında..
Gurbette..
Buluşup, milletin dertleri ile halleştik
O çizdi..
Biz yazdık...
Bilmem kelime yeter mi anlatmaya?
Kırılırdı belki ama bükülmeyen yiğit adam,
Güzel insandı, Necdet Konak
Düşündü, yazdı, çizdi konaktan konağa
Kar etmez ilaç gelse de Çin'den maçindan
"Gel" oldu mu kim engeller gitmeyi asıl vatana
.............
Duyduk ki;
Hak'ka yürümüş
Koşup manen "hellelleşelim" dedik.
Belki iki damla yaş ...
Kaldırdı dualı eller
Söyledi dualı diller
Alıp omuzlara saatlik saltanat arabasını
Yerleştirdik tekbirlerle, tehlillerle asil toprağa



Söyledi, "Bodur!" Ziya:
"Sarsın toprak....
Bu toprak;
Vatan toprağı,
Çeçen toprağı,
Bosna toprağı
Şehitler toprağı
O Anadolu toprağı..
Zira, toprak tanır onu.."
Tanırdı toprak onu...
........
Diyor ki; Ankara'nın akıncı beyi :
"Kuruluşta yedi kişiydik.
Biri de Necdet(!)"
Değişmez gerçek oldu, gitti Konak
Tevekkeli "Şehzade otağı"ndan su içmiş...
Kendi burada gönlü Kafkas dağlarında,
Tuna boylarında, Bosna 'da,Yemen'de, Basra'da
Cebelitarık beri, daha ötelerde
Akınlara uçmak için..
Kırılmış mızraklar, paslanmış palalar
Ellerinden alınmış atları süvarilerin..
Yeniden, yeni ufuklara yelken açmak için..
Kıtalara, çağlar ötesine mesaj taşıma ülküsü
Dönüşünce, kurtarılacaklara teslime
Söylenmeye başlayınca zillet türküsü
Batıyı, tüm kainatı kurtarmak ülküsü
Yandaşlarca terk edilip
Zalimin insafına bırakılınca ecdat yadigarları
Boğazlanıyorken tüm varlık sebepleri..
Sabır... Tespih tespih yer insanı
Ne bilirler halini bilmezlerse lisanını
Çapsızlar caka satıp debelenirken kendi çöplüğünde
Düşünce, üç yüz bin kilometre kat eder saniyede
Tarar alemi kırk kez
Konaklar, ziyaret eder .. Konaklar açar, konaklar..
Milletin derdi kanser eder
Dertleri ile dertlendin de Çeçenya'da,Bosna' da, Filistin'de
Tarar alemi düşünce kırk göz misali
Saplanır yüreklere..
Döner insan derdi.
Döner..
Dert! Olur. Ok gibi çiğer deler
Ne miğde kalır, ne kol, ne kanat
Düşünmek yazmak çizmek zor zenaat
Bura tuhaf, ora gerçek
Gitti yerine.. Nizamı alem akıncısı Konak
.......
Gönül dostu bilinir. Başkan Bülent.
Eh.. "değişip, gelişse de" kırıntısı bulunur elbet
Yaptığın en hayırlı işti
Konak'a ilgin, kırdığın gönülleri tamire eşti.
...........
Necdet; ülkü, okul, ustu
Gitti Konak, sağ çizgi sustu
Sır bitti faş oldu gerçek
Düşünce sustu, çizgi sustu, mizah öksüz
Aksu, diyor ki;
Seni yolcu eden şu arkadaşların
"Davanı sürdürülecek"!
Ümit kesilmez, elbet
Bu konağa;
Bırakılan bayrağı taşımak için
Doğarken, hasetten boğmaz isek Necdetler gelecek...

20.07.2004 Ankara
Necati çavdar


Necdet Konak 19 Temmuz 2004 günü sabah saatlerinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.


23 Aralık 1957’de Amasya’nın Taşova ilçesinde doğan Konak, küçük yaşlarda karikatür çizmeye başlamıştı. İlk ve ortaöğreniminin ardından Ankara Ticaret ve Turizm Yüksekokulu’ndan mezun olan Konak, sırasıyla Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nda görev almıştı. Son 6 aydır da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlık Müşaviri olarak görev yapıyordu.
Konak, son 10 yıl Bosna Hersek ile ilgili yaptığı faaliyetlerle de dikkat çekti. Yardım çalışmaları, kültürel etkinlikler, karikatür çalışmalarıyla Bosnalı Müslümanların haklı davalarına uluslararası düzeyde destek verdi. Bosna konusunda gerçekleştirilen konferans, panel ve seminerlerde hem katılımcı hem de organizatör olarak yer aldı.
Bosna Hersek’in efsane lideri Aliya İzzetbegoviç’in hayatını anlatan ve yayınlandığında tüm dünyanın dikkatlerini çeken Aliya belgeselinin metin yazarlığını yaptı. Aliya İzzetbegoviç ve Cahar Dudayev çizgi romanlarını çizdi.
Kasım 2003’te Aliya İzzetbegoviç’in cenazesine katıldıktan bir hafta sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılarak tedaviye başlandı.
Konak, meslek hayatı boyunca pek çok kurum ve kuruluştan da çeşitli ödüller aldı.
1990 yılında Türkiye Yazarlar Birliği yılın karikatüristi ödülü.
Milliyet Gazetesi Yılın karikatürü ödülü
17 Haziran 1989’da Polatlı Onur belgesi.
Bazı dergilerin kuruluşunu gerçekleştiren Konak, pek çok dergi ve gazete de karikatür çizdi. Dinazor, Anadolu Gençlik Dergisi, Yörünge, Genç İstikbal, Mavikuş ve Filit bu yayınlardan bazıları.
Zaman Gazetesi’nin kuruluş yıllarında karikatürleri yayınlanan Necdet Konak, uzun zamandan beri de Milli Gazete’nin birinci sayfasında ülke ve dünya gündemini kendi penceresinden değerlendiren karikatürleri çiziyordu. (
http://www.tyb.org.tr)

Susuz köy-Ankara Posted by Picasa
Durali Alıçmahallesi
Ankara, mahalleyi mahalle mezarlığı yutmuş..
Belkide tam tersi..
Eylül-2006 Posted by Picasa

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...