25 Eylül 2006 Pazartesi

ÇÖKÜŞÜN SONU, DİRİLME NOKTASI

Bir genç ‘kız’ !
“iyi giyinmiş”
Gün, yaz tabii;
Teşhir için soyunmuş.
Son moda giysi, saç
Bir çalım, bir tafra
Güya yanında ki hocası
Bilmeyen zanneder kocası.
Aralarında kalmamış hiç,
Gizlilikte ne.? Her şeyi ilginç.
Eda, moda, tavır pek bilgiç.
Mezun ünlü üniversiteden
Yanında ki ‘dede’, tam zampara
Pek de büyük kendinden
Davranışı “çağdaşlık”adına kara.
Yarım tişört, altta streç pantolon.
Görüntü yaşına ilmine tezat,
Yabancı dil iyi, prof olmuş zat.
Çağdaş”,”özgür”,”asri”...
Ne var ise adına eğri.
Hepsi de doğru; ne ileri ne geri.
Kız, evli! Eşi; yedek kocası.
Dedeye hitabı “hoca", tabi kocası.
Biraz oturup konuştuk;
Ruhlardaki gelgitleri,
Maziyi eştik,
Eskiye gidip yeniye geçtik.
Temizledik; tozları, pislikleri,
Külleri kaldırıp; az derin deştik,
Tortuları, kermeleri kaldırdık.
Gönüldeki, bendeki “bizi”gördük,
Dibe vurmuş çöküş;
İnişin en son kertesi,
Hızla yükselmekte “bizim”in katresi...
12.07.1997
ANKARA

ALÇAKLAR!..

Ne kadar dik denenler varsa hepsi alçalmış başlar
Dik durmak adına mukaddesime küfrediyor leşler
Ne büyük görünse; hepsi alçak, bu çukurlaşmışlar
Eğer inansalar Allah’a; kimseye eğilmez o başlar

1999

DEPREM

17 AĞUSTOS 1999

Bir tek Köşkün yanıyor ışıkları içi boş
Elektrik kesildi her taraf karanlık, loş

Fayda etmiyor ne yana koşarsan koş
İmdat etmek ne ki Allah’tan gayrısı boş

Bir anda Sistem sustu, Başbakan sustu
Kesildi tüm hatlar, her irtibat koptu

Yıkıldı saraylar, nice yürekler koptu
Sarhoş Yetsin uyandı da, bizim şair sustu

Titrek sesi, boğazında düğümler koptu
Başbakan, bakandan, o milletten koptu

17 Ağustosta diktanın milletle bağı koptu
Yer yarıldı, deniz götürdü, sahiller çöktü

Adı “irtica“ ile anılan o gölcük çöktü
Durdu sunî sistem, beşeri egemenlik çöktü

Yandı en mamur tesis, ülkenin ödü koptu
Göz yaşları can hıraş çığlık çığlığa karıştı

Yandı yürekler çağlayan olup çoştu
İnsanlık ideali, kinleri terk edip sınırlar aştı

Ebabil olup alem hemen yardıma koştu
Medya orada, çöken Rusya bile erken koştu

Kızılay, sivil savunma ve “balans”çılar çöktü
Yıkıldı suni fen,75 yıllık cüce devrim çöktü

Garip, başörtüsünü tehlike gören “o kafa’’ çöktü
Hasılı resmi dayatma, büyütülen ejderha çöktü
17 AĞUSTOS 1999
Dikmen/ilker - Ankara




















GÖLCÜK 1999 DEPREMİ
Kocaeli'nin Gölcük ilçesi merkezli 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen Richter ölçeğine göre 7.4 büyüklüğündeki depremde resmi kayıtlara göre Kocaeli başta olmak üzere Yalova, Sakarya, İstanbul, Bursa, Bolu, Zonguldak ve Eskişehir'de toplam 18 bin kişi öldü, 20 binden fazla kişi yaralandı. Marmara Bölgesi ile Ankara ve İzmir'e kadar geniş alanda hissedilen 45 saniye süren depremde binlerce yapı yerle bir oldu.

...............


Tutanak’ta ‘tarihe not ! düşerken”
Sıkıntılar peşim sıra koşarken
İrinli bir yarayı kökten deşerken
Ansızın şok etti milleti sallandı alem
...
Kat dörtteyiz bu sarsıntı fazla
“Besmele” yeter; başka söz asla..
Bilmiyoruz o an nere girdi yasa?
Fırlattı milleti sokağa sallandı alem
.............
Telefonlar sustu, çalmıyor ziller
Soldu, bir yerlerde o gonca güller
Onlara akar; göz yaşları, olur seller
Devindi yine dünya; sallandı alem
......
Dünkü çok hafifti, bu büyük gardaş
Onun merkezi Sapanca, bu yakın koş
Geliyor haberleri acıların yavaş yavaş
Anında belirsizliğe soktu, sallandı alem


.....
Ajanslar can hıraş; yeni geliyor haber
Düzce; yerle bir, Kaynaşlı; ondan beter
Deprem zor da bir de ateş; tuz eker
Akşamın karanlığında sallandı alem

...
Artçı martçı değil, yeni bir büyük şok bu
Binler enkazda, kimi yanıyor, yok mu su?
Eş, kardeş, ana erişilmiyor; ateş gelir kokusu
Yandı canlar; acı sardı her yeri, sallandı alem
...
Sanki gelinlik giyinmiş, bembeyaz
Kelimeler; kurşun, çığlıklar; ayaz
Dayan baba; evladına mezar kaz
Çocuklar da ağlıyor avaz avaz
Divane dövün ağla ne yazsan az

Maltepe /Ankara 12 Kasım 1999
.......................








DÜZCE 1999 DEPREMİ
Düzce'de 12 Kasım 1999'da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem, Ukrayna'dan da hissedildi. 30 saniye süren depremde 710 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 678 kişi ise yaralandı.

TÜKÜRESİM GELİR....!



Mübaşir çağırıyor.. Suçum ne gardaş..!
Adam öldürüp; meydanlara serdi mi leş,
Millet malını çalıp; buldum mu yoldaş?
Bir sağa, bir sola, bir başa bakıp tüküresim gelir..

Demokrasi havarileri; kaçıyor köşe bucak,
Arkamda; dizleri titreyen ancak bir kucak,
İçeyim, yüreğimi soğutur bir şişe su azcık
Memleketi zincire vuranlara tüküresim gelir..

Takıldılar süreç gereği birilerin peşine,
Pıstılar tavşan gibi, bakıyorlar yağlı işine,
Öylesine kıvırdılar ki rastlanamaz eşine,
Hırsları için zilleti seçenlere tüküresim gelir....

Oyunumuz bozulmasın diye hep tavlayanlara,
Milletten aldıkları iradeyi kullanmayanlara,
Serbestte havlayıp, muhtıra yedikçe yalayanlara,
Milletin silahını halka dayayanlara tüküresim gelir....!

Derler ki; kural bu, ‘’böyüklerden” böyle gördük,
Onlar ip verdi; biz, millete çook çoraplar ördük,
Divane; Güzel’e sor üstadları eski bir bildik,
Genişlerde atan, darda satanlara tüküresim gelir..

SİYASETEN

Anlamam kinden, husumetten ben
Sakınırım sahtekara taraf olmaktan
Bir tarafa taraf, öbürüne atmaktan
Siyaseten oyunlar, garip geliyor bana

Yalan söyleyemem; bizim taraftan değil diye
Çamur atamam; en katı düşmanıma bile
Hile aklıma gelmez, çıkarım ortaya; hakikat diye
Milleti bölemem; ihanet ar gelir bana.

Dün söylediğini; bugün inkar etmeyi,
Doğru olmasa da; çıkardan yana gitmeyi
Düşene çelme atıp; hep güçlünün yanında, bitmeyi
Beceremedim. Böyle “hizmet” tuhaf geliyor bana

SIKI KAPATIN

Paranoyak
Hakimler...


SIKI KAPATIN


Hey nöbetçiler..
Sıkı kapatın perdeleri,
Hiç ışık sızmasın.
Kapatın
Kapıları pencereleri
Uğultular yaklaştı,
Duyulmasın........
Geldiler ,
Sürün süngüleri,
Hakimiyet alnımıza
Girilmesin...
Üst üste tıkıştırın,
İnsanı ezin..!
Kapatın ufukları
Işıkları kesin
Kesin ..kesin..!
Sıkı kapatın !
Gözümüz görmesin
Sonu...

1998

SABRET

Gel canım; sabreyle ferman Allah’tan
Lutfuna hamdeyle çileye sabret.
Her derdin dermanı mutlak Allah’tan
Nimete şükreyle, acıya sabret.

Her insanı iyi gör yüzünü eğme,
İyi geçin amma sırrını verme
Nasipse kapına gelir üzülme,
Emre itaat et kedere sabret


Yok et benliği sakın kindar olma
Metin ol, gevşeme, nefsine uyma
Mazlumu inletme, ahını alma
Dirençli ol zalime zulme sabret

Şu aleme kimler geldi, giderler
Ne idiler, ne oldular, ne derler,
Nice çilekeşler bizden öndeler,
Emrine şükreyle, acıya sabret

Bütün nimetleri yüce Hak verdi
O büyükler ne giyerdi, ne yerdi?
Kahırı çekenler lutfuna erdi
Nimete şükreyle, çileye sabret

16.7.1997
01/ ANKARA

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...