17 Mayıs 2020 Pazar

KORANA , 2020 için HAZIRLANANLAR (ELEKTRONİK KİTAP)






1. Çığlık
2. Güneşi Getiririm
3. 28 ŞUBAT TÜRKÜSÜ
2020 için HAZIRLANANLAR (ELEKTRONİK KİTAP olarak Yakında SANAL ALEMDE olacak İnşallah,Yenileri için Çalışmaya devam)
4. Gökbayrak
5. GÖR
6. HÂLname
7. Korona
8. Morsalkım
9. Soma
10. Sonsuzluk yolcusu
11. Tümülüs
12. Uyan

13. Ankara da ŞAH VE MAT
Hizbul Vahşet
14- KONUŞTUR’malar
KONUŞ’malar

15. MGK’IN TEHLİKE SAYMADIĞI ÇAĞDAŞ İRTİCA:
PENTAGRAM YILDIZI- SATANİSM

16 – BEREKETLİ HİLAL

17 - HEGEMONLARIN BATMAYAN GEMİSİ: KIBRIS

18- DİNDE REFORM LAİKLİĞİN İŞİ Mİ?


ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

mor salkım




AĞRI

 Hangi ağrı seni senden eder..

Hangi ağrı,seni senden alırda gider

 

 15 Aralık 2014 Perşembe (seher vakti) – Ahimesud –Alsancak





 

 

 

 

 

 

 

ESKİMEZ, YENİ

 

Kamaşır gözleri

Görmezler seni

Cüceler kısarlar sesi

Duymazlar, duyurmazlar seni

 

Muktedirler, takip ederler seni

Atamazlar yüreklerdeki beni

Severler ama çekemezler seni

Merak etme, silinemez eskimez yeni

 

Yok, edemezler, göreni

Gözler kapılarda, ne işi

Belki iktidar sarhoşu kişi

14 Ağustos 2014- Angara

 

 

 

MUHAMMED ALİ..

                                             Rabim; cümle geçmişlerimize Rahmet eyleye

 

Derler ki bu gün M. Ali, göçtü

O yaşarken aşkın şerbetini içti

İçti de Hak Yolu’nu seçti

Müminlerin sevdiği gençti

Ruhu,  ebedi huzura uçtu

Zulme karşı duran Hüseyin’di

 Ali, Hüseyin gibi yaşayıp, göçtü

 

10 Muharrem 1437- Cuma

23 Ekim 2015

Alsancak/Ahimesud

 

 

NOT:

'Muhammed Ali öldü' iddialarına yalanlama

AA   22 Ekim 2015

Anadolu Ajansının  geçtiği  haber şöyle:

Amerikalı efsanevi boksör Muhammed Ali'nin öldüğüne dair sosyal medyada ortaya atılan söylentilere yalanlama geldi.

Ünlü boksörün aile sözcüsü Bob Gunnell yaptığı açıklamada, iddiaların doğru olmadığını bildirdi. 73 yaşındaki Ali'nin sağlık durumunun iyi olduğunu aktaran Gunnell, boksörün şu an evinde ailesiyle olduğunu belirtti.

Uzun süredir parkinson hastalığıyla mücadele eden Ali, son dönemde sağlık sorunlarıyla gündeme gelmişti. Asıl adı Cassius Marcellus Clay Jr. olan eski ünlü boksör, geçtiğimiz yılın aralık ayından bu yana üç kez hastaneye kaldırılmıştı.

Etkileyici yaşam öyküsüyle ilham vermeye devam eden sporcunun hayatını kaybettiğine dair benzer iddialar, sosyal medyada daha önce de birçok kez ortaya atılmıştı.

Dünya ağır sıklet boks şampiyonluğunu 1964, 1974, 1978 yıllarında 3 kez kazanan Muhammed Ali, bu unvanı rakipleri karşısında 19 kez korumayı başardı.

Kariyeri boyunca çıktığı 61 maçın, 56'sından galibiyetle ayrılan sporcu, 1964'te İslam dinine geçerek "Muhammed Ali" adını aldı.

 

MERHAMET

 

Sarayın var..
Lüx araba, yattasındasın
Her şey sana göre..
Fakat merhametin yoksa

Evin bile yok
Araba, yat hayal
Güya yoklar içindesin.
Fakat merhametin varsa..

İnsansın

 

29. Eylül 2015 Salı

Ahimesud/Alsancak

 

Mahmut Tüfekçi'nin fotoğrafı.

SEMER

 

Gönüllü semer vurulan da

Zorla semer vurulan;

Eşek, daha kıymetlidir

Biri hizmet der

Öbürü hizmet bekler

İtibarım, onda sanır

………………

‎17 ‎Şubat ‎2015 ‎Salı

 

 

 

 

 

 

BİR SAİL..!

Sokak Sokak geziyor

Şaşkın bakışları sözleriyle eziyor..

Yürek yakan nameler

Dağlanan sineler

“…derdiyle..

Der;

Ya Rab..  bize Derdi , keder

Dert verip..

Diye diye..

Sokakların sessizliğini

Çiğerlere işleyen sesle.

Yüreklere işliyor..

Kim kimse bilmiyor.

Nerden gelip nere gider

Bir sail dolaşarak “Rabbim, Hak “diyor

Umursamıyor;  dünyalıları

 Yana yana ciğerden

 döne döne “Allah” diyor

 

Kimdir, nedir bilmeyiz

Kimsecikler sormuyor.

Fakat..

 Oturmuşlar, kendi halinde

boynu bükük bir ana ve hasta kız:

“Derdimizi deştin, git” …! diyor..

Sırrı nedir bilmeyiz..

Giyimine

İçten seslenişine

Kalpleri Allah’a çağırışına

 Bakılınca

Sanki çağın

Rabüatül Adaviyeyesi,

Şehrimizi ziyaret ediyor..!!!   

 

Kimi gülüyor, kimi veriyor

Aldırmayıp çevreye

O hep “Rabbim” diyor

Söylediği ikazla sokaklar inliyor

Kalpler; dinliyor

Sokaklar; yankılanıp “aynen”

Kalpler; cevap verip, “El HAK” diyor.

 25 Eylül 2013 Çarşamba/Alsancak

 




 

 

 

YEDİ YİĞ “İT”TİLER,

 

SEĞİRTİLER

 

Şehrin;
 Anlamsız,

 Sevgisiz..

Seviyesiz kalabalığından…

 

Dağların;

Manalı …..

 Kaliteli yalnızlığına, uzanıp

Yunusca….

……..

Koca arazide

Tek başına.

Alemi başında taşıyan..

Alıç ağacı..

Soyunmuş, yeşilden,

Kahverengi, saflığa..

Kavurmuş, güneş

Savurmuş rüzgâr, toprağa

Sahip, birkaç son yaprağa

…..

Kimi keyf diye kendinden geçip

Kimi aşkın şarabın içip

Niceleri gölgesini, örtü etiler

İki garga, yuva kurup,

Yaz boyu, sahiplenip öttüler

Her hali kendilerince  kayıt ettiler

Çıktı alıç dalına..

Hal içinde hal iken

 Dalda …

Meşgulken

İlerden ..

Hiç bilinmezken

Birden,

 Belirdiler

Görüp..

Bi şey, sandılar

Görsen!!

Var olma adına

Koloni kurmuşlar

Dayanışma içindeler..

İndirip, parçalayacaklar

 Yiyecek gibi, delirdiler

Canavar kesilip..

Seğirttiler.

Ağacın altına  yettiler..

Yedi İttiler..

Milyonluk Şehir..

Sırtlamayıp..

Bencilikle, vahşileşip

 Hayat alanlarını kapıp

İnsanın sadık bendelerini

 Dağlara..

Ötelere..

… vahşiliğe (!) ittiler.

…..

 

 Etrafı çevirdiler

Bakıp hale..

Sakince…

 Kimi oturup..Kimi yatarak …

Seyrettiler..Seyrettiler.

…..

Kulak verip dinlediler..

Aldılar, alacaklarını ki.

Hep beraber..

Geldikleri mekâna

Masumane,  gittiler..

….

Yiğit, yedi İttiler

Yedi yiğ “it”tiler

Yaban diye seğirtip

Tanış olup..

Düşmanca gelip, sevgiyle gittiler.

 

………

Görenler, hayret ettiler..

İnerken, daldan..

İnsan kılığındakiler

 

….. Çekip gittiler

…………

Kim demiş, anlamaz, kuşlar

Anlamaz otlar, itler

Anlamayan, düşüncesiz

İnsan kılığındaki tipler

………..

Dostça, SELAMlayanlar

Yedi güzel “İt”tiler(!)

 

 

Necati Çavdar

Bağlıca – Ahimesut

25 Kasım .2013

 

http://sairinyeri.blogspot.com/2013/11/yedi-yig-ittiler-segirtiler.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ersönmez Yarbay:

 

Kedimiz hala bulunamadı,geri döneceğine dair ümidimiz kalmadı.Umarız hayattadır.

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=530188417158764&set=a.133358596841750.1073741826.100005028314198&type=3&theater

........

 

Ersönmez Yarbay

21 Kasım, 18:09 ·

Üzgünüm.Beş senelik kedimiz bir haftadır eve dönmedi.hayatından endişelenmeye başladık.Öldü mü,yaşıyor mu,yaralı mı bilememek ne büyük üzüntü kaynağı.

 

https://www.facebook.com/ersonmez.yarbay.1/posts/526957510815188?pnref=story

 

 

“KEDİNAME”

 

Ersönmez’in kedisi

 

 

Gel nerdesin pisi pisi

Gittin de üzdün bizi

 

Alışmıştık. Gözümüzde rengi

Gitmez ki kulağımızdan sesi

Deli ederdi salınıp yürümesi

 

Heybetli duruş. Aslan bakışlı

Kimi çirkin der,  kimi yakışıklı

 

Gittin yüreğimiz dağlandı

Göz; buğulu.. Ağız bağlandı

 

Yoktu hiç gelecek korkusu

Önünde idi ekmeği,   suyu

İyi idi huyu hem asildi soyu

Uzun bıyık, yumuşak tüyü

Ailenin ferdi idi, evin süsü

 

Ne yer ne içer bizim kedi

İstemedik ama kendi gitti

İzini kaybettirip, nereye yitti

Belki;  yad, yaramaz eline geçti

 

Gitti mi, kaçırıldı mı kendisi

Gittiyse; niçin  gidip de  yitti…?

 

Kaç gün oldu gideli kayıp

Çalılara bakıldı tek tek sayıp

 

Ölümü diri mi hiçbir haber yok

Yorum fazla rivayet,  pek çok

 

Sanki Türkmen dağı senin suçun

Kuşlar, sakın yavaş yavaş uçun

Hesabını soralar onca çıplak,  açın

Suçlusu   bit tek   Ersönmez’in kedisi

Sanırsın  hakimi, dünyanın  efendisi

 

 Kedi dedilerse de mecazi anlam

Cihan  adım adım enlem boylam

Gezer; karış karış tümden vatan

 

Derler ki soyadı; Yarbay

İyi plancı, siyasi kurmay

Evde ders görüp, bulaşmıştır.

Meseleleri aşmaya alışmıştır

Nice badirelere karışmıştır

 

Kimi der okumuş, kimi alaylı

Başarılı olsaydı Ergenekon

Az kalsın olacaktı “Saraylı”

 

O çok akıllı, yaman bir tekir

Neler yüklerler;  garip  fakir

Hem koku alır hem de zeki

Sinsi derhal kaybettirir izni

Görsen tanımazsın yüzünü

 

İşidir. Bilir tüm karanlıkları

 Kurar; bilinemez oyunları

Angara’daki vahşi  katliamı

 Paris’ deki kanlı baskını

 Düşürülen Rus uçağını..

O’ndan talimat alır, Esat alçağı

 

 Görülmüş.!

 Hem Moskova’da, Paris’de

Salınıp geziyor; USA’da Şam’da

Haberdardır; gizemli her oluş da

Bilgisi vardır; kulağı her olayda

 

Kim bakar…

Kim besler ..?

Niye terk etsin ki  hazır mamayı

Boşa gitmez, kim yutar numarayı

Kesin “vazifelidir”...Bırakın bulmayı

 Boşa terk eder mi sıcak yuvayı?

 

Laf çok. Kimi  alır,  kimi de satar

İşe; MOSAD, KGB, CİA’yı katar

Sırrı pek.  Emrinde ajan katar katar

Asya, Avrupa. Ortadoğu’da cirit atar

Amerika’da uyanır,  Afrika da yatar..!!!

Mahirdir. Gider  molla   sarığına dolanır 

Halledilmezleri halledip, cin gibi koşar

Çıkar da  Haham  Kippa’sın da, yaşar

 

Boşa dert  etme..  Açlık mı çeker..   ?

 Kraliçe  pas vermezse, doğru  gider

Putin’in  Obama’nin yüzünü yalar…

Salınır gezer Londra.  Pekin … Bon

Umar ve dileriz başına gelmez acı son..

…..

Gelmeyip, söndürdü umutları

Gitti aşıp, koca koca  bulutları

Kontrol edip, gelir mi  gökleri

           

Gider, gelir;  öğüterek zamanı

Neler oldu neler geçerken; anı

 

Cayır cayır yandı nice ocaklar

Top altında inler Bayır bucaklar..

….

Erdem’le Can; yol aldı doğru mahzene

Nice yıl hapis istenir,  basit bir habere

Ankara’da hangi karanlık dehlizlerde

Dolaşıyordur belki Sur’larda o da avare

Kana bulandı,  tarihi Dört Ayaklı Minare

Kedimiz de dört ayaklı.. Kinaye bu ya..

Kaybolmaz..Dayanır; yaza, kışa her zorluğa

 

Çarpıtıyor Tahir Elçi’yi,  hain sözcü

Söylüyor; “Kedi idi”  burçlarda gözcü

 

Söylenti çok.. Sanki ağızlar, torba

Garip aç... Kim verir bir avuç çorba

 

Kimi bakar yüzüne der ki; kumarbaz

Kimi  de  gözünden anlar; düzenbaz

İyi ki ne oruç tutar ne kılar namaz

Demedi şükür, irticacı hem de yobaz

Hilkatten fikri zikri kendine saklı

Anlayan anlar ama bilmez, pasaklı

İnsana kalsa yapardık hemen yasaklı

……….

 

Kedi; muhtaç ciğere. Süt, ne gezer..!

Mutlu olacak… Bulsa; et, el kadar

 

Diyorlar  faili meçhulü  o patlatmıştır

 İşini bilir, ne badireler atlatmıştır..

“ayazda kalmış ıslak kedi” gibi

Dokuz canlıdır çeker her cefayı

Atlatır elbet yağan  karı,  fırtınayı..

Gel nerdesin pisi pisi

Gitin de üzdün bizi

Yıktın sanal alemi

Güldürdün  hepimizi

…..

Geçirdi koca yazı. Karşılar, çetin kışı

Yumuşak dır,  kalbi. Aldatır;  sert bakışı

Çayyolu’nda bir tane, bulunmaz eşi

 

Bir Âlem; nice fikirler ile yordu bizi

Kattın karıştırdın sanalda hepimizi

Olayları bırakıp teslim ettik kendimizi

Sen neymişsin meğer Ersönmez’in kedisi?

 

Yahu..!

Ne olacak Ersönmez’in kedisi

Klavye başında genci, yaşlısı

Konuların ya faili  ya da   öznesi

 

“Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek”

Unutup, niyedir doludizgin gitmek

Erdem,  karanlığa bir mum yakmak

 

Bir cana acımak niçin üzdü sizi

Hak yarattı tüm âlemi, hepimizi

Boş veriver fesatı,  kini,  garazı

Unutma beş vakit kılınan namazı

Tüm sahabeye selam salâtınızı

Diyorsun..”Ve ala alihi ve sahbihi”

İnmez mi kalbe dudağının tesbihi..?

 Sonra ne der sana,  kedi hamisi

Dua ettiğin Ebu Hüreyre’den al feyzi

………….

Gök güller bulut ağlar

Bizi düşman oku değil

Dostun  gülü, yaralar

Can candır, taş değil

Aynısıdır tüm canlar

…….

Gittin de bir birimize taktın bizi

Kimini sevindirdin, üzdün bizi

Acır. Kimini alır inceden sızı

İmrendirir, aldatır dünya bizi

………

Kedimizden haber yok, nerde biçare

İğdiş edilmiş,  tutamaz ki bi fare

 Şu kedi nerde, kim kapı açar

Ağlıyor  mu  şimdi  çar naçar

O akıllı nice nice  kapılar açar

Tehlike anında hemen kaçar

 

Dolaşır dünyayı daire daire

Yol olsa tümüyle yer küre

Döner gelir yine  gittiği yere

 

Bilinmez; niçin gitti, neden yitti

Oluşları teftiştedir, işi var şimdi

Mırıldar mı yanında  çar Putin

Kedi;  O’ndan kurnaz, yaptığı rutin

 

Bulmuştur kendine sıcak bir köşe

Sahibi; keder içinde. Kedisi;  neşe ..

 

……

Gerekçe mi?

Siyasetin çalkantısından kaçış

Yalnızlığın huzurunu seçiş

 

Yoksa;

Villalarda salınmak gelmiş mi bayat

Bakkal  Abdulkadir’in özlediği hayat

 

Bir tekire yer vermişler, Sevrlerdi onu

Sıcak eve yerleşip, keyf eder gün boyu

 Mesken tutmuştu kamunun balkonunu

Geçim derdi binmişti yaşlı omzuna

 Garip bakkal, kıskanırdı onu

 Taaa Meclise varmıştı,  ünü

El açıp yalvarır,  her Allah’ın günü 

Diyordu aşağıdan bakıp; balkona

“Ey Allah’ım beni de yaratsaydın bir tekir

Sıcacık yuvalar da yatıp..

Ablam, Pamuk elleriyle yıkayıp…

Ne olurdu Huzur bulsa bu fakir

 

Değişsek seninle hayatımızı

Doyursalar doymayan boğazımızı..

Bıktırdı şu Dikmenin soğu ayazı

 Ya Rab..Affeyle kusurumu.. Duy avazı

 

Akşama kadar titriyor şu dar yerde

Soba  var, yakma için kömür, nerde

Rahatça mırıldamak  var, kaloriferde

Kıskanıyor hayatını bak bakkal dede

 

………

Konforuna imrenip ederlerdi haset

Kaynağı değil mi Fitne fesat,

 Halbuki böyle ilahi  idi taksimat

Kimi aşağı kimi yukarı, mukadderat

İnsanı akla getir, tüm mevcudat

Oysa. Gidip uğradı belaya,  son sürat

Önü sonu bir olmaz, çalınca son saat

Eyvahlar işe yaramaz kaçınca fırsat

Sabreyle; devran ne?, Sen ahire bak

 

Kıskanacak ne var hayat dener hepimizi

Herkesin derdi dağ, Anlasak bir birimizi

Vaz geçsen sen benden öne çıkarsak bizi

 

 

Huzur olur mu atlas döşekte

Yaşatsalar saraylarda köşklerde

Sırın sırrına bak; İbrahim Ethem’de

Kaçıp saraydan, huzura erende

 

Dünya senin olsa, olsan cihangir

Dünya elek. Seni de eler bir kevgir

…………..

Neden terk eder kıskandıracak hayatı

Ekmek elden su gölden sürülen saltanatı

Okşanıp, duyuyordu bin bir iltifatı

Bir çırpıda neden atar ki onca sıfatı

Niceleri kıskanır, arar bunca fırsatı

……………

Önüne konuyor, zahmetsiz yemek

İstiyor ki  versin bin bir emek

Fıtratında plan kurup fare yemek

Özgürce kuşların peşinde koşmak

Belki bıktı. “Nankör kedi”, ne demek?

………

 

Gazetelere göz atışı kıskanmak

Kalabalıkta ilgisizlikten sıkınmak

Belki tekle yetinip;

 Birinin kucağına tıkınmak.

Saraylardan kaçıp, odalarda görünmek

 

Sebep midir ki;  parklarda bilinmek 

Bir tike et için soğuklarda sürünmek

 

Özlemiş midir geniş aileyi

Sürülere katılıp cemiyete girmeyi

Kafeslere tıkılmaktan kaçıp, gezmeyi

Tacınız tahtınız sizin ola, ben isterim hürriyeti

Ettiniz hadım,       kestiniz zürriyeti

Parklarda dolanır kedi köpek dizi dizi

Yana yana dolaşırlar mutlu; oğlu kızı

… ….

Yoksa?..

Villalardan usanıp, apartmanda huzur bulmaya

 

Sanal alemi sallayıp meşhur olmaya

Birileri ile dalga geçip kafa bulmaya

 

Derdin midir sanal âlemde görünmek

"Simalar cönkü"nde, resim altı  laf  çakıp

Sözü tüketip 140 kelimeye sığınmak

Sen de mi cücükler gibi cıvıldaşmak

 

Gel neredesin gel pisi  pisi

Gittin. Üzdün tüm ailemizi

Bir birine  çattın hepimizi..

Neymişsin Ersönmez'in kedisi….

 

 

https://www.facebook.com/notes/necati-%C3%A7avdar/kediname/1127500850594731?ref=notif&notif_t=like

 

 

http://www.antoloji.com/kediname-ersonmez-in-kedisi-siiri/

 

 

http://www.edebi.net/index.php/44-secilmis-yazilar/3780-kediname-ersonmez-in-kedisi

 

 

DAĞLAR “HU” DEDİ


Dağlar “ Hu” dedi

Kalabalıklardan sıyrılıp

Çıktım dağlar başına

Rabbim Allah, Hay dedim

Dağlar dile geldi

Kuşlar, ses verdi

Rüzgâr inledi

Çör çöp dinledi

Hep beraber kendi dilerinde “Hu” dedi

 

Kimse yok

Her yer ısısz

Olur mu; hiç Sensiz

 

Dinledi kurtlar, kuşlar;

Dile geldi; böcek, çiçekler

Cümle taş topraklar

Açıldı kainat kitabından yapraklar

“Hu”, senin virdin dedi

Gözlerden çağlayınca yaşlar

Sırlara erdin  erdin  dedi

Dağlar; “Hu” dedi

 

 

 

 

 

 

 

 

TARTTILAR BİZİ

Şehirlerde,  sultan

Hanlarla burhan ile iken

Menfâlara…

   Attılar, bizi…….

Meteliğe muhtaç

Aidat ödemeye aciz iken

Katrilyonlarla tartılar bizi

 

Eş dost  susar,

Aramaz, pas vermezken

Uluslararasından ses verip, kıymet ölçtüler

Servetler dökerek, değer biçtiler

 

Bilmediler ki;

Tek servetimiz

Secdedeki göz yaşı

Şaşı.. Bakmak bu olsa gerek

Bizi kimsizlikte

Alın ve  asın.

24 Eylül 2013

DEĞER ÖLÇÜSÜ

24 Eylül 2013 /Alsancak

Bazıları bazılarına fiyat biçer...
Kimine 20 guruş.
Kimine de katrilyonlar..
Aslında belki kendi değrleridir, biçilen ölçü..
HAK ölçüsüne tabi olanlar, ne 20 guruşa nede önlerine serilen tam 6 (altı) katrilyon liraya tamah etmeyip, ellerinin tersi ile iti verirler..
Ve 
Bir tuzaktan da kurtuluverirler. - Başkalarının hayalinden bile geçmeyen bir sermaye ile tabi tutuldukları zor bir imtihandan sıyrılıverirler..-
Elhamdülillah.
Birkimde yapmamış.. Piyangoyu kaçrdı diye hüküm verenler..
Bilmezlerk i, onların serveti secdedeki göz yaşlarıdır.
Ve o damlaların kıymeti sermaye ölçüleriyle hesaba gelmez.
HAK katında değer bulur...
Gerçeği ancakAliym Allah 
Ve onun izniyle 
İlmel yakin ve HAKakl yakinnn bilenler bilir..

https://www.facebook.com/necati.cavdar/posts/10151912124822700

 

 

 

 

 

 

 

 

 

………..

Kalabalıklarda kaybolup,

Ne bulsumsa yalnızlıklarda buldum

Çıkıp şu dağlara HU dedim

Rüzgârı ciğerime misafir etim

“Hay” dedim

Çiçekler; cevap verip “Hay” dedi

Yollar dile gelip, “Hay” dedi

Yeller  konuşup “Hu” dedi

Bulutlar yarışıp “Rabbim Hay” dedi

Güneş gülümseyip, “var” dedi

Suyu buldum

Ayı gördüm, “Hay” dedi..

Parça ve bütün; “Kün fe Yekün”

Bütün kâinat; bir olup; “Yar” dedi

 

 

YAR BENİM

Bir acayip hale girdim, yar beni

Farklı halde gördü  O yar, beni

 

Derdin nedir diye sor beni

Bir gül ile an beni

 

Hangi hal,

hangi  zamandayım

bilmiyorum

Bir açık durum

 O hal  içindeyim

Kapında; yar benim

 

 

 

BERABERİZ; KURTLAR KUŞ İLE

 

Ağlayarak geldim gözlerimde yaş ile

Yana yana geldim salim baş ile

Beraberiz dağlar, kurtlar kuş ile

 

Yana yana geldim seni bulmaya

Döne  döne geldim seni bulmaya

 

Koşa koşa  tutmaz oldu dizlerim

Silinir mi şu dağlarda izlerim

 

Geçmez oldu gerçek olan sözlerim

………………………… Bizlerin..

 

DAĞLAR, BENİM YARALARIM

 

Ağlar ağlarYar ağlarım

Dağlar, benim yaralarım..

 

Yaralarım Yar ağlarım

Yaralarım,  yar ağlarım.

 

Derdim kanar yar ağlarım

Dağlara çıkar  da ağlarım.

Yaralarım Yar ağlarım

Yaralarım Yar ağlarım

 

 

Beni derdim dağlardan çok

Yar ağlarım yar ağlarım

 

Yanar yanar Yar ağlarım

Yaralarım Yar ağlarım

 

Gönlümde ki   pek çok ferman

Sende şifa sende derman

Çareleri  kimde bulam

 

Yaralarım Yar ağlarım

Yaralarım Yar ağlarım

 

 

 

 

 

 

 

GÖNÜL BAĞI

 

Gönül  bağı yar eline

Bakma dağların gülüne

Konma şehirler içine

Çalar, ağlar, karalarım

Çalar ağlar yar ağlarım

 

Çıkar ağlar,  kâr ağlarım

Şifa bulmaz yaralarım

……………

Gönül beni benden  alır gider

Hakka götürene gider

Kaçar gider

Konar gider

Çerağlara, dağlara yar

 

Yar ağlarım yar ağlarım

Gider “Gül”e ağlarım

Bulunmaz derdime çare

Yaralarım yaralarım

Gönlüme derman ararım

 

Derdim çok, ızdırap yüce

Bulunmaz derdime çare

Yar ağlarım yaralarım

Yar ağlarım yar ağlarım

Çıkar dağlara ağlarım

Sular seller gibi çağlarım

                   

 

TEZ GİDERİM

 

Bulutlar toplanıp  ağar

Enginlere  rahmet yağar

Sel giderim sel giderim

Boran olur şu dağlara

Yel giderim yel giderim

Nice ağlar beyler

Köşkler saraylar

Kararım olmaz benim

Kaçarım hemen tez giderim

İstemem,  başkasını  niderim

 

 

 

 

 

HANGİ YOLDAN

Geçiyorum ordan buradan

Gidelim  biz hangi yoldan

Aşk yoluna  hep  buradan

Gidelim dağlara, dağlara

 

Geçiyorum ordan buradan

Aşk yoluna  hep bir yerden

Gidelim  biz   buradan

Geçiyorum ordan buradan

 

Dağlar seni  ben  etmeli

Çevirip de nere gitmeli

Kurdu kuşu çağırıp da

Hep beraber gitmeli

Dağlar seni  ben  etmeli

Çevirip de nere gitmeli

 

Benim yolum uzak değil

Her dağlara tuzak değil

Aşkı..arayana azık değil

Sevdalıysan yazık değil

 

////////////////////////

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Allah..Allah…

Laihe İlallah

Diyelim Allah, Allah

Allah..Allah…

Laihe İlallah

 

 

Her daim hu hu Allah

Diyelim Allah Allah

Her daim Allah Allah

Ya Allah hu Allah

 

Gani Allah , Ya Allah

Ya Allah..Kerim Allah Ya Allah

Ya Allah Laihe İlallah…

 

Diyelim Allah, Allah

Her daim hu hu Allah

Diyelim Allah Allah

Her daim Allah Allah

 

 

Hu diyelim aşk için

Kurtlar ile kuş için

Eşya tabiat için

Hu diyelim Hu Allah

Ya. Ya Allah..

Lai ilahe İlah

Laihe İlallah

 

Diyelim Allah, Allah

Her daim hu hu Allah

Diyelim Allah.. Allah

Her daim Allah… Allah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SERDAR İKEN

 


Ey Allahım, sedar iken

Ben acizken, sen azizken

Kime yalvaram

Kime derdimi arzedem

 

Ey Allahım, sedar iken

Ben acizken, sen azizken

Kime yalvaram…?

 

 

Şu dağların engebesi

Dünyanın hengamesi

Çekilemiyor ki gaylesi

Sedar Allah, Gani Allah

……..

Ey dermanı çok Allah’ım

Dertlerime yet Allah’ım..

………..

Dertlerime derman eyle

Gönüllere yet Allah’ım

Ver Allah’ım ver Allah’ım

Dertlerime..   dermanını sür Allah’ım

 Ver Allah’ım ver Allah’ım..

Gönülere gir Allah’ım

Ver

Derdimiz derman, Allah’ım.!!!

Ver derdimize Farman Allah’ım..!

Şifa sende… Şafiî, Allah’ım

……….

Dağlar ile.. arayım mı

Kainata sorayı mı?.

Gönül senden bıkayım mı?

Arzu edip çıkayım mı?

Senden                 mı

Arzu edip…. Çıkayım mı?

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞAŞIRTIRMA DOĞRU YOLU

 

Alıcılar; av, kolluyor

Şeytan sarmış; sağı, solu

Alıcılar; Av kolluyor

Şaşırttırma doğru yolu

Medet; Allah.. Kerim… Allah

Ey ganiler Ganisi

Cümle varın banisi

Şeytan sarmış çevremizi

Ey ganiler Ganisi

Tüm Kâniatın banisi

Şaşırtırma doğru yolu.

Medet; Allah.. Kerim… Allah

…………..

Atmacalar avlanıyor

Avlarına yalvarıyor

Dalıp dalıp, avlanıyor

Aman Allah… Kerim Allah

Sultan Allah Kerim Allah

Dertlerime derman Allah

 

Atmacalar; yukardan gözlüyor

 Zamanını kollayıp, izliyor

Rızk rızık diye yalvarıyor

Dalıp dalıp avlanıyor

 

Aman Allah kerim Allah

Sultan Allah Kerim Allah

Dertlerime derman Allah

‎                 Ahimesud -17 ‎Şubat ‎2015 ‎Salı

 

NİYAZIM NAZIM

 

Nazım – Niyazım Sana

Sazım sözüm Sana

Allahü Ekber

Allahü Ekber….

En büyük Sensin

Sahibisin tüm varlığın

Görür görünmezin

Yaratığın her canlının

Allahü Ekber

Allahü Ekber….

 

“O”l deyip  “Ol”durduğun

Alâmleri doldurduğun

Arayanı buldurduğun

Tüm açları doyurduğun

Varlığını bildirdiğin

Hayat verip öldürdüğün

Allahü Ekber

Allahü Ekber….

 

Özüm, Sana

Yönüm,Sana

Yüzüm; Sana

 Sena, Sana

Tahyyiat, Sana

Allahü Ekber…

Allahü Ekber….

 

28 Ekim 2014

Ahimesud – Angara

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UĞRAŞMAYIN, ALÇAKLAR!..

 

Uğraşmayın, boşa alçaklar!
Sizin gibi köpekleri çok gördük.
Sağımız, solumuzda ısırıklar
Yaladıkça azan kelpleri gördük

Yalakalar; yalandıkça yükseldi.
Diz çöküp, yalvaranlar; gördük
Dünkü zibidiler kendini bir şey mi bildi?
Unvan ne imiş, şan ne imiş hepsini gördük

Zalimin zulmü; sonsuz olmaz
Biz; nice zulümler gördük.
Alışmışa hiçbir şey olmaz
Senin ağababalarının nallarını gördük


Sizin vızıltılarınız bize hız verir
At ahırlarından bozma “damları” gördük
Kendi çıkarımız için değil halkın hukuku için
Van’ı, Mamak’ı, Ulucanları; gördük

Bağlatınca boğazınızı hortuma
Su yerine irin içenler gördük
Tekmeyi yeyince ... döner ...
Üfleyince çılız ışığına karalıkta kalanlar gördük

Borudan geçen gazla hava basma, kesilir
Tıkınırken kemik boğazına takılanlar gördük
Regaip’de su,Berat’da ceryan kesersiniz
Kendi karanlığında boğulan sahte güneşler gördük

6 Nisan 2005
Aşiyan-Ankara

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UNUTMA

Az ye,
Yutamadığın lokmayı
Ağzına alma..
Sevgi tükenir, aşk biter..
Fakat;
Bağlanan umutları,
Anadolu’nun zenginlik yüklü dağlarını,
Verimli ovalarını, çağlayan sularını
Hele hele vakur insanlarını,
Fakir ama dağ gibi yürekleri unutma..

Millet, unutur zannetme
Her şeyi afeder de
Verdiği “iradeyi” kullanmayıp
Birkaç günlük saltanat için;
İradesini “güce” satanı afetmez
Sen sen ol; Çevik Bir’i unutma

“Kurtarmak” için;
Yemin ettiğin Kudüs’te
Selahattin’i unutma..

Kasımpaşa’da küheylan
Tel- aviv’de; yosma
Millete kin kusma
Kıvırtıp,
El planlarına koşma

Yosma..
Aşka gelip, yanaşma!
Çizmeyi aşma..

Şayet, şart ise;
Sat; kendini.. Milleti; satma
Katarina, hasiyetini!
Unutma...

Saltanat ne ki,
Dolar?
Bir kaç duraklık
Onca delikanlılık,
Bir saatte ne ola ki, bu ödeklik?

Sürgünlere süren
Şerefsizlere eş
Sen milletin sinesine koş

IMF maşası
USA kasası
Soroz yasası
AB kesesi...

Bu ne inat?
“İlla masada..”
Yosma!..

Unutma:
Bağır, başka.. Kucak başka ...
Yosma!..

Haziran 2005 - Doymuş Köyü / Çeltikli

 

 

 

 

 

 

YOSMA

Boyu uzun, endamı düzgün

Düğünü güzün, gözleri süzgün

Yürüyüşü alımlı, gidişi çalımlı

Kasımpaşa’da erkek, Ankara’da ürkek

 

O bizi bilmez biz onu bilmezdik

Eleyip tartmış, bir bildiği var derdik

Yürürken yapacak diye huzura erdik

Nettik ise   biz ettik, bir arpa boyu yol gittik

 

Yüreğimiz soğurken caımız çıktı

Bizimkisi  hakikat değil platonik aştı

Aşkımıza ihanet etti, sevgimiz bitti

Dudaklar  Şarona ,yüz buşa gitti

 

Bağdatan vaz geçtik Kerkküde gitti

Adalar şöle dursun Kıbrısı kucağa itti

Masa başında olma sevdası hepsine yetti

 

Çünkü o milleti değil vaşhintonu dtercih eti.

Kükredi kabardı, aslandı sanki

Soykırıcı demmeiş gibiTel avive gitti.

Osman der:

İçerde fabrika sattı, işyeri kapattı

Masrafları çoğaltı, IMF’den dalar üsütne dolar kaptı

Duygularımızla oynayıp, hayallerimizi satı.

.........

İçerde millete eflenip çalım satıyor

Telavivde diz çöküyor, oval ofiste kucağa yatıyor

............

seyret seyret bön bön bakarak

dur bekle yürekleri layakarak

Uyum için,uymak için düzene

Köle ol, yetmez mkul ol zalim  düzene

Ateşine odun taşı milleti ezene

Bir o tarafa bakıyor bir butarafa

Boynunda  iktidar tasması

Bizden uzaklara göz diker Amerikan yosması

......

Elbise giyiyor kutnu ipekten

Aklı çıkıyor yllaığı köpekten

Neden kaçıyor grçekten

Korkun ne ,ne kaybeeceksin

.........

Morgoyun meler gelir

Dağları deler gelir

Hakikatli yar olsa

Gelir

 

Her ne kadar tophlansada kalabayıklar

Kimse sendenim demez gelmez ise alabalıklar

Duralı söylüyor:

Hiç mi kimsesi yok.

Herkez ben değilim diyep küsüyor..

Aluç dağı boz bulanık, esiyor

IMF’ler telavivyer, oval ofis  milletle bağlarını kesiyor.

Milleten destek alamayacağını seziyor, yosma..

Gidip sorayım

Şifreşi çöser tezel

değil Tarih afetmez ezel

Millete küsüp suratını asma

Ele gülücükler dağıtma yosma

Mellete fırça, Abye kalça atma

Konut’tan kaçıp Oval ofise yatma

..........

 

Ak gençilik , kara gedik

Beyaz gömlek siyah don

Oyun bitti, bu perde son

.........

Mehmet akif.
zenginleri veriyor

Fakir kurudukça  kuruyor.

Ac insanlar lokma boğaçzlarda kuruyor..

Miletin lokmasını  IMF’den soruyor.....

Eskigden şeyhleri vardı

Ne hal ki ornu artık Derviş koruyor..

Duymasın;

Osmancıklı  paltacı

Hiç kalır katerinanın verdiği acı

O mullitu için belki kendini

Sen  kendin için milleti

Tercih ettin, sineyi çektin zilleti.

Katarna kurtulmak için  kaçarken çadırdan

Sen dakikaları sene yayıp

Mayıştın zevkinden,

Bayltacıotağı, Bush’un olav ofisi

.........

Ağla, Kudüs

Ağla Selehattin

Adamın sermayesi idi din

Sırtı gelirmi hiç yiğidin

Ne idi tel avivde yediğin

..............

Denirmi ki  musa gibi konuşmak

Firavun  gibi yaşamak

..........

kasımpaşada kükreyip

tel avivde çürüdün

Vaşhintonda eridin

Yakışırmıydı mahelenin delikanlısı

Başkalarının yosması

İktidar uğruna  IMF tasması

Yalan yalan yalan yosma

Milet bukaları çözer sen istersin altın tasma

.............

kıvrım kıvrım kıvır yosma

belki giyersin entari basma

 

Ele gülüp millete surat asma

Sana yakışxmıyor artık gerdan kırmak yosma

.............

He diyin, dalavere yallah

Nurunuzu almış Allah

................

Ak kaşıklar

Ak uşaklar

Ak zengin kuşaklar

Millet bağrına basar

Seni şaron, buşh kucaklar..

...........

Ödül ne.

Hani İsmet, hani tayfası

Çevik  bir görmedi sanamı olur faydası

Karşılığı hangi hizmetin paydası

Yosma

.................

Zannederdik karadeniz asması

Bu ne marifet

Bu ne  terakki

Ne çabuk oldun kıtalmararası yosması

...........

28 şubatın maduru bilirdik

nde olsa pazarmamacı hazret

pazarlamış o, uyurken millet

 

.........

BOK’ battı  taşeron

Arkadaşı oldu katil şaron

Stratejik ortağı kasap şaron

 

Haç asması

AB karması

Pontus sarması

Kuzu sarması

Çam yarması

İlla masa sevdası

Telaviv yosması

Sanırdık gerçekten Anadolu delisi

BOK’a batırıyorAmerikan sevdalısı

Kıbrısı terk etitriyorAB cilvesi

Aklını başından almış 28 şubat sillesi

........

Belki k  irisi

İki gömlek  birdon

Mahallenin irisi

.......

milleti kandırdın tasarruf dye

terkedip kılıfla  kendi lojmanı

yasaklaın hanımına kamusal alnı

kıçını açıkta başını kuma sokma

kendini kandırısın yosma

........
Bilmiyor musun tuttuğun el kimin

hiç inaanmam ki bu  akıl senin

yakında ortaya çıkar eserin


yalakları tutmuş yayılor

yaklaşınca köpek gibi hırlıyor

Emrindekiler jopu sallıyor

Zulümle hayat buluyor bunlar

 

 

sanmayın samim çıkarcı bunlar

korkularından  çoktan döndü bunlar

Üçüde riyakar,  yalancı bunlar

İstismar işine geliyor bunun

 yola çıkmıştı şarkı bitmesin

Zalumlir dursun mazlum gitmesin

Kimse kimseye eza etmesin

Zulumunde klıcı oldu bunlar

 ne  ışmar edersin gözl ve kaşla

Göz yuman sen, yatın kukuçka 

İpe un serme eyleme başla

Başın dik olsun  zalim yayında

nesebin temiz, helalse sütün

Yüzverme zalime Boka bata büsbütün

Haka dayanırsan  gelirsin üstün

Altıa edipte fışkı  sıçratma


12 haziran 2005

Aşiyan – Ankara

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bitirilemeyen servet

 

Bitirilemeyen servet

Yüreğim var.

Otuz yıl dinerdim,

Ev yok, iş yok

Hiçbir şey yok.

Başarmak ,insanca yaşamak için

Sadece verecek yüreğim var.

Ben yüreağimi koyuyorum

 

5.6.2000

 

 

 

 

 

 

"Malik değil Emanetçi
Mukim değil Misafir
Kalıcı değil Yolcu
Durucu değil Gidici"


Yakup Abdal (Çankaya /Ankara) 27.05.2014 Salı günü

 

https://www.facebook.com/necati.cavdar/media_set?set=a.10152475583777700&type=3

 

 

 

 

 

 

 

SEÇİM Başlıyor.!

 

Evet,  SEÇİM;  başlıyor

Nefsin ateşle imtihanı
Hak ve Batılın SEÇİMİ 
8 Haziran Ramazan ayı,

 ORUÇ ..
Büyük SEÇİM ;başlıyor

 

Ahimesud /Alsancak 7 Haziran 2015, 01:58 · 

 

 

 

 

 

 

Kırlangıç..! değil    EBABİLLL

https://www.facebook.com/necati.cavdar/media_set?set=a.10156484462722700&type=3

İnsanlar, küme küme sohbette..
, İftarı bekliyor.
Sokaklar çocuk sesleriyle cıvıl cıvıl.
Ezan sesiyle birazdan sukun olacak..
Angara’ın bazı yerlerine rahmet sağnağı yağıyor.
Bazı yerlerde ise akşamın tüllenen kızıllığı çökmek üzereyken
Ebem kuşağı; nur içinde nur halesi gibi..
..............
Kırlangıçlar..
Her zaman kendine has sesler çıkararak
birer ikişer uçarak ateta akşamı karşılayanları selamlayan kırlangıçların bu defa toplu bir şekilde ordan oraya uçmaları dikkatimizi çekiyor.
Makinaya sarılıp, resim yakalamaya çalışıyoruz..
Gökte nurlar
Kalplerde surur
İftarı bekleşenler
sen şakrak çocuklar
Cevalan eden kuşlar
Belki de oruç budur

.............
2 Haziran 2018 • AHİMESUD/ALSANCAK

……………..

Daha önce belirtmiştik.
Ahimesut /Alsancak’da Ecevit ile Erbakan’ın oturduğu binalar arasında kalan apartmanda misafiriz..
Saat 11 civarında..
Teravihden dönerken Ecevit’in binadaki balkonda çocuklar aşağı bakarak
“Kedi , fareyi yakaladı..Yiyor..Yiyecek” gibi laflar ediyor..
Oralı olmayıp, mahalle bakkalımız Hayrettin Erek’e uğruyoruz..
Çeşitli konularda muhabbet ederken komşularda gelip, sahbetin koyulaşmasına sebeb oluyor..
Epey zaman geçtikten sonra istirahat için veda ediyoruz.
Yine Bala Avşar’dan Ecevit Durmuş’un bina önünden geçerken bu defa çöp atmak için inen çocuklar; yukardan bakanlara
“ Kedilerin yemek istediği fare değil, kuş” diyerek hemde yeminle yukardan bakanları ikna etmeye çalışması dikkatimiz çekiyor.
Hani nerde , nasıl derken.
“İşte, buradalar” diye bina bahçesini gösteriyor.
Yüksek duvardan baktığımızda mahalleyi parselleyerek kendilerine alan oluşturan kedilerden ikisi karşılıklı geçmişler, zar zor belli olan siyah bir cisime pusu kurmuş, kapmak için bekleşiyor.
Kedinin biri bazen ağzı bazen de ayağı ile saldırıyor.
O cisim hareket ettikçe, çırpındıkça ağzından bırakıp kaçıyor..
Gece karanlığnda fazla da belirgin olmayan cismin şekli hemen akşam toplu uçan kırlangıçları hatırlatıyor..
Kurtarmak için .kedi vs diyerek ses çıkarıp hamleler yapıyoruz..
Nafile..
Kediler kararlı
İkide bir saldırıp, kaçıyorlar..
Ama bir, bir buçuk metreye pusu kurup bekliyorlar.
Baktım kurtuluş yok..
Çiti geçerek duvardan atlayınca kediler daha da geri çekildi..
............
Evet, yanılmamışız.Kırlangıç..
Hiç hareketsiz duran hayvancık, çok hırpalanmış..
Gözkyüüznde süzülürken nasıl oldu da niçin aşağı indi..
Bilmiyoruz..
Yulardan ilgi ile izleyen komşulardan poşet ve su rica ediyoruz.
Geç kalıp, hayvancık ölecek diye de ödümüz kopuyor.
Biraz gecikmeli de olsa sarkıtıyorlar..
Suyu üstüne, ağzına gelecek şekilde başına dökünce Kırlangıç iyice hareketleniyor ancak mecalde kalmamış.
Orada bıraksak, kediler yine gelecek..
Bişey de yapamıyoruz.
Can çekişmesi de hoş değil.
Poşete sarıp elimize aldığımızda kalp atışlarını hisediyoruz..Belli ki ölmemiş.
Her nedense kediler saldırınca hereket eden onları korkutan kuş, bizim elimizde hiç am hiç çabalamıyor..
.............
En iyisi kedilerden uzaklaştırmak..
Alıp teresa çıkarıyoruz..
Yine su veriyoruz..Sudan uzaklaşıyor..
Muhabbetin yeminden ikram ediyoruz.
Tenezül dahi etmiyor..
Bıraktığımızda pestil gibi, yatıyor.
Acaba karnlıkdan mı korkuyor..Bilmiyoruz..
Işığı söndürüp, suyla ıslattığımız için üşümemesi içinde bir bezi üztüne koyarak kendi haline bırakıyoruz.
..............
Temcit vakti..
Sahurda bakıyoruz..Hala canlı..
Üstüne koyduğumuz bez iyice vucudundaki suyu çekip ıslanmış..
Bezi değiştirip, istirahatına bırakıyoruz.
Fecir …
.Şafak sökmekte..
Sabahh ezanı okunuyor.
Yanlara rasgele açılmış kanadından tutunca, gayri ihtiyari çekiyor..
Hala canlı..
Sırtına örttüğümüz bezi değiştirip, kendi haline terk ediyoruz.
Zira ne yapmak gerekir, ne yer, ne içer bilmiyoruz
Tek yapabildiğimiz, kedilerden uzaklaştırıp tehlikesiz yere getirmek..Su verip önüne yem koymak..
Çaresizce sonucu beklemek.
Umarız , bu göklerin özgür kuşu, zorunlu misafir güç bulur , kendine gelir
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Saat 7 suları
Ben bu notu ilave ederek çıkıp baktığımda bizim misafir; yerinde yok..
Sağa sola baktım..
Görünmüyor..
Demek ki kendinde güç buldu..
Sevindirici bir durum..
Belki çiçek sandıklarının altına gizlenmiş olabilir..
Yoksa .. Bu defa da Karga mı götürdü?
Ya da uçup gitti..
Dağın kuşu bağa yar olacak değil ya.
İnşallah sıhat içinde hürrüyete uçmuştur..
Gizlenmişse elbet çıkar..
Bakalım; neyler...
...............
Teras da ki tüm malzemeleri yer değiştirip baktım..
Yok..Yok.Yok..
Ya uçup gitti
Ya da kargalar icabına baktı.
Ancak karga kapsaydı sağda solda hiç değilse tüyleri olması gerekirdi.Bir iz yok..
............
Bu arada internete girip Kırlangıçlarla ilgili çok malumat edindim.
Ve bizim misafirin yavru olduğunda öğrenmiş oldum..
2 Haziran 2018 Cumartesi
Resimleri gören, İstanbul’dan yeğenim

Dayı O Ebabil”, demez mi?
Meğer EBABİL ziyarete gelmiş.
Ve gece böyle yapar, gündüz gidermiş..
Öğrendik ancak çok geç oldu.

 

 

 

 

 

MOR SALKIM

Dikmeyip , boşlamışlar

Boş alana atılmış.

Garip bir  halde yatılmış.

Temuz sıcağında kavrulmuş.

Taşlaşmış gibi, loylon torbadaki kök toprağı

Belli; ne kadar istiyor,  kavuşmak nemli  toprağı

Helede birde su olursa keyfine dokunmayın

Gören, boş ver umut yok diyor

Hata çekilen zahmete gülüyor

Zira,

Yaprak gitmiş, kuru dal

Derman yok, kalmamış hal

Alıp getirdiler..

Ceyiz sandığına yetirdiler.

Diktiler, az toprağa.

Verdiler biraz su.

Kuru ağaca can veren mevla

İstese neye vermez ki

Devir geçti, zaman uçtu

Dallara yeşillik konmaya başladı

Umutlar uç verdi..

Güz geçti.Kış gitti Bahara erişti

Ne yaprak var  ne bişey

Dallara mor mor salkımlar asıldı

Sandıklar içinde   en asildi

Görenlerin sözü nefesi kesildi

Hele bir çıktımı  hafif esinti

Sormayın ama da kasıntı

Siniyor etrafa

Hoş bir rahiya, güzel koku

Dibindeki sümbül ona aşık..

Çevresindeki ağaçlar ona dolaşık

Bakıyorlar hepsi yılışık

Kuruldu,  baş köşeye

üç sandıklı ormanda

Hep  gözler üstünde…

Dikkatler; onda

 Yakındakilerin hayreti

Uzakdakilerin nazarı

Cana can  katıyor Morsalıkm

Umutlara umut aşılıyor Morsalkım

Hangi gelinin umudu,

Hangi delikanlının yürek kıpırtısı

Hangi gencin sır deposu; o sandık

Ahir ömründe Morsalkıma  aşık..

 






ŞAİRİN Yeri Necati ÇAVDAR

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...