25 Şubat 2015 Çarşamba

ŞAH idim MAT oldum

ŞAH idim.. Oldum MAT..!

                                        “Süleyman Şah Türbesi” taşındı

Fırat kenarında uyur, bir Şah idim
Güç kazanır millet, bitecek zillet
Beklerdim gelecek; Yavuz, yiğidim
Uyanır millet, uyandırır Devlet..

Avrupa’da kırılan kol, Asya’daki bacak
Afrika’da sararan gül, yeniden çiçek açacak
Baş gövdeyle tekrar buluşup, kucaklaşacak
Umardım yine sedamızı duyan, inine kaçacak

Beklerdim “Beyaz atlı” bir yiğit; gelecek 
Eyup’da kılıç kuşanıp kanatlanıp uçacak
Destursuzca bir çırpıda Fırat’ı geçecek
Ceddini SELAMlayıp,  ümranları aşacak

 Beyaz kefenle Şam’da Cuma kılacak
Kavimler bir bir gelip selam duracak
Adaleti;  huzur.. Celadeti;  korku salacak
Derebeyler; dizi dizi Divan duracak
Umardım  ki esir illerde, bayram olacak

Selahatdin olup, Kudüs; salah bulacak
Dağılan/dağıtılan halk, yeniden millet olacak
“Hadimül Harameyn” şerefini alacak
Zalime korku, mazlum güven duyacak

Arkadan gelen Süleymanlara yollar açacak
Dicle  ve Fırat’a vurulan zincirleri çözecek
Önündeki engelleri aşıp,  Nil’e katacak
Ölümü öldüren iki nehir, bir olup coşacak
 Fırat ve Nil korku bilmeden yaşayacak
Tunalar, Araslar, Niller, Dicleler,Fıratlar..
Kişneyecek bir uçtan bir uca kıratlar
Cevelan edecek yağız delikanlılar
Tuna’da da abdest alır Nil’de yıkanır
Salih amel işler, kötülükten sakınır
“Selam”  taşıyacak cevval elçiler
Huzura susamış âlemde yankılar


İkbal; kanatlanıp, duran Asır; coşacak.
Kükreyecek gençlik bentler yıkacak
Dalgalanacak muştular, köşe bucak
Davullar çalınıp, kınalar yakılacak
Sevinçten Tuna’nın gözü yaşaracak
Irmaklar, mecrasını bulup akacak
Yarım kalan hesapları bir bir soracak
Her ektiğini bin bir başakla biçecek
Milletin kör talihini kara bahtını açacak
Karadan ermez ise havadan varacak
Kovalayıp füzeyle fezada bulacak
Medeniyette yeni yeni çığır açacak
Karanlığı delip  “Ak çağları” açacak
Ovaları, çölleri geçip, dağlar delecek
Setler yıkıp Irmakları denizleri açacak
Gerekirse  armadayı karadan sürecek
Çok uzak ummanlara yelken açacak
…………….
Duyulacak cihanda adı Yezdan’ın
Anılacak her mecliste yâdı Osman’ın
Vurulacak fermanlara “mührü Süleynan”
………..
Aslını unutmayacak ŞAH, beklerdim..
Gölgelerden korkup MAT, ettiler
Kırılan kol bacak, sarılır derdim
Birde imha ederek çekip, gittiler

Vakar, asalet, hüner vardı şanlı soyunda
Kükrese de bilinmiyor hangi oyunda
Belli değil hangi yosma yatar koynunda
Geziyor; “Siyon yıldızlı” tasma boynunda
Ne zillet ki dans ediyor “Haçlı” kolunda
Bir işaret, iz bırakmıyor Kudüs yolunda

Kaçar mı?  Hangi Hakan, hangi Sultan
Kaçırdılar; Şah’ın ismiyle sembolleşen
Söküldü tapular; ne iz kaldı ne nişan
Örtmüyor hiçbir kılıf,  de; ne desen
Dayanmaz yürek, kabul etmiyor vicdan


Eyvah.! Nedir bu felaket, çektiklerim
Kaçırdılar,  “alameti”,  hani Sancağım..?
Sevinçten sarhoş olup mâlamat ettiler
Mahşerde de olsa hesabını soracağım
Zilleti, millete “Zafer” diye ikram ettiler…
Hani nerde dikilen  o çil çil kubbeler..?
Yıkıp hanemi, “seyyar türbe” icat ettiler
“Kaçırdık” diye sevinçle secdeye gittiler
…………….
Vatanın her taşı bir, hangisi büyük..?
Yakındı bizim diyar, oldu uzak
Sırtında yük.. Kurulmuş tuzak
Kurtulmak mı?.. İmha et ve yık
Topla tası tarağı, tez elden çık


Çekilmeyi acizler; şeref sayar
Kendine  anlatır, kendi kanar
Göremez.. Başını kuma gömer
Zafer çengisi söyler, kendi oynar
Şu hale;  aşıklar yanar da yanar
Analar parçalanır, atalar ağlar
Zalimler kaçmayı saysa da zafer
Sandukaları gezdirse diyar diyar
Kirlenir yüz, ne şeref kalır ne ar

Kaçmayı/yıkmayı sayar  da fazilet
Vatan, hatıra; vermez bir kıymet
Arar; aczinde, korkaklıkta  izzet
Unutmaz; tarih, kayda geçer zillet
 Üstü örtülse de an olur,  hatırlar millet
….
Diyorlar; “Başarıyla terk ettik” toprağı
Hem de yıktık, yerle bir ettik kutlu otağı
Ne zannedersin, kırdığın mezar taşını
Unuttun mu, sildiğin onca gözyaşını  
Hülyalara salan, mahzun çeşme başını 

Hâkimiyeti terk edip başarı aldık
Vaveyla ile getirdikleri üç sandık
Kimimiz yandı, kimimiz kandık
Ervah ağladı,   yağmurdan sandık
…………
Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah

DEAŞ vahşetiymiş  bütün korktukları
 “ Kobani Kantonu”  da muhatapları

Kimlere teslim etti, koca teşkilat
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet
…………..
Unutulmaz elbette söken bayrağı
Geceler gebe. Bekle; söken şafağı
Gelecektir Caber’e çeken bayrağı
Fetret de biter. Gitti; çoğu. Kaldı; azı
Geçer elbet sonbahar kışın ayazı
Yaşarsın çiçekli baharı hasatlı yazı
Söylenir türkün, dinler çalınan sazı
Boşuna mı bu mazlum milletin niyazı
Tuna’ın daveti, Dicle’nin çığlığı Nil’in  avazı
………..
Sinesinde barındırır yiğit ahfadı
Sona erecektir mutlak feryadı
Düğümleri çözüp,  açan kapıyı
Yıkan tuzakları, sakat yapıyı
Sahteleri yırtıp, sağlam tapuyu
Gelecektir,  kuracak kutlu yapıyı

Divane; çekme yeter bu gam.!
Bu gün değilse de gelecek o an
Tarih şahittir,  bekliyor atan
İstiyor, umuyor kefensiz yatan
Şafak; söker..Ağarır; yeniden tan
Bir yiğit gelir, Neslimizden
Geçmişi bilen geleceği gören
Bileği çok  güçlü, aklı eren
Görülür; hesaplar, yeniden
Ayrılır; aklar, karalardan
Dirilir; millet.. Bütünlenir, vatan..!
Yine Ab-ı hayat verir, kutlu pınar
Kurudu sanma,  dalları kırılan çınar
Mutlak yeşerir,  sararsa da yaprak
Zannetme; unutulur, sökülen Bayrak
Caber’e  Caber’e yeniden dikilir Bayrak


 Necati Çavdar
Ahimesut/Alsancak -24 Şubat 2015
































































/////////////////////////////////////////////////////////////
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10154942216827700&set=a.71832082699.74609.689617699&type=3&theater

AKP Hükümetinin
Süleyman ŞAH Türbesini, "zaferle" taşıyıp İŞİD/DEAŞ'a teslim edilen CABER KALASI'nı
PYD/PKK ele geçirdi...
İŞİD, bir çok yerde olduğu gibi bölgeyi PKK'ya terk etti...
.............
"Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah
DEAŞ vahşetiymiş bütün korktukları
“ Kobani Kantonu” da muhatapları
Kimlere teslim etti, koca teşkilat
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet "
ŞAH idim.. Oldum MAT..! Şiiri - Necati Çavdar - Antoloji.Com
www.antoloji.com › Şiir › Nedir › Gruplar › İletişim
Şair Necati Çavdar'e ait ŞAH idim.. Oldum MAT..! adlı şiiri okumak için tıklayınız.


Görüntünün olası içeriği: açık hava



Yorumlar
Kadir Yılmaz Ne kadar kolay değil mi? Kimi şahadet şerbetini içmeye gayret eder kimi ise derin strateji diye vatanı terk eder.

BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla
2
7 Ocak 2017, 12:43
Kaldır
TC Mustafa Zor Bunun bir proje olduğunu 4 yıldır bu sayfalarda yazdık.Adam ne diyor İşid,Pkk, Pyd ,El nusra ve adı sanı ne kadar o bölgede örgüt varsa, hepsini (CIA-M16-MOSSAD) biz kurduk , biz yönetip silahlandırıyoruz diyor.Bizimkilerde bu oyunun taaaaa başından itibaren içindeler.Sanki oradaki onca militan uzaydan oraya zıpladı.Hergün her akşam tüm medyalarıyla halkı makam mevki ve çıkarları uğruna KANDIRIYORLAR.

BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla
2
7 Ocak 2017, 13:25




///////////////////////////////////////////////////


Fırat'da ki mahzun Vatan da gitti..


Fırat'da ki mahzun Vatan da  gitti..

                                                                                     

http://necaticavdar.blogcu.com/firat-daki-mahzun-vatan-gitti/19990602

Ve ...

Avrupa topraklarımızdaki Tuna nehrinde ki Adakale'den sonra..

Ana karadan ayrı olarak “başka ülke sınırları” içinde kalan Asya’daki bir asli VATAN; Fırat’daki Süleyman Şah da terk edildi..

Hem de çapulcu tehdidine karşı, kendi ellerimizle yerle bir ederek..

Ey kansızlar..!

Yerle bir etme gücünü tehditlere karşı "kahredici" yumruk olarak kullanamadınız..

Bayrağı, sökmek.... !!!

Yok güvenli yere taşımışmış...!

Külahıma anlat..

Mekke’nin- Medine’nin çapulculara teslimi gibi..

Şam’ı Şerif’in Kudus’ün..

Halep’in.. “İngiliz ebedi dostluğu adına” kaydıyla koca Musul’un işgalciye ikramı gibi..

“Süleyman Şah” ismiyle sembolleşen VATAN, hem de kendi kararımız, kendi güçlerimizle “işgal  ve imha edilerek”  kim olduğu bile bilinmeyenlere ikram edildi.

Bunu dünyanın o günkü “devleri” en zor şartlarda Lozan’da bile yapmayı akıl edememişlerdi..

1915den 2015 ‘e bunu da yaşattınız..

Allah korusun;

Gaziantep, 

ŞanlıUrfa,

Hatay vs nereye taşıyacaksın?

Yangını dindirmek,

Su içmek için hangi “EŞME”yi bulacaksınız..

Sen, o, ve siz..

Aklınızı başınıza alın..

Yerinden sökmek değil yerinde korumak için varsınız..

Geride kalan çöp dahi olsa orayı koruyun..

Ve daha güzelini yaparak Bayrağı, söktüğünüz yere dikin..

Aksi halde; Belki millet unutur, uyutulur..

Fakat Tarih ve gelecek nesil “Af” etmez..

1996 da Ankara’nın göbeğinde Bayrağın anarşistlerce indirilmesinde;

"Zannetmeyin; devletindir, bayrak

Bayrak; histir, ruhtur, devlet; hadimi

Bayrak inince; devlettir biten

Koruyan halktır, halk yücelten

Yönetim; koruyamaz, bazen indirir

Halk; sahip çıkar, en yücelere çektirir...

Zira bayrak; devlet değil, milletin sembolüdür

Millet; devletsiz durur, bayraksız olmaz.

Ey devlet, sen koruyamazsan çekil! ...

O; millet kanındandır, millet; indirtmez

Buluşmaktayken Gökbayrak’la Albayrak

Yanan en son ocağı; millet, söndürtmez... “ diye haykırmıştık..

Bayrak yine bu defa “Devlet” eliyle indirildi. “Vatan”, terk edildi..

Bu gün 22 Şubat, karakış..

1915den 2015 ‘e bir VATAN daha gitti..

İş ve vazife milletindir.

Bu gün olmasa yarın..

Necati Çavdar

Ahimesud- 22 Şubat 2015



Tvit:

Bayrak yine bu defa  “Devlet” eliyle indirildi. “Vatan”, terk edildi..Bu gün 22 Şubat,  karakış..1915den 2015 ‘e  bir VATAN daha gitti..İş ve vazife milletindir.



ŞAH idim.. Oldum MAT..!
“Süleyman Şah Türbesi” taşındı
Fırat kenarında uyur, bir Şah idim
Güç kazanır millet, bitecek zillet
Beklerdim gelecek; Yavuz, yiğidim
Uyanır millet, uyandırır Devlet..
Avrupa’da kırılan kol, Asya’daki bacak
Afrika’da sararan gül, yeniden çiçek açacak
Baş gövdeyle tekrar buluşup, kucaklaşacak
Umardım yine sedamızı duyan, inine kaçacak
Beklerdim “Beyaz atlı” bir yiğit; gelecek
Eyup’da kılıç kuşanıp kanatlanıp uçacak
Destursuzca bir çırpıda Fırat’ı geçecek
Ceddini SELAMlayıp, ümranları aşacak
Beyaz kefenle Şam’da Cuma kılacak
Kavimler bir bir gelip selam duracak
Adaleti; huzur.. Celadeti; korku salacak
Derebeyler; dizi dizi Divan duracak
Umardım ki esir illerde, bayram olacak
Selahatdin olup, Kudüs; salah bulacak
Dağılan/dağıtılan halk, yeniden millet olacak
“Hadimül Harameyn” şerefini alacak
Zalime korku, mazlum güven duyacak
Arkadan gelen Süleymanlara yollar açacak
Dicle ve Fırat’a vurulan zincirleri çözecek
Önündeki engelleri aşıp, Nil’e katacak
Ölümü öldüren iki nehir, bir olup coşacak
Fırat ve Nil korku bilmeden yaşayacak
Tunalar, Araslar, Niller, Dicleler,Fıratlar..
Kişneyecek bir uçtan bir uca kıratlar
Cevelan edecek yağız delikanlılar
Tuna’da da abdest alır Nil’de yıkanır
Salih amel işler, kötülükten sakınır
“Selam” taşıyacak cevval elçiler
Huzura susamış âlemde yankılar
İkbal; kanatlanıp, duran Asır; coşacak.
Kükreyecek gençlik bentler yıkacak
Dalgalanacak muştular, köşe bucak
Davullar çalınıp, kınalar yakılacak
Sevinçten Tuna’nın gözü yaşaracak
Irmaklar, mecrasını bulup akacak
Yarım kalan hesapları bir bir soracak
Her ektiğini bin bir başakla biçecek
Milletin kör talihini kara bahtını açacak
Karadan ermez ise havadan varacak
Kovalayıp füzeyle fezada bulacak
Medeniyette yeni yeni çığır açacak
Karanlığı delip “Ak çağları” açacak
Ovaları, çölleri geçip, dağlar delecek
Setler yıkıp Irmakları denizleri açacak
Gerekirse armadayı karadan sürecek
Çok uzak ummanlara yelken açacak
…………….
Duyulacak cihanda adı Yezdan’ın
Anılacak her mecliste yâdı Osman’ın
Vurulacak fermanlara “mührü Süleynan”
………..
Aslını unutmayacak ŞAH, beklerdim..
Gölgelerden korkup MAT, ettiler
Kırılan kol bacak, sarılır derdim
Birde imha ederek çekip, gittiler
Vakar, asalet, hüner vardı şanlı soyunda
Kükrese de bilinmiyor hangi oyunda
Belli değil hangi yosma yatar koynunda
Geziyor; “Siyon yıldızlı” tasma boynunda
Ne zillet ki dans ediyor “Haçlı” kolunda
Bir işaret, iz bırakmıyor Kudüs yolunda
Kaçar mı? Hangi Hakan, hangi Sultan
Kaçırdılar; Şah’ın ismiyle sembolleşen
Söküldü tapular; ne iz kaldı ne nişan
Örtmüyor hiçbir kılıf, de; ne desen
Dayanmaz yürek, kabul etmiyor vicdan
Eyvah.! Nedir bu felaket, çektiklerim
Kaçırdılar, “alameti”, hani Sancağım..?
Sevinçten sarhoş olup mâlamat ettiler
Mahşerde de olsa hesabını soracağım
Zilleti, millete “Zafer” diye ikram ettiler…
Hani nerde dikilen o çil çil kubbeler..?
Yıkıp hanemi, “seyyar türbe” icat ettiler
“Kaçırdık” diye sevinçle secdeye gittiler
…………….
Vatanın her taşı bir, hangisi büyük..?
Yakındı bizim diyar, oldu uzak
Sırtında yük.. Kurulmuş tuzak
Kurtulmak mı? .. İmha et ve yık
Topla tası tarağı, tez elden çık
Çekilmeyi acizler; şeref sayar
Kendine anlatır, kendi kanar
Göremez.. Başını kuma gömer
Zafer çengisi söyler, kendi oynar
Şu hale; aşıklar yanar da yanar
Analar parçalanır, atalar ağlar
Zalimler kaçmayı saysa da zafer
Sandukaları gezdirse diyar diyar
Kirlenir yüz, ne şeref kalır ne ar
Kaçmayı/yıkmayı sayar da fazilet
Vatan, hatıra; vermez bir kıymet
Arar; aczinde, korkaklıkta izzet
Unutmaz; tarih, kayda geçer zillet
Üstü örtülse de an olur, hatırlar millet
….
Diyorlar; “Başarıyla terk ettik” toprağı
Hem de yıktık, yerle bir ettik kutlu otağı
Ne zannedersin, kırdığın mezar taşını
Unuttun mu, sildiğin onca gözyaşını
Hülyalara salan, mahzun çeşme başını
Hâkimiyeti terk edip başarı aldık
Vaveyla ile getirdikleri üç sandık
Kimimiz yandı, kimimiz kandık
Ervah ağladı, yağmurdan sandık
…………
Gerekçesi uyduruk, tam kara mizah
Sandılar gün doğmaz, olmaz sabah
DEAŞ vahşetiymiş bütün korktukları
“ Kobani Kantonu” da muhatapları
Kimlere teslim etti, koca teşkilat
Pes edip çekiliyor, güçlü devlet
…………..
Unutulmaz elbette söken bayrağı
Geceler gebe. Bekle; söken şafağı
Gelecektir Caber’e çeken bayrağı
Fetret de biter. Gitti; çoğu. Kaldı; azı
Geçer elbet sonbahar kışın ayazı
Yaşarsın çiçekli baharı hasatlı yazı
Söylenir türkün, dinler çalınan sazı
Boşuna mı bu mazlum milletin niyazı
Tuna’ın daveti, Dicle’nin çığlığı Nil’in avazı
………..
Sinesinde barındırır yiğit ahfadı
Sona erecektir mutlak feryadı
Düğümleri çözüp, açan kapıyı
Yıkan tuzakları, sakat yapıyı
Sahteleri yırtıp, sağlam tapuyu
Gelecektir, kuracak kutlu yapıyı
Divane; çekme yeter bu gam.!
Bu gün değilse de gelecek o an
Tarih şahittir, bekliyor atan
İstiyor, umuyor kefensiz yatan
Şafak; söker..Ağarır; yeniden tan
Bir yiğit gelir, Neslimizden
Geçmişi bilen geleceği gören
Bileği çok güçlü, aklı eren
Görülür; hesaplar, yeniden
Ayrılır; aklar, karalardan
Dirilir; millet.. Bütünlenir, vatan..!

Yine Ab-ı hayat verir, kutlu pınar
Kurudu sanma, dalları kırılan çınar
Mutlak yeşerir, sararsa da yaprak
Zannetme; unutulur, sökülen Bayrak
Caber’e Caber’e yeniden dikilir Bayrak
Necati Çavdar
Ahimesut/Alsancak -24 Şubat 2015
//////////////////////////////////

Süleyman Şah Türbesi'nin Tarihi Hikayesi


Süleyman Şah Türbesi'nin Tarihi Hikayesi

Süleyman Şah Türbesi'nin Tarihi Hikayesi





Tarih 13 Mart 2014...


Türkiye'nin Türkiye sınırları dışında sahip olduğu tek kara parçası..

Osmanlı mülkünün işgaliyle  vatanın  bölünmesi sonucu  Fırat nehrinin sol kıyısında kalan bu kalede 1921 yılından beri  bayrağımızın dalgalandığı 

Süleyman Şah Türbesi ve Caber Kalesi'in  bulunduğu bölge Karakozak köyü İŞİD, kontrolüne  geçiyordu..

Tarih;

 20 Mart 2014... IŞİD, YouTube üzerinden bir bildiri yayımlayarak "Süleyman Şah Türbesi üç gün içinde boşaltılmaz, Türk bayrağı indirilmezse türbeyi yerle bir edeceğiz..." diye tehdit ediyordu.

Bu tehdide karşı ise  Erdoğan tepki göstererek  “Böyle bir yanlışlık olacak olursa gereği neyse yapacağız. Bu topraklar bizim toprağımızdır. Bu topraklarda yapılacak bir saldırı aynen Türkiye’ye yapılmış bir saldırıdır.” diyerek karşı çıkıyordu.
Fakat..  22 Şubat 2015'e gelindiğinde ise ..
TSK, "Şah Fırat" isimli bir askeri operasyonla türbede bulunan 40 askeri ülkeye getirmek için Suriye’ye girerek  Türbe, patlayıcılarla havaya uçuruldu. Emanetler;sınıra 200 metre uzaklıkta   PYD kontrolündeki bölgeye / Birecik sınırları içerisinde yer alan, Aşağı Eşme, Büyük Eşme ve Orta Eşme köyleri ile sınır olan Suriye Eşmesi Köyü'ne  taşındı.   
........
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yerinden alınarak 22 Şubat 2015’te ülke içine taşınması döneminde ..
2014’te  de harekete geçirilen IŞİD, Irak’ta Musul’dan Suriye’de Ayn el Arab’a (Kobani) kadar olan alanda adeta kendi egemenliğini kurmak için sürekli ilerleyerek alan  hakimiyeti kuruyordu..
O nedenledir ki 
Irak’ta Peşmerge ve PKK,
 Suriye’de ÖSO ve PKK/PYD ile savaş halindeydi.
 Henüz Rusya, bölgede yoktu, Suriye’deki savaşa dahil olmamıştı. 
 Bu gün İDLİB de ki gözlem noktalarımızın ESAT/Rusya ve İran tarafından  sarıldığı gibi Süleyman Şah Türbesi’nin etrafı IŞİD unsurlarıyla sarılarak Türkiye'nin bölgeden çıkması isteniyordu.
Bu gün İdlip de  geri çekilin dendiği gibi o günlerde de daha önce Suriye'de Esad'a  karşı  her alanda işbirliğ ve destek  güvencesi veren ABD, "Aman İŞİD geliyor, kaçın" dedi..
Türkiye'de İŞİD belasına bulaşmamak için onlara müdahale etmek yerine Saygı Karakolu’nu taşımayı tercih etti. 
ABD desteğinde PYD/PKKde güçlenerek bölgeye hakim olmaya başladı..Esatın terk ettiği alanı PKK/PYD doldurdu.
ve  yine o dönemde PYD/PKK 'yı  güya dostumuz Barzani'in kontrol ederek  Suriye’de  ciddi tehdit olmayacağı  düşünülmüş olmalıydı.. 
 Ülke içinde de ‘açılım’ politikaları yürütülüyor. Salih Müslim'e  Ankara’da  "kırmızı halı" serilerek itibar gösteriliyordu
Zira   tek hedef "Esad" idi.
Oysa o gün Süleyman Şah taşınmasa bölgeyi korumak için girilseydi, bu gün başımıza gelenler olmayabilirdi.Uğraştığımız meseleler; ortaya çıkmayabilirdi.
Türkiye; IŞİD ile ilk mücadele eden ülke olacaktı. Uluslararası  arenada  "IŞİD’le mücadeleyi   kahramanca yapan PYD/PKK" algısı ortaya çıkmayacak.. PYD/PKK bu denli zemin bulmayacaktı. Esat rejiminin "insan yerine koymadığı" Kürt kökenli akrabalarımızın hamiliğini üsteleneceğinden PKK/PYD'  nin  ve onu kullanan şer güçlerin elindeki kozlar alınmış olacaktı.
Türkiye; Süleyman Şah Türbesi'ni yani  kendi toprağını korumak için girdiğinden  kimse Suriye’deki varlığını  "meşruiyet" anlamında hiçbir zaman sorgulanmayacaktı. 
Suriye içinde  "Güvenli bölge oluşturulacağı" için  ülkeye bu kadar Esad zulmünden  kaçan MÜLTECİ akmayacaktı..
Rusya ve ABD bölgede olmayacak ya da  bu denli etkili bulunmayacaktı ..
Çar Putin'in  
Çeçenistan özelinde Kafkasya'da...
Suriye'de 
Şimdi de Libya'da  "İslam'a uzak - seküler güçleri destekleyerek " bölgelerde "İslam'i oluşumları engelliyorum"  diyerek   başka SİYONİSTler olmak üzere İslam'a düşman tüm güçlerin ya  desteğini ya da sempatisini kazanarak güç bulmasına..
ABD'nin yine "aşırı İslamla mücadele" kılıfıyla bölgeyi istikrarsızlaştırma ve  "petrole çökme " operasyonlarına ...
Her alan da MAZLUM  milletlerin yanında olan Erdoğan özelinde Türkiye'nin "İHVAN" özelinde "aşırı İslam" desteği ile  seküler idareler/ toplumlara karşı olma gibi sunulan yanılgılara meydan verilmemiş olurdu.
Ama ne diyelim olanda Hayır vardır.
İnşallah sonu/sonumuz hayır olur

Süleyman Şah Türbesi'nin Tarihi Hikayesi





s2

////////////////////////////////////////



https://www.facebook.com/OzanArifTR/posts/942508479116921#

Biz her ne zaman bu sayfada hükümeti eleştiren bir paylaşım yapsak öyle yorumlar geliyor ki insan şaşa kalıyor.

Hani geçen aylarda THY müdürü tarafından yapılan ampül gibi parlak bir açıklama vardı: 'Ebola o kadar kötü bir şey değil, sadece bulaşınca öldürüyor' diye.

Ona ben şahsi sayfamda 'Cehalet çok kötü bir şey, bulaşınca öldürmüyor.' diye yorum yapmıştım.

Sayfa yönetimi olarak bu yorumu burda paylaşmama kararı almıştık. Bir insanın densizliğini bir kitleye mal edemeyiz diye.

Her geçen gün görüyorum ki fazla iyimser davranmışız!

Süleyman Şah Türbesinin terk edilmesine yönelik bir paylaşım yaptık. Aşağıda duruyor. Bu paylaşıma bazı 'okur'larımız yorum yapmışlar;

Vay efendim türbe eskiden de 3 kere taşınmış.
Vay efendim Türkiye'ye daha yakın bir yere taşınmış. Toprak kayıbı söz konusu değilmiş!

Türbe ve Caber Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır.

20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa hükûmetleri arasında imzalanan Ankara Antlaşması'nın 9. maddesi ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın 3. maddesi gereğince Caber Kalesi ve türbe müştemilâtı ile berâber Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilmiş ve Türkiye'ye burada muhâfız bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanınmıştır. Ankara Anlaşması'nın görüşmeleri devam ederken son Halife II. Abdülmecid, TBMM'ne gönderdiği bir mektupta kendisinin ve Osmanlı Hanedanı'nın "atası" olan Süleyman Şah’ın mezarı konusunda Meclis’in gösterdiği alâkaya teşekkür etmiştir.

Suriye Hükümeti 1973’de bitirmeyi planladığı Tabka barajını ile Caber Kalesi ve türbenin su altında kalacağını ileri sürerek Türk Hükûmeti'nden türbenin yerini değiştirmesini ya da türbenin Türkiye'ye naklini talep eden bir nota gönderdi. Bunun üzerine Türkiye’de Suriye’ye bir nota verdi ve Keban Barajı’nın kapaklarını kapatarak Fırat Nehri üzerinden Suriye’ye su akışını engelledi. Ankara ve Şam hükûmetleri arasında uzun süren müzakerelerin ardından bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre 1973 yılında türbe ve karakol, Halep'e 123, Şanlıurfa'ya 92 km uzaklıktaki Fırat'ın doğu kıyısındaki Halep’in Karakozak köyündeki 10.096 m²'lik yeni yerine taşındı. Bu düne kadar türbenin tek taşınmasıydı!

1995’te Suriye hükümeti Teşrin barajını bahane göstererek türbenin bölge dışında başka bir alana ya da Türkiye’ye taşınması hususunu yeniden gündeme getirdi. Bunun üzerine Türkiye ile Suriye arasında yapılan görüşmeler sonucunda türbenin mevcut yerinin baraj gölünün olumsuz tesirlerinden korunması için tahkim edilmesine karar verildi.

2001 yılında Fırat Nehri üzerindeki Teşrin Barajı'nın tamamlanması nedeniyle türbenin taşınması bir kez daha gündeme geldi. Suriye tarafı bu defa türbenin şimdiki yerinden de kaldırılarak gösterecekleri ve Türk tarafının da kabul edeceği bir yere taşınmasını istedi. Ancak beğenmediğiniz 57. Türkiye Hükûmeti'nin girişimleriyle proje, türbenin mevcut yerinin korunması yönünde değiştirildi.
23 Ocak 2003 tarihinde Ankara'da “Süleymanşah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak” imzalandı. Bu çerçevede 10 dönüm'lük türbe arazisi sınırları tahkim edilmiş, türbe binasının içi ve dışı onarılmış, karakol binası da yeniden inşa edilmiş ve Süleyman Şah Türbesi yeniden ziyarete açılmıştır.

Yani gördüğünüz gibi Süleyman Şah Türbesi sadece bir kere taşınmıştır!

Taşınma sebebi ve o zaman ki Türk hükümetinin tavrı ile dün gece yapılan ‘operasyon’ mukayese bile edilemez!

Eğer olay Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması ise soruyoruz: Hangi meşru hükümet ile hangi uluslar arası anlaşmaya dayanarak müzakere yapıldı ve türbe taşındı?

Buna cevap verilmediği sürece maalesef olay Türkiye’nin IŞİD denilen teröristlerin baskısı ile toprağından vazgeçmesinden ibarettir!

Yarın öbür gün Suriye çıkıpta ‚Türkiye kendi isteği ile bizimle anlaşılan yerden vazgeçmiştir, yeni taşınan yeri biz kabul etmiyoruz’ derse ne cevap verilecek?

PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı operasyonu YPG ile Türk ordusunun ortak operasyonu olarak duyurdu. İnşallah bu yalandır!
Ama türbenin PYD’nin kontrolündeki Eşme’ye taşınması bunun pekte yalan olmadığı intibasını uyandırıyor.
Görünen hem IŞİD, hem PKK ile anlaşmalı bir geri çekilme operasyonu yapıldığının muhtemel olması.

Her ne olursa olsun ve istediğimiz kadar olayı güzelleştirmeye çalışalım Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve TSK büyük bir prestij kaybına uğratıldı.


Mehmet Alp















////////////////////////////////////////////////////////////
SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

17 Şubat 2015 Salı

http://bulunmaz.dergisi.info/



 Necati ÇAVDAR
http://bulunmaz.dergisi.info





TC Mahmut Selim Gürsel


http://bulunmaz.dergisi.info/




////////////////////////////////////////






































































SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

6 Kasım 2014 Perşembe

Mescid-i Aksa; Kirletildi













Mescid-i Aksa; Kirletildi


 


Esir Kudüs.. Mescid,  Kirletildi


Rezil.. Kalpleri kilitli, elleri kirli


Müslüman, tefrikada birbirini yer


Alem-i İslam uykuda, kim ne der?


Zalime fırsat, bize hazan düştü


Mescid-i Aksa’ya  pis iz düştü


Kırık gönlüme yine köz düştü


 


6 Kasım 2014/ Angara- Ahimesut














































/////////////////////////////////
SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

24 Temmuz 2014 Perşembe

GAZZE’de Feryat.. İşte hediyem !!!

GAZZE’de Feryat..
İşte Hediyem















Gazze can derdinde feryatlar yürek dağlıyor
Mazlum çaresiz, kendi yanıp, kendi ağlıyor
Ümmet;   birbirini yiyip tefrikaya dalıyor
Başsız, paramparça..Çıkış yolu arıyor

Zalimler; kimi para saçıyor, kimi korku salıyor
Zırhlara bürünmüş tüm gücüyle ablukaya alıyor

Tarih tekerrür etmiş..Sanki hendek savaşı
Zalim, meydan okuyor, insanlığa karşı

Siyonist çok şımardı, çok seldi
Kendini aleme bin bela bildi

Cümlemize, kutsallarımıza hakaret edip saldırıyor
İmkânlarımızı, sayıp nimetlerimizle alay ediyor
Nüfusumuza bakıp, nitelikliliğimize gülüyor
Yönetimler esir, halklar çaresizce bekleşip seyrediyor

Küfür, hizmetçilerini;
Başımıza birer kahraman diye sunuyor.
  Hendek Harbi’ndeki
 Medine gibi Gazze; kuşatmada,yanıyor

Hendek kuşatmasındayız..
  Kahramanlar gönder, Ya Rab…!  
Yürekler paralıyor, can dağlıyor;
 Mescid-i AKSA’dan yükselen feryat 

Zalim; serbest..
 Mazlum; bağlanmış
Umurunda değil ahlar..
Vicdan  dağlanmış

Tek başına terk edilmiş,
 mazlum pek zorda
Yönetimler pısırık, 
Tüm insanlık darda
….
İnsanla değil tüm kâinatla savaşıyor
Pervasız..Sanki  bütün  cihanı test ediyor…
 …..
Kuzu postuna sarılmış kuduz kurt misali
Saldırıyor ağzında salya, sözde barış(!) timsali
Güçün maşaları; zalime taziyeye koşuyor
Utanmıyor mazluma;  “Kınama” geçiyor
……
 Şartsız “Teslim olun” diyor zulmün elçileri
İmanla direniyor, Aksa’nın yılmaz bekçileri

 Dünyayı ele geçiren küresel  eşkıya destekli zalimlere
Donanımlı Küffara karşı  Gazze çocukları Ali, misali..
Mübarek Ramazan,  Cennetle satıyor canları…
Bebek, genç yaşlı  iman için  akıyor kanları
 ….
Dün destan yazdı Çanakkale’de “Bedrin aslanları”
Cihana gösterildi vahdetin güvencesi
Hey hat..
Hükümranlık kuşatmada..
 Gövdeyi lime lime edilip  kesildi baş
Beyin darmadağın, göz çıkarıldı  yarıldı kaş
Mülk; santim santim parçalandı, alem   perişan
Ortaya saçıldı o an sanki kitabın tüm hecesi
Mazlum; sahipsiz.  Zalime gündüz, garibin gecesi
 ….
Ümididir “Esir” AKSA’nın “  Kilitlenen” Ayasofya
Vahdet çizgisi; KABE, AKSA ve  Ayasofya
Haramiler yol kesip, dilim dilim dildiler
Kendileri birleşirken, milleti bölük bölük böldüler

Ümmet, başsız, Küffar elinde oyuncak..
Mazlum  yardım arıyor, gelse kalkacak

Saldırıyor durmadan koymuyor taş üstünde taş
Can veriyor; korkmadan çoğu daha ham traş
Parçalanıyor masumlar ne kol kalmış, ne baş
Söndürür mü ki  ateşi,  gözden  akan iki damla yaş..?

Her yer toz duman, duyulmuyor mazlum sesi
Yakıyor yürekleri, son verilen bebek nefesi
Vicdanlar kanasa da cihanın çıkmıyor sesi
Mazlumun tepesinde bi de  maşa, zalim SİSİ

Güçlü yanında saf tutmuş fırıldaklar
Korkuyor, siniyor,  tüm münafıklar
Güçlerini  boşa harçıyor, kimi saflar
Peygamber kabrini bombalıyor, ahmaklar
Yağ peşinde uluslararası zavallı  vakvaklar

Zalim, ufak direnişe çıldırıp, söndürüyor ocak
Ödlek ve  korkak, bir nefes  üf desen uçacak
Ufacık birliğe tahammülü yok, her an  kaçacak
Adeti o..Vahdeti görse; çıngı çıngı aleme saçılacak

Ya Rab..!
Coğrafya, param parça
Ümmet bölük bölük
Kalkamıyor sanki lök
Yürekler, mahzun..

Türkistan’da ah var..
Afgan’da yangın
Irak..Suriye ateş içinde
Peygamberlere mesken  kutlu Kenan diyarı
Çağın zalimlerince tutsak, can çekişiyor..,
Analar feryatta, ataların parçalanıyor yüreği
…………..
Ümmet, aciz
Mazlum  yaralı
İnsanlık sukun
Ezanlar mahsun
Kandiller, cılız.
Mabetler esir
Zalimler cesur..
Bakınıyor, can veren mücahit gelen var mı diye
Aranıyor, mazlumlar halimiz soran olmuyor, niye..?
….
Biz gelmiyor, gelemiyoruz
Ebabillerini gönder
Şu Kadir Gecesi’ndeki “iş” aşkına
Esir Aksa şahit..Miraç’da olanlar hürmetine
Kudüs önüne yetişir,   Adalet timsali   bir Ömer
Ya Ali misali bir Er.. Ya da Salahattin gönder
Küfrün planlarını tümüyle tersine dönder
 ………….
 Ümmet, aynı gün oruç tutup bayram etmiyor
Kardeşin derdiyle dertlenip ona yetmiyor

Evliya diye öne çıkanlar, aynı camiye gitmiyor
Liderler; güce gerdan kırıp, halkın isteğine gitmiyor

Kimileri, ilahi ikazı bırakıp birilerini dost ediyor
Mazlum yüzüstü, doğrudan zorbanın yanına gidiyor
Dert bir değil.. Yıllar varki başlayan bitmiyor

Ne kadar sürecek zillet, bu hal..?
Parça parça edip kuşatılar  Hilal’i
Esaretteyim, halim harap, ne diyem?
Yeşermesin diye budadılar Çınar’ı
Sustu dil. Kurudu göz  pınarı

Ya Resül..
21 asır, aylardan Ramazan
Bu gün Kadir,  indi kurtarıcı Kur’an
Miraç diyarı Aksa’ya için doğranıyor can
Ümmet; çaresiz..  Duada, umarlar; rızan..

Bu asırda
Bu ay
Bu gün
 Bu saatte
Divan’e der:
Yüzüm yok, çaresizim başka ne diyem
İkbal misali işte  sana bir tek  hediyem..!!!
Filistinli masum gencin kanı, bebenin son nefesi
İhtiyar dedenin şahadeti, hamile ananın çığlığı
Bir mukaddes dava ki bedeli;  Şehit  canı.. 

…………….
Katilin; kesmek, doğramak en  belirgin  sanatı
Masum çığlığı milletlerin vicdanını kanattı

Süleyman duvarına yamandı terörist
Zevali yakın, mabede işedi Siyonist

Sanma ki bu devran hep  böyle döner
Yeniden çizilir harita her şey aslına döner
Siner zalim..Durur ahlar, gözyaşı diner

Sermayesi para, desise, aleme;  tuzak
Yolu yol değil İbrahim yolundan uzak
Siyonistin  planı, yalanı; Arz-ı Mevud
Zulme razı olmaz ne  Süleyman ne Davud

Siyonist, meydana çıksa ödü patlıyor
Duvarlar çekip kendini, hapsediyor
“açıkça çıkıp ”Toplu  halde” savaşamıyor 
Allah,  tek tek vasfını saymış, ilan ediyor
”tahkim edilmiş yerlerde/ duvar arkasından harp ederler”
Diye hali, Furkan’da   çoktan açıkça   resmediyor

 "Etrafı mübarek kılınan Mescid-i  Aksa"
Hedefte taşı, toprağı, her canlı  masum
Hiçbir kural tanımıyor, edepsiz  zalim
Sadece insanla değil savaşı  Allah’a mı yoksa?

Sırlar içinde   sırlar, sırları bürür
Akılla çözülmez, işler o ana,  yürür

Elbete bilginler üstü Bileni bilir
Her şeye gücü yeten Kadiri, görür

Söner mi sanırsınız vahyin ışığı
Varken  can feda onca dava aşığı

Bu dava kalır; sahipsiz öksüz; sanma
Mevla;  unutmaz..Erteler, amma

Kibirli zalim..Güçlü sanır..  azarda azar
İnsan unutur  Hak, unutmaz ,  yazar

Kin denizini kabartıp, yürekler sızlar
Kanla kendini boğacak mezarını kazar

Zulüm artınca Zalimin zevali tez  gelir
Unutma ki,  Şem’ûne'l-Gâzî'ler var
Belki Hak’ın biçtiği müdeti var
Elbet zalime olur,  yer yüzü dar
Yakın olur, Hakkın vaat ettiği zafer

Direnip sabretseniz,  mutlak kazanacaksınız
Kalsanız da, Şehit olsanız da kazanacaksınız.
Dayanın güvenin yegâne kudret Allah’ın 
Vaadi,  yakındır tek yardımcınız Allah’ın




Necati Çavdar
24 Temmuz.2014
Kadir Gecesi












…………………….
Hz. Muhammed SAV Aşıklari
4 Ocak · 
Gazze'de Bir Cuma Hutbesinde Imamın Duâ'sı,
Yâ Râb !!
Türkiye'yi, Muhafaza Eyle !
Alemin, İslamın, Sırtını Yasladığı Beldeyi Muhafaza Eyle. !!! Âmin...






...............

SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

30 Mayıs 2014 Cuma

Angara 'da zaman...

Angara 'da zaman...

Bir komşuda cenaze
Diğerinde düğün var..

Bir komşuda
Cuma ile başlayan hayır iş..
Bismillah’la kalkan bayrak..
Sevinçle çekilen halay..

Diğerinde;
Kesilen son  nefes..
Bismillahla, açılan  kabir
Hüzünle yolcu edilen hatıralar..

İki komşu;
Birin de  gelin..
Diğerinde cenaze..

Toplanan kalabalıklar;
Birini dünya evine
 diğerini Ebedi aleme
yolcu ediyor..


İkindi..
Rahmet bulutları kapladı ve yağmur
İlahi çağrı:
 “Davet var...”
Bir "Ezanlık" zamanda..
Yağmur;
doluyla son bulup,
Güneş'e buyur ediyor..

Hayat, devam ediyor..
Ne farklı tecelliler, icra ediyor
Ve zaman;
 İkindi...
Gün devrilmiş;
Akşama “gel” ediyor

Biri geliyor, biri gidiyor
Hüzün/ sevinç gel/gitlerinde;
 Ömür, gidiyor

30 Mayıs 20014
Cuma/ Ahimesud












SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...