28 Eylül 2008 Pazar

AĞLARIM

Söyleyemem derdimi, ağyara,
O, anlar. Koşarım yüce dağlara,
Dik yokuşlara, eğilmez başa ağlarım

Anlamazlar! Anlatamam insanlara
Kaçarım insandan, giderim ovalara
Sır vermez toprağa, yüksünmez taşa ağlarım

Yaza anlatamam, kışa ağlarım
Sona gelir. Yine başa ağlarım

Yaz- bahar ayında çiçeğe, kuşa koşarım
Çiçek kar etmezse kuşa ağlarım

Dönerim yaza- güze ağlarım
Kelimelere, geçmeyen söze ağlarım

Bulutlar kaldırmaz, rüzgâra ağlarım
Derin kuyularda, suya ağlarım

Kah ırmaklar gibi çağlarım
Yetmez gider engin sulara ağlarım

Gelincikler donanmış dağlarım
Mor sümbüller açmış bağlarım

Çırıl çıplak yeşile hasret dağlarım
Derdimi çağlayanlar götürmez,
Dağlar; erir, çekemez yükü
Ben kendime eder, yürek dağlarım



8 Haziran 2008-06-09 Bahçe –11.00- Eryaman

5 Eylül 2008 Cuma

SEVGİ AĞACI




SEVGİ, AĞACI!


Bediha; Fatih’in gönlünde yer eden, kızımız
Fatih; Bediha’nın kalbindeki, oğlumuz
Yıl; 2008. Ay; 24 Ağustos. Vakit, tamam
Unutulur, geçer gider beklenilen zaman
Bu güne ermek için çektiniz nice zahmetleri
Mutluluğa koşmak için yakın edip, uzakları
Davet ettiniz bizleri, mutluluğunuzu görmeye
Allah, daim etsin,ulaştırsın sizi gerçek sevgiye ,

Altın, gümüş taksam; harcanır, gider
Para, bulunur. Bu gün var, yarın biter
Bizden size”sevgi ağacı” fidanı olsun hediye
Hatırlatsın sevginizi, unutma memleketi diye

Sevgi ağacını” dikin, doğduğunuz topraklara
Çiçek açsın, koku salsın, ulaşsın uzaklara

Düşler takın, yeşili saran güzel dallarına
Umut rüzgarları taşısın, gittiğiniz diyarlara
Sevginizle büyüsün, uzansın göklere,
Yeşersin, umut olup, dursun meyvelere,

Gölge olsun sıcaktan kavrulanlara
Barınak olsun, sıcak yuva arayanlara

Sevgiyle dikin, hoş meyveler versin,
İlaç olsun derdine derman arayanlara

Sevmek, yürek ister, sevgi uzanır yarınlara
Sizde yürek var, sevginizle geldiniz bu günlere

Bulunca uygun hava ,su, toprak, fidan
Sevgiyle büyür, yeşile bürünür vatan

Sevginiz, umut olup uzansın yarınlara
Ağaç olsun, kök salsın nice topraklara
Sevginiz meyve versin, yaşatsın güzellikleri
Kokusu sarsın cihanı, fethetsin gönülleri

Temizlesin havayı, sarsın bizim toprakları
Rahmete davet etsin yağmur yüklü bulutları

Ağacınızı gördükçe hatırlayın, sevginizi
Unutmayın, “sevgi ektiğiniz” memleketinizi

25 Mayıs 2008 Pazar




SAIRIN YERI
NECATI ÇAVDAR
Posted by Picasa



SAIRIN YERI
NECATI ÇAVDAR

“Haç”lı Tasma

Necip Fazıl, anılıyormuş!

Asrın başında asrın sonunda aynı oyun, aynı ayar
Ülkeme emin bekçiler bırakan İngiliz, şeref NİŞANı takmaz..
İradesine ram olan kullarının boyunlarına tasma asar
Milletine bey, İngiliz’e kul olan, “altın lale” sayar.


“VICDAN AZABINA ES KAYNA KAYNA SAKARYA.

OZ YURDUNDA GARIPSIN, OZ VATANINDA PARYA!”

”YOL ONUN, VARLIK ONUN, GERISI HEP ANGARYA: “
Diye hançeresini yaranlara, ne güzel yakışır, “Haç”lı madalya
“Haç” hatıra kazınmış mış! Çok da yakışmış takiyyeunutuldu çoktan,”YUZUSTU ÇOK SURUNDUN, AYAGA KALK, SAKARYA!”


Sanal darbelere direnip, millet kararını verdi:
“Yıkılmaz kale Çankaya’ya, iradesi çakıldı.
Çocukların iktidar! Kemiklerin sızlar mı Necip Fazıl?
Çankaya’da talebelerine İngiliz tasması takıldı



Eldeki Furkan’ı aşıp Çanakkale’yi geçemediler!
Şehitler! Yerlerinde çatlasın..Akif!. Beyinlerin patlasın.
Osmanlı mülkünü sicimle arşınlayıp,kullarına dağıtanlar,
Payitahtını sanki işgalde, armadada “mehmetlerini”, ayarlar..

Necati Çavdar- Emiryaman
24 Mayıs 2008

15 Şubat 2008 Cuma

OMAR!...



Alçaklığına, zemin arar
Yücelere erişemez
Garip; azarlar..
Kıç yalar,
Kemik yalar, salya salar..
Sanki sunulan imkanlar baki ebedi oralar
Ne olursa olsun, kendini aynı yerde oyalar
Zalimle zalim oldun, Omar!
Dün ne idin, bu gün ne oldun
Sadizmini tatmin de buldun
Omar!
Yüce din böyle emretmez amma
Hak’ı kaldırmayı, haklıyı tutmayı unuttun
İmamlıktan, idareciliğe geçişi; kaç kıç yalayarak buldun ?
Omar!
Anlamazsın, duymazsın, hatta görmezsin
O koridorlar dile gelse..
Kimler geldi, kimler geçti
Masatlar, Cengizler bile bitti
Millet bu, onları terk edip başkasını seçti
Dün ayak olanlar; şimdi başa geçti.
Meğer tac-ı ser değil “Tac-ı bela” imiş
Sevim değil zehirli yılan
Kullan, birazda sen oyalan
Vermişler şeddelisini mizacına uyan adın
Yakışmıyor ismine adalet timsali Ömer
Hem Türkçe “öküz”, Hem Arapça “omar”

Zayıfın karşısında ateş, güçlü karşısında; donar.
Sende aynı soyun suyu olduğunu ispat ettin Omar!
17 Mart 2006 –Cuma-
Ankara-Emairyaman

UĞRAŞMAYIN, ALÇAKLAR!..

Uğraşmayın, boşa alçaklar!
Sizin gibi köpekleri çok gördük.
Sağımız, solumuzda ısırıklar
Yaladıkça azan kelpleri gördük

Yalakalar; yalandıkça yükseldi.
Diz çöküp, yalvaranlar; gördük
Dünkü zibidiler kendini bir şey mi bildi?
Unvan ne imiş, şan ne imiş hepsini gördük

Zalimin zulmü; sonsuz olmaz
Biz; nice zulümler gördük.
Alışmışa hiçbir şey olmaz
Senin ağababalarının nallarını gördük


Sizin vızıltılarınız bize hız verir
At ahırlarından bozma “damları” gördük
Kendi çıkarımız için değil halkın hukuku için
Van’ı, Mamak’ı, Ulucanları; gördük

Bağlatınca boğazınızı hortuma
Su yerine irin içenler gördük
Tekmeyi yeyince ... döner ...
Üfleyince çılız ışığına karalıkta kalanlar gördük

Borudan geçen gazla hava basma, kesilir
Tıkınırken kemik boğazına takılanlar gördük
Regaip’de su,Berat’da ceryan kesersiniz
Kendi karanlığında boğulan sahte güneşler gördük

6 Nisan 2005
Aşiyan-Ankara

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...