24 Eylül 2006 Pazar

GİDECEĞİN YER ORASI

Yavuz Gökmen ...tekbirlerle uğurlandı

GİDECEĞİN YER ORASI
İster sultan ol, ister veli, deseler de yüz karası
Mağrurlanma, gireceğin iki arşın toprak arası
Tüm kötülükler bağışlanır unutulmaz dil yarası
Ne kadar ünlü, şanlı olsan gideceğin yer orası

Eh biraz şöhretli olursan dizilirler sıra sıra
Büyükler! Saf tutarlar gerdanları kıra kıra
El sıkmaz, selam vermez onlar büyük aklı sıra
Ne yazarsan yaz,kim olursan ol gideceğin yer orası

Kocatepe Camii geniş, avlu ferah mezar dar
Yaptığın kalmaz yana mutlak hesap var
Şimdi önünde arkanda koşan insan var
Ne yüce makamda olsan gideceğin yer orası

Halkı idare etmek isteyenlerin hepsi burada
Güvenoyu, muhalefet sıkıntılı iktidar darda
Zulüm ebedi sürmez, biter diktatoryalarda
Dur hey nadan, kim eğler gideceğin yer orası

Önlerde yer kapıyorlar, tv’lere çıkmak için
Koşturuyor haberciler, bir resim çekmek için
Beklemiyor cenazeyi bir an önce kaçmak için
İşin bitti, verdin mesaj, ahir gideceğin yer orası

Geçit yapıyor sanki eski yeni başbakanlar
Ünlü çok, iltifata.. şaklabanlar...... bakanlar
Cenazede de birbirine yaklaşmayıp kaçanlar
Halk içinde buluşmasanız da gideceğiniz yer orası

Güya cenazedeyiz ya, saygı! giden ölüye
Pazara çıkmışlar gibi, yapıyorlar defile
Hayretle ediyorlar eskiye gösterilen ilgiye
Ne kadar güçlü olsan gideceğin yer orası

Gelmişler; yazar, çizer, konuşanlar, susanlar
İktidardan düşenler, tekme vurup asanlar
Yan gözle süzüyor, hep arkasında gezenler
Ne kadar ünlü olsan gideceğin yer orası

Vatandaş diyor “Gökmen eğilip bükülmedi
Kalemini satıp, hiç bizi yanlışa düşürmedi
Kuvvetliden olup, halka bir an yüz çevirmedi
Tekbirlerle uğurlandı.!” Gideceğin yer orası


26.10.l998 Perşembe
Ankara,05.00


//////////////////////////////////////////////

Liderleri buluşturan cenaze

ANKARA - MİLLİYET

http://www.milliyet.com.tr/1998/11/26/haber/hab03.html

hab03.jpg       ZATÜRREE tedavisi gördüğü hastanede geçen pazartesi hayata veda eden gazeteci - yazar Yavuz Gökmen'in cenazesi, basın ve siyaset dünyasını bir araya getirdi.
       Gökmen için ilk tören, çalıştığı Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nun önünde yapıldı. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 15 yıllık dostunu kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek "O bir arkadaştı, o bir insandı ve o bir gazeteciydi" dedi. Meslektaşları, Gökmen'i alkışlarla ve karanfil atarak uğurladı. Törene Doğan Medya Grup Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ da katıldı.
       Kocatepe Camii'ndeki tören ise siyasetçilerin akınına uğradı. Başbakan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz'la birlikte geldiği cenazeye TBMM Başkanı Hikmet Çetin, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, DYP Lideri Tansu Çiller, CHP Lideri Deniz Baykal, FP Genel Başkanı Recai Kutan, kapatılan RP'nin lideri Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyesetçi katıldı. Gökmen'in eşi Fatma Gökmen ve oğulları, taziyeleri cami avlusunda kabul etti.
       İmam, cenaze namazı öncesi "Hanımefendilerden istirham edeceğim. Erkeklerle aynı safta olmaları mümkün değil" derken, Çiller, DYP Genel Başkan Yardımcısı Meral Akşener ile birlikte kenarda bekledi. 
       Çok sayıda köşe yazarı, gazeteci ve vatandaşın katıldığı cenazede ayrıca şu isimler hazır bulundu:
       Kaya Erdem, Rıfat Serdaroğlu, Şevket Kazan, Hakan Tartan, Nurhan Tekinel, Biltekin Özdemir, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, Hüsnü Doğan, Mehmet Ağar, Ünal Erkan, Sedat Aloğlu, Ahmet Özal, Doğan Güreş, Işın Çelebi, Mehmet Gölhan, Rıza Akçalı, Necmettin Cevheri, Necdet Menzir, Ertuğrul Günay, Atilla Sav, Nahit Menteşe, Saffet Arıkan Bedük, Hayri Kozakçıoğlu, Cihan Paçacı, Lütfullah Kayalar, Hasan Celal Güzel, Sümer Oral, Melih Gökçek, Ufuk Söylemez, Yaşar Okuyan, Mümtaz Soysal, Hasan Hüseyin Ceylan.
       Gökmen'in naaşı, cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi. Gökmen'in tabutunun üstüne, maçlarını kaçırmadığı Galatasaray'ın bayrağı serildi.

GELİR

Sabır et, sert geçen kış uzun sürmez
Buz dağlarını yok eden yaz gelir
Gülüm, hiçbir zulüm ebedi gitmez
Aydınlıklar uç verince, tez gelir

İman ehli gönlü paslı tutamaz
Kalbini temizleyecek nur gelir
Sonsuza dek sürmez umut kesilmez
Derman dize, görmez göze; fer gelir

Edepsizlik; her gün seyir edilmez
Biter; hayasızlık, yüze; ar gelir
Her güvendiğine sırlar verilmez
Sırttan hançerlemeyecek; er gelir

Hep anlaşmalar sanma ki bozulmaz
Hesap tutmaz; başlarına dar gelir
Hiçbir müttefiklik ebedi olmaz
Yeter, kaybedilen artık kar gelir

Her yatan hastadan; ümit kesilmez
İlaç almakta; hareket gelir, can gelir
Her devirde liderler; cüce olmaz
Milletin dilini bilen, kalbini gören ser gelir

Hesap alt üst olur dünya dar gelir
Milletin başına; yiğit, ser gelir
Dostum sabır et, aşılmaz dağ olmaz
Çekilenler ne ki, bunlar hiç gelir

İmanla çarpan yürek mahzun olmaz
Çarpınca gönüllere Hak'kın ışığı
Cümle alem bir olsa da vız gelir

l6.07.l997
02.00 / Ankara

GELECEK

Menzile varmaya bir burak gerek,
Çok çalışıp çook yorulmak gerek,
Problemler çözmeye bir ilim gerek,
Sığ vehim yerine akıl gelecek...


Kederlenme, başında ışık halesi nesil gelecek,
Maneviyat bilecek, müspet ilim bilecek,
İlmel yakın bilecek, aynel yakin görecek,
Kılı kırk yaran tartı, mizan gelecek...

Sorgular soruldu, hesap başladı,
Işıklar belirdi, ufuk görüldü,
Geceler dürüldü, her şey belirdi,
Karanlığı yırtan rüşeymler gelecek...

Hastalık ne olsa bilinmez değil,
Derdimize ilaç bulunmaz değil,
Dağ ne yüce olsa aşılmaz değil,
Derdi yok edecek hekim gelecek...

16.07.1997
01.30. ANKARA

GELECEGİZ

Yaktın yıktın ne kazandın,
Kazancın ne nere gidiyoruz,
İstibdat baki kalır mı sandın ?
Mal ortada, dövünüyorsunuz...

Bir ucube zümrenin elindeyiz,
Tüm demokratların dilindeyiz,
Biz tüm milletin gönlündeyiz,
Korkun o geliyoruz, geleceğiz....

Hiç görürsün neye baksan,
Zaman çözer sen ne yapsan,
Kalmaz; vucut atar çivi çaksan,
Daha önce yaptın, biliyoruz....

Şükür, geçiniriz kıt kanaat,
Az sabır et; çalar elbet saat,
Bu ayarlar; son bir gayret,
Piliniz bitti, biliyorsunuz..

Dünya yeni değil eski handır,
Hayalin;demir kapılı virandır,
İbret al öncekiler de perişandır,
Hep dayandık, dayanacağız...

Halktan kimi aşırır, kimi çarpar,
Her dikta kendi putunu yapar
Kılıflar uydurur hep cebe atar
İnanmadık, biliyorduk, biliyoruz...

Eserin bak sürü sürü viraneler,
Sokaklar kerhaneler, meyhaneler,
Ense kalın, ellerinde hep kadehler,
Susar, söylemezdik, söylüyoruz...

Kanal kanal, Tv lerin, gazetelerin,
Çağdaş! cübbeli fetva veren hocaların
Mana aranmaz sözcüklerin hecelerin
Hepsi birden ele verdi izliyoruz

Gizlesen ne, işte bak aynan basın
Vur davula, zilleri tak o oynasın
Götür malı, sen yap millet duymasın
Kalk ayağa, artık duyduk haykırıyoruz...

03.07.l997 Ankara

EL ELE ZİNCİR

“İnançlara saygı
ve
özgürlük için
el ele” zinciri


EL ELE ZİNCİR
Yetmişlik dedeler, tutmuş elini torununun
Nine zincir de, bulunması için; barış yolunun
Anne diler; hür okumasını kızı ve oğlunun
Bulunmasını istiyor; bütün millet akıl yolunun

Zincirlenmiş insanlar el ele; sadece barış istiyor
Genç, ihtiyar kenetlenmiş birbirine; özgürlük diyor
Kucaklaşıp, herkese milyonlar gönül veriyor
O Hakkı görmüyor; Tv de, İslam’a ‘’savaş ‘’veriyor

Halk sesini duyurmak için el ele vermiş
Özgürlüğü gaye, türbanı bayrak etmiş
Dünya böyle bir olay ne görmüş, ne bilmiş
Türkiye hürriyet için, tek sıra bir yürek olmuş.

Eller elere verilip, inanç, özgürlük diyor
Tüm kalpler bir, diller duada hep dirlik diyor
Vatandaş birleşmiş, ayrılık yerine birlik istiyor
İnsanlar sıra, sıra çiçek açmış yurdu süslüyor
11.10.1998
Ankara

DÜZLEMEK

Korkmak, düşüncenin aydınlığından,
Perdeler çekmek, kendi karanlığından,
Yeni baştan, dünyaya şekil vermek,
Törpülemek sivrileri, düzlemek eğrileri...
Kendince, kendine göre, tek tip,
Bu insanları anlamak mı..?
Nasılda kıskanıyorlar, kızıyorlar;
Düz olmayan her şeyi; dünyayı, evreni,
Milyarları kendi gibi düz yapmak,
Buyruklarla törpülemek, tanklarla...
İzliyorum onları beynim fırlarcasına,
Sığ saltanatların da hükmedenleri...!
Kendi düzlüklerini kutsarllar,
Kendi kutsadıklarından cennetlerini yaparlar,
Cennetlerine sade kendilerini atarlar...
Beyinlerdeki kıvrımları düzlerler.!
Düzleyemedikleri her şeyi...
Yaptıkları cehennemlerine atarlar
Cennetleri, cehennemlerini yakarlar...

1997 ANKARA

DURAKLARDA - KUYRUKLARDA

I
Vermişsin emeğini bilgini
Zamanını, üç beş kuruş için
El açmamak onuru korumak için
Seyredersin seçtiklerini
Bakarsın poz verişlerini
Tek kişilik araçlarda
Saltanat sürüşlerini...

Tanırsın;
Sırtında taşıdıklarını
Duyarsın sevinçle
Özgürlüğün tadını.!
Onlar; bakmazlar
Anmazlar adını
Savurursun;
“İsyanın” en okkalısını
Yüreğinde hissedersin,
Atılmışlığın acısını ..

Sabah, akşam çekeriz biz;
Duraklarda, kuyruklarda
Kalbimiz yorulur
Tekler ansızın
Ölürüz biz
Yatak gibi duraklarda...

Komşumuzu,
Tanıdığımızı diller
Özgürce
Dedikodu yaparız duraklar da

Çare bulucular ..!
Adaam sende iş mi?
Biz kurtarırız
Vatanı duraklarda...

On metre geride
Belediye başkanı
Elli metre ötede
Hükümetin ayağı başı
İşleri başından aşkın
Senle mi işi...

Yeni gelmiş askerden;
başladı anlatmaya
Sakarya da atmış birayı
Nasıl kapanır ağzı

Şemdinli son noktada
Çatışırmış eşkıya ile
Çelişkilere isyandan
Sanki yemiş kafayı
İsyanına isyan eder
İsyankarlar bile....

Kuyruklar da öğrenir
Duraklar da söyleriz
Memlekette sıkılır
Kuyruklarda çekeriz çile...

Sarılmış iki kız;
O.. ne..?
Saçı uzun, meçli
Kulak küpeli
Burun hızmalı
Bırakmıyor
zorluyor genç kız!
Dudak dudağında
Umurunda değil dünya
Kalabalıklar,
Umarsız, geliyor vız.

Evlerde zaman mı var.?
Her yeri Tv kapladı süre dar
Ayıramayız, vakit bulamayız
Sevgilerimizi, aşklarımızı
Duraklarda yaşarız
Ayrı dünyalarda yaşar
Buluşmak için,
Duraklara koşarız...

Dalıyor, elinde torun
Yaşlı teyze
İtirazlar homurtular
İndiremiyor kimse
Saygı görecekti belki
İzin istese ...
İş yerini anlatıyor
Yanımda ki kim ise
Çelişkilerimizi görürüz ;
Duraklarda
Heyecanlarımızı yaşarız
Kuyruklarda ...

Kurtuluş kıvılcımlarını
Yakarız yüreklerde
Kurtarırız memleketi
Çözeriz sorunları
Aramızda ki nutuklarda
Tepkilerimizi birbirimize aktarır
Demokratik! Yürüyüşlerimizi
yaparız ..
Duraklarda...Kuyruklarda
9.7.1997
19.20 GÜVENPARK

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...