24 Eylül 2006 Pazar

GELECEK

Menzile varmaya bir burak gerek,
Çok çalışıp çook yorulmak gerek,
Problemler çözmeye bir ilim gerek,
Sığ vehim yerine akıl gelecek...


Kederlenme, başında ışık halesi nesil gelecek,
Maneviyat bilecek, müspet ilim bilecek,
İlmel yakın bilecek, aynel yakin görecek,
Kılı kırk yaran tartı, mizan gelecek...

Sorgular soruldu, hesap başladı,
Işıklar belirdi, ufuk görüldü,
Geceler dürüldü, her şey belirdi,
Karanlığı yırtan rüşeymler gelecek...

Hastalık ne olsa bilinmez değil,
Derdimize ilaç bulunmaz değil,
Dağ ne yüce olsa aşılmaz değil,
Derdi yok edecek hekim gelecek...

16.07.1997
01.30. ANKARA

GELECEGİZ

Yaktın yıktın ne kazandın,
Kazancın ne nere gidiyoruz,
İstibdat baki kalır mı sandın ?
Mal ortada, dövünüyorsunuz...

Bir ucube zümrenin elindeyiz,
Tüm demokratların dilindeyiz,
Biz tüm milletin gönlündeyiz,
Korkun o geliyoruz, geleceğiz....

Hiç görürsün neye baksan,
Zaman çözer sen ne yapsan,
Kalmaz; vucut atar çivi çaksan,
Daha önce yaptın, biliyoruz....

Şükür, geçiniriz kıt kanaat,
Az sabır et; çalar elbet saat,
Bu ayarlar; son bir gayret,
Piliniz bitti, biliyorsunuz..

Dünya yeni değil eski handır,
Hayalin;demir kapılı virandır,
İbret al öncekiler de perişandır,
Hep dayandık, dayanacağız...

Halktan kimi aşırır, kimi çarpar,
Her dikta kendi putunu yapar
Kılıflar uydurur hep cebe atar
İnanmadık, biliyorduk, biliyoruz...

Eserin bak sürü sürü viraneler,
Sokaklar kerhaneler, meyhaneler,
Ense kalın, ellerinde hep kadehler,
Susar, söylemezdik, söylüyoruz...

Kanal kanal, Tv lerin, gazetelerin,
Çağdaş! cübbeli fetva veren hocaların
Mana aranmaz sözcüklerin hecelerin
Hepsi birden ele verdi izliyoruz

Gizlesen ne, işte bak aynan basın
Vur davula, zilleri tak o oynasın
Götür malı, sen yap millet duymasın
Kalk ayağa, artık duyduk haykırıyoruz...

03.07.l997 Ankara

EL ELE ZİNCİR

“İnançlara saygı
ve
özgürlük için
el ele” zinciri


EL ELE ZİNCİR
Yetmişlik dedeler, tutmuş elini torununun
Nine zincir de, bulunması için; barış yolunun
Anne diler; hür okumasını kızı ve oğlunun
Bulunmasını istiyor; bütün millet akıl yolunun

Zincirlenmiş insanlar el ele; sadece barış istiyor
Genç, ihtiyar kenetlenmiş birbirine; özgürlük diyor
Kucaklaşıp, herkese milyonlar gönül veriyor
O Hakkı görmüyor; Tv de, İslam’a ‘’savaş ‘’veriyor

Halk sesini duyurmak için el ele vermiş
Özgürlüğü gaye, türbanı bayrak etmiş
Dünya böyle bir olay ne görmüş, ne bilmiş
Türkiye hürriyet için, tek sıra bir yürek olmuş.

Eller elere verilip, inanç, özgürlük diyor
Tüm kalpler bir, diller duada hep dirlik diyor
Vatandaş birleşmiş, ayrılık yerine birlik istiyor
İnsanlar sıra, sıra çiçek açmış yurdu süslüyor
11.10.1998
Ankara

DÜZLEMEK

Korkmak, düşüncenin aydınlığından,
Perdeler çekmek, kendi karanlığından,
Yeni baştan, dünyaya şekil vermek,
Törpülemek sivrileri, düzlemek eğrileri...
Kendince, kendine göre, tek tip,
Bu insanları anlamak mı..?
Nasılda kıskanıyorlar, kızıyorlar;
Düz olmayan her şeyi; dünyayı, evreni,
Milyarları kendi gibi düz yapmak,
Buyruklarla törpülemek, tanklarla...
İzliyorum onları beynim fırlarcasına,
Sığ saltanatların da hükmedenleri...!
Kendi düzlüklerini kutsarllar,
Kendi kutsadıklarından cennetlerini yaparlar,
Cennetlerine sade kendilerini atarlar...
Beyinlerdeki kıvrımları düzlerler.!
Düzleyemedikleri her şeyi...
Yaptıkları cehennemlerine atarlar
Cennetleri, cehennemlerini yakarlar...

1997 ANKARA

DURAKLARDA - KUYRUKLARDA

I
Vermişsin emeğini bilgini
Zamanını, üç beş kuruş için
El açmamak onuru korumak için
Seyredersin seçtiklerini
Bakarsın poz verişlerini
Tek kişilik araçlarda
Saltanat sürüşlerini...

Tanırsın;
Sırtında taşıdıklarını
Duyarsın sevinçle
Özgürlüğün tadını.!
Onlar; bakmazlar
Anmazlar adını
Savurursun;
“İsyanın” en okkalısını
Yüreğinde hissedersin,
Atılmışlığın acısını ..

Sabah, akşam çekeriz biz;
Duraklarda, kuyruklarda
Kalbimiz yorulur
Tekler ansızın
Ölürüz biz
Yatak gibi duraklarda...

Komşumuzu,
Tanıdığımızı diller
Özgürce
Dedikodu yaparız duraklar da

Çare bulucular ..!
Adaam sende iş mi?
Biz kurtarırız
Vatanı duraklarda...

On metre geride
Belediye başkanı
Elli metre ötede
Hükümetin ayağı başı
İşleri başından aşkın
Senle mi işi...

Yeni gelmiş askerden;
başladı anlatmaya
Sakarya da atmış birayı
Nasıl kapanır ağzı

Şemdinli son noktada
Çatışırmış eşkıya ile
Çelişkilere isyandan
Sanki yemiş kafayı
İsyanına isyan eder
İsyankarlar bile....

Kuyruklar da öğrenir
Duraklar da söyleriz
Memlekette sıkılır
Kuyruklarda çekeriz çile...

Sarılmış iki kız;
O.. ne..?
Saçı uzun, meçli
Kulak küpeli
Burun hızmalı
Bırakmıyor
zorluyor genç kız!
Dudak dudağında
Umurunda değil dünya
Kalabalıklar,
Umarsız, geliyor vız.

Evlerde zaman mı var.?
Her yeri Tv kapladı süre dar
Ayıramayız, vakit bulamayız
Sevgilerimizi, aşklarımızı
Duraklarda yaşarız
Ayrı dünyalarda yaşar
Buluşmak için,
Duraklara koşarız...

Dalıyor, elinde torun
Yaşlı teyze
İtirazlar homurtular
İndiremiyor kimse
Saygı görecekti belki
İzin istese ...
İş yerini anlatıyor
Yanımda ki kim ise
Çelişkilerimizi görürüz ;
Duraklarda
Heyecanlarımızı yaşarız
Kuyruklarda ...

Kurtuluş kıvılcımlarını
Yakarız yüreklerde
Kurtarırız memleketi
Çözeriz sorunları
Aramızda ki nutuklarda
Tepkilerimizi birbirimize aktarır
Demokratik! Yürüyüşlerimizi
yaparız ..
Duraklarda...Kuyruklarda
9.7.1997
19.20 GÜVENPARK

YAZMAZSA......



Abdurrahim Karakoç:
Şiir söyleyene ceza
veriliyor şiir yazmayacağım “


Yazmasanız; kimin kimi sattığını
Ne bilirdik ’böyüklerin bildiğini’
Nasıl soyup nerde “stres attığını”
Göremezdik şafakların attığını

Haykırmazsa; zulme karşı şairler
Oynatmazsa kalemini yazarlar
Çakal, tilki hepsi tekmil azarlar
Altın çekilince; pula kalır pazarlar

Düşünsen ne; söylemesen ne?
Düşünceyi koymayınca ortaya
Kime fayda vere, kıymeti ne?
Suskunluk huzura belki bahane

Kalem; satıldı, sermayeyi bitirdi
Zulüm; artı millet bezdi, yetirdi
Ne yapalım devir böyle getirdi
İrtica edip çağı şefliğe götürdü

Bahar beklerken, kara kara bulutlar
Kabus gibi çöktü, yitirildi umutlar
Çullandı millete hemen aç kurtlar
Alem yıktı, bizde hortladı putlar


Güya halk içinden çıkıp geldiler
Taviz üstüne her tavizi verdiler
Meclisin içinde bile zılgıt yediler
Yağcılığı cana minnet bildiler

Halkın halini; kim, nasıl, nerden bilecek
Şairler; nükteyle iğneli rapor verecek
Ki;insan idrakına iletip tarihe kazacak
Kör olmaz mı vicdan aydın susuncak?

Yazmazsa kaplanlar; azar sırtlanlar
Artar zulmün ateşi yine herkesi yakar
Yarın dillerin, kalemin hesabı da var
Bülbül ötmezse; meydan kargaya kalır

1999-Ankara

GELİYORLAR ÜSTÜMÜZE ÜSTÜMÜZE

GELİYORLAR ÜSTÜMÜZE ÜSTÜMÜZE

Tarlalar; hoş onlarındı ama
Onlar eker, biz biçerdik
Malları biz alır, biz satardık
Bağları onlar beller, biz bozardık
Krediyi; bilmezlerdi, biz ayarlar
Bulup, istediğimize verirdik

Biz bilir, biz söylerdik; onlar, dinlerdi
Onlara bir şeyler oluyor
Sanki taşlar yerinden oynadı
Hep beraber geliyorlar;
Üstümüze üstümüze

Demiri; alırlardı bizden
Isıtır, döverlerdi
İstekleri; saban demiri idi
Gerisini biz yapar, biz verirdik
Ne işleyeceklerine; biz karar verirdik
Planlar, istediğimizi bilirdik
Çalışırlardı, istemeden çalışırlardı
Demiri; çelik yapıyorlar
Kendileri yapıp, başkasına satıyorlar

Çalışıyorlar, düşünüyorlar da
Üstelik muhakeme ediyorlar
Geliyorlar üstümüze üstümüze
Okullar, yollar
Fabrikalar,
Çiftlikler bizimdi

Okullar yapıyorlar,
Fabrikalarda üretip;
Bir yerlere satıyorlar
Hemen bitişiğimizde;
Evler alıp yatıyorlar

Arabalarımız vardı; el kesesinden
Aval aval bakarlardı
Caka satarken, yollarda
Sesimize çıkarlardı
Biz de derdik, bazen” tanrı “diye
Hatır için giderdik cenazeye
Anlamaz görünürlerdi, bile bile
Ürkerler, sinerler az bilinirlerdi

Yemeklerde, semahatlarda yoktular
Sağımızı, solumuzu doldurdular
Aynı masada oturup .. gözlerimize soktular
Yanımızda...

Ne oluyor?.. bu putlara ..
Anlatıyoruz; hiç hareket yok.
Sorunca söylüyorlar putların özeliğini
E..nasıl bilelim? Putları sevdiklerini
Geliyorlar üstümüze üstümüze

Çabuk olun ..!
Meydanlardaki korumaz oldu;
Kapıların önlerine dikin putları
Beyinlere girmez oldu;
Gözlerine sokun putları ..
Çabuk olun!..
Geliyorlar üstümüze üstümüze
20.6.1997

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...