4 Eylül 2006 Pazartesi

BELLİ Kİ SENİ GÖRDÜM

Deliler yurdundan yeni geldim
Düşünce şimşeğinde gördüm
Fırtına gibi, yıldırım gibi
Anlık ve berrak gördüm

Homarus’un sofrasında
Geçmişi anlatırken gördüm
Eflatun’un masasında
Geleceği ararken gördüm

Gözlerin şimşek gibi
Başında ışık halesi
Asırlar öncesinden ötesine
Huzmeler saçarken gördüm

Saçların dağınık,
Benzin soluk
Yoğun ve heyecanlı
Kitaplar içinde, kayıp
Bahar yaprağı gibi naif
Cılız çalılar içinde boy veren
Fidanlar gibi gördüm

Bir ara Hallaç’ın yanında
Dimdik
Her cefaya sırtını dönük
Sultanlar, yanında sönük
Karunlar, birer sülük
Sarayları pul yaparken gördüm

Dağ yeli, ova serinliği,
Deniz gümüşü, fırtınası
Bulut mavisi, bozu
Orman yeşili
Haldun’dan haber verirken gördüm

Umuda akan, ırmaklar gibi
Kirleri kapatmaya yağan kar
Ve neyden çıkan ses
Mesnevi’de nefes gibi gördüm

Uzaktan gelen bir sevgili,
Dosttan fısıltı,
Ufak bir ürperti de
Gönülden sözler dolu
Sanki Yunus vari
Varı yokta gördüm

Yanarken tapınaklar
Melekler düşlerimde
Gezerken devri alem
Ta Platon’dan bu yana
Nebiler dizisinden nurlar
Düşünceden pırıltılar
Ser ayaklarım altına
Otururken filozoflar tahtına
Belki de seni gördüm

BİR HAL VAR

Bu gün, sende bir hal var,
Gözlerinde yaş neden?
Az haber ver o meclisten
Sende bir hal.. hüzün, neşe var

Ruhumdan boşalıp dolu olan;
Gözlerimden akan yaş ondan
Yüzümdeki, yüreğimdeki cemreden
Bu gün, sevinç, neşe ve gülşen var...

Recep 1996

BİR HOŞ

Bülbüller; gül için zar ediyormuş
Gülleri; dikenli, yapraklar bir hoş
Sümbüller; buğdaylar gibi baş eğmiş
Bu dili okuyup, anlamak; bir hoş

Yeşile boyanmış; ovalar, dağlar
Can suyu akıtır; çeşmeler, çaylar
Yaprağa sarılmış; üzümler, bağlar
Hali bilmek, sezip, kavramak; bir hoş

Kimi; kuş misali enginde uçar
Kimi; sanırsın taş yerinde ağır
Kiminde; dolu gönül, irfanlı başlar
Gönülleri, beyni anlamak; bir hoş

4.8.l997

BİR İZ

Geçtik nice yollardan biz;
Bazen düşerek bazan koşarak
Şimdi oralarda var mı bir iz?
Kah ağlayarak, kah çağlayarak

Bir hayat kah acı, kah tatlı geçti
Kah mutluluktan kah hüzünden
Kurudu, dökülüp yaşlarım bitti
Kah sevinçten kah kederden

BU SABAH

Derdi nedir;
Koşmakta güneş?
Karanlıktan kızıllığa,
Kızıldan tarifsiz aydınlığa....

Derdi nedir...?
Bu erken saatte,
Yanımda ötede beride
Bir koro tutturmuşlar,
Cıvıldaşıyor kuşlar....

Derdi nedir.?
Arılar, türlü böcekler,
Karşı yamaçta keklikler,
Kümesten çıkıyor tavuklar,
Eğitiyorlar, peşlerinde yavrular
Bin bir ses vermekte alem...

Derdi nedir...?
Tamamlamak ta ömrünü, sarı gül,
Son kokularını gönderiyor.
Ona yetişti iğde,
En nefis esansını sunuyor...
Bütün programlanmışlar;
Şaşırmadan işliyor kendince.
Ekmek toplamaya başladı;
Kaç yıllığını bir anda, işte karınca....

Derdi nedir ..?
Bitirmekte hardal
Çiçek mevsimini,
Tohuma durmuş,
Bekliyor kıyametini...

20.06.l997
Cuma
06,30 / İLKER

CEVAP VEREMİYORUM

Dökülür saçlarım durur mu bilmem,
Aleme bakarım ama niçin göremem
Bir hüzün bir keder dumanlı başım
Sorsalar bildiğime cevap veremem...

Durmaz akar gözümden yaşım
Dünyada olmadı benim yoldaşım
Dostlar gideli bitmiyor düşüm
Niye terk ettiler cevap veremiyorum...

Halbuki, ağaçlar şen, kuşlar şen
Ulu dağlar, taşlar, böcekler şen
Neden bilmem, mahzunum ben
Çare yok cevap veremiyorum...

4.4.1974
MAMAK

ÇORUMLU

Git gör memlekete neyleymiş,
Çorumlu Çorum’u ihya eylemiş,
Eylemiş ki ne hoş eylemiş

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Hep sevgi dolu, yardımsever Çorumlu
Efendi, onurlu, eserlerinden gururlu
Çok çalışkan, üretkendir Çorumlu.

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Hepimiz Çorum’dan kalkıp geldik
Ankara’ya yerleşip yurt bildik
Alınteri döküp, çok emek verdik
Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu
Ankara’dan vekilin yok neden olmasın,
Görenin yok, bakanın yok niçin olmasın
Cumhura vekil oldun, asıl baş niye olmasın.?
Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Birleşirsen büyüyeceksin Çorumlu
Az hareket koşacaksın Çorumlu
Ha gayret başaracaksın Çorumlu

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu


Eylül l997
ANKARA

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...