ÇAVDAR'IN Obası: lV NECATİ ÇAVDAR'IN Çığlık, 28 ŞUBAT TÜRKÜSÜ, GÜNEŞİ GETİRİRİM, UYAN, MORSALKIM, HÜSEYİNNNAME, GÖR, VANNAME HALNAME, SONSUZLUK YOLCUSU, TÜMÜLÜS,KORANA İSMİ İLE KİTAPLAŞTIRDIKLARI İLE BU KİTAPLARDA YER almayan DİĞER ŞİİRLERİ .. Veya ŞİİRLERLE bir hayat, toplumsal OLAYLARA, değişimlere şiirle tanıklık ..
1 Eylül 2006 Cuma
O GÜN
...
Son yolculuk; hakikat bir gün
Özgürlük gülü açıldığı o gün
Ölüm;sonsuz doyuma giden
İlk adım dosta, vuslata o gün...!
OĞLUM - KIZIM
Coşkum, sevincim, nazım,
Şehla bakışlı kuzum ..
Bahtın hep açık olsun
Kalbin, gönlün nur dolsun ..
Geline yakışır ak
Damat olup kına yak
Yansın hep kutlu ocak
Rabbim oğul - kız versin
Başın hep göğe ersin
Yoldaşın, sırdaşın olsun
Eşin, gardaşın olsun
Allah yardımcın olsun
Yardım et, bahtiyar kal
Doğru davran, dürüst kal
Çok çalış, iyi yetiş
Son olsun iyi bitiş
Hayra varsın her iş
Helal ye, bereket bul
İsterim gururum ol
Başın Sema’ya ersin
Can İbrahim’i bulsun
Ruhun Tuğba’ ya varsın
Sema’da Tuğba’yı bul
Halil’e er huzur dol
25.9.1995 ANKARA
ÖZLEYİŞİN YANSIMASI
Günler kısalıyor, giderken genç, ihtiyarlar
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharlar
Dünyayı sevmek için ömür ne kısa
Yazlar yetmez az, ilkbahar daha kısa
Orda içip badeyi hiç kanmadık
Zevk sanıp tam bir ömür onu aradık
Sevgi O. O’nun tadını bir şey vermiyor
“Ölmeden önce ölmek” diyor
Dönülmeyecek yolculuktan bu sahile,
Bitmez bir özleyişin yansıması bize
SİZ
Madde ve manadan ilerdekiler
Hiç bir ölçüye sığmaz hareketlerle
Kainat palanı ötesindekiler
Hasretten çatlayan dudaklarla
Sanki buz gibi serinliklerdekiler
Alem rahat,arzularına koşarken
Alem için hep ızdırap içindekiler
Kendileri için cihanı yakanlara inat
Kendilerini aleme feda etme peşindekiler
Kulakları sağır gözleri kör ederken
Dosdoğru ilahi mesajın peşindekiler
SORDUN MU..?
Dünya dönüyor her gün kendince
“Neden aynı dönüyor”, sordun mu?..
İnsanlar öldürülüyor suçsuz yere
“Niçin vuruyorsunuz?”, diye sordun mu?..
Çocuk bir köşeye çökmüş ağlıyor
Halini bilen, başını okşayan olmuyor
Hangi derdi varda o yara çağlıyor
“Neyin var ?”diye halini sordun mu?..
İnsanlar huzursuz, feryat ediyor
Birileri birine hep çorap örüyor
Gökler yarılmış, delicesine yağıyor
“Bunlar niye oluyor?” hiç sordun mu?
Birilerine dikişiz gömlek giydiriliyor
Dört kişinin omzunda götürülüyor
Bir çukur kazılıp toprağa katılıyor
“Niçin götürülüyor”, hiç sordun mu ?
Ve SULTANAHMET
SULTANAHMET
SULTANAHMET
panosunu yerleştiremiyor
Gök kubbeyi alıp süs diye İstanbul’a bindirmişler
Yıldızları, secde etsin diye camiie indirmişler
.......
Ne hendese, ne azamet; sanki evrene hakimiyet
Biz bir tahta koyamıyoruz yerine; işte keyfiyet
////////////////////////////////////
Onlar yüce - Biz cüce
Göz kamaştırıyor hala eserleri, insan hayran yüceliğine
Yabancılar arkası ile gülüyor, küfredenlerin cüceliğine
Belli oluyor; eserlerinden, o büyüklerin, yüceliği
Küfretmekle gider mi ki; alçakların, asıl cüceliği?..
10Eylül 1999
10,50
Sultanahmet Camii
///////////////////
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=335624403590123&set=gm.546310229085804&type=3&theater&ifg=1////////////////////
Milli Kütüphane - Niyazi Ünver
ŞİİR
Şiirde ruh olacak, coşku verecek
Şiir o ki; kafiye, vezin olacak
Ya aruza, ya da heceye uyacak
Çorumlu şimdi gelir hesap sormaya.
Hiç hece nedir, vezin nedir uymazdım
Aklımdakini yazar, ölçü bilmezdim
Sanatta nedir zerre kıymet vermezdim
Çorumlu yine gelir hata bulmaya....
Hece tam gelecek, kafiye uyacak
Ölçüsü güzel, şekli düzgün olacak
Kelime can bulacak,mana verecek
Yaşar hoca gelir imla vermeye....
Şiir ki yaşayacak, nefes alacak
Bu güne bakıp, ileriyi görecek
Değerini anlayanı bilecek
Çorumlu gelir ne hatalar bulmaya...
Yaşar hoca iğne ile kuyu kaz
Tezkireleri ara BEHİŞTi’yi yaz
İşin o ölçü vezni alırsın baz
“Yaşar Hoca” gelir hata bulmaya.....
ll
Sunmak değil ki; beylere ağalara
Yağ çekemem ki sultanlara hanlara
Parasız kalıp düşsek bile zorlara
Niyazi gelir nasıl diye sormaya
Tercüman olmak acılara ahlara
Boş geçemeyiz, atamayız kahkaha
Açmak mı kendimize güzel bir saha
Serapta olsa ararız iyi vaha
Görüntü için manayı mı bozayım
Kelime atıp cümleyi mi böleyim
Sizin için sanat derdi mi çekeyim
Hocam yine eskisi gibi yazayım
İşim değil estetikle uğraşmak
Manayı atıp sizin ile kırışmak
İstediğim halkın gönlü ile konuşmak
Arzum o ki Hak rızasına ulaşmak
AĞUSTOS l997
Milli Kütüphane
Doğduğum yer
UNUTAMADIM
Gıptayla seyredilen at yarışlarını
Mezarlık yolunda cirit oynanışını
Her düğünde “KEŞKEK”in yapılışını
Unutamadım
“CODARLAR”ın kış günleri “HELLE” içmesini
“DANLILAR”ın pilava “PİLOV” demesini
“İMAMEVİNİN” misafirle “HEDİK”yemesini
Güreşlerde yiğitlerin “POTUR” giymesini
Unutamadım
Kuşburnundan yapılan EZMEYİ
Kış yarısında “AYI GEZME’yi
Tavşan sulu “ARABAŞI”yemeyi
Ekşi pekmezden “ÇALKAMA”yı
Unutamadım
Anamın “DÜĞÜL”, ”ÇATALAŞ”ını
“HASIDA”yı,”DUTMAC”ı,”TOYGAŞI”nı
Hep birlikte kaşıkladığımız “KATIKLAŞ”ını
Irgatlıkta Kocaoğlan’da su başını
Unutamadım
Hökebağları’nda kehribar, kara üzüm asmasını
Gençlerin SİN SİN oynayarak bağda yatmasını
Tüm köylerin gelinli, kızlı süslenip gitmesini
Kınalı parmakların üzümleri “ÇETEN”e atmasını
Unutamadım
KARABAYIR’ DA kekiğin kokusunu, kekliğin ötmesini
Kuzuların “KOMLERDE” analarına katılmasını
Koşu mallarının “HOŞOĞLU”nda gece yatmasını
ÜRÜSTEM’ İN köyden köye hoparlör gibi ötmesini
Unutamadım
UNUTURSUNUZ
Çalışıyor köylü, meydanda az bulduk
Köylü bizi, biz köylüyü kandırdık
Dediler: “Bekleyin, gelir sandık..!”
Şehirli kaşarlanmış, semirmiş
Sivil toplum deyip seğirtmiş
Parsel için birkaç adam yetmiş
Krediler karlar hep cebe gitmiş
Ümit yok önce siz yaralısınız
İlaç olsa başınıza sürersiniz
Ayrı değil aynı kumaşın parçasısınız
Gider yine bizi unutursunuz
POLATLI.
20.6.2000
ÜZME
I
Yavrum; doğum günün kutlu olsun
Benden ayrı doğan gün mübarek olsun.
Nasip.. değilmiş beraber olmak
Kucağıma alıp sarılıp öpmek ..!
Binlerce bebek senin gibi yavrum.
Kimi bir, kimi on, kimi yirmi yıl,
Kimi ...kimi hırsız, kimi katil
Onlarında yarı vardır,onlarda sever
Onlarında bebesi, elbette sevgisi var
Onlarda insan, onlarda can,
Onlarda düşler güzel günler....
II
Şimdi uyku tam sana lazım,
Ağlama, yerinden kalkma yavrum.
Ağlaman daha acı olur bebeğim ..!
Annen daha değişik düşünür.
Güzelim gez, oyna, ama...
Sakın babanı arama, sorma
Baban kendince hür
Fikir, dorukta ve gür
Kader, kısmet belli olmaz
Gün olur elbet buluşuruz
Sakın babam ... diye kendini üzme
Medrese-İ Yusufiye
1983 ANKARA
ÜZMEZ
Zulme isyanda, aksiyonerlerin gerçek hocası
Elhamra’dan çığlık, Türkistan’da otağ gibi
Tacmahal’de sultan, Kafkasya’da Şamil gibi
İmanı saf, Türkçe’si duru. O, ateşin koru
Kalkandır hakikate, onun kalesi, suru
Bazen Yunus olur Anadolu’dan ses verir
Zaman olur neyzen gibi terse, ters verir
Millet sevdası yüreğinde, kavi iman göğsünde
Kanat gerer, bilse savunur sonunda ölse de
Kurşun sıkmış Hak adına ilk gençlik anından
Nasiplenmiş, Fazıl bağından, Serdengeçti çağından
Her an coşkulu, çağlayanlar gibi deli o sevdalarda
Ağlar bulurum, kuzu gibi uysal mana eri yanında
Mazlumların babası, gariplerin abası, incelerin kabası
Çağın içmeden sarhoş Neyzeni, nüktedanlar babası
Olmayı hep aksiyonda arayan
Çile’de hakikat sırrına eren
Günümüzün içmeyen sarhoşu, Neyzen
Anadolu sevdası ile çağırıp gezen
Batıl adına ne varsa korkmadan ezen
Muharrir sıfatlı halk dilinde konuşan ozan
memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2
Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...
-
" KEMAL KELLECİ; sırtında anadolu’ya tefsir taşıyan adam… " http://www.edebistan.com/index.php/emeti-saruhan/kemal...
-
Necati ÇAVDAR, Şair Durmuş Ali EKER ile.. Şair Durmuş Ali Eker, "Kar Beyaz Su Renksiz" isimli k...
-
MUHSİN YAZICIOĞLU #MuhsinYazıcıoğlu “SONSUZLUK YOLCUSU”, PEYGAMBER ÇİÇEĞİ Muhsin YAZICIOĞLU, Bozukta olsa; Kurulu, düzenimiz “Her y...