3 Mart 2017 Cuma

İdareci Bürokratlar Birliğinden “Dost Meclisi Toplantısı” - Milliyet




İdareci Bürokratlar Birliğinden “Dost Meclisi Toplantısı”

·                                01 Mart 2017 - 01:10
·                                 Milliyet.com.tr » 
·                                 Ankara Haberleri » 
·                                 Haber

·                                 http://www.milliyet.com.tr/idareci-burokratlar-birliginden-dost-ankara-yerelhaber-1873490/
·                                  
·                                

IHA
Gazeteci Yazar Necati Çavdar, "Darbeler huzuru, barışı, kardeşliği bozmuştur, insanlara ve insanlığa zarar vermiştir. Darbeler kardeşliğe her yönden zarar vermiştir. Darbeler savunulamaz, darbelerden herkes zarar görmüştür, özellikle de kadınlar zarar görmüştür" dedi.
İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığınca desteklenen ve İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği tarafından yürütülen Kardeşlik Sınır Tanımaz Projesi kapsamında gerçekleştirilen Dost Meclisi toplantısı 28 Şubat Türküsü üzerine gerçekleştirildi. Gazeteci Yazar Necati Çavdar, toplantıya konuk olarak katıldı.
İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Genel Başkanı Yücel Can, “Kardeşlik Sınır Tanımaz” diyerek Irak ve Suriye’den gelenlere kucak açtıklarını, zamanla şehit ve muhtaç aileleri de kapsadığını, kardeşliğin sadece maddi olarak algılanmaması gerektiğini, bu tür çalışmaların İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesince desteklenmesinin anlamlı ve önemli olduğunu anlattı. Can bu anlamda darbelere tanık olan biri olarak gazeteci ve yazar olan Necati Çavdar’ı takdim etti.

"Darbelerden özellikle kadınlar zarar görmüştür"
28 Şubat ve diğer darbelerin kardeşliğe. birlik ve beraberliğe asla katkı sağlamadığını kaydeden Çavdar, “Darbeler huzuru, barışı, kardeşliği bozmuştur, insanlara ve insanlığa zarar vermiştir. Darbeler kardeşliğe her yönden zarar vermiştir. Darbeler savunulamaz, darbelerden herkes zarar görmüştür, özellikle de kadınlar zarar görmüştür. O dönem Metin Bostancıolu Milli Eğitim Bakanlığını işgal ediyordu. Yukarıdan gelene ‘emredersin’, aşağıdan gelene de ‘arz ederim’ diyordu. Bir gün heykel açılışı vardı Hukuk Fakültesinde. Dışarıda da hava güzeldi, kokteyl veriliyordu. Yanında rektör, dekan bir de ben vardım. Ben, ‘Evde bir hanım var, okuma yazma bilmiyor ama başörtülü olduğu için hiçbir yere almıyorlar’ dedim. Bostancıoğlu, ‘Benin anam başörtülü, babaannem de çok güzel kuran okur’ dedi. ‘Senin annen buraya gelse Hukuk Fakültesi’nin içine alır mısın’ diye sordum. Hemen suratları bozuldu ve bizim toplantı da bitti” şeklinde konuştu.
31 Mart ayaklanması ve 28 Şubat’ı birbirine benzeten Çavdar, “31 Mart bir darbedir ve 28 Şubat darbesiyle aynıdır. Bu iki darbede de Sultan Abdülhamit ve Erbakan, insanlara zarar gelmemesi için zorunlu olarak sessiz kalmıştır” ifadelerini kullandı. (ME-GD)

//////////////////////////////////////
http://www.dailymotion.com/video/x5diref



http://www.dailymotion.com/video/x5diref_idareci-burokratlar-birliginden-dost-meclisi-toplantisi_news


SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

28 Şubat Ankara'da 'Belgesel Şiirlerle' Hatırlandı



28 Şubat Ankara'da 'Belgesel Şiirlerle' Hatırlandı

http://www.habersitesi.com/28-subat-ankarada-belgesel-siirlerle-hatirlandi-43230h.htm

01.03.2017 14:38

 

28 Şubat'ın 20 yıl dönümü Ankara'da düzenlenen bir "şiir gecesiyle" anıldı.
28 Şubat'ın 20 yıl dönümü Ankara'da düzenlenen bir "şiir gecesiyle" anıldı. Ankara'da İdareci ve Bürokratlar Birliği'nin düzenlediği toplantıda konuşan "28 Şubat Türküsü" adlı kitabın yazarı Gazeteci Necati Çavdar, "Darbeler, kardeşliğe, toplum huzuruna atılan bombalar oldu" dedi.
28 Şubat "postmodern" darbesi, İdareci ve Bürokratlar Birliği'nde düzenlenen bir "şiir gecesiyle" hatırlandı. Gecede 28 Şubat döneminde gazetecilik yapan Necati Çavdar kaleme aldığı "28 Şubat Türküsü" kitabında yer alan bazı şiirlerini paylaştı.
İdareci ve Bürokratlar Birliği Başkanı Yücel Can'ın kardeşlik projesi ile bir çok faaliyet gerçekleştirdiklerini belirten Çavdar, 28 Şubat Türküsü'nün yazılış ve yer verilen şiirlerin hikayelerini anlattı. Necati Çavdar, "Tarihi yapanlar olduğu gibi tarihi kayda alanlar da var. Bize de tarihi kayda almak düştü. Yaşananları kaydettik ve ortaya "28 Şubat Türküsü" çıktı.
Bu şiirlerde hem zarar veren hem de zarar gören tüm aktörleri görmek mümkün, yani bir anlamda "belgesel-şiirler" " dedi.
Bugün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayip Erdoğan'ın o dönemde sözde önünün kesildiğini, "Muhtar bile olamaz" manşetleri atıldığını belirten Çavdar "Biz de Sayın Erdoğan hapse girdiğinde "Piş de gel" adlı şiiri yazmışız. "Git, sultanlık beratını al da gel" demişiz. Zira toplum darbe sırasında sabır gösterip, kırıp dökmeden işlerin yoluna girmesini bekliyor. Fakat zulmedenleri de asla bağışlamıyor. Mazlumları unutmuyor. Bugün gönüllerdeki Menderes'in yeri nerede o gün idam kararı veren katillerin yeri nerede? O günün güçlü ve anlı şanlı zalimlerinin adı bile bilinmiyor. Silinip gitti. 28 Şubat'ta zulmedenler neredeler? Buna karşı o günün zalimleri yada şakşakçıları Erbakan'ı anma toplantılarında en ön sıradalar. Aslında darbeyi yapanlara da bir hayrı dokunmuyor. Zaman dilimi içinde darbe yapanların kötü anılmasına sebep oluyor" diye konuştu.
-DARBELERİN ORTAK ANATOMİSİ: "31 MART VAKASI DA BİR DARBEYDİ'-
28 Şubat ve darbelerin topluma etkisini değerlendiren Çavdar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gerekçelerinin sonradan uydurma, algı oparasyonları olduğu ortaya çıkan darbelerin; ülkeye, topluma faydası yok. Ülkeyi toptan etkileyen olumsuzluklara sebeb oluyor. Darbelerin etkileri sadece yaşanılan dönemle sınırlı kalmıyor.
Mesela yüzyıl önce yapılan 31 Mart vakası diye bilinen darbe. Bu darbeyi yapanlar ve muhatapları bu gün hayatta değil. Ancak darbenin etkisi hala toplumu sarsmaya devam ediyor.
Esas olan her şeyin kendi kuralları içinde cerayan etmesi. Var olan meselelrin kendi akışı içinde halledilmesi. Darbeler; problemler kestirmeden, hemen çözülecek umuduyla yapılması ön görülüyor. Faklat meseleler daha da ağırlaşıyor ve toplumu büyük acılara sevk ediyor. Kardeşliği tahrip ediyor, kamplaşmalara yol açıyor. Ülkede sosyal ve ekonomik olarak büyük yaralar açıyor.
Her darbenin arkasında mutlaka yabancı parmağı bulunuyor.
Çoğu kez darbeyi yapanlarda kim için yaptığını biilmiyor. Kullanıldıklarını ve meselerin çözümünün darbeler olmadığını çok sonra anlıyorlar. Fakat iş işten geçiyor. Sıkıntıları bütün millet çekiyor.
Darbeler, toplum huzuruna, kardeşliğe atılmış bir bomba görevi yapıyor.
Kimi insanları derhal yok ediyor. Kimine şöyle ya da böyle zararı oluyor, ömür boyu hatta nesiller boyu acı çektiriyor. Kimilerine de parça tesiri yaparak, mutlaka hatırasında olumsuz yansılamalar bırakıyor.
Darbeler milletin enerjisinin olumsuz kanallarda harcanmasına, boşa heba edilmesine sebeb oluyor.
Selanik'den gelerek Başkenti, İstanbul'u işgal eden Harekat Ordusu'un gerçekleştirdiği darbe kardeşliği, ülkede huzuru sağlamayıp aksine memleketin geri gitmesine, ülkenin bölünerek kısa zamanda Balkanların elden çıkmasına sebeb oldu.
Bir NATO eylem planı olarak ortaya konan genç subayların ayartılarak gecebaskını şeklinde yapılan 1960 darbesi, her ne kadar "atatürkçülük" öne çıkarılarak siyasl iktidara karşı yapıldı gibi gösterilse de aslında Mustafa Kemal'in anayasası rafa kaldırılarak Osmanlı doğumlu, Kurtuluş mücadelesi içinde olmuş ya da o mücadeleyi birebir yaşayanlardan etkilenmiş olan tüm askerlerin imhası ve tasfiyesini sağladı."
-"DARBE EKONOMİYİ GERİ GÖTÜRDÜ"-
Ülkenin ekonomik kalkınmışlığı İtalya ve japonya seviyesinde iken 27 Mayıs darbesi sayesinde gerileyip, kurtuluşuna neden olduğu Kore'den de geri duruma düştüğünü kaydeden Çavdar, "71 Müdahalesi 1980 darbesi, 28 Şubat cinneti ülkeyi gerek soyal gerekse siyasal gerek ekonomik olarak geri götürmüştür. Sıkıntıları milletin tüm kesimleri birlikte yaşamıştır. Bu gün gerek 60 darbesine alkış tutup siyasi cinayetleri onaylayanlar gerekse 28 Şubat'ı destekleyenlerin pişmanlıklarını hep beraber seyrediyoruz. Keşke bunların hiç biri olmasa ve ülke; kendi dinamikleri ile meselelerini tabii kuralları içinde halletse. Allah, bize ne 1960 darbelerini, 28 Şubatları ne de 15 temmuzları yaşatmasın. Kardeşliğimizi, huzurumuzu bozmasın.
Bize de darebelerin acılarını yazmayı nasip etmesin" dedi.
(HM/ORH)




















SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

















27 Şubat 2017 Pazartesi

Hikayeleri ile "28 ŞUBAT TÜRKÜSÜ"






Darbeleri gören adam’dan 
Hikayeleri ile
"28 ŞUBAT TÜRKÜSÜ" 

İDARECİ VE BÜROKRATLAR BİRLİĞİ'inde ;
Darbeleri konu edip, hikayeleri ile "28 ŞUBAT Türküsü" isimli kitap da yer alan şiirlerden örnekler sunacağız.
Teşriflerinizi dileriz.
Necati Çavdar


- Tarih ve Saat:
28 Şubat 2017 
1900 -21.00
- Adres:
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No.36/19 Demirtepe- Maltepe / ANKARA












SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

El Bab



Bab

Ne dir, bu oluş.. Ne dir gidiş, ya Rab..?


Nice yol verilir, açılır nice nice Bab...

Nedir şekillenen. Nedir bu oluş bu yapı
Hangi oluşa  gider, nereye açılır bu kapı?



SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

15 Aralık 2016 Perşembe

Halep; Yandı. Ben; Yandım



Halep; Yandı. Ben; Yandım

Kadim şehir Halep, kan ve ateş
Tvlerden canlı seyrediyoruz gardaş

Can pazarını, kan barut kokusunu
Kurtarır mı yürek burkuntusunu
 Giderir mi günahları, vicdan azabını

Sadece  gözden akan iki damla yaş
Ne.. Kaldı mı ki  taş üstünde taş
Gitti vucutlar, kalmadı sağlam baş

Halep yandı, ben yandım
Halep ağladı, ben ağladım
O yok oldu, ben kahroldum

Elinden bişey gelmez, kalabalık bir gürüh
Özümüzü  kaybetmişiz, yok olmuş bir ruh
Dünyaya dağıldı milyonlar, vatan sürgünü
Elleri böğründe  bıraktık; mağdur,    mazlumu
Yaşananlar  tam bir oyun, Balkan bozgunu
Kandık yalanlara  yedik büyük vurgunu


Baş eğmeyip  zalime  diklenmek en büyük suçu
 Şu seyrettiğimiz,  tarihin en büyük kavimler göçü

 Halep,uluslar arası oyuna kurban
Sebernecia, kasaplara  sunulan can
..............
Sözde tekelinde medeniyet
Tabi olsun diyor, insaniyet

 İştahlar açık, Salyalar damlıyor
Çaresiz   masumlar zarı zarı ağlıyor

Kurulmuş silah Pazarı, an bu an
Petrol  yerine oluk oluk akıyor,  kan
Toprak fışkırıyor sel olmuş, can

İnsan üzerine oynanıyor iktidar kumarı
Zindan ettiler umudu, beklenen baharı
Yuları ellerinde oynatıyor  yerli cahalı
Saldırıyor, her köşede bir zalimin çomarı

Müslüman  müslümanın ciğerini deşiyor
Halep, Musul, biladi islam kıyameti yaşıyor
Nil, Diçle,Fırat kan; deryalara ceset taşıyor.

Kafir köşeleri tutmuş, yaraları kaşıyor
İslam alemi, suskun çaresizliği yaşıyor
Kimi de  kafirin ocağına ateş taşıyor

Veriliyor asıl, vekaletler savaşı
Kırdırıyorlar, kardeşe kardeşi
Yaşatılıyor,  3. Haçlı savaşı

Oyun oynanıyor biçim biçim
Büyük oyun; “şarkın sukunu” için
............
Bebekler; oldu simsiyah  kömür
Gidiyor;  umutlar, gencecik ömür

Akıl, firar etmiş. Delilik değer
Vicdan, suskun . Zulme baş eğer
Ahlak  çoktan  ölmüş meğer
Adalet, güç için bilinmez değer

Cihan, seyirde  hale; şaşıyor
İnsan parça parça;  kol, baçak, kafa
Kan deryası,  bizm coğrafya
Sel olmuş, mechule taşıyor

Zulmet  ufukları sarmış
Yıldızlar çoktan kararmış
Uçaklar, cehennemi taşıyor

Tanklar Ebrehenin filleri
Yılıp,viran etti, şanlı illeri
Alem; bakıyor, suskun dilleri

Zalim; daim körüklüyor ateşi
Uyguluyor; en gaddar vahşeti
Yaşatıyor; tüm insanlara dehşeti

Zalim;  kudurdukça kuduruyor
Tüm değerleri acımadan vuruyor
İnsan, şehir,bitki, hayvan yokediliyor
Hastaneler viran, Mabetler dümdüz
Etkisiz kurumlar kınama yayınlıyor
Zalimlerde hiç olur mu  kızaracak yüz

Ah ne  yıkımlar gördü Halep kalâsı
Yasanıyor tarifsiz acının dik alası

Acı acı  selalar ne için okunuyor
İnsanlığın öldüğünü  haykırıyor

Gök,yer.. Ateş püsküren volkanlar kaynıyor
Cehennem ateşindeyim,  benim yüreğim üşüyor

Bebeler, dedeler,nineler bir bir düşüyor.
Ceninler, doğmadan ne büyük yük  taşıyor
Analar babalar, ölümü avucunda yaşıyor
“Ölüyoruz” çığlığını  masum çocuklar taşıyor

Vahdet çöktü, dağıldı tesbih,boş kaldı  imamet
Ne sözün hükmü geçer, ne  mecal kaldı ne kuvvet
Parça  parca sırtlan pençesinde şu bizim millet
İşte keyfiyet, tefrika ile yaşanıyor onca zillet
Uyandırmadı,  vicdanları Alpler’de yankılanan çığlık
Aylan’larla gömüldü tümüyle Akdeniz’e insanlık
Yık, yok ed, ne varsa kazı.. Yaşasın, Özgürlük...!

Çaresizler, çare diye zalimlere koşuyor
Kimi ayıya kim.  Kel kartala bel bağlıyor
Tatlı dille, milleti  parça parça tavlıyor
Deyneksiz köyde bunlar, insan avlıyor
Mazlum arada sıkışmış kan ağlıyor
Çoğrafyam parça parça doğranıyor


Asıl kabahat bizde. Bizde suç
Sinsi planlar içinde Haçlı güç
Müslümanı müslümana kırdırıyor
Sinonisti kıkır kıkır güldürüyor

Tefrika girmiş, içten içe yer
Tarih kültür,medeniyet yerlebir

Her yer kan, vicdanlar taş
kopalıyor zulme kalkan baş

Kurşun, top, tank neyse de
Gökler püskürüyor, gaz ve  ateş

............
Suriye, Irak..  Dünyam oldu mezbaha
 Yo mu kurtuluş, kaç can olsun daha.?

Nefesler kesildi. Kaç can çıkar ki sabaha
Beklentilerimiz;  uzak çok uzak vaha
İmdat.!!  Çığlıklarımız döndü seraba

Ebabiller bekleriz,  açıp elleri semaya
Kirlerimiz çok ulaşmıyor, dualar arşa
 Ya Rab!. Dermanımız  kalmadı aha
Yüzümüz yok ama ümidimiz kaldı, Allah’a  

Halep yandı, ben yandım
Halep ağladı, ben ağladım
O yok oldu, ben kahroldum



Necati Çavdar
14 Aralık 2016

Ahimesud/Alsancak













SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

14 Kasım 2016 Pazartesi

Evlat, Vatan .!




Evlat, Vatan .!



Âhh âh...  Âhh ki âh..  Sormayın  niçin niye 
Yetişir fidanlar  ocak yaksın  diye

Nice nice    kahraman genç yiğitler
"Vatan" için kara toprağı kucaklar.


Anadolumda garip ana, babalar; 
“Evlat” diye    o toprağı, avuçlar .. !

Yeter ki baca tütsün yansın ocaklar
Sen, ben sefasürsün; hür yaşasın diye
Bayrak; dalgalansın,  düşmesin yere
  
14.11.2016
Ahimesud/Alsancak



ÇORUM - Sungurlu/Kavak Köyünde Şehit oğlunun  kabri başında dua eden ana babası 
















SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

1 Mayıs 2016 Pazar

Yaşar hoca gelir

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, ayakta duran insanlar ve takım elbise

Yaşar (Aydemir) hoca, 
SERVER'de karşılaştık.

Prof. Dr. Yaşar AYDEMİR 
( Gazi üni. Öğrt. Üyesi )
Milli Kütüphanede karşılaştığımızda Behişti üzerine doktora çalışması yapıyordu.
SERVER'de karşılaştığımızda ise ustalık dönemi. Artık Prof ve Ravzi Divanı ile karşımıza çıktı.

"Yaşar hoca iğne ile kuyu kaz
Tezkireleri ara BEHİŞTi’yi yaz
İşin o ölçü vezni alırsın baz
“Yaşar Hoca” gelir hata bulmaya...."

/////////////////////////////
ŞİİR

I
Şiirde ruh olacak, coşku verecek
Şiir o ki; kafiye, vezin olacak
Ya aruza, ya da heceye uyacak
Çorumlu şimdi gelir hesap sormaya.
Hiç hece nedir, vezin nedir uymazdım
Aklımdakini yazar, ölçü bilmezdim
Sanatta nedir zerre kıymet vermezdim
Çorumlu yine gelir hata bulmaya....

Hece tam gelecek, kafiye uyacak
Ölçüsü güzel, şekli düzgün olacak
Kelime can bulacak,mana verecek
Yaşar hoca gelir imla vermeye....

Şiir ki yaşayacak, nefes alacak
Bu güne bakıp, ileriyi görecek
Değerini anlayanı bilecek
Çorumlu gelir ne hatalar bulmaya...

Yaşar hoca iğne ile kuyu kaz
Tezkireleri ara BEHİŞTi’yi yaz
İşin o ölçü vezni alırsın baz
“Yaşar Hoca” gelir hata bulmaya.....

ll

Sunmak değil ki; beylere ağalara
Yağ çekemem ki sultanlara hanlara
Parasız kalıp düşsek bile zorlara
Niyazi gelir nasıl diye sormaya

Tercüman olmak acılara ahlara
Boş geçemeyiz, atamayız kahkaha
Açmak mı kendimize güzel bir saha
Serapta olsa ararız iyi vaha

Görüntü için manayı mı bozayım
Kelime atıp cümleyi mi böleyim
Sizin için sanat derdi mi çekeyim
Hocam yine eskisi gibi yazayım

İşim değil estetikle uğraşmak
Manayı atıp sizin ile kırışmak
İstediğim halkın gönlü ile konuşmak
Arzum o ki Hak rızasına ulaşmak

AĞUSTOS l997
Milli Kütüphane

http://www.antoloji.com/gunesi-getiririm-siiri/

Yaşar hoca, bu hoca idi.. Behişti üzerine " Doktora  " yapıyordu. Şimdi Prof olmuş.
........................

https://www.facebook.com/sairdivani/photos/a.1002879676432139.1073741849.918763364843771/1002880183098755/?type=3&theater
SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

23 Nisan 2016 Cumartesi

UYAN (REVAN ...)





Uyan

Müslüman elinde "Revan"...
Esaret ve İşgal de "Erivan"...!
Söylenir,  hatıralardaki gülistan
Hala anlatılır; destan, destan

Diyar diyar esir, Vatan
Di –yar,  di -yar  ağla,  yan
Unutma… İlla uyan… İlla uyan..!
Masallarda kalmasın,  Gülistan?
Uyan  da  dirlik birlik bozulmasın
Uyan ki olmasın Van’da Erivan

23. Nisan 2016 –Ahimesud



///////////////
21 Nisan · 
 https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1329283697085528&set=a.103397493007494.7509.100000117305404&type=3&theater

Если вы получаете благословил пятницу. Поздравления и молитвы ….
You get blessed Friday, with greetings and prayers ….

(Foto: Gök Cami 1766 Erivan / Ermenistan)
(Фото: Небесная Церковь 1766 Ереван / Армения)
(Photo: Celestial Church 1766 Yerevan / Armenia)

Revan eski adı yeni adı Erivan. Revan Hanlığı döneminde Hüseyin Ali Han'ın idaresi altında 1765/1766'da yapıldı.
////////////////////////////////

ERHAN AFYONCU

 toprakları Türkler’in yurduydu


http://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2016/04/10/ermenistan-topraklari-turklerin-yurduydu
Bugünkü  toprakları bir zamanlar Türkler’in çoğunlukla yaşadığı ve Türk hanlıklarının yönettiği bir bölgeydi. Rusya’nın 19. yüzyılda Türk hanlıklarını işgali ve bölgenin nüfusunu değiştirmesiyle  kuruldu
Timur İmparatorluğu'nun büyük hükümdarı Timur'un 14. yüzyılın sonlarında Revan'a (Bugünkü 'ın başkenti Erivan) hakim olmasından sonra bölgeye Orta Asya'dan Emir Sa'd idaresinde Sa'dlular başta olmak üzere birçok Türk aşireti geldi. Bölgenin ismi de Sa'dçukuru oldu. Timur'dan sonra da bölgede Türk hakimiyeti devam etti. Karakoyunlular ve Akkoyunlular'dan sonra Safeviler bölgeye hakim oldu. Bugün  diye anılan yerin bir zamanlar Türk yurdu olduğu ve bölgenin Ruslar tarafından nasıl Ermenistan'a dönüştürüldüğünü Mustafa Aydın'ın İslam Ansiklopedisi'ndeki "Revan Hanlığı" maddesinden ve yakında Okan Yeşilot'un editörlüğünde Yeditepe Yayınları arasında çıkacak "Ermenistan Türkleri" isimli eserden öğreniyoruz.

OSMANLILAR REVAN'DA
Osmanlı-Safevî mücadelesi sırasında Revan, Osmanlı yönetiminin ilgi sahası oldu. Revan, Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren defalarca yıpratıldı. 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı savaşları sırasında 1583 Eylül'ünde Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girdi. Revan'a bir kale yapan Osmanlılar, Revan Beylerbeyliği'ni de kurdu. Şehir 1603'te tekrar Safevî hakimiyetine girdi. IV. Murad Osmanlı'nın bozulan devlet otoritesini sağladıktan sonra 1635'te Revan'ı fethetti. Ancak bir yıl sonra Revan tekrar İran hakimiyetine girdi. Safevîler, yeniden teşkilatlandırdıkları Revan'da Sa'dçukuru Revan Hanlığı'nı kurdu.
18. yüzyılda Çar Petro ile birlikte Ruslar Kafkaslar'da yayılmaya başladı. Safevî Devleti'nin dağıldığı bu dönemde duruma müdahale eden Osmanlı, Revan'ı 89 yıl sonra 1724'te tekrar fethetti. Bölgede Osmanlı hakimiyeti tesis edilmişken Nadir Şah'ın İran'da Avşar Türkleri'nin hakimiyetini başlatmasıyla birlikte 1735'te Revan yine kaybedildi. Nadir Şah'ın 1747'de öldürülmesinden sonra Mîr Mehdî bağımsız Revan Hanlığı'nı kurdu. Ancak bölgede zaman zaman Gürcü prenslerin hakimiyeti görüldü.
Gürcüler ile Ruslar'ın 1783'te bir antlaşma imzalamasından sonra Osmanlı ve İran da bölgeye müdahil olmaya başladı.

RUSLARIN İŞGALİ
Ruslar birkaç kere Revan'ı kuşatsa da alamadı. Ruslar, Ekim 1827'de Revan'ı işgal etti. Revan'ı işgal eden Paskieviç'e Revan Kontu unvanı verildi. Şubat 1828'de Ruslar'la İran arasında yapılan Türkmençay Antlaşması ile Revan Ruslar'ın hâkimiyetine geçti. Bölgeyi işgal eden Rus Çarı 21 Mart 1828'de bir emir yayımlayarak Nahcivan ve Revan hanlıklarını ortadan kaldırdı. Ordubâd bu iki hanlığın topraklarına eklenerek Ermeni vilâyeti oluşturuldu. 1844'te oluşturulan Kafkasya Genel Valiliği'ne 1850'de Revan da dahil edildi. 1868'de oluşturulan Revan Vilayeti, Erivan, Gence, Gümrü, Nahcivan, Yeni Beyazıt, Derelgez ve Eçmiadzin'den meydana geliyordu.

NÜFUS YAPISI DEĞİŞTİRİLDİ
Ermeni vilayeti kurulduğunda Müslümanlar çoğunluktu. Ruslar kademe kademe bölgedeki Türk nüfusu azaltıp, Ermeni nüfusunu artırdı. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Osmanlı topraklarından ve İran'dan on binlerce Ermenin bölgeye göç ettirilerek, nüfus dengesi değiştirilmeye başlandı. Şehirdeki camiler ya kilise ya da depo yapıldı. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Rus Çarlığı'nın Ermeniler'i yine bölgeye göç ettirmesi, bölgedeki Müslümanlar'ı da Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakması Revan ve civarının Ermenistan'a dönüşmesindeki son adımdı. Ermeni vilayeti kurulduğunda bölge nüfusunun yüzde 74'ünü Müslümanlar oluşturuyordu. Bölgedeki Ermeni nüfusu Ermeni vilayeti kurulduğunda yüzde 21 iken 1916'da yüzde 58'e ulaşacaktı. Aynı durum bölgenin merkezi Revan'da da gerçekleşti. 1908'de Revan'ın yüzde 59'u Türk iken, 1917'de bu rakam yüzde 45'e düştü. 1932'de ise yüzde 6'ya kadar inecekti.
1917'de Çarlık Rusyası'nın yıkılmasından sonra Ermenistan kuruldu. Bu dönemde Kafkaslar'da ilerleyen Osmanlı ordusu Revan'ı aldı. Ancak bu dönemdeki şartlar yüzünden şehir Ermenistan'a geri verildi. Gümrü Antlaşması Türkiye-Ermenistan sınırları belirlendi. Sovyetler Birliği döneminde Ermenistan'da Türkçe yer isimleri değiştirilerek Türkler'e ait izler silindi.


//////////////////////////////////////

ERMENİLERİN AZERBAYCAN'DA YAPTIĞI KATLİAMLAR
Ermeni Çeteleri ile Rusların Müslümanlara Yaptıkları Soykırımın Belgesi. Sayfa 4Ermenilerin Türklere yönelik katliamları Anadolu'yla sınırlı kalmamış, Kafkaslar'da ve Azerbaycan topraklarında da sürmüştür. Bu konudaki bilgi ve belgeleri, Prof. Dr. Fahrettin M. Kırzıoğlu'ndan naklediyoruz:
"1919 Ağustosunda, Nahçıvan ve Şerür çevresindeki 45 köye Ermeniler asker birlikleri ile hücum etmişler ve demiryolu boyuna yakın köyleri, zırhlı vagonlardan ateş altına almışlardır.
Mayıs 1920 sonralarına Doğru Ermeniler, Erivan'da Uluhanlı yanındaki Karadağlı adlı İslam köyünün ahalisini zorla yerlerinden çıkararak, eşyalarını yağma ile, kendilerini göçe mecbur etmişlerdir.
23-24 Mayıs 1920 gecesi 300'den fazla Ermeni süvarisi, Uluhanlı'nın 5 km. kuzeyinde Cebeçalı köyünü sararak, eli silah tutan Müslümanları bir araya toplayarak bunların hepsini süngüden geçirmişlerdir.
27 Haziran 1920 gecesi yine Erivan'da Hacıbayram ve Haberbegli köylerine baskın yapan Ermeniler, ahalnin malları ile eşyasını hep yağmalamış, birçoğunu öldürmüş; kırgından kurtulan az bir kısmı da, Aras ırmağından güneye geçerken, Ermenilerin baskını üzerine boğulmuşlardır.
Azerbaycan ve başka yerlere gitmek üzere, Erivan'daki Azerbaycan Elçisi'nin verdiği pasaportu taşıyarak Erivan yanlarından trenle Gence'ye giden 500 Müslüman, Gümrü yakınında vagonlardan indirilerek, hepsi öldürülmüştür.
6 Nisan 1920'de Ermeniler, Zengezor, Ordubad, Vedi bölgelerindeki İslam köylerine, türlü askeri sınıflardan kurulu nizami birliklerle saldırarak, zulüm ve vahşiliğin en iğrenç biçimlerini, insanlığını nefret edeceği alçaklıkları yapmışlardır.
Erivan şehrinin 15 dakika ötesindeki Haçaparak köyündeki İslam ahaliye Ermeniler, 16 Nisan 1920 gecesi saldırarak, halkını toptan kırmaya girişmişlerdir. Bu zalim vahşilikten kaçıp kurtulamayan 6 erkek, kamalarla öldürülmüştür. Kadın ve kızların namusu çiğnenmiş, sonra da yakılmış veya öldürülmüşlerdir. Evlerin hepsi talana uğramıştır."
Ermenilerin Azerilere yönelik zulümleri, I. Dünya Savaşı yıllarındaki katliamlarla sınırlı kalmamış, SSCB döneminde ve bu devletin dağılmasının ardından kurulan Ermenistan Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir. Doç. Dr. Yasin Aslan, "Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında" isimli kitabında bu konuda önemli belgeler ortaya koymaktadır.
Ermeniler, 13 Şubat 1988'de Dağlık Karabağ'ın idari merkezi Hankendinde (Stepanakert) gösteri yaptılar. Göstericiler, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'dan alınıp Ermenistan'a verilmesini talep ediyorlardı. Bundan sonra istekler zinciri uzanmaya başladı. 18 Şubat 1988'de ilk Azeri göçmenler Baku'ya gelmeğe başladı. Onlar otobüslere doldurulup geri gönderildiler. Ancak, onlar kısa müddet sonra yeniden geri dönmeye başladılar.
Göçmenler, bu defa Baku yerine Sumgayit'ta kendilerine barınak buldular. Burada bazı olaylar oldu. Bunu diğerleri izledi. 180-200 bin Azeri, zorla Ermenistan'dan kovuldu. Tahminen aynı sayıda Ermeni Azerbaycan'dan çıkarıldı. Kısacası, 1988'den beri devam eden olaylar, bir milyondan fazla Azeri'yi göçmen durumuna düşürmüştür.
1988'de başlayan olaylar, aslında sürgün zincirinin son halkasını oluşturmaktadır. Zira, Ermenistan'da yaşayan Azeriler, bir kaç defa Sovyet rejimi döneminde olmak üzere tarihi topraklarından sürgün edilmişlerdir. Ermenistan Komünist Parti başkanı Arutunyan 1945'te Dağlık Karabağ'ın Ermenistana verilmesi konusunda Stalin'e mektup yazmıştır. Stalin de konuyla ilgili olarak Azerbaycan Komunist Parti başkanı Mir Cefer Bağirov'a mektub göndermiştir.
Bağirov, Stalin'in mektubuna cevabında nüfusunun tamamını Azerilerin oluşturduğu Şuşa'nın Azerbaycan'da kalması gerektiğini, Azerilerin de Ermenilere karşı büyük toprak taleplerinin olduğunu yazmıştır. Bu tür yaklaşım, o zaman bu sun'i problemin kapatılmasına yardımcı olmuştur.
Ancak, eski Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu 23 Aralık 1947 tarih ve 4083 sayılı kararla, Ermenistan'da yaşayan Türkleri "Azerbaycanlı" adı altında Azerbaycan'ın Kura-Aras Ovasına sürgün etmiştir. Aynı bakanlar kurulu iki-buçuk ay sonra, Stalin'in imzasını taşıyan 10 Mart 1948 tarih ve 754 sayılı kararla, daha önceki kararın uygulamaya konmasını sağlamıştır.
Karardan sonra, Ermenistan'daki Azeriler oradan çıkarılmaya başlanmış ve işlem Stalin'in ölümüne kadar devam etmiştir. Söz konusu dönemde 150 bin Azeri ata yurtlarından kovulmuştur.
Asrın başlarında, Ermenistan'daki Azerilerin sürgün edilmesi muhtelif şekillerde gerçekleştirilmiştir. 1927'de İrevan nüfusunun % 70'ini Azeriler oluşturuyordu. Bu yıllarda 130 bin Azeri kovulmuş ve onların yerine Orta Doğu ülkelerinden 100 bine yakın Ermeni getirilmiştir. Bu işlem daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ermeni tarihçilerine göre, geçen asrın başlarında, Ermenistan'daki 2300 köyün 2000'ini Azeri köyleri oluşturmaktaydı.
1936'dan sonra, Ermeni yetkililer, bu ülkedeki Azeri yer adlarını değiştirmeye ve iptal etmeye başladılar. 1991'de de Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan'ın emrine uygun olarak 90 Azeri köyüne Ermeni isimleri verildi. 1960-1970'li yıllarda, Ermenistan Yüksek Sovyeti başkan yardımcısı Hovanes Bağdarasyan'ın başkanlığında yer adlarının değiştirilmesine başlandı.
İki asır devam eden kovma ve göçürme işlemi sonucunda, 1. 5 milyon Azerbaycan Türkü Ermenistan'daki tarihi yurtlarından kovulmuş ve çeşitli bahanelerle göçürülmüştür. 1988'de kovma işlemi tamamlanmıştır. Şimdi Ermenistan'da numunelik için dahi tek bir Azeri kalmamıştır.
1988'de Ermeniler, ülke nüfusunun % 88. 6 sini oluşturuyordu. Asrın başlarında Ermenistan toprakları 9 bin kilometrekare idi, Azerbaycan toprakları sayesinde 29. 8 kilometrekareye yükselmiştir. Buna, Ermenilerin son zamanlarda işgal ettiği topraklar dahil değildir.
Kabul etmek gerekir ki, Rusya-Ermenistan ikilisinin Azerbaycan üzerindeki baskıları yoğunluk kazanmıştır. Azerbaycan, hemen hemen Lübnan'a dönüşmek üzeredir. Parçalanma tehlikesi henüz ortadan kalkmamıştır. Ermeniler, Dağlık Karabağ'ı Ermenistan ile birleştiren Laçin Koridorunun kontrolünü elinde bulundurmaktadır. Azerbaycan topraklarının % 20'si Ermeni işgali altındadır. Diğer taraftan, Ermenistan Mayıs 1992'de Laçin ve Kelbecer bölgesinde "Kürdistan Cumhuriyeti" kurulduğunu ilan etmiştir.
Ermenistan'daki muhalefetin yayın organı Azatamart gazetesi Azadlig (Hürriyet) Radyosu Ermeni Servisinin eski başkanı, Rusya-Ermenistan ilişkileri Teşkilatı başkanı ve Daşnaksütyun Partisi'nin liderlerinden Eduard Oganisyan'ın sansasyon niteliği taşıyan bir beyanatını yayınlamıştır. Oganisyan beyanatında, Ermenistan hükümetinin Rusya'yla birleşme konusunda gizli anlaşma imzaladığını ifade etmiştir. Ancak, bu gerçek gizli tutulmaktadır.
Ermenistan bölgede kendisine has bir rol oynamak istiyor. Onun ne tür rol oynamak istediğini öğrenmek için Rus ve Ermenistan basınında yer alan yazılara bir göz atmak yeterlidir.
Kafkasya'da Osmanlılara karşı harb eden ve girdikleri mahallelerde zulüm yapan Hınçak Gönüllü çetelerinden bir grup. (İzk gazetesi 2 Mart 1915)Ermenistan Pedegoji Enstitüsü Felsefe ve Politoloji bölümü eleman- larından 1963 doğumlu Artur Gevarkyan'in Naş Sovremennik (Muasirimiz) dergisinin 1993/4'cü sayısında yer alan "Sovyetler Birliği Yerine Turan mı?" başlıklı yazısı bir çok bakımlardan ilgi çekicidir. "Üçüncü Roma'nın" diriltilmesini bir Rus'tan daha ateşli şekilde savunan Gevorkyan konuyla ilgili düşüncelerini kısaca şöyle özetlemiştir:
"Ermenistan, Rusya'nın Kafkasya'daki destekçisi, tabii ve tarihi müttefikidir Ermeniler, Anglo-Sakson, siyonist ve Pantürkistlerden oluşan korkunç üçlüden, Pantürkistlerin (Turana giden) yolunu kesmektedir. Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Sirbistan ve diğer Hıristiyan milletlerin tek kurtuluş yolu "Üçüncü Roma'yı" yeniden diriltmektir."
Bazı Rus yetkililer, Kafkasya'yı dış ülkelerin etkisinden korumak için onun ateş çemberine alınmasının gerekli olduğu tezini savunmaktadırlar. Böyle bir durumda Türkiye ve İran gibi bölgeyle yakından ilgilenen devletler, bu ateş çemberini yarıp bölgeye giremeyeceklerdir. Vadim Simburski'nin Segodnaya gazetesinin Nisan/1994 sayılarından birinde yer alan yazısı buna en güzel bir misaldir. Simburski düşüncelerini şöyle özetlemiştir:
"Rusya'nın çıkarlarına direkt tehlike oluşturan tek bölge Kafkasya'dır. Kafkasya'da milli devlet olarak kalmak isteyen 'Azerbaycan' ve 'Gürcistan' gibi küçük imparatorlukların olması Rusya'nın çıkarlarına uygundur. Söz konusu bölgede, Rusya'nın çıkarlarının korunması için çalışacak inkılapçı güçler mevcuttur. Bunun için bölgedeki 'İstikrarlı İstikrarsızlık' korunmalıdır. Zaten, böyle bir durum yıllardan beri oluşmakta, Türkiye ve İran'ın serbest hareketine engel olmaktadır.
Bölgede anlaşmazlıkların devamlı olarak aşağı seviyede seyretmesi, Rusya'nın çıkarlarına uygundur. Çünkü, böyle bir durum, Türkiye'nin bölgeye sokulmasına engel olacak bir ateş çemberinin oluşmasına katkıda bulunacaktır.
Rusya, Hazer'in batısında bu tür davranırken Hazer'in doğusunda istikrarı korumalıdır. Çünkü, Kazakistan yari Rus bölgesidir. Kazakistan Rusya'nın güney sınırlarını koruyan Güvenlik Kemerine dönüştürülmelidir.
Odenburg, Orta Asya'nın yayılmasına açık olacaktır. Bu yüzden, Rusya Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerini iç güvenlik kemerine dönüştürmek için elinden geleni yapmalıdır."
1992-1993 yılları arasında Ermenistan Savunma Bakanı olmuş, şimdi ise muhalefetin gayri-resmi liderlerinden Vazgen Manukyan Nisan/1994'te Nezavisimaya Gazetesi ile röportajında, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'la federe devlet oluşturması zamanının geldiğinden söz etmiştir.
Rusya Cumhurbaşkanı Yeltsin'in siyasi danışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Şurası Üyesi Ermeni Andronik Migranyan'ın teklifi ise bir çok bakımlardan ilgi çekicidir. Migranyan, Nezavisimaya Gazetesi'nin Ocak/1994 sayılarından birindeki makalesinde Azerbaycan ve Gürcistan'in Federe Devlete dönüştürülmesini teklif etmiştir. Migranyan, Federe Devlete dönüştürülmüş Azerbaycan ve Gürcistan'ın Moskova'sız yaşayamayacağını iddia etmektedir. Migranyan, Ermenistan'ın Rusya'nın güney sınırında istikrar ve denge unsuruna dönüştürülmesi gerektiğini de beyan etmiştir.
Levon Şirinyan da daha önce Azatamart gazetesindeki yorumunda aynı teklifi ileri sürmüştü. Şirinyan, başka bir yazısında ise Nahçivan'in Ermenistan'a geri verilmesinin gerekli olduğundan bahs etmiştir. Bu misaller zincirini bir hayli uzatmak mümkündür. Bu misaller, olayların hangi merkezlerden idare edildiğini açıkça göstermektedir.
Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasına engel olan, Türkiye aleyhine açıkça propaganda yapanlar, Daşnaksütyun Partisi ve onun çatısı altında toplanmış bazı teşkilatlar, Moskova yanlıları, önce Gorbaçov'un daha sonra da Yeltsin'in etrafında toplanan Ambatsumov (Ambartsumyan), Migranyan, Kurginyan gibi danışmanlar ve Rus hükümetinin değişik kademelerinde görev yapan Ermeniler ile özellikle Ermeni diasporasıdır.
Daşnaksütyun Partisinin, halkı tahrik etmek ve halk arasında panik yaratmak için 7 Aralık 1993'te yayınladığı haber buna güzel bir misaldir. Daşnaksütyun Partisi Haber Merkezi yabancı kaynaklardan, özellikle de Fransa İstihbarat Teşkilatı'ndan elde ettiği bilgiye dayanarak Türk Ordusunun Medzamor Atom Elektirik Santrali de dahil, Ermenistan'daki bir çok hedefe füze saldırısında bulunacağını bildirmiştir. Habere göre, Türkiye, bu hücumlarına hak kazandırmak için Ermenistan'daki PKK teröristlerinin varlığını bahane edecektir. Haber Nerkezi Başkanı Bagrat Sadoyiyan'a göre, Türkiye, söz konusu hücumlarını Nahcivan topraklarından yapacaktır.
Rus ve Ermenistan basınında Türkiye aleyhine çıkan yazılar büyük yekun oluşturmaktadır. Söz konusu yazılarda, kamuoyu "Türk Faktörü" ile korkutulmak istenmektedir. "Uyanan Dev", "Uyanan Aslan", "Sovyet İmparatorluğunun Ölüm Meleği", "Osmanlı Ruhu Diriliyor" ve "Gelecek İmparatorluğun İki Sütunundan biri" gibi ifadeler sık sık kullanılmaktadır. Ermeni Politolog Andronik de bu tür yazıları dikkate alarak şunları ifade etmiştir:
"Ermenistan, Rusya ve İran, Türkiye'nin Azerbaycan ve Orta Asya ile birleşmesini engelleyebilir. Ermenistan ve İran, Türklerin birleşmesine engel olan faktöre dönüşmelidir. "
Ermenistan, son bir kaç asırdan beri Rus dış siyasetinde önemli yer tutmaktadır. Ermenistan, Rusya'nın Türk-müslüman dünyasında ileri karakol görevini yüklenmiştir. Ancak ne var ki, Rus Milliyetçileri. son bir kaç yıldan beri Türk dünyasıyla dostluk ilişkilerinin gerekliliğininden bahsetmekte ve Ermenistanin Azerbaycana karşi tecavüzünü kınamaktadır. Rus milliyetçilerinin bir kısmı artık Ermenistan'ı Rusya'nın sırtında yük olarak görmektedir.
Moskova Gazetelerine göre, Rusya, Ermenistan bütçesinin % 57'sini ödemektedir. Ermenistan'ın dış yardım olmadan geniş çaplı bir savaşı sürdürmesi mümkün değildir. Azerbaycan Meclis Başkanı Resul Guliyev, Rus Televizyonuyla röportajında diş yardim olmadan Ermenistan'ın savaşı 5 yıl daha sürdürmesinin söz konusu olamayacağını ifade etmiştir. Guliyeve göre, Ermenistan tek bir tank dahi alamayacak durumdadır. Ermenistan'ın destekçileri, muhacerette yaşayan Ermeniler, bazı batılı ülkeler ve Bağımsız Devletler Topluluğuna üye bazı ülkelerdir.
Moskovskiya Novosti gazetesi 1992/13 sayısında "Rusya'nın Kafkasya'dan çıkmasıyla birlikte dengenin bozulacağı ve bölgede Türkiye'nin nüfuzunun hızla artacağından bahsetmiştir.
Gorbaçov Fonu'nun Dağlık Karabağ konusundaki raporu konuya başka bir açıdan ışık tutmakta ve Rusya gibi büyük bir devletin bir çok bakımlardan Ermenistan'a ihtiyacı olmadığını ortaya koymaktadır. Ermenistan, Rusya için gönüllü müttefikten başka bir şey değildir. Rapordaki şu ifadeler oldukça dikkat çekicidir: "Rus-Ermeni ilişkilerinin tarihi geçmişi, Rusya'yı Ermenistan'ı desteklemeğe mecbur ediyor."
Ermeniler bunun farkındadır ve mevcut ortamdan maksimum faydalanmanın yollarını aramaktadırlar. Levon Şirinyan Ermenistan'da yayınlanan Azatamart gazetesindeki yazısında görüşlerini şöyle ifade etmiştir:
"Hiç şüphesiz, yakın gelecekte Rusya, Kafkasya'da en güçlü devlet olarak kalacaktır. Şimdiye kadar, Amerika da dahil bir çok ülke bölgede Rusya'nın çıkarlarına meydan okumaya kalkışmamıştır. Rusya - Doğu Avrupa'yı kaybetmesi ve güneydeki stratejik çıkarları onu Ermenistan'a yaklaştırmaktadır. Ermenistan'ın görevi, Rusya'nın Kafkasya'daki siyasi manevralarını dikkatlice izlemek ve onlardan maksimum yararlanmanın yollarını aramaktır. Bağımsız Devletler Topluluğu çerçevesinde ve karşılıklı ilişkiler şeklinde işbirliğini kabul etmek gerekir. Aksi halde, diğer bir ülke veya ortak, zayıf ve asalak Ermenistan'ın yerini alacaktır. "
70 yıldan uzun bir zamandan beri, Ermenistan'ın Türkiye politikası, batı alemini Türklerin 1. 5 milyon Ermeni'yi öldürdüğüne inandırma ve 1921 anlaşmasıyla Türkiye'nin kuzey-doğu bölgesinde Türkiye'ye bırakılan toprakların geri alınmasına yönelik kampanyaya dayanmaktaydı.
Ayrıca, Ermenistan'daki bütün siyasi partilerin programlarında, Türkiye'ye terk edilen toprakların geri alınması ve Türkiye'yi, Osmanlı Devleti döneminde öldürülen Ermeniler için özür dilemeğe mecbur etme prensipleri yer almaktadır. Bilindiği gibi, Ermenistan'ın Kurtuluşu için kurulan ve kısaca ASALA olarak bilinen "Ermenistan Gizli Ordusu" bu maksatlar için 1974-1985 yılları arasında 45 Türk diplomatını ve onların aile üyelerini öldürmüştür.
Van'ın Rus ordusu tarafından işgali için isyan eden Ermeniler, Osmanlı askerlerine karşı siperlerde savaşırken.Ter-Petrosyan'ın başkanlığında 1990'da Ermenistan Umum Milli Hareketinin iktidara gelmesiyle birlikte, Ermenistan'ın Türkiye siyasetinde önemli değişiklikler baş göstermeye başlamıştır. Ermenistan, Sovyetler Birliğinden ayrılma girişimleri çerçevesinde Türkiye ve İran'la ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirme sürecine girmiştir. Bu yeni yaklaşım, Ağustos 1990'ya yayınlanan Bağımsızlık Bildirisinde de kendi ifadesini bulmuştur. Bağımsızlık Bildirisinde, soykırımın uluslararası kamuoyu tarafından tanınmasının tekrarlanmasına karşın, Türkiye'ye karşı herhangi toprak iddialarına yer verilmemiştir.
Sovyetler Birliğinin dağılması, hassas Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını tehlikeye sokmuştur. Türkiye'nin, Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olması da gelişmekte olan ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir.
Kasım/1992'de, bir Ermenistan hükümet heyeti Türkiye'ye gelmiştir. Türkiye, iki ülke arasında ilişkilerin gelişebilmesi için 4 şart iler sürmüştür:
Ermenistan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki mevcut sınırları tanımalıdır;
Ermenistan, 1915'teki soykırımın uluslararası kamuoyunda tanınmasına yönelik kampanyasını durdurmalıdır;
Ermenistan, Türkiye'nin içişlerine karışmamalıdır; (Burada özellikle Ermenistan'ın PKK'ya yaptığı yardım göz önünde bulundurulmuştur)
Ermenistan, Azerbaycan'ın istediği şartlarda Dağlık Karabağ'da ateşkesi kabul etmelidir.
Taraflar, ilk üç madde konusunda anlaşmaya varmış, hatta Türkiye ve Ermenistan enerji bakanları Ermenistan'a elektrik verilmesi konusunda bir de protokol imzalamıştır. Zamanın Türkiye Dışişleri Bakanının, protokolün içeriğini ve önemini izah etmeye yönelik girişimleri Azerbaycan Liderleri ve Türkiye'deki muhalefeti ikna etmemiştir. Bu yüzden, Türkiye, anlaşmayı uygulamaya koymaktan vazgeçmiştir.
Bu gelişme, elektrik sıkıntısı çeken Ermenistan hükümetine büyük bir darbe olmuştur. Bilindiği gibi, Ermenistan, enerji ihtiyacının % 96'sını dışarıdan karşılamaktadır. Ermenistan, tabii gaz ihtiyacının % 80'ini Azerbaycan'dan karşılıyordu. Azerbaycan, 1991'in sonbaharında Ermenistan'a gaz vermeyi durdurdu. Ermenistan, bu yüzden Türkmenistan'dan gaz almağa başladı. Gaz boru hattı, Gürcistan'da Azerilerin yaşadığı eski adı Borçali, yeni adi Marneuli bölgesinden geçmektedir. 1995'te, boru hattına en az 10 defa sabotaj yapılmıştır.
Türkiye'nin, Ermenistan'a gidecek uçakların kendi hava sahasından geçmesine izin vermesi ise, dünya kamuoyunu tam karşısına almamak için Azerbaycan'a yaptığı yardımları dengeleme girişimi olarak değerlendirilmiştir.
Dünya kamuoyu, Rusya'nın Çeçenistan'a hücumuyla meşgulken, Karabağ Komitesinden ayrılan Ermenistan Umum Milli Hareketine başkanlık eden Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan, Gorbaçov'un 1988'de Karabağ Komitesine karşı gerçekleştirdiği büyük operasyondan beri ilk defa ülkede geniş çaplı siyasi temizleme kampanyasına başladı. Bilindiği gibi, Gorbaçov, Ter-Petrosyan da dahil olmak üzere, Karabağ Komitesinin 11 üyesinin yakalanmasını emretmişti.
Ter-Petrosyan, 28 Aralık 1994'te tek bir emirle Ermenistan Devrimci Federasyonu olarak bilinen "Daşnaksütyun Partisi" faaliyetlerini geçici olarak yasakladı. Bundan başka, Daşnaksütyun Partisi'ne bağlı bir çok teşkilat ve gazeteyi de kapattırdı.
Ter-Petrosyan, siyasi temizleme girişiminden sonra yaptığı televizyon konuşmasında Daşnaksütyun Partisi'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını, siyasi cinayetler işlediğini ve DRO adli terörist teşkilatın 50 kişilik grubunu içinde barındırdığını ifade etmiştir. Ter-Petrosyan, ayni zamanda DRO'nun devlet güvenliğine tehlike oluşturduğunu ve silahlı kuvvetler konusunda casusluk yaptığını da sözlerine eklemiştir.
Ter-Petrosyan'ın bu girişimleri sürpriz olmamıştır. Çünkü, o, uzun zamandan beri Daşnaksütyun Partisi'ne karşı mücadele etmekteydi. Mesela, Haziran/1992'de muhaceretten olan parti lideri Hrair Marukyan'i yeniden Yunanistan'a sürgün etmiştir.
Parlamento sözcüsü Babken Ararktsiyan, Ter-Petrosyan'ın siyasi temizleme girişimlerini değerlendirirken, Daşnaksütyun Partisi öncülüğünde gerçekleştirilen son olaylar ve yürüyüşlerin ülkede siyasi istikrarı bozmaya yönelik olduğunu ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, herhangi bir siyasi partinin yurtdışında şube açamayacağını ve lider kadrosunda yabancılara yer veremeyeceğini beyanla Daşnaksütyun Partisi'nin faaliyetlerini geçici olarak yasaklanmıştır. Parti liderlerinin Ermeni olmasına karşın, onların çoğu başka ülke vatandaşlarıdır. Ermenistan'da ise şimdiye kadar çifte vatandaşlığa izin verilmemiştir. Daşnaksütyun Partisi'nin dünyanın bir çok ülkelerinde yaşayan Ermenilerden üyeleri ve Ermenilerin toplu olarak yaşadıkları ülkelerde şubeleri vardır. Parti merkezi Atina'dadır.
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Ermenistan'a dönen tek siyasi parti Daşnaksütyun değildir. "Rankavar Azatakan" (Liberal Demokratlar) da ülkeye geri dönmüştür. Söz konusu parti, daha ilimli bir çizgi izlemektedir. Daşnaksütyun Partisi milliyetçidir ve bir çok konularda hükümete karşı çıkmaktadır.
Osmanlı meclisinde eski Erzurum mebusu olan Karakin Pastırmacıyan'ın (Arman Garo) "Tero" ve "Haço" çeteleriyle Kafkaslardaki Rus ordusuna katılmak için ayrılmadan önce katıldığı dini törende.Faaliyeti yasaklanan Daşnaksütyun Partisi daha önce sol kanat partilerden oluşan bloğun bir parçası olarak seçimlere katılmayı düşünüyordu. Söz konusu blok, Karabağ-Ermenistan Grubu, Aydınlar Birliği, Anayasa Hakları Birliği ve Miras Hareketi gibi kurum ve kuruluşları çatısı altında birleştirmişti. Ancak, Merkezi Seçim Kurulu sol bloğun seçimlere katılmasına izin vermedi. Diğer taraftan Monarşist Parti ve Ermenistan Kadınları Partisi'nin de seçimlere katılması engellendi.
Ter-Petrosyan, 5 siyasi partiyi de yanına alarak oluşturduğu "Cumhuriyet Bloku'yla" seçimlere katıldı. Seçimlere katılma oranının % 55 civarında olmasına karşın, Cumhuriyet Bloku 114 milletvekili çıkararak parlamentoda çoğunluğu oluşturmuştur. Şamiram Kadınlar teşkilatı ikinci sırayı alırken, Ermenistan Komünist Partisi kendisinden beklenen başarıyı gösterememiştir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Gagik Harutunyan aşırı milliyetçi blok ve komünistlerin yenilgisini izah ederken, onların iyi bir programdan yoksun olduklarını ve egoist davranışlarının seçim sonuçlarını etkilediğini ifade etmiştir. Halbuki, seçim öncesi yapılan kamuoyu araştırmaları, komünistlerin oyların en az % 20'sini alacaklarını gösteriyordu.
Ermenistan, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Çok tehlikeli bir dar boğazdan geçme gayreti içindedir. Halk yoksulluk içinde yaşıyor. Minimum emeklilik bir Dolardan azdır. Devlet İstatistik Dairesi verilerine göre, ortalama maaş 2, 5 Dolara eşittir. Diğer taraftan, Merkezi Seçim Komisyonunun 1991 ve 1994'e ait verileri, son üç yılda ülke nüfusunun % 30 azaldığını göstermektedir. Başka bir ifadeyle, 1993'ün başlarından beri yaklaşık 1 milyon Ermeni ülkeyi terk etmiştir.
Karabağ'daki Ermeniler oradan kaçmaktadır. Rusya ve batıya giden Ermenilerin sayısı süratle artmıştır. Ermenistan Bilimler Akademisi Sosyoloji Araştırma Merkezinin başkanı Georg Pogosyan'in sözlerine göre, Ermenistan nüfusunun % 70'i potansiyel göçmendir. Araştırmalar, Ermenilerin yalnız soğuk ve açlık yüzünden ülkeyi terk etmediklerini göstermektedir. Bunun kendine özgü sosyal ve siyasi sebepleri vardır.
Ermeni gazeteleri, son zamanlarda 1993-1994 yıllarında ülkeyi terk eden Ermeniler arasında yapılan bir sosyolojik araştırmanın sonuçlarını yayınlamıştır. Fikirlerine baş vurulan Ermenilerin % 45'i polis ve buna benzer kuruluşların keyfi davranışları, % 24'ü sosyo-ekonomik sebepler yüzünden ve % 12'si ise serbest ticarete imkan sağlanmadığı için ülkeyi terk ettiğini bildirmiştir.
Ermenistan'ın Dağlık Karabağ ve Azerbaycan'ın bazı bölgelerinde sürdürdüğü savaş ve savaşa bağlı olarak Azerbaycan ve Türkiye'nin Ermenistan'a uyguladığı ambargo hayatı olumsuz yönde etkilemiştir.
Ermenistan, Gürcistan üzerinden Denize açılmak da dahil, komşularıyla özellikle de Rusya ve İran'la ilişkilerini geliştirme gayreti içindedir. Rusya-Ermenistan işbirliği kendisini hemen hemen bütün sahalarda göstermektedir. Bu bakımlardan, Rusya-Ermenistan yakınlaşması oldukça dikkat çekicidir.
"Soğuk Savaş" döneminin sona ermesine karşın, jeopolitik savaş hala devam etmektedir. Rusya'nın zayıflamasına paralel olarak, batili petrol şirketlerinin bölgeye gelmesi ve bölgesel milliyetçilik hareketlerinin güçlenmesiyle birlikte, özellikle Hazer Havzası'nda özel bir uluslararası sistem oluşmaktadır.
Rus Ordusu, Çeçenistan'ın stratejik Argun, Şali ve Gudarmes bölgelerine hücum ettiği zaman Rusya Savunma Bakani Graçov'un cephe hattı yerine Ermenistan ve Gürcistan'ı ziyaret etmesi tesadüfi değildir. Graçov, hem söz konusu cumhuriyetlerdeki Rus ordularını ziyaret etmiş, hem de ülke liderleriyle askeri işbirliği meselelerini tartışmıştır.
Yeri gelmişken hatırlatalım ki, Rusya, Çeçenistan'a yönelik hücumlarında Ermenistan ve Gürcistan'daki üslerinden de faydalanmıştır. Rusya'nın Ermenistan'daki askeri üsleriyle ilgili anlaşma Mart/1995'te imzalanmıştır.
Rusya'da Kafkasya Halklarına karşı antipatinin güçlenmesine karşın, Rusya hükümeti ve hatta bazı aşırı ırkçı ve milliyetçi Rus teşkilatlar Ermenistan'ı çok önemli bir müttefik olarak görmektedirler. Aşırı sağcı Rus teşkilatlar, Ermenistan'ı anti-Türk ve anti-müslüman siper olarak değerlendirmektedir. Ermenistan, Rusya için Türkiye'yi Kafkasya'dan uzak tutmaya ve Azerbaycan üzerinde baskıyı sürdürmeye yarayan bir araçtır.
Ermenistan, başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere, komşularını rahatsız eden problemlerin çözümünde ileriye ilk adımı atmalıdır. Silahlı Ermeni çeteleri, işgal altındaki Azerbaycan topraklarını terk etmeli ve Dağlık Karabağ problemi, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözümlenmelidir. Mevcut durum, Karabağ Meselesinin artık "Kendi Kaderini Tayin Hakkinin" sınırlarını aşmıştır. Ermeniler, Dağlık Karabağ'a kendi toprakları gözüyle baktıkları gibi, "Üçüncü Ermenistan'dan" bile bahs etmeğe başlamışlardır.
Levon Şirinyan'ın Azatamart Gazetesi'nde yer alan yazısı buna güzel bir misaldir. Kendisinden çok emin görünen Şirinyan, Ermenistan yaylası ve onunla komşu bölgede 20 milyon Kürt'ün "Milli Devlet" fikrine sıkıca sarıldığını, bu yönde ilerlediğini, artık hiç kimsenin onlarin haklarini görmezlikten gelemeyeceğini beyanla, geleceğin daha korkunç olaylara gebe olduğunu ifade etmiştir. Şirinyan'ın hangi kaynaktan su içtiğini anlamak zor olmasa gerek.
Bu tür yazılarla zihinleri bulandırıp bir sonuca varmak mümkün değildir. Şimdi, milleti içinde bulunduğu ağır durumdan kurtarmak için uyanma ve sağ duyulu hareket etme vaktidir. Tarihi tecrübeler, kin ve nefrete dayalı politikaların iflas ettiğini ve gelecekte de iflas edeceğini göstermektedir. Bu yüzden, bölgedeki son gelişmeler ve Ermenistan'daki genel durum, Erivan'ın sağ duyuyla hareket etme ve bölgede istikrarın sağlanması için cesur adımlar atmasının zamanının geldiğini göstermektedir.
Dünyanın odak noktasında yer alan Türkiye, bölgede istikrar unsurudur. Bu kuru bir iddia değildir. Pravda Gazetesi, Kafkasya ve Orta Asya ile yakından ilgilenen ülkelerin, özellikle de İran'ın bölgeye katkılarından söz ederken, özellikle Türkiye gerçeğini vurgulamıştır. Pravda'ya göre, Türkiye, ciddi yatırım imkanları, modern teknolojisi ve laik sistemiyle Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetleri için en uygun modeldir. Türkiye'nin bu hedeflere doğru yürümesi, yalnız ülkede değil, ülke sınırlarının dışında da istikrar ve barışa katkıda bulunacaktır. Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, bir çok batili ülke, bölgede oluşan yeni jeo-politik ortamda Türkiye'nin önemli rol oynadığını kabul etmektedir.
Financial Times Gazetesine göre, Batı Avrupa ülkeleri Türkiye'yi doğu Akdeniz'de siyasi ve ticaret merkezi, Kafkasya ve Orta Asya'da ise istikrar unsuru olarak görmektedirler. Bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika ise Türkiye'yi "Bölgesel Güç" ve "Laik Demokratik Model" olarak değerlendirmektedir. Financial Times Gazetesine göre, Türkiye, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Doğudan Orta Asya'ya kadar uzanan bölgede büyük bir istikrar unsurudur.
KAYNAKLAR:
1. Kırzıoğlu, Prof. Dr. M. Fahrettin, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, Ankara 1999.
2. Aslan, Doç. Dr. Yasin, Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında, Ankara 1997.
3- Ermeni Alimleri ve Feryat Koparan Taşlar (Rusça) 1902, s 80-123
4- AFP, 6 Mayıs 1994.
5- Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi IV, sayfa 81-82, Azerbaycan Gazetesi, 11 Mart 1994.
6- Moscow News, 11 Aralık 1993, Nu: 46, ITAR-TASS, 31 Ağustos 1993.
7- Nezavisimaya Gazeta, 8 Nisan 1994, Nezavisimaya Gazeta, 18 Ocak 1994.
8- Moscow News, 15 Ocak 1993.
9- Naş Sovremennik (Muasırımız) dergisinin 1993/4 cildi.
10- Segodnaya (Bu Gün) Gazetesi, 9 Nisan 1994.
11- Nezavisimaya Gazeta, 8 Nisan 1994.
12- Nezavisimaya Gazeta, 18 Ocak 1994.
13- Azatamart Gazetesi, 2-8 Kasım 1993.
14- Snark Haber Ajansi, 7 Aralık 1993.
15- Moskovskaya Pravda 24 Eylül 1992.
16- Turan Ajansi, 4 Aralık 1993.
17- Moskovskiya Novosti Gazetesi, 1992/13
18- Azadlig, 12 Mayıs 1992.
19- Azatamart 2-8 Aralık 1993.
20- Soviet Analyst 15 Mayıs 1991, nu: 10.
21- Neue Zeurcher Zeitung, 9 Şubat 1993.
22- Frankfurter Allgemeine Zeitung, 15 Şubat 1993.
23- Wall Street Journal, 25 Ocak 1995.
24- Segodniya, 28 Haziran 1995.
25- Segodniya, 13 Temmuz 1995.
26- İTAR-TASS, 27 Kasım 1994.
27- Snark Haber Ajansı, 1 Aralık 1993.
28 -New Times, Kasım/1994
29-Country Report, 1994.
30- Segoniya, 30 Haziran 1995.
31- Salam (İran gazetesi), 7 Ekim 1995.
32- Moscow News December 8-14, 1995 .
33- Komersant-Daily, 17 Ekim 1995.
33-Nezavisimaya Gazeta, 4 Ocak 1996.
35- Azatamart Gazetesi, 7-13 Eylül 1993.
36- Republik Ermenistan 3 Ağustos 1993.
37- Pravda, 3 Mart 1993.
38- Financial Times, 21 Ocak 1994.
39- Vremya , 5 Mayıs 1993.
40- Los Angeles Times, 5 Ekim 1990.
41- Armenian Weekly, 7 Mayıs 1994.

https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=493969007411547&id=466857736789341











SAIRIN Yeri Necati ÇAVDAR

memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş - Deprem 2

Ülkeme kar yağdı sevindik... Beyazlara büründü gelinlik, sandık meğer memleket; Kar gibi bem beyaz kefen giymiş bilemedik.. ... Umulur ki Ak...